11 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/47

  Kızıl Bayrak'tan
  Baskı ve teröre karşı birleşik mücadeleye.…
 Polis terörüne ve cinayetlerine son!...
Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Washington ziyareti
Soruşturma, sürgün ve işten atma saldırısına karşı militan yanıt verilmelidir!.
“Şimdi grevi örgütleme zamanı!”
  TEKEL işçisi kapatma
saldırısına karşı direniyor!
  Sağlıkta yıkım devam ediyor!
  Entes direnişi sürüyor..
  Tersanelerde ölüm mesaisi.
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin yeni açıklaması..
  Alaattin Karadağ’a
yoldaşlarından...
  Alaattin Karadağ
emekçilere anlatılıyor...
  Parti Gecesi’nde
yapılan konuşma
  Parti Gecesi’n
selamlayan mesajlardan..
  Dünyadan
  “Gücümüzü Devrimci Liseliler Birliği’nde birleştiriyoruz!”
  Erdal Eren yaşıyor,
liseli genç komünistler savaşıyor!.
  Gelişmelerin anlamı…
M. Can Yüce.
  TOKİ’nin uzanmadığı
yer kalmayacak!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Açılım”ın açmazları derinleşiyor…

Gelişmeler, sömürgeci sermaye devletinin “Kürt açılımı” projesinin son haftalarda ciddi bir tıkanma noktasına geldiğini gösteriyor. Bir yandan Kürt düşmanlığı yaratmaya dönük şovenist kışkırtmalar sürerken, öte yandan Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarının ağırlaştırılmasına karşı gerçekleştirilen militan sokak gösterileri yaygınlık kazanıyor. Türk sermaye devleti ise, bu eylemlere dizginsiz bir devlet terörü ile karşılık veriyor. Kürdistan’da ve çeşitli metropollerde gerçekleştirilen eylemlerde yüzlerce gözaltı yaşandı, DTP binaları ve kimi dernekler basıldı. DTP’nin kapatma davası da bu süreçte gündeme geldi. DTP milletvekilleri blok bir tutum ile kapatma kararı çıkması durumunda milletvekilliğinden istifa edeceklerini açıkladı. Tüm bunlar, Kürt sorununda “açılım” beklentilerinin büyük ölçüde boşa çıktığını da ifade ediyor. 

İmajla durumu idare edebileceğini zanneden sermaye devletinin “açılım” söylemlerine eşlik eden bugüne dek DTP’ye operasyon çekilmesi, Kandil’e yeni harekât tezkeresi çıkarılması, Öcalan’a uygulanan tecritin ağırlaştırılması vb. biçimindeki devlet terörü oldu. Kürt hareketinin tasfiyesini amaçlayan sömürgeci sermaye devleti yeni “çözüm” arayışları için sinsi planlarını hayata geçirmeye çalışıyor. Bu çerçevede ABD’ye giden Tayyip Erdoğan, efendilerinin huzurunda bölge halklarına yönelik yeni planlar için bir kez daha icazet almış bulunuyor.

Tıkanma süreci yaşayan “Kürt Açılımı”nda sermaye devletinin Kürt halkına ve onun istemlerine karşı yaklaşımı son bir hafta içinde yaşanan olaylarla kendini gösterdi. “Açılım” adı altında Kürt halkına yönelik inkâr ve imha politikalarına hız veren sermaye devleti ırkçı / şoven saldırılar için düğmeye bastı. Erdoğan’ın süreci kışkırtan açıklama ve tehditleriyle eşzamanlı olarak İzmir’de Ahmet Türk’ün konvoyuna yönelik faşist saldırı ve hemen ardından Çanakkale Bayramiç’te Kürtler’e yönelik saldırılar yaşandı.

Yine bu çerçevede bayram süresince kentlerin duvarlarını “Ne korku ne keder ay yıldızın ışığı hepimize yeter. Bayramınız kutlu olsun!” yazılı, Erdoğan resimli ve Türk bayraklı afişler bilboardları süsledi. Böylece bu afişlerle de “Demokratik Açılım” projesine bir “balans ayarı” da yapılmış oldu!

Sermaye devleti, sorunu “birkaç santimlik yer kavgası”, “zorlama bir sorun” olarak sunsa da, Abdullah Öcalan’ın, yeni nakledildiği hücresinde sağlık durumunun iyi olmadığına yönelik açıklamaları siyasal gündemin ön sıralarına yerleşmiş bulunuyor. Öcalan’a yönelik tecrit koşullarının ağırlaştırılması başta Kürdistan kentleri olmak üzere batı illerinde de gerçekleştirilen kitlesel gösterilerle protesto edildi. Aynı zamanda PKK’nin 31. kuruluş yıldönümüne denk gelen günlerde on binlerce kişinin katıldığı eylemler düzenlendi. Her sokak, her mahalle savaş alanına döndü. Sermaye devleti çocuk, genç, yaşlı demeden sokaklara çıkan Kürt halkına gaz bombaları, cop ve gerçek mermilerle karşılık verdi.

Avrupa’nın birçok ülkesi ve şehri de kitlesel ve militan sokak gösterilerine sahne oldu. Almanya, Hollanda, İtalya, İsviçre, İsveç ve Fransa’nın çeşitli kentlerinde eylemler düzenlendi. Öcalan’ın cezaevi koşullarının protesto edildiği ülkelerden biri olan Fransa’nın Strasbourg şehrinde bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) merkez binasının işgal edilmesi dikkat çeken eylemlerden biriydi.

Hakkari, Siirt, Diyarbakır, Mersin, Batman, Mardin, Van ve Ağrı başta olmak üzere birçok ilde kitlesel ve militan sokak gösterileri yaşandı. Kürdistan’da gündüz ve gece aralıksız devam eden sokak gösterileri boyunca ateşler yakıldı, sokaklara barikatlar kuruldu. Birçok sokak gösterisinde devlet terörünün hedefinde çocuklar vardı. Onlarca çocuk gözaltına alındı ve tutuklandı. Günler boyu süren gösterilerde ilk ölüm haberi 6 Aralık günü Diyarbakır’dan geldi.

Diyarbakır’da polisin saldırısı sonucunda ağır yaralanan Aydın Erdem (23) isimli üniversite öğrencisi genç Dicle Üniversitesi (DÜ) Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Erdem, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Otopsisi yapılan Erdem’in yakın mesafeden ve tek kurşunla yaşamını yitirdiği tespit edildi. Erdem’in katledilme biçimi Diyarbakır sokaklarında açık bir infazın yaşandığına işaret ediyordu.

Yaygınlaşarak süren sokak gösterilerine azgınca saldıran sermaye devletinin kışkırtmasıyla çeşitli illerdeki DTP binalarına taş ve molotoflarla saldırıldı. Silahlarla DTP binalarına ateş edildi. Ev ve kurum baskınlarıyla da azgınlaşan devlet terörü gözaltıların yetmediği yerde işkence ve tutuklama saldırısıyla devam etti. Birçok ilde gerçekleşen sokak gösterilerinde gözaltına alınan yüzlerce kişiden onlarcası tutuklandı.

Kürdistan ve Türkiye’de yaşanan hareketliliğe düzen cephesinden yeni tehdit açıklamaları eşlik etti. Daha önceki tehditleri “çocuk da olsa, kadın da olsa gereken müdahale yapılır” sözleriyle hatırlanan Erdoğan, son günlerdeki sokak gösterilerine karşı da benzer bir tutum takındı.

“Parti kapatmanın antidemokratikliği” liberal söylemlerini tümüyle bir yana bırakan Erdoğan, üstelik de Anayasa Mahkemesi’nin toplanmasından sadece üç gün önce açıkça DTP’nin kapatılması gerektiğini savunarak şunları söyledi: “Kimin gerçekten çözümü arzuladığı, kimin Türkiye’yi karanlıklara mahkûm etmek istediği apaçık ortaya çıkmıştır. Bu ülkenin güvenlik güçleri, savcıları, hakimleri, gereğini yapacaktır.”

Aynı konuda Ergenekoncular için avukat cübbesi giyen Baykal da bu kez savcılık cübbesini giyip Anayasa Mahkemesi’ne “DTP’yi PKK’dan ayrıştırmaya çalışıyorsunuz, ‘ikisi bir’ demiştik. DTP İmralı’dır, Öcalan’dır!” şeklindeki “mütalaasını” sunmuş oldu. Böylece AKP ve CHP sözkonusu olan Kürt halkına düşmanlık olduğunda tam bir uyum içinde olduklarını bir kez daha gösterdiler.

Yeniden açılan kapatma davasına karşı DTP’nin tavrı ise, “sine-i millete döneriz” şeklindeydi. DTP’liler yaptıkları açıklamalarda yaşanan süreci “açılım bitmiştir” diyerek yorumladı. Devletin Öcalan’a yaklaşımının Kürt sorununa yaklaşımla eşdeğer olduğunu ifade eden DTP’li vekiller partinin kapatılması durumunda milletvekilliğinden istifa edeceklerinin mesajını istifa dilekçelerini hazırlayarak verdiler.

Abdullah Öcalan’ın yeni cezaevi koşullarını “ciddi bir savaş girişimi” olarak değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Öcalan’ın derhal oradan çıkarılmasını istedi. Gelişecek tepkiler konusunda Kürt halkının “inisiyatifli” olduğunu söyleyen Karayılan, PKK’ye yönelik tasfiye senaryolarına da dikkat çekerek “Kimse PKK’yi yenemez” dedi.

Kitlesel sokak gösterileri sermaye medyası tarafından bildik yorum ve haberlerle işlendi. Devletin ırkçı-şoven kışkırtmalarının sözcüsü olan sermaye medyası yaygın kitle gösterilerini provokatif başlıklarla sayfalarında işledi.

Öyle anlaşılıyor ki, inkârcı sermaye devleti önüne koymuş olduğu planlama gereği önümüzdeki dönemde Kürt hareketinin tasfiyesine yönelik saldırılarına hız verecektir. Hiç kuşkusuz, devlet kendini askeri operasyonla sınırlı tutmayacak, Kürt hareketini etkisizleştirme çabalarında her türlü yöntemi devreye koyacaktır. Askeri, siyasi ve psikolojik savaşı daha da derinleştirmeye çalışacak, Irak ve Güney Kürdistan ile girdiği ittifakı daha da güçlendirecektir. Kürt hareketini her taraftan kuşatmaya, tüm imkânlarını bu tasfiye amaçlı kuşatmanın başarıya ulaşması için kullanacaktır.

Bugün yaşananlar, “açılım”ın her yönüyle tam bir açmaza girdiğini, Kürt halkının talep ve beklentilerini karşılamaya yönelik olmadığını netleştirmiştir. Öte yandan, tüm bu uğursuz planlar karşısında Kürt halkının, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin ortaya koyacağı birlik, mücadele ve dayanışma gelişmelerin seyri bakımından belirleyici olacaktır.

Kürt halkı, özgür bir gelecek için diğer milliyetlerden işçi ve emekçilerle kader birliği yaparak, emperyalizmi, sermaye devletini ve işbirlikçilerini hedefleyen devrimci mücadeleyi yükseltmelidir. Bunun gerçekleşmesi ise, esas olarak komünistlerin ve devrimcilerin gösterecekleri çabaya bağlı olacaktır. Düzenin manevralarının boşa çıkarılması, şovenizmin etkisizleştirilmesi ile birlikte Kürt halkıyla dayanışmanın yükseltilmesi ve sınıf mücadelesinin büyütülmesi, bu doğrultuda yapılacakların ana çerçevesidir.