09 Ekim 2009
Sayı: SİKB 2009/39

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist haydutlara karşı
militan çıkış ve anlamı
 Emperyalist haydutlara duyulan öfkeyi hiçbir şey dindiremeyecektir!
Sefaleti yaratanlar, sefaleti anlattı
Erdoğan’ın yalana dayalı
sahte açılımları
İstanbul’da İMF-DB karşıtı eylem ve etkinliklerden.
  Sınıf devrimcilerinin İMF-DB karşıtı faaliyet ve eylemlerinden
  Antiemperyalist gençler alanlardaydı
  “Açılım” gölgesinde DTP kongresi
  Dokunulmazlık DTP vekillerine işlemiyor
  “Demokrasinin sınırlarını genişletme” programı
  Metal İşçileri Kurultayı’na çok yönlü bir hazırlıkla yürüyoruz!
  Sınıf hareketinden
  Cesur Ambalaj işçisi üretimi
durdurdu!
  Çin yönetimi, devrimin 60. yıldönümünde güç gösterisi yaptı.
  Yunanistan’da erken genel seçimler
  “Savaş suçlusu” İsrail’i
koruyan ABD’ye Mahmud Abbas yönetiminden destek
  Afganistan bataklığına
1700 Türk askeri gönderiliyor!
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden.
  Güney tezkeresi - M. Can Yüce
  Devlet katillerini koruyor!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dokunulmazlık
DTP vekillerine işlemiyor

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, DTP’li milletvekillerinin polis zoruyla mahkemeye getirilmesi yönündeki kararı uygulamak için harekete geçti. Böylece bir kez daha dokunulmazlık zırhının Mehmet Ağar gibi kontrgerilla şefleri, hırsızlar, dolandırıcılar, rüşvetçiler için geçerli olduğu ortaya çıktı.

Tüm bunlar olup biterken AKP ikiyüzlü politikasını sürdürmektedir. Bir yandan demagojik söylemlerle DTP’lilere arka çıkar gibi görünmekte, öte yandan yeni sınır ötesi operasyon tezkeresini TBMM’ye taşımak için son hazırlıklarını yapmaktadır. Kürt halkına ve DTP milletvekillerine düşmanlıkta sınır tanımadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.

Hırsız ve dolandırıcılar için geçerli olan meclis dokunulmazlığı DTP için işlemiyor!

Meclis tarihi boyunca dokunulmazlık zırhı hırsız ve dolandırıcılar için hep geçerli oldu. TBMM’de, 62’si AKP’li 112 milletvekili hakkında 315 dokunulmazlık dosyası bulunuyor. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını istemeyen AKP yöneticileri ve vekilleri hakkında ihaleye fesat karıştırmaktan dolandırıcılığa, zimmetten evrakta sahteciliğe kadar pek çok suçlama ile ilgili fezlekeler bulunuyor. Buna rağmen bu vekillere dokunulmuyor. Yargı önüne çıkarılması ısrarla engelleniyor.

“Görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” ile suçlanan Tayyip Erdoğan, kendisi gibi vekillerini korumakta ve kollamaktadır.

Oysa mecliste Kürt halkının ulusal taleplerini anadillerinde gündeme getirdikleri için DEP milletvekilleri yıllarca hapishanede yattılar. Kürt milletvekilleri hukuk terörüne maruz kaldılar. “Suç”ları ise, dili, kimliği, kültürü inkar, varlığı imha edilmiş Kürt halkını savunmaktı.

AKP, devletin öteki kurumları ve medya, DTP grubunu açıkça “PKK’nin meclisteki temsilcisi” söylemleriyle hedef göstermeye çalışmaktadırlar. Tayyip Erdoğan, “terör örgütüyle aranıza mesafe koyun, sonra gelin mecliste konuşun” diyerek DTP’ye karşı siyasi bir linç kampanyasının önünü açtı. Ardından her gün DTP’li vekillerle ilgili yeni iddialar gündeme getirilerek DTP tam bir kıskaca alınmaya çalışıldı.

DTP’ye karşı saldırganlık, Genelkurmay Başkanı’nın “Meclis’te PKK var” açıklaması ile tırmandırılarak kapatma davası açılmasına ve partinin Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın tutuklanmasına kadar vardırıldı. Seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri hakkında sayısız dava açıldı, kimi belediye yöneticileri görevlerinden alındı. Şimdi de DTP milletvekilleri, tıpkı 1994’te DEP’lilere olduğu gibi polis zoruyla mahkeme huzuruna çıkarılmak istenmektedir. Bugüne kadar uygulamaya konulmamış olan bir madde hakkında hukuki yorum yapılarak DTP milletvekilleri yargılanmak istenmektedir.

Yeni sınır ötesi operasyon tezkeresi  meclise taşınıyor…

PKK’nin ateşkesi sonlandırmasının ardından sürekli gündeme gelen sınır ötesi operasyon tartışmaları ile devlet, Kürt sorununda imha ve inkardan başka bir yol tanımadığını açıkça ortaya koymaktadır. Güney Kürdistan’a yönelik sınır dışı operasyonlar defalarca yapılmasına rağmen hiçbir başarı elde edilemediği bilinmesine rağmen devlet, çözümü     sınır ötesi operasyonda aramaktadır.

Sömürgeci sermaye devleti MGK’nın saldırı kararının altına imza atarak sınır ötesi operasyona destek vermektedir. Tezkereyi Bakanlar Kurulu’ndan geçiren AKP, şimdi de meclis gündemine taşımaya hazırlanmaktadır. AKP, tezkereyi en kısa zamanda meclisten geçirerek, Kürt halkına yönelik baskılara yeni boyutlar kazandırmak istemektedir.

DTP milletvekillerine yönelik hukuk terörüne sınır ötesi operasyon tezkeresi saldırısı eklendi. Bu saldırılar “sınır içi operasyonlar”ın arttırılacağını ve fiili OHAL uygulamasının genişleyeceğini, aynı zamanda işçi ve emekçilere, devrimcilere ve sosyalistlere karşı baskıların daha da yoğunlaşacağını göstermektedir.

DTP’li vekiller, “bağlılık yemini” etmekle sermaye iktidarının saldırılarından kurtulamayacaklarını bir kez daha gördüler. Kürt işçi ve emekçileri de, düzenin inkar ve imha saldırılarının “barışçıl çözüm” talebiyle karşılanamayacağını artık görmelidirler. Kürt sorunu, ne mecliste temsiliyet, ne de diyalog arayışlarıyla çözülebilir. Çünkü sorunu yaratan ve büyüten, sömürgeci sermaye düzeninin kendisidir. Çözümü de sermaye düzenine karşı işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin birleşik örgütlü mücadelesidir. .

***

AKP’li milletvekilleriyle ilgili dokunulmazlık dosyalarındaki bazı suçlamalar şöyle:

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan: 213 sayılı Vergi Usul Yasası’na muhalefet, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker: Hukuka aykırı işlemlerden sorumlu olmak, AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu: Özel evrakta sahtecilik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın danışmanı, Amasya Milletvekili Akif Gülle: Devlet İhale Yasası’na muhalefet, AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin: İhaleye fesat karıştırmak, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak. Şanlıurfa Milletvekili Müfit Yetkin: Evrakta sahtekarlık ve kamu kurumunu dolandırmak, 213 sayılı Vergi Usul Yasası’na muhalefet. Bursa Milletvekili Emin Tutan: Özel evrakta sahtecilik. Giresun Milletvekili Ali Temur: Özel evrakta sahtecilik. Kırşehir Milletvekili Mikail Aslan: Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermek

 

 

 

 

Meclis, sermaye egemenliğinin
organik bir parçasıdır!

TBMM’nin yeni yasama yılının açılışı 1 Ekim’de gerçekleşti. Açılışta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı konuşma CHP ve MHP’nin tepkilerine neden oldu. DTP’lilerin varlığını gerekçe göstererek Meclis açılışlarına katılmayan ordunun komuta kademesi ise uzun bir aradan sonra meclise geldi. Ordunun da açılıma destek verdiği değerlendirmelerine neden olan bu tutum, Meclis’in karar verme ve yaptırım gücünün sınırlarını da ortaya koymaktadır.

Açılış töreninden ve resepsiyondan yansıyanlar, DTP’lilerin zorla ifade vermeye götürülme kararından Ermenistan ile yapılan protokole, TSK’ya sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkereden “Kürt açılımı”na kadar birçok konunun Meclis’te sıkıntı yaratacağının işaretlerini vermektedir.

Sermayenin meclisi, işsizlikten açlığa, eğitimden sağlığa, Kürt sorunundan Alevi konusuna kadar işçi ve emekçilerin sorunlarının katlanarak arttığı bir dönemde açılmaktadır. Ancak meclisin tüm bu sorunları çözmek gibi bir derdi yoktur. O, işçi sınıfı, emekçi kitleler ve Kürt halkının sorunlarını çözmek yerine, sermaye sınıfının ihtiyaçlarını karşılamak, krizin yükünü emekçi kitlelerin sırtına yıkmak için “gece gündüz demeden” çalışmaktadır.

Bugün TBMM, sermaye sınıfının egemenlik aygıtı olan devletin bir organıdır. Sermaye egemenliğinin organik bir parçasıdır. TBMM, devlet aygıtının yalnızca bir ayağını oluşturmaktadır. İşçi ve emekçi kitleler, bürokratik bu aygıtın hiçbir parçası üzerinde herhangi bir belirleme ve denetleme hakkına sahip değildir. Bir başka ifadeyle, tüm bu atanmış askeri ve sivil bürokrasi halk tarafından seçilmemekte, denetlenmemekte ve görevden alınamamaktadır.

Lenin, burjuva parlamentosunun devletteki yeri ve işlevini şu sözlerle tanımlar: “Amerika’dan İsviçre’ye, Fransa’dan İngiltere’ye, Norveç’e vb. dek, herhangi bir parlamenter ülkeyi düşününüz; asıl ‘devlet’ işleri hep kulislerde görülür; bu işler hep devlet daireleri, bakanlıklar, kurmay kurulları tarafından yürütülür. Parlamentolarda, yalnızca ‘saf halk’ı aldatma ereğiyle, gevezelikten başka bir şey yapılmaz.” (Devlet ve İhtilal, Lenin)

Burjuva parlamentoları işçi ve emekçi kitlelerin köklü sorunlarını çözemezler. İşçi ve emekçilerin sınırlı haklarını dahi güçlü bir sınıf ve kitle hareketi olmadığı koşullarda karşılamazlar.

İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin kurtuluşu, burjuva sınıf egemenliğinin araçları olan ordu, polis, bürokrasi, parlamento ve tüm öteki kurumların ezilip dağıtılmasından geçmektedir. Böylece iktidar her alanda ve her düzeyde, işçi, kent emekçisi ve yoksul köylü meclislerine geçecek, emekçi kitlelere tüm temel özgürlükler derhal ve eksiksiz olarak tanınacaktır. Tanınan hak ve özgürlüklerin emekçiler tarafından fiilen kullanılabilmesi için gerekli tüm önlemler ise ancak işçi sınıfının devrimci iktidarı koşullarında alınabilir. Yasama ile yürütmeyi birleştirerek burjuva parlamenterizmin sözde demokrasisinin aksine doğrudan bir demokrasi olan işçi sınıfının devrimci iktidarı, yönetim aygıtını kitlelere yakınlaştırmak ve onlarla kaynaştırmak, her emekçinin yönetim işlerine katılımını sağlamak için azami çaba harcar. Tüm temsilci ve görevliler seçimle işbaşına gelir, kendilerini sürekli olarak denetlemekle yükümlü seçmenlerinin çoğunluğu tarafından görevden alınabilirler.

İşçi sınıfı, emekçi kitleler ve Kürt halkı sorunlarının çözümü için sermaye iktidarını tüm kurumlarıyla birlikte yıkmak, yerine işçi sınıfının devrimci iktidarını kurmak zorundadırlar.