13 Ocak 2012
Sayı: SYKB 2012/02

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfının gündeminde örgütlenme, dayanışma ve birleşik mücadele olmalıdır!
Anayasa tartışmaları yeniden ısıtılıyor!
Esenyurt’taki Roboski protestosuna tutuklama terörü!
Karadağ cinayeti davası: Polis vuruyor, mahkeme koruyor!
Faşist baskı ve terör
sökmeyecek!/ BDSP
"Aktif taşeronluk sürecek” mesaji
Cuntanın iddianamesinden saçılanlar..
Kölelik saldırıları kapıda!
Sendika yöneticileri taşeron sistemini değerlendirdi..
İşçi düşmanı CHP’ye işçi protestosu..
Karayolları işçileri özelleştirme kıskacında
Gerede’de deri işçileri ayakta!
ELTA’da kararlılık kazandı!
TTB MK üyesi Dr. Osman Öztürk ile sağlıkta dönüşüm üzerine konuştuk…
Emperyalistlerle suç ortaklığı rejimin açmazlarını derinleştiriyor!
Kapitalizm para ve dolandırıcılık demektir!.
Tutuklu öğrencilerle
dayanışma eylemi
Hacettepe’de rektörle görüşme...
Yerel işçi bültenleri:
Sömürü ve köleliğe paydos!
Karl Liebknecht - Rosa Luxemburg
Neonazi cinayetlerine dur de!
1905 Devrimi ve
Sovyetler... - V.Yaraşır
Alaattin yoldaşın anısına
Boyun eğmemenin adı: “Molly Maguires”
“Yaman çelişki”...
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

1905 Devrimi ve Sovyetler

Volkan Yaraşır

Paris Komünü’nün ilk örneği 20. yüzyılın başında Rusya’da yaşandı. 1905’te kurulan Sovyetler, Paris işçilerinin yükselttiği özgürlük ve eşitlik bayrağını Rus topraklarına taşıdı.

1896 ve 1897’de başta Petersburg, Moskova ve diğer bazı sanayi merkezlerinde yaşanan grevlerde doğan işçi örgütlenmeleri Sovyetler’in ilk öncülü oldu.

Bu grevler kendiliğindenci bir karakterde doğdu. Grevlerin yayılmasıyla bir dizi işçi örgütlenmesi ortaya çıktı.

Grev kasaları ya da Grev Komiteleri bu yapılardan biriydi. Grev Komiteleri, 1890’lı yılların başında Rusya’nın batı bölgelerinde Yahudi işçiler tarafından oluşturuldu. Bund’un temelleri de bu komiteler aracılığıyla atıldı. 1896-1897 kitle grevlerinde Grev Komitelerinin Merkezi Rusya’da yeniden ortaya çıktığı görüldü. İlk başlarda misyonları grevlerdeki işçiler için fon oluşturmakla sınırlıydı. Daha sonra grevleri yöneten odaklara dönüştüler. Faaliyetlerini illegal olarak yürütmekteydiler. Komiteler en diri ve en mücadeleci işçiler tarafından oluşturuldu. Bu yönleri devrimci siyasal gruplarla işçi yığınları arasında volan kayışı işlevi görmelerini de sağladı. Otokrasinin tüm baskısına rağmen Grev Kasaları ve Grev Komiteleri varlıklarını korudu ve 1905’ten sonra kurulacak sendikalara temel oluşturdu.

Dayanışma Kasaları ya da karşılıklı dayanışma dernekleri yasal örgütlenmelerdi ve gizli polisin denetimi altındaydılar. Grevlere ya da grevdeki işçilere hiçbir maddi yardımda bulunmadılar ve giderek işlevsizleştiler.

Ayrıca 1880-1890’lı yıllardaki ilk grevlerde, kendilerini temsil edecek hiçbir yapıya sahip olmayan işçiler, aralarından temsilciler seçti. Bu seçilen temsilciler işçilerin taleplerini fabrika yöneticilerine ve resmi mercilere ileten örgütlenmelerdi. 1896-97’de kitle grevlerinde de benzer bir gelişme yaşandı. 1901 Mayısı’ndan sonra Petersburg’ta işçi temsilcileri oluşumu daha da yaygınlaştı. İşçi Temsilcileri sürekli baskı görmelerine, gözaltına alınmalarına, tutuklanmalarına rağmen varlıklarını koruyabildi. Hatta giderek daha radikal işçiler, temsilci olarak seçilmeye başlandı.

1900’lere girilmesiyle işçi eylemleri ve direnişleri yayıldı. Ekonomik taleplerin yanında siyasi talepler de ileri sürülüyordu. Bu gelişmede işçiler arasında faaliyet yürüten devrimci ajitatörlerin büyük rolü oldu. Devrimci güçlerle işçi hareketinin kaynaşması karşısında Çarlık hükümeti hızla önlem alma ihtiyacı duydu.1903’te işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen bir yasa çıkarıldı. Yasaya göre fabrikalarda işçiler arasından seçilecek temsilcilerle, adına Yaşlılar Kurulu denilen bir örgütlenmeye gidildi. Yasa temsilcilere bir iş güvencesi getirmiyordu. İşverenin keyfi uygulamalarına açık bir mevzuattı. Ayrıca vali tarafından temsilciler görevden alınabilmekteydi.

İşçi hareketi ile sosyalist gruplar giderek bütünleşmeye başlamıştı. Her grev, direniş ve gösteri işçilerle devrimcileri kaynaştırıyordu. Çarlık hükümeti bu durum karşısında tedirgin oldu. Yeni bir yönteme başvurarak işçi sınıfı ve devrimciler arasında oluşmaya başlayan bağı koparmak istedi. Daha önce yaptığı provokasyon ve pogromlarla (Yahudi kıyımı) hedef şaşırtabiliyor, korkuyu yayabiliyor, halk arasında şoven duyguları körükleyebiliyordu. Çarlık, yeni bir stratejiyle toplumsal mücadeleyi felç etmek istedi.

Zubatovizm ya da polis sosyalizmi olarak anılan bu girişim Okhrana’nın (gizli polis) Moskova şubesi şefi Zubatov’un fikriydi. Amaç işçilerin mücadelesini, ekonomik mücadele içine hapsetmek ve işçileri siyasal mücadeleden kopartmaktı.

Zubatov 1901’de Moskova’da Metal İşçileri Yardımlaşma Derneği’ni kurdu. Yardımlaşma dernekleri kısa sürede önemli sanayi merkezlerine yayıldı. Derneklere üye sayısı iki yıllık bir zamanda 50 bin kişiye ulaştı.

Sosyalistler bir taraftan derneklerin niteliğini anlatıp, eleştirirken öte taraftan bu yapılar içinde örgütlenmeyi de ihmal etmiyorlardı. Yardımlaşma derneklerinin giderek politikleşmesi üzerine Zubatovist oluşumlar, Çarlık hükümeti tarafından tasfiye edildi.

1905’e doğru Çarlık Rusya’sında toplumsal gerilim giderek artmaktaydı. İşçi hareketi gelişirken, “halklar hapishanesi” olarak görülen Rusya’da farklı uluslar ayaktaydı. Köylülerin toprak talepleri yükselmişti. Rus-Japon savaşında Rusya’nın durumu kötüleşiyordu. Bu gelişmeler rejime karşı muhalefeti artırıyordu. Rejim her şeye karşın hiçbir yeniliğe sıcak bakmıyor ve giderek içine kapanıyordu. Ülkede siyasal bir kriz olgunlaşıyordu. Bu krizin patlaması için bir kıvılcım yeterli olacaktı.

Kanlı Pazar

Zubatovcu sendikacılıktan sonra, Petersburg’ta “hayırsever” bir din adamı görünümünde, eksantrik bir kişilik olan ve daha sonra Okhrana’yla çalıştığı ortaya çıkan Papaz Gapon devreye girdi. Gapon’un başında bulunduğu bir işçi derneği kuruldu. 1904’ün sonuna doğru bu derneklerin sayısı 11’e ulaştı. Her derneğin 23 bin civarında üyesi vardı.

1904 Aralık ayında Petersburg’taki Putilov Fabrikası’nda 4 işçi Gapon’un derneğine üye oldukları için işten atıldı. 3 Ocak 1905’te atılanların geri alınması için işçiler greve başladı. İşçiler yardım istemek için Gapon’un derneğine başvurdu. Yapılan toplantılar sonucunda işverene verilecek bir talepler listesi oluşturuldu. Talepler kısaca şöyleydi: Atılan işçilerin işe geri dönmesi, 8 saatlik işgünü, asgari ücretlerin yeniden belirlenmesi, sağlık önlemlerinin alınması.

Yapılan toplantılarda sosyalistler de etkin olmaya başladı. Özellikle Menşevikler öne çıkmıştı. Talepler listesi Gapon’un muhalefetine rağmen değiştirildi ve siyasal içerik kazandırıldı. İşçilerin toplanma özgürlüğü, köylülere toprak verilmesi, basın özgürlüğü, Rus-Japon savaşına son verilmesi, kurucu meclisin toplanması gibi siyasal talepler listeye eklendi. 135 bin kişi talepler listesini imzaladı.

9 Ocak 1905’te Gapon ve işçiler ellerinde kutsal resimlerle ve çarın portreleriyle Kışlık Saray’a doğru yürümeye başladı. Kitlenin sayısı 200 bine ulaşmıştı. Ordu birlikleri yürüyüşçülere dağılmalarını söyledi.

Göstericiler dağılmadı. Açılan ateş sonucunda binlerce kadın, erkek ve çocuk katledildi.

Kanlı Pazar, Rus halkı üzerine inanılmaz bir etki yarattı. Toplumsal muhalefet güçlendi. Kanlı Pazar “Küçük Baba” olarak görülen çar efsanesinin sonunu getirdi.

Özellikle işçi hareketi giderek yükseldi. Köylü hareketi gelişti. Yoksul, yarı toprak kölesi milyonlar öfkeyle ayağa kalktı. Ağustos ayında kurulan Köylü Birliği, Rus köylüsünün ilk siyasal örgütü oldu.

İşçi sınıfının Ocak-Şubat ayında gerçekleştirdiği grevlere katılım sayısı 150 bine ulaştı. Son on yılın en büyük grev dalgası yaşanıyordu. Kafkasya’da, Polonya’da, Batlık Kıyıları’nda işçi hareketi ve ezilen ulusların talepleri birleşerek siyasallaşıyordu.

Ocak-Şubat grevleri bir dizi işçi örgütlenmesi yarattı. Dalgasal bir şekilde gelişen ve yayılan grevlere hiçbir siyasal yapılanma ve oluşum müdahale edemedi ve yönlendirme olanağı bulamadı. İşçi hareketinin dalgasal yükselişi karşısında bütün siyasi oluşumlar atıl kalmıştı. Bu kendiliğindenci yükseliş beraberinde yine aynı özelliklere sahip bir dizi (Temsilciler Meclisi, İşçi Komisyonu, Grev Komitesi gibi) işçi örgütlenmesi yarattı.

Bu örgütlenmeler geçici karakterdeydi. Grev anlarında doğuyor, çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesini hedefliyorlardı.

1905’in ilk Sovyet’i Rusya’nın Manchester’i olarak kabul edilen, tekstil sanayinin merkezlerinden biri olan İvanovo-Voznesensk’te kuruldu. Mayıs’ta başlayan 40 bin işçinin katıldığı grevde, işçiler 110 üyeli Sovyetler’in kurulduğunu ilan etti. Sovyet, Temmuz ayına kadar faaliyetlerini sürdürdü.

Ardından Kostroma’da 10 bin işçi greve çıktı ve Grevci Temsilciler Meclisi oluşturuldu. Bu iki örnek şehir çapında kurulan ve bütün işkollarını kapsayan Sovyetler’i temsil ediyordu. Eylül ayında Moskova’da matbaa işçileri grevinde Matbaa İşçileri Sovyeti kuruldu. Bu Sovyet oluşumu da işkolu bazında bir örgütlenmeyi ifade ediyordu.

Bu arada çarlık hükümeti, seçimlerin yapılması Duma’nın toplanması için bir kararname çıkardı. Japonya’yla Ağustos ayının sonunda barış anlaşması imzalandı. Bu gelişmeler görünürde istikrarlı bir tablo çizse de, Ekim ayında kendiliğinden başlayan genel grev, bir devrim dalgasının habercisi oldu.

12 Ekim’de bütün sanayi kentleri ve işçiler genel grevdeydi. Genel grevin en yüksek noktasında Petersburg İşçi Temsilcileri Sovyeti kuruldu. Sovyet, işçi hareketinin mücadele ve örgütlenme zenginliğinin muhteşem örneklerinden biri oldu. Sovyet, Rus devrim hareketinin kritik bir momentini işaretliyordu.

O günleri fiilen Sovyet çalışması içinde yer alan Voline şöyle anlatmaktadır: “Grevin başlamasında hiçbir siyasal partinin, hatta hiçbir grev komitesinin rolü bile olmadı. İşçiler kendi kendilerinin ‘şefi ’ olarak, gönüllü bir atılım içerisinde fabrikaları ve şantiyeleri terk ettiler. Hareketi bir kenarından bile yakalama fırsatını bulamayan siyasi partiler tümüyle devre dışı kaldılar” (Voline, Rus Devrimleri; Babil Yay., 2000., s. 38.)

Sovyet genel grevle ortaya çıkan bir ihtiyaca cevap olarak doğmuştu. Başlangıçta Sovyet sınırlı bir görev ifa ediyordu. Birkaç gün içinde işçilerin genel siyasal temsilciliğini üstlenen bir örgüt mahiyeti kazandı. Hızla “işçi parlamentosuna” dönüştü. “Böyle bir dönüşüm ne önceden düşünülmüş ne de bilinçli önceden hissedilmişti” (Oskar Anweiler, Rusya’da Sovyetler; Ayrıntı Yay., 1990., s. 82)

Moskova Sovyeti, Petersburg Sovyeti’nden sonra kurulan en önemli Sovyet’ti. 180 bin işçiyi temsil ediyordu ve 1905 ayaklanmasının ana yapılarından biri olarak hareket edecekti.

Yıl boyunca Rusya’nın birçok şehrinde Sovyetler’in kurulması devam etti. Şehir sovyetlerinin dışında yaygın biçimde semt sovyetleri kuruldu. Örneğin Moskova ve Odessa’da şehir sovyeti, semt Sovyetleri’nin üzerinden şekillendi.

Şehir ve semt Sovyetleri arasından işlev ve işleyiş açısından hiçbir sorun çıkmadı. Doğal olarak kabul edilen işleyişe göre şehir sovyetleri genel ve politik sorunları çözüme bağlayacak kararlar aldı. Semt sovyetlerleri ise bu kararları yürürlüğe koyan bir misyonla hareket etti.

Sovyet toplantıları doğrudan demokrasinin somut pratikleri oldu. Son derece heyecanlı ve yoğun geçen bu toplantılar “sıradan” bir işçinin kolektif iradesini yansıtıyordu. Sovyetler faaliyetlerini örgütlü bir şekilde yürütmek için alt komisyonlar oluşturdu.

1905 Sovyetleri üzerine Lenin, özel olarak durdu

Lenin, devrime ilişkin Menşevikler’in determinist yorumuna karşın volantirist bir yorum yapmaktaydı. Bu perspektif kendini Sovyet değerlendirmesinde de gösterdi. Lenin, Sovyetleri “bir ayaklanma organı”, “devrimci yeni iktidarın çekirdekleri” olarak görmesi, bu anlayışa paralel bir çözümlemeydi. Lenin, Menşevikler’in Sovyetleri devrimci özyönetim örgütlenmeleri olarak görmelerini sert bir dille reddetti. Lenin, ayaklanmanın başarıya ulaşması ve geçici devrim hükümetinin kurulmasıyla ancak devrimci özyönetim örgütlenmesinin (geçici devrim hükümetinin bu misyonu üstlenmesiyle) gerçekleşebileceğini ileri sürdü. Kısaca, devrimci özyönetimin ayaklanmanın başlangıcında değil, son bölümde kurulabileceğini vurguladı.

Lenin partinin yönetici rolüne özel önem veriyor ve bu rolün altını çiziyordu. Menşevikler için Sovyetler işçi-kitle partisinin gelişiminde vazgeçilmez önem taşıyorlardı. Bolşevikler ise Sovyetleri, iktidara yönelik mücadele içersinde taktik bir araç oldukları ölçüde önemli görüyorlardı.

Lenin 1905 Sovyetleri üzerine net açılımlar ve tanımlamalar yaptı. Fakat bütün bu açılımlara rağmen Sovyetlere yönelik kuramsal bir çerçeve ortaya konulmadı. Ağırlıkla Sovyetler üzerine yorumlar, politik ihtiyaçların gereği doğrultusunda yapıldı. 1906’da Petersburg Sovyeti’nin yıkılışından sonra Lenin daha ihtiyatlı bir tutum içine girdi. Sovyetleri siyaset dışı örgütlenme olarak değerlendirip, mesafeli yaklaştı. Lenin Sovyetler üzerine kuramsal açılımlarını asıl olarak 1917’de ifade etmeye başladı. 1905 tanımlamaları ve izahları bir anlamda 1917’deki kuramsal açılımların nüvesiydi.

Lenin 1907’de RSDİP’in 5. Kongresi’nde; partinin proleter kitleler içinde yeterli çalışma yapması ve yaygınlaşmasıyla Sovyet tipi örgütlenmenin gereksizleşeceğini açıkladı. Hatta bu tür örgütlenmelerin “anarko-sendikalizm” tehlikesini içinde barındırabileceğini ileri sürdü. Lenin 1905-1906 yıllarında önemle üzerinde durduğu ve işçi demokrasisinin organları olarak gördüğü Sovyetler’i 1907’de partinin kitleler üzerinde etkili olmak için kullandığı araçlar olarak değerlendirmeye başladı. (Oskar Anweiler, age., s. 127)

Lenin 1907-1916 yılları arasında bu düşüncelerini korudu. Az sayıda yaptığı Sovyetler üzerine açılımlarında, ‘ayaklanma örgütleri’, ‘devrimci iktidarın organları’ gibi tanımlamalarına devam etti. Kitle grevlerinin baş gösterdiği ve ayaklanmaların geliştiği ve başarı kazandığı dönemlerde Sovyet tipi kurumların yararlı olacağını belirtti.

Lenin, Nisan Tezleri (1917) adlı çalışmasında, o zamana kadar teorik içeriği doldurulmamış Sovyet örgütlenmelerine ilişkin önemli çözümlemelerde bulundu. Ve Rus Devrimi’nin yönelimi olan Kesintisiz Devrimin teorik çerçevesini açıkladı.

1905 Devrimi ve Sovyetler, 1917 Şubat’ına ve Ekim’ine ışık tuttu. İlk prova ve ilk deneyim 1905’te yaşandı.