18 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/48

  Kızıl Bayrak'tan
   Faşist ablukayı yarmak için!…
  Kürt halkıyla eylemli
dayanışmayı yükseltelim!...
DTP’nin kapatılması ve düzen
güçlerinin timsah gözyaşları
Yeni bir sosyal demokrat
parti arayışı
Ölümlerin gerçek sorumlusu
aynı karanlık odaktır!
  İşçi ölümlerinin hesabını sormak için örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
  İş cinayetlerinin sorumlusu barbarlık düzeninden hesap soralım!
  TEKEL işçilerinin Ankara nöbeti sürüyor!.
  Entes direniş güncesi
  Bursa’da “İşten atmalar yasaklansın!
İşsize iş!” forumu
  İşçi ve emekçi hareketinden
  Bir yargısız infaz dosyası daha: Alaattin Karadağ cinayeti
  Karadağ cinayeti dosyası açıklandı...
  Yeraltı nehirlerimizin
asi damarı Alaattin Karadağ’a!
  Erdal Eren eylem ve
etkinliklerle anıldı
  İzmir Devrimci Liseliler Birliği’ne
gözaltı terörü!
  Metal işçileri kurultay kürsüsünde
birliğini ve mücadelesini tartıştı...
  Dünyadan..
  Kopenhag’daki iklim zirvesi emperyalistlerin kirli yüzünü gizlemeye yetmiyor...
  Hillary Clinton Latin Amerika
ülkelerini tehdit etti!
  DTP’nin kapatılmasının
hatırlattıkları -M. Can Yüce
  Yaşasın 19 Aralık direnişimiz!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hillary Clinton Latin Amerika
ülkelerini tehdit etti!

İran ile Latin Amerika ülkeleri arasındaki işbirliğinin güçlenmesi, Washington’daki savaş baronlarını rahatsız etmeye başladı. Venezüella, Bolivya başta olmak üzere kıtadaki sol yönetimlere diş bileyen Barack Obama yönetimi, bu ülkelere sataşmak için İran’la geliştirilen ilişkileri gerekçe gösterdi.

Mahmud Ahmedinejad’ın son Latin Amerika ziyaretini bahane eden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’la işbirliği geliştiren ülkeleri tehdit etti.

Brezilya, Bolivya, Venezüella turuna çıkan Ahmedinejad’ın, her üç ülke ile işbirliğini geliştiren görüşmelerde bulunması, dahası sanayi, iş dünyası, teknoloji ve enerji alanlarında çeşitli anlaşmalara imza atması, etrafa saldırmaya alışık olan Beyaz Saray’ın efendilerini diken üstünde bıraktı.

ABD emperyalizminin sömürgeci politikalarına rest çeken Venezüella-Bolivya ikilisi zaten Pentagon şeflerinin hedefindeydi. Hal böyleyken Chavez, Morales yönetimlerinin Ahmedinejad’ı sıcak bir şekilde ağırlayıp İran’la işbirliğini pekiştirmeleri, savaş kundakçısı Hillary Clinton’ın diş göstermesine neden oldu.

Latin Amerika ülkelerini İran’la kurdukları ikili ilişkilere dikkat etmeleri konusunda uyaran Clinton şunları söyledi: “Eğer insanlar İran’la flört etmek istiyorlarsa, bunun onlar için sonuçlarının ne olabileceğine de dikkat etmeliler. Ve biz onların bunu yapmadan önce iki kere düşüneceklerini umuyoruz…”

Bu küstahça tehdide, Cochabamba kentinde katıldığı toplantı sırasında gazetecilerle konuşurken yanıt veren Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales şunları söyledi: “ABD’nin terörden bahsetmeye hakkı yok, zira başka ülkelere asker yollayarak veya gezegenimizin birçok bölgesinde üs kurarak kendisi terör uyguluyor.”

“ABD, İran’ın terör ihraç ettiğini söylüyor, ama şu anda terör yapan da, terörü kışkırtan da kendileri” şeklinde konuşan Morales, Amerikan tehditlerine boyun eğmeyeceklerini bir kez daha hatırlattı.

Clinton’ın tehditlerine cepheden karşılık verilmesi üzerine ağız değiştiren ABD Dışişleri Bakanlığı, yanlış anlaşılma olduğunu öne sürdü. Konuyla ilgili yapılan açıklamada, “Bayan Clinton’ın konuşmasında geçen “sonuçlar” kesinlikle hukuksuz bir yaptırımı ima etmemekte, sadece ABD ile olan ilişkilerine dönük muhtemel etkilere işaret etmekte” ifadesi kullanıldı.

Dışişleri kaynaklı açıklamanın, Clinton’ın tepkiyle karşılanan tehditlerini mazur göstermekten başka bir anlamı yoktur. Zira savaş baronlarına göre Afganistan, Irak işgalleri “hukuka uygun”du. Buna göre bir ülkeyi yakıp yıkarak işgal etmek, ardından bu ülkede kitlesel katliamlar yapmak hukuka aykırı sayılmaz.

Görüldüğü üzere, Beyaz Saray’da hüküm süren bu emperyalist zihniyete göre “hukuka uygunluk”, ABD emperyalizminin saldırganlık ve savaş politikasına uygunluktan başka bir anlam taşımıyor.

Darbelerin, işgallerin, beyaz terörün arkasındaki güç olan ABD emperyalizminin tüm icraatları, ezilen halklara düşmanlık temeli üzerinde yükselmektedir. Dolayısıyla ezilen halklar da, “hukuka uygun” olsun-olmasın ABD’nin girişimlerine karşı direniş bayrağını yükseltmelidirler.

 

 

 

Hasta tutsaklara özgürlük!

Madende, hapishanelerde aynı zihniyet… 

Her cuma Taksim’de gerçekleştirilen yürüyüşlerle hasta tutsakların serbest bırakılmasını talep eden ilerici ve devrimci kurumlar 11 Aralık akşamı yoğun yağmura rağmen yine Taksim Tramvay Durağı’ndaydılar. İlerici ve devrimci kurumlar bu hafta, hasta tutsakların yanısıra Bursa’da maden ocağında iş cinayetine kurban giden 19 maden işçisinin katilinin devlet olduğunu haykırdılar.

Hasta tutsakları cezaevlerinde ölüme terk edenle Bursa’da 19 işçinin yaşamını yitirmesine neden olanın aynı anlayış olduğuna işaret edilen eylemde “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı açıldı.

Basın açıklamasını okuyan Aysu Baykal, “Çok sıkı denetlenen” maden ocaklarında ve trilyonlar harcanan hapishanelerde katledilenlerin işçi, emekçi, yoksul, halk olduğunu, katledenin ise devlet olduğunu söyledi.

“Onları tanıyoruz”

“Biz çok iyi tanıyoruz mezar kazıcılarını. Girişlerinde “Yüksek Güvenlikli Hapishane” yazan ve içerisinden dışarıya durmaksızın cesetlerin çıktığı hapishane kapılarından tanıyoruz. Bir yandan kar hırsından gözü dönmüş bir şekilde alınması gereken hayati önlemleri iş yerlerinde almazlarken, diğer yandan trilyonlar harcayarak yüksek güvenlikli hapishaneler yapmalarından tanıyoruz. Güvenlik, halkın mezarını kazanlar içindi. İşçinin, memurun, halkın, tutsakların hayati için değildi. Tanıyoruz biz bu katilleri. Dışarıda umursamayarak ve hiçe sayarak, içeride ise öldürmek için bilimsel yöntemlerle çalışarak, tedavi etmeyerek, yapılan tedavileri engelleyerek, yanlış tedavi uygulayarak Adli Tıp kapısında cesetlerden dağ oluşsun diye bekleyişlerden tanıyoruz. Kendi hukuklarını uygulamak için bile “belli kesimlerin hassasiyetlerini” gözetmelerinden biliyoruz.”

Baykal, serbest bırakılması gereken onlarca hasta tutsağın durumundan da bu zihniyeti bildiklerini belirterek, bunun için mücadeleden vazgeçmediklerini ve vazgeçmeyeceklerini söyledi. Açıklamada ayrıca, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılması kınandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Hasta tutsaklar için ATK önünde eylem... 

İlerici devrimci kurumlar 10 Aralık günü İstanbul Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu Başkanlığı önündeydiler.

10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 61. Yıldönümü vesilesiyle ATK önünde buluşan kurumlar, ATK’nın bilime ve insan haklarına göre karar vermesini istediler. Tecrit koşullarında tutulan hasta tutsakların durumuna dikkat çektiler.

“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını okuyan ÇHD üyesi Av. Naciye Demir, ATK’nın normal şartlarda, bağımsız, bilimsel verilerle karar vermesi gereken bir kurum olduğunu, ancak ülkede böyle olmadığını belirtti.

Basın açıklamasının ardından, Adli Tıp Kurumu’nun her ayın Perşembe günü gerçekleştirdiği Genel Kurul toplantısı sırasında Adli Tıp Kurumu önünde olacaklarını duyurdu.

Kızıl Bayrak / İstanbul