11 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/47

  Kızıl Bayrak'tan
  Baskı ve teröre karşı birleşik mücadeleye.…
 Polis terörüne ve cinayetlerine son!...
Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Washington ziyareti
Soruşturma, sürgün ve işten atma saldırısına karşı militan yanıt verilmelidir!.
“Şimdi grevi örgütleme zamanı!”
  TEKEL işçisi kapatma
saldırısına karşı direniyor!
  Sağlıkta yıkım devam ediyor!
  Entes direnişi sürüyor..
  Tersanelerde ölüm mesaisi.
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin yeni açıklaması..
  Alaattin Karadağ’a
yoldaşlarından...
  Alaattin Karadağ
emekçilere anlatılıyor...
  Parti Gecesi’nde
yapılan konuşma
  Parti Gecesi’n
selamlayan mesajlardan..
  Dünyadan
  “Gücümüzü Devrimci Liseliler Birliği’nde birleştiriyoruz!”
  Erdal Eren yaşıyor,
liseli genç komünistler savaşıyor!.
  Gelişmelerin anlamı…
M. Can Yüce.
  TOKİ’nin uzanmadığı
yer kalmayacak!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Liselerde birleşik devrimci mücadele ve örgütlenme için gücümüzü Devrimci Liseliler Birliği’nde birleştiriyoruz!

Liseliyiz! Ünlü deyimle hayatın daha başlangıcındayız. Toplumsal süreçlere bilinçli özneler olarak katılmanın henüz ilk adımlarını atıyoruz. Dünyayı, toplumu, yaşamı gerçek temelleriyle kavramanın, algılamanın çabası içindeyiz. Toplumsal yaşama yetişmiş bireyler olarak katılmanın hazırlığını yapıyoruz. Hem fiziksel olarak, hem de bilinç planında büyümenin sürdüğü yaşlardayız.

Her toplumda hayatın bu evresine müdahale toplumun geleceği için hayati önemde görülür. Geçmişten bugüne egemenler, bu önemi asla gözardı etmediler. Günümüzün sömürücü sınıfı olarak burjuvazi de liseli çağındaki gençliği kurulu düzen temelinde biçimlendirmeyi yaşamsal bir önemde görmektedir. Burjuvazi için liselerin, toplumu şekillendirme istasyonlarının ilk halkası olduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.

Gerçekte eğilen ne?

Kendinden önceki sömürücü sınıflar gibi burjuvazinin de lise çağındaki gençliğe yaklaşımını, “Ağaç yaşken eğilir!” anlayışı belirlemektedir. Güya eğitimin önemini mecazen ifade eden bu sözde, egemenlerin gençliğe yaklaşımının özü dile gelmektedir. Sermaye sınıfı için gençlik, gelişip serpilmesi gereken, kardeşçesine yaşanacak toplumu oluşturacak özgür bir varlık değil, eğilmesi gereken bir ağaçtır.

Sermaye düzeni liselerde bizleri eğmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Bu çabaların başında beyinlerimizi dumura uğratan, düşünme yetilerimizi daha baştan körelten eğitim anlayışı ve müfredatı geliyor. Büyük oranda içi boş, olduğu kadarıyla da gerici, ırkçı tonları ağır basan dersler, yalnızca test geçmeye odaklı bir ezber yöntemiyle veriliyor. Gelecek diye önümüze sürülen ÖSS, LYS gibi sınavlar, hayatın baharında bizleri başka hiçbir şey düşünmeyen robotlara çeviriyor. Açıktan empoze ettiği bireycilik, bencillik, açgözlülük gibi kokuşmuş kültürüyle, el altından yaydığı uyuşturucu, fuhuş gibi çürütücü araçlarıyla kapitalizm, daha liseden başlayarak geleceğin uysal, uyuşmuş, dizçökmüş kölelerini yaratmayı hedefliyor. Bu uğurda liseler, eğitim kurumlarından çok idare baskısının, polis terörünün, çeteciklerin cirit attığı kışlalar olarak iş görüyor.

Bunlar yetmezmiş gibi böylesi bir eğitim sürecinin parası da her geçen gün artan oranda ailelerimize ödettiriliyor. Temel eğitim kapsamında tüm giderleri devlet tarafından karşılanması gereken lise döneminde, katkı paylarında, “bağış”larda yaşanan artışa, bir de eğitimdeki özelleştirmenin temel bir ayağı olarak dersane masrafları ekleniyor.

Elbette bunlar yoğun olarak işçi ve emekçi çocuklarının yaşadığı sorunlardır. Anne ve babalarımızın madenlerde, tarlalarda, fabrikalarda yarattıkları değerleri gasp eden asalaklar, kendi çocuklarını her türlü maddi ve teknik imkanın olduğu ayrıcalıklı okullarda, geleceğin sömürücüleri olarak yetiştiriyorlar. Eğitimin düzeyi yoksul çocuklarının geleceğin işçileri olarak yetiştirildikleri meslek liselerine geldikçe iyice düşerken, baskı ve kölelik uygulamaları tam tersine bir artış gösteriyor.

Düzenin, karanlıktan başka vereceği bir gelecek yok!

Nereden bakarsak bakalım, hayatımızın en güzel dönemini zehir eden kokuşmuş, acımasız bir çarkla karşı karşıyayız. Bu çark yalnızca lise dönemimizi öğütmekle kalsa yine iyi. Onun daha beter kardeşleri, yani kapitalizmin YÖK’lü, ÖGB’li, polisli üniversiteleri, askerliği, işsizliği, 12 saatlik kölece çalışma koşullarının hüküm sürdüğü üretim alanları ve daha nicesi hayatımızı zehir etmek için yolumuzu gözlüyor. Bütün bu çarkların toplamından oluşan sermaye düzeni, bizleri daha baştan kendi karanlığının hüküm sürdüğü bir geleceğe razı etmek istiyor. İsyan etmeyelim, yıkılması için uğraşmayalım diye daha baştan boyun eğdirmeye çalışıyor.

Onurumuza ve geleceğimize sahip çıkmak, burjuvaziye ve onun kölelik düzenine boyun eğmemekle başlar. Liselerde hiç de azımsanmayacak bir kitle burjuvazinin dayatmalarını kabul etmiyor. Son yıllarda da görüldüğü üzere dönem dönem dikkat çekici bir oranda devrimci mücadele arayışı içine giriyor. Genel gençlik hareketinin olumsuz gidişatını bile değiştirme potansiyellerini içinde barındıran bu arayışlar, halihazırda dağınık bir şekilde değişik siyasi örgütlenmelerde kendine ifade kanalları bulmaya çalışıyor. Büyük gövdesi doğrudan devrimci özlemler ve niyetlerle harekete geçen bu ileri kitle, alanın özgün sorunlarına da eğilerek geniş yığınları harekete geçirebilmenin ve birleşik devrimci örgütlenme ihtiyacını karşılayabilmenin en temel dayanağıdır. Devrim ve sosyalizm davasına yönelik bir ilgiyle ve devrimci mirasa-değerlere yönelik bir sempatiyle öne çıkan ileri liseli kitlesinin önemli bir kesimi, yazık ki devrimci savaşımla uzak yakın ilgisi kalmamış reformist siyasi anlayışların etkisiyle, liseli gençlik hareketi içindeki misyonunu yerine getiremeyecek durumdadır. Önemli bir kesim ise salt grupsal ihtiyaçlara gömülerek, geniş liseli yığınlarını örgütleyip harekete geçirecek bir  iddia ve pratikten uzaktır.

Liseli genç komünistler olarak uzun yıllar boyunca liseli gençlik mücadelesinin etkin bir öznesi olarak hareket ettik. Sermaye düzenine ve devletin dayatmalarına karşı devrimci bir çizginin temsilcisi olduk. Liseli gençliğin birleşik devrimci hareketi ve örgütlenmesi hedefiyle bulunduğumuz yerellerde sistemli, planlı, sürekli bir devrimci faaliyet örgütlemeye çalıştık. Yerel yayınlardan platformlara bir dizi esnek araç, yöntem ve politika ile liseli gençlik hareketini geliştirecek müdahalelerde bulunduk.

Gelinen yerde bugüne kadarki birikime yaslanarak, liseli gençlik içindeki devrimci duyarlılığı ve arayışları birleşik devrimci mücadeleye kanalize etmek, liseli gençliğin örgütlenme ihtiyacına militan bir devrimci yanıt oluşturmak hedefiyle Devrimci Liseliler Birliği adımını atıyoruz.

Devrimci; çünkü liseli gençliğin, özel olarak da onun politik kitlesinin devrime olan sempatisinin, toplumsal sorunlara yönelik duyarlılığının, gelecek güzel günlere olan özleminin kendini ifade edebileceği yegane nitelik devrimciliktir.

Birlik; çünkü hem geniş kitleleri harekete geçirebilecek irade, eylem ve kararlılık, hem de grupsal kaygıların ötesine geçebilecek bir devrimci örgütlenme, en iyi ifedesini ‘birlik’te bulabilir.

“Düzene karşı devrim!” diyen tüm liselileri, liseli gençlik hareketine karşı devrimci sorumluluğumuzun bir gereği olarak attığımız bu adıma omuz vermeye, devrimin gücüne güç katmaya çağırıyoruz.

- Beyinleri uyuşturan gerici eğitim yapısına,

- Gençliğimizi ve geleceğimizi karartan sınav sistemine,

- Hayatımızı tüketen paralı eğitime,

- Okullarda kışla düzenine, idare ve polis baskısına,

- Gençliği eğmeye çalışan düzene karşı

“Eşit, Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim!” için Devrimci Liseliler Birliği’nde örgütlenmeye!