09 Ekim 2009
Sayı: SİKB 2009/39

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist haydutlara karşı
militan çıkış ve anlamı
 Emperyalist haydutlara duyulan öfkeyi hiçbir şey dindiremeyecektir!
Sefaleti yaratanlar, sefaleti anlattı
Erdoğan’ın yalana dayalı
sahte açılımları
İstanbul’da İMF-DB karşıtı eylem ve etkinliklerden.
  Sınıf devrimcilerinin İMF-DB karşıtı faaliyet ve eylemlerinden
  Antiemperyalist gençler alanlardaydı
  “Açılım” gölgesinde DTP kongresi
  Dokunulmazlık DTP vekillerine işlemiyor
  “Demokrasinin sınırlarını genişletme” programı
  Metal İşçileri Kurultayı’na çok yönlü bir hazırlıkla yürüyoruz!
  Sınıf hareketinden
  Cesur Ambalaj işçisi üretimi
durdurdu!
  Çin yönetimi, devrimin 60. yıldönümünde güç gösterisi yaptı.
  Yunanistan’da erken genel seçimler
  “Savaş suçlusu” İsrail’i
koruyan ABD’ye Mahmud Abbas yönetiminden destek
  Afganistan bataklığına
1700 Türk askeri gönderiliyor!
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden.
  Güney tezkeresi - M. Can Yüce
  Devlet katillerini koruyor!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Erdoğan’ın yalana dayalı
sahte açılımları

IMF-DB toplantılarının tozu dumanı içinde kaybolmayan bir diğer gündem Başbakan Erdoğan’ın AKP kongresinde yaptığı konuşmaydı. Kongrede sonucun ne olacağı önceden zaten belliydi. Tek aday olan Erdoğan’ın onayladığı tek liste ve Erdoğan’ın konuşmalarının hakim olduğu bir kongre… Parti yönetimi kongreyi daha çok “açılım” için içeriye çeki düzen vermek amacıyla kullandı. Bu amaçla Erdoğan ajitatif bir konuşma yaptı. Pir Sultanlar’dan Hacıbektaşlar’a ve Nazım’a uzanan bir dizi kişi üzerinden demokratlık gösterisi yaptı.

Erdoğan bu gibi konuşmaları aslında yakın zaman içerisinde yine yapmıştı. Liberaller tarafından hayranlıkla karşılanan bu konuşmalarsa sadece Erdoğan’a mahsus değil. Emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduğu tıkanıklığı aşmak için kendini cilaladığı, vitrinini düzelttiğini Obama örneğinden de görmekteyiz. Emperyalizmin “şirin yüzü” Obama’da teninin rengi ve kullandığı barışçıl sözleri ile bu yeni sürecin en göze çarpan ismi olmakta. Keza İMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn da İMF’nin geçmişte “polis memuru” gibi algılanan rolünün değiştiğini savunmaktadır. Sebep oldukları krizden, sömürüden dolayı yüz milyonlarca insanın tepkisini çeken kapitalist sistemin sözcüleri, şimdilerde insanların yumuşak taraflarına vurmaya başlamışlardır. Yıkıma uğrayan hayatlarıyla iyi şeyler duymaya aç kalan insanları kandırabilmenin en kolay yolu, onların bu durumlarını kullanmak olmaktadır. Kapitalist sistem, bunu yapabilecek burjuva siyasetçileriyle doludur.

Türkiye’de de bu duygu sömürüsünü yapacak en uygun isim tabiî ki Erdoğan’dan başkası olamazdı. Ancak hayatın kendisi asla unutturulamayacak gerçeklerle doludur.

“‘Hoşçakal iki gözüm’ diyen Ahmet Kaya’ya vefa göstermeyen Türkiye’nin şarkıları eksik kalır’’ diyen Erdoğan, Ahmet Kaya’nın lince uğradığı dönemde kendisinin hangi “hayırlı işle” meşgul olduğunu söylememektedir örneğin. 

Yine “Ahmedi Xani’siz, bir Türkiye’nin maneviyatı noksan kalır” derken konuyu açılıma getirmektedir. Bu çerçevede kullandığı birçok sözcükle ne kadar Kürt dostu olduğunu anlatmak istemektedir. Oysa 24 Aralık 2002’de Rusya’ya düzenlediği gezi sırasında, “Türkiye’de Kürt sorunu yok. Bu, sanal sorunlar olarak ortaya çıkarılmıştır” diyen de yine kendisidir. “Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan”, Hakkâri’deki ya sev ya terk anlamındaki “beğenmezsen çek git”, “kadın da olsa, çocuk ta olsa gereken yapılacaktır” sözleri de Erdoğan’a aittir.

Erdoğan’ın Pir Sultan’dan da bahsetme gafletine düşüyor ya, Pir Sultan’ın şu şiirinde olduğu gibi herkesi koyun sanıyor anlaşılan: “Uyur idik uyardılar. Diriye saydılar bizi. Koyun olduk, ses anladık. Sürüye saydılar bizi.” Ancak şu gerçekleri hangi yalan unutturabilir.

Hatırlanacağı gibi, AKP’den 21. dönem Sivas milletvekili olarak seçilen, 2 Temmuz katliamının sorumlularından olan dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’dan başkası değildir. Başbakan Erdoğan da Sivas Belediye Başkanlık görevini yürüten ve Sivas katliamında rol alan Temel Karamollaoğlu ile aynı dönemde aynı partiden, 2 Temmuz 1993’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’dır. O dönemde yaşanan kıyıma dair herhangi bir demeç vermeyen Erdoğan’ın uğraşları arasında Karacaahmet Cemevi’ni yıkma çabası vardı. Yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Sivas davası sanıklarından olan ve mahkeme kararıyla aranan İhsan Erçakmak’ı işe almış, Erdoğan bunu da görmezlikten gelmiştir. Bu kadar da değil. Eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necati Tayyar Taş, 2002 yılında “Cemevi ibadet yeri olamaz. Cemevi bir cümbüş yeri, oralarda saz çalınıyor” deme gafletini gösterirken, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da fütursuzca “Cemevi, inançları yerine getirme ve ibadet yeri değildir. Müslümanların mabedi 14 asırdır camidir. Ne ney üflemenin, ne sema ayininin, ne Aleviler’in cem ayininin, semah ve niyazının, namaz dengi bir ibadet sayılması mümkün değildir” diyebilmiştir. Yine Amasya’da olduğu gibi camisiz Alevi köyü kalmazken, ikinci camilerin temeli atılmaktadır. Sözde açılımların bir başka adresi TRT ise 19 Temmuz 2008’de olduğu gibi hala daha Pir Sultan’ın türkülerini sansürleyebilmektedir. 

Erdoğan bu topraklarda tarihsel bir mirasa dayanan, geçmişten bugüne anlamlı bir yerde bulunan değerlerimizin adını böylesine kolay kullanabileceğini sanmaktadır.

Ölmüşlerin arkasından konuşabilmenin hafifliğiyle Erdoğan, Ahmet Kaya’yı da andığını sanıyor. Kulağa hoş gelen bu sözcükler, onların dilinde bir küfre dönüşüyor oysa. Değerlerimizi şarjörüne doldurup bize doğru ateşliyorlar. Kimisi kansa da, bugün bu değerlere kavga alanlarında sahip çıkanları yaralamaktadır bu sözcükler. Ahmet Kaya’nın şarkısında geçen şu dizeler durumu tariflemeye ne kadar yeter bilinmez ama yine de en iyi yanıttır; “Şarjörüne boş kovanları dolduran adam, en azından kendinden utanmalıdır.”



 



Antiemperyalistlere tutuklama terörü...

“Gözaltılar, tutuklamalar,
baskılar bizi yıldıramaz!”

6 Ekim günü gerçekleştirilen protestolar sırasında gözaltına alınanlardan 14’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye sevkedilen antiemperyalistlerden Murat Duru ve Emre Genç hakkında tutuklama kararı verildi.

Emperyalist haydutları korumak için göğüslerini siper eden düzenin bekçi köpekleri 6 ve 7 Ekim günlerinde İstanbul’da terör estirdi. Devlet terörü sokakta ve gözaltı sırasında ekip arabalarında yaşanan dayak ve işkenceyle de sınırlı kalmadı. Sokakları gaza boğan, hastaların geçişine izin vermeyerek ölümlerine sebep olan, gözaltındaki protestocuları öldüresiye döven devlet, terörünü karakolda ve savcılıkta da sürdürdü.

6 Ekim günü Taksim’de sahnelenen polis terörü sonucunda gözaltına alınanlardan yaşı 18’in altında olan 22’si gece Beyoğlu Çocuk Karakolu’na götürüldü. Geceyi karakolda geçiren 22 çocuktan 20’si 7 Ekim’de çıkarıldıkları savcılık tarafından serbest bırakıldı. Hacer Özcan ile İlhan Cem Sarı ise “üzerlerinden malzeme çıkması” gerekçe gösterilerek tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edildi, daha sonra Özcan ve Sarı da serbest bırakıldı.

Diğer gözaltılar ise gece Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’nde tutuldu. İşlemleri keyfi olarak geciktirilen antiemperyalistler sabaha kadar avukatlarıyla görüşebilmek için bekledi ve avukat görüşmeleri sabah saatlerinde ancak tamamlandı.

Antiemperyalistlerden 26’sı savcılığa sevkedilirken geri kalanlar sağlık kontrollerinin ardından serbest bırakıldı. Savcılıkta verilen ifadelerin ardından ise 12 kişi serbest bırakılırken 14 kişi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Savcılığa çıkarılmak için Beyoğlu Adliyesi’ne getirilen protestocular, sloganlar eşliğinde araçlardan indiler. “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Tek yol devrim kurtuluş sosyalizm!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarını atan antiemperyalistlere, adliye önünde bekleyen aileler de sloganlarla destek verdi. Bekleyiş sırasında adliye içerisinden bir polisin, dışarıda bekleyenlerin görüntüsünü alması tepki yarattı. Avukat ve ailelerin karşı çıkması sonucu kısa süreli gerginlik yaşandı.

6 Ekim günü faşistlerin saldırdığı 3 kişi ise geceyi gözaltında geçirdikten sonra 7 Ekim günü tutuklama talebi ile mahkemeye sevkedildi. Bu kişiler çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldı.

 

Gözaltı terörü 7 Ekim’de de sürdü!

7 Ekim günü gözaltı terörü erken saatlerde başladı. Saat 10.00’da Agos önünde buluşmak için Osmanbey’e gelmekte olan pek çok antiemperyalist görüldükleri yerde polisin saldırısına uğayarak gözaltına alındılar. Pangaltı’da ise toplanan kitleye polisin saldırmasıyla başlayan çatışmalarda onlarca kişi gözaltına alındı. Polisin azgınca saldırarak vahşice dövdüğü kişilerin birçoğu ağır yaralı.

 

2 antiemperyalist tutuklandı

Gözaltına alınan 27 kişilik bir grup, Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

Gözaltına alınan bir BDSP’li ise sağlık kontrolü için götürüldüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beyin kanaması şüphesi ile başka bir bölüme sevk edildi.

6 Ekim günü gerçekleştirilen protestolar sırasında gözaltına alınanlardan 14’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye sevkedilen antiemperyalistlerden Murat Duru ve Emre Genç hakkında akşam saatlerinde tutuklama kararı verildi.

Emperyalist haydutlara siper olan düzen bekçilerinin sergilediği teröre son verilmeli, tutuklananlar serbest bırakılmalıdır.