11 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/47

  Kızıl Bayrak'tan
  Baskı ve teröre karşı birleşik mücadeleye.…
 Polis terörüne ve cinayetlerine son!...
Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Washington ziyareti
Soruşturma, sürgün ve işten atma saldırısına karşı militan yanıt verilmelidir!.
“Şimdi grevi örgütleme zamanı!”
  TEKEL işçisi kapatma
saldırısına karşı direniyor!
  Sağlıkta yıkım devam ediyor!
  Entes direnişi sürüyor..
  Tersanelerde ölüm mesaisi.
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin yeni açıklaması..
  Alaattin Karadağ’a
yoldaşlarından...
  Alaattin Karadağ
emekçilere anlatılıyor...
  Parti Gecesi’nde
yapılan konuşma
  Parti Gecesi’n
selamlayan mesajlardan..
  Dünyadan
  “Gücümüzü Devrimci Liseliler Birliği’nde birleştiriyoruz!”
  Erdal Eren yaşıyor,
liseli genç komünistler savaşıyor!.
  Gelişmelerin anlamı…
M. Can Yüce.
  TOKİ’nin uzanmadığı
yer kalmayacak!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Keyfi gözaltılar, baskılar, işkenceler, infazlar...

Polis terörüne ve cinayetlerine son!

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Koyu bir polis rejimi altında yaşıyoruz. Polis rejimi her geçen gün yeni yasa ve uygulamalarla daha da ağırlaştırılıyor. Bu rejimde polis sınırsız yetkilere sahip. Adım başı kimlik kontrolü var. Hayatımızın her alanına sokulan kameralarla gözetleniyoruz, dinleniyoruz. Polis istediği an gözaltına alıyor, dövüyor, işkencelerden geçiriyor. Bununla da yetinmiyor aynı zamanda elindeki silahı keyfince kullanıyor. Her gün yeni bir polis cinayeti gerçekleşiyor. Sadece birkaç ay içerisinde onlarca kişi polis kurşununa hedef oldu. Çoğu hayatını kaybederken, birçoğu ise sakat kaldı.

Polisin gerçekleştirdiği bu cinayetlerin en yoğun yaşandığı merkezlerden biri Avcılar-Esenyurt bölgesi. Peşpeşe kurşunlama ve cinayetlerin yaşandığı bu bölgede polis bir cinayet şebekesi gibi çalışıyor. Son olarak burada devrimci Alaattin Karadağ katledildi. Bu olayda bu cinayet şebekesi suçüstü yakalandı. Yaralı ve savunmasız olduğu halde polis kurşunlarına hedef olan Karadağ, daha sonra da sokak ortasında saatlerce bekletilerek ölüme terkedildi. Onlarca insanın gözü önünde ve kent merkezinde sergilenen bu alçakça cinayet polisin gözü dönmüşlüğünü ve cinayet işleme rahatlığını gözler önüne serdi.

Cinayet birkaç polis kılıklı katil tarafından işlenmişse de sorumluluk onlarla sınırlı tutulamaz. Öyle ki, diğer polis cinayetlerinde olduğu gibi Alaattin Karadağ’ın katledilmesinin arkasından da ilgili düzen kurumları, cinayetin üstünü örtmek, katilleri korumak ve aklamak için sistematik ve örgütlü biçimde hareket ettiler. Polis örgütünün en başında bulunan emniyet müdürü cinayet mahalinde boy göstermiş, katil polisleri savunmuş, katledilen devrimciyi hedef almıştır. Ama bununla da kalmamış bizzat cinayetin tanığı olan insanları tehdit etmiştir. Medya da hemen aynı anda sahne alarak cinayete güzelleme yapmış, Adli Tıp delilleri saklamış, yargı ise katil polislere siper olmuştur.

Kardeşler!

Polise sınırsız terör estirme ve cinayet işleme keyfiyetini veren yasaları çıkaran sermaye hükümeti ve meclisidir. Onlarla beraber bu sorumluluğu taşıyanlar devletin yönetici çekirdeği, bürokrasi ve ordudur. Polise keyfince terör estirme ve keyfince can alma yetkisi, bu kurumların elbirliği ile hazırlanan yasalarla verilmiştir.

Kuşkusuz polise tanınan bu sınırsız haklar nedensiz değildir. Amaç kurulu sömürü düzenini korumak ve ayakta tutmaktır. Çünkü bu düzenin ezilen milyonlara verebileceği bir şey yoktur. Yoksulluğa ve sefalete mahkum edilmiş, işsiz bırakılmış milyonlarca insan için yaşamanın ölmekten bir farkı yoktur. Fakat bu aynı sömürü düzeninin efendisi olan bir avuç sömürücü asalak milyonların yoksulluğu ve açlığından besleniyor. Bunun için polis her şeyden önce burjuvaların mülklerine bekçilik yapıyor. Bu nedenle çalışma ve yaşam koşullarını düzeltmek isteyen emekçiler karşılarında polisi görüyor. Kriz bahanesiyle kapının önüne konulup da bu haksızlığa boyun eğmeyen işçiler polis dayağından geçiriliyor. Parasız eğitim isteyen gençlik gaz bombaları ve coplarla karşılanıyor. İki göz evini yıktırmamak isteyen yoksul polis zoruyla sokağa atılıyor. En meşru ulusal ve demokratik haklarını tanımak yerine boyun eğmelerini sağlamak için polis orduları Kürt halkının üzerine salınıyor.

Bu devlet, tüm toplumu bir polis rejimi altında yönetme ihtiyacı duyuyor. Çünkü bu düzenin çarkları burjuvalar için servet, emekçi milyonlar için sefaletten başka bir şey üretmiyor. Bunun için burjuva asalak takımı bir polis ordusuyla kendisini ve mülkünü milyonların öfkesinden koruma ihtiyacı duyuyor. Bunun için emekçilerin sağlık, ulaşım, ısınma, barınma ve beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak için oralı olmayan devlet, polis ordusuna devasa kaynaklar aktarıyor. Yine devasa miktarlardaki kaynaklar toplumun gözetlenmesine ve denetlenmesine ayrılıyor. Ekmek ve doktor hizmeti götürülmeyen emekçi mahallelerine izlemek için devasa paralar harcanarak kamera sistemleri kuruluyor, sağlık ocağı yerine karakol açılıyor.

Terör ve cinayet düzenin ve devletinin geleneksel politikasıdır. Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Ulucanlar, 19 Aralık ve daha nice katliam... Öldürülen binlerce insan... Bu düzenin harcı emekçi halkların kanıyla karılıdır.

Kardeşler!

Polis terörüne ve cinayetlerine karşı koymak, ekmeğimize ve geleceğimize sahip çıkmak demektir.

Çünkü polis, sömürü zincirlerimizin bekçisidir.

Polis terörüne ve cinayetlerine karşı koymak yaşam hakkımıza sahip çıkmaktır.

Çünkü polis, her köşe başında canımıza kast edendir.

Polis terörüne ve cinayetlerine karşı koymak, onurumuza sahip çıkmaktır.

Çünkü polisin işkence ederek ve kan dökerek ezdiği onurumuzdur.

Polis terörüne ve cinayetlerine karşı koymak, hak ve özgürlüklerimize sahip çıkmaktır.

Çünkü polis terörü ve cinayetleriyle yaratılmak istenen, baskıya ve sömürüye teslim olmamızdır.

Polis terörüne ve cinayetlerine karşı koyalım ve işlenmiş suçların hesabını soralım. Bunun için “Polis terörüne ve cinayetlerine son!”, “Alaattin Karadağ’ın katilleri yargılansın, sorumlular cezalandırılsın!”, “TMY iptal edilsin!” ve “PVSK kaldırılsın!” -taleplerini yükseltelim. Baskı ve zorbalık, işkence ve infazlar karşısında susmayalım. Onurumuz ve geleceğimiz için mücadeleyi büyütelim.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu



Avukatlar polis terörüne karşı yürüdü

Avukatlar, 29 Kasım günü Taksim Polis Merkezi'nde meslektaşlarının işkence görmesini protesto etmek için 9 Aralık günü İstiklal Caddesi'nde yürüdüler. Avukatlar etkin bir soruşturma yürütülmesini istediler.

Mis Sokak'ta biraraya gelen avukatlar cübbelerini giyerek, "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" pankartı arkasında Taksim Polis Merkezi'ne yürüdü.

Eyleme Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Avukatlar Birliği, Hukukun Üstünlüğü Grubu, Katılımcı Avukatlar Grubu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, GOP Bölge Hukukçular Derneği, Hukukçular Derneği, Kartal Hukukçular Derneği, Genç Avukatlar Birliği, Piyasalaşmaya Karşı Avukatlar Platformu üyesi avukatlar katıldı.

Taksim Polis Merkezi önünde avukatlar adına konuşan Av. Kemal Aytaç, Avukat Ümit Ulaş ve stajyer bir avukatın 29 Kasım günü karşı karşıya kaldığı polis terörünü ve işkenceyi anlattı.

Taksim Polis Merkezi'nde işkence, kötü muamele, keyfi ve hukuk dışı uygulamaların haddi hesabı olmadığını söyleyen Aytaç, polislere karşı oluşturulan şikayet dosyalarının etkili bir soruşturmaya konu edilmediğini söyledi. Savcıların da yaşananlara göz yumduğunun hatta onay verildiğinin söylendiği açıklamada, yaratılmak istenenin polis devleti olduğu belirtildi.

Aytaç, Taksim Polis Merkezi hakkında geçmişe yönelik olarak etkin bir idari soruşturma başlatılmasını ve sorumluların görevden el çektirilmesini istedi.