18 Eylül 2009
Sayı: SİKB 2009/36

  Kızıl Bayrak'tan
  “Bölgesel güç” hayalinin gerisindeki
tarihsel suç ortaklığı
  “Kürt açılımı”nın inandırıcılık krizi derinleşiyor
Emperyalist haydutlara geçit vermemek için etkin bir faaliyet!
Kapitalizm kirli ve kanlı
bir düzendir!
Kapitalizm sular altında boğmaya
devam ediyor!
  Sel felaketine ilişkin açıklama ve eylemlerden.
  Eğitim emekçileri hak gasplarına karşı eylemde!
  Kent AŞ işçilerinden Ankara yürüyüşü
  İşçi ve emekçi hareketinden..
  Kürt ulusal sorunu üzerine değerlendirmelerden seçmeler...
Demokrasi mücadelesi ve Kürt sorunu/2
  Metal İşçileri Kurultayı 3. hazırlık semineri gerçekleşti
  Ulucanlar katliamı ve direnişi 10. yılında..
  Binler 12 Eylül düzenine karşı
alanlara çıktı
  “Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez!”
  Zindanlarda tecrit ve işkence artarak devam ediyor.
  Filistin sorununda emperyalist çözüm planları.
  Almanya’da devrimci seçim faaliyetlerinden
  “Devrimin komutanı” devrimle birlikte yaşamaya devam edecek!
  İkiz kardeş: Zorbalık ve ikiyüzlülük! -
M. Can Yüce
  Ape Musa’nın katili sermaye devleti
Kürt sorununu çözemez!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistin sorununda
emperyalist çözüm planları...

Gerçek çözüm emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı direnişten geçiyor!Filistin sorununda “barış süreci”ni yeniden canlandırmak için çaba harcayan Barack Obama yönetimi, gelecek hafta New York’ta yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısını vesile ederek İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı buluşturmayı planlıyor. Uzun süredir sesi çıkmayan Ortadoğu Dörtlüsü (Rusya, BM, ABD, AB) temsilcilerinin de aynı günlerde toplanması bekleniyor.

Toplantı öncesinde Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’i bölgeye gönderen Obama, buluşmanın zeminini yaratmak için taraflarla görüştü. Görüşmelerin ardından İsrail’den yansıyanlar, ırkçı-siyonist cephede yeni bir şey olmadığını bir kez daha ortaya koydu.

Filistin tarafını oyalamaktan başka bir işe yarmayan ABD’nin organize ettiği bu tür buluşmalar daha önce birkaç kere gerçekleşmişti. Bilindiği üzere ırkçı-siyonist rejim söz konusu buluşmalarda, ABD gözetiminde alınmasına rağmen hiçbir karara itibar etmemiş, yine bildiğini okumaya devam etmiştir. Saldırı, katliam, yıkım ve küstahlıkta sınır tanımayan İsrail rejimi, aradan geçen yıllarda ırkçı-faşist zihniyetin en berbat temsilcilerinin denetimine girdi. Geçmişte söylemde de olsa Filistin devletini kabul eden siyonist şefler vardı Tel Aviv’de, oysa son yıllarda işbaşında bulunanlar, Filistin devleti fikrine bile fütursuzca saldıracak derecede kudurganlar.

Nitekim İsrail ve Filistin arasında mekik dokuyan Barack Obama’nın özel temsilcisinin çabaları kayda değer bir sonuç yaratamadı. Zira Tel Aviv’deki ırkçı faşist şefler “Amerikan barışı”na bile tahammül etmeyecek derece küstahlaşmış bulunuyorlar. ABD emperyalizminin İsrail’i korumakla mükellef olduğunu bilen bu şefler, İsrail sınırının çizilmesi anlamına da geldiği için iğreti bir çözüme bile karşılar.

George Mitchell ile “barış sürecinin ilerletilmesi” üzerine konuştuğu belirtilen İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Yahudi yerleşimlerini kaldırmak bir yana, yenilerini inşa etmeye devam edeceklerini ilan etti. İsrail rejiminin bu pervasızlığı, tüm umutlarını “Amerikan barışı”na bağlayan Mahmud Abbas’ı bile hayal kırıklığına uğrattı. Bilindiği üzere Filistin Yönetimi’nin görüşmelere başlamak için öne sürdüğü tek şart, Yahudi yerleşimleri yapımının durdurulmadan ibaret.

Obama’nın özel temsilcisiyle görüştükten sonra açıklama yapan ırkçı-siyonist rejimin şefi Netanyahu, yerleşim konusu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Bizden hiç inşaat yapmamamız isteniyor. Biz de halihazırda 2500 dolayında evin inşaatını sürdürdüğümüzü açıkladık; ayrıca birkaç gün önce de 450 ilave birimin yapılmasına onay verdik.” Filistinlilerin inşaatların dondurulması beklentisinde olduğuna işaret eden siyonist şef, “Bu olmayacak. Kudüs bir yerleşim değildir ve inşaatlar da planlandığı şekilde sürecek” dedi.

Bu açıklamayla İsrail başbakanı hem Kudüs’te hem Batı Şeria’da Yahudi yerleşimleri kurmaya devam edeceklerini, yani Filistinliler’in topraklarını silah zoruyla gaspetmekten vazgeçmeye niyetli olmadıklarını ilan etmiş oldu.

Bu küstahça açıklamaya tepki gösteren Filistin yönetimi ise, “Yahudi yerleşimleri inşaatı durdurulmadan yeni görüşme yapılamaz, dolayısıyla İsrail başbakanının tutumu barış görüşmelerinin engellenmesi anlamına geliyor” mealinde bir açıklama ile yetindi.

Filistin halkının hiçbir temel sorununa çözüm önermenin gündemde bile olmadığı ABD güdümlü zirvelere katılmaya hevesli olan El Fetih liderleri, Filistin sorununu süründürmekten başka bir işe yarmayan “Amerikan çözüm planı” ile oyalanıp duruyorlar. Umudunu emperyalist güç odaklarına bağlayan bu anlayış, Filistin’in temel sorunlarını çözmek bir yana, bu direnişçi halkın sürekli mevzi kaybetmesine neden oluyor. Boş hayallere dayalı bu düzen içi anlayış, sorunun çözümüne değil sürünmesine katkıda bulunuyor.

Söz konusu ırkçı-siyonist İsrail rejimi olduğunda, ABD emperyalizminin uygulayabileceği iğreti bir çözüm planı bile yoktur. Zira siyonist rejimi koruyup kollamak, her yıl milyar dolarları bulan kaynaklarla finanse etmek, yeni silah teknolojileriyle donatmak ABD’nin işidir. Böyle bir durumda, İsrail’e en ufak bir dayatmada bulunmaktan kaçınan Washington’daki savaş baronlarından Filistin sorununa çözüm beklemek abesle iştigaldir.

Başında Barack Obama’nın bulunduğu ABD yönetimi, emperyalist planlarını Ortadoğu’da uygulayabilmek için, elbette Filistin sorununda iğreti bir çözüme ihtiyaç duyuyor. Bu sorunun ayak bağı olduğunu Washington’daki şefler de kabul ediyor. Ancak pek çok kez kanıtlandığı gibi, ABD’nin siyonist şefleri iğreti bir çözüme ikna etmesi mümkün değil. ABD, İsrail’e dayatmada bulunmadığı ya da bulunamadığı için Filistin yönetimini oylayıp duruyor. 1993’teki uğursuz “Oslo Süreci”nden beri bu böyle devam ediyor.

Batı Şeria’da etkili olan El Fetih’in, başta Mahmud Abbas olmak üzere liderlerinin ufku yazık ki, emperyalist çözüm planından ötesini görememektedir. Gazze Şeridi’nde hakim olan Hamas ise, siyonist işgale karşı direnişi savunmakla birlikte, düzen dışı bir çözüm platformundan yoksundur. Siyasal islamcı çizginin bu temelli zaafı, Hamas liderlerini emperyalist güçler ile gerici Arap rejimleri tarafından muhatap alınmayı bekleme pozisyonunda tutuyor. Aralarında çatışan düzen içi her iki çizgi de, Filistin sorununa çözüm üretmekten acizdir.

Filistin halkı emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı direnişi temel alan devrimci bir önderliğe kavuşana kadar sorunu çözme olanağından yoksun kalacaktır. Devrimci önderlik hem Filistin halkının birleşik direnişini örgütleyebilmek hem de enternasyonal dayanışmayı yeniden canlandırmak açısından hayati bir önem taşımaktadır.


 


Sri Lanka rejimi
Tamiller üzerinde terör estiriyor!

Sri Lanka hükümetinin denetiminde bulunan mülteci kamplarındaki Tamiller’in durumuyla ilgili açıklama yapan Birleşmiş Milletler (BM), kamplara destek sağlamakta karşılaştığı engellerden dolayı tepki gösterdi. Yüzbinlerce Tamil’i esir durumunda tutan Sri Lanka rejiminden yakınan BM yetkilileri, 300 bin Tamil’in kapatıldığı ana mülteci kampına devamlı olarak destek sağlayamayacaklarını bildirdiler.

Sömürgeci Sri Lanka rejimi BM, ABD, AB, Hindistan gibi gerici güçlerin onayını aldıktan sonra, vahşi bir kıyım gerçekleştirerek, Tamil Elam Kurtuluş Kaplanları’nı (LTTE), geçen Mayıs ayında askeri yönden yenilgiye uğratabilmişti. Onbinlerce sivili katleden Sri Lanka rejimi, çatışmadan kaçan yüzbinlerce Tamil’i ise mülteci kamplarına kapatmıştı. Çatışmada sivilleri katleden rejim, şimdi kamplara kapattığı mülteciler arasında LTTE militanı aramak bahanesiyle, Tamiller üzerinde terör estiriyor.

Mülteci kamplarını fiilen toplama kapına çeviren Sri Lanka rejimi, burada kalanların Tamil Kaplanları örgütüyle bağlantıları olup olmadığını araştırmayı sürdürdükleri gerekçesiyle BM’nin yardım çalışmalarını baltalıyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Sri Lanka’daki BM ekibinin şefi Neil Buhne, rejim görevlilerinin kampta bu araştırma sürecini çok uzattığını, rehin tutulan sivillerin en kısa sürede bırakılmaları gerektiğini belirtti. Sri Lanka rejiminin 10 bin civarındaki mülteciyi LTTE üyesi olarak gördüğünü dile getiren Buhne, Kızılhaç Örgütü’nün bu mültecilerle görüşmesinin de engellendiğini söyledi.

New York’taki BM sözcüsü ise, kurumun Sri Lanka’daki iki çalışanının Haziran ayında kamplarda gözaltına alındıklarından beri serbest bırakılmadıklarını hatırlattı. İki çalışanı için kaygılanan BM sözcüsü, işkenceye maruz kaldığı konusunda ciddi endişeler bulunan 10 bin Tamilli tutsaktan bahsetme gereği bile duymadı.

Tamiller üzerinde terör estiren Sri Lanka rejimi, hızını almayarak Tamil Kaplanları Örgütü’nün propagandasını yaptığı gerekçesiyle UNICEF (BM Çocuklara Yardım Örgütü) sözcüsü James Elder’ı da sınır dışı etme kararı aldığını duyurdu. Hükümet sözcüsü, Elder’ın gerçeklere dayanmayan ve özünde Tamil Kaplanları Örgütü’nün bakış açısını yansıtan açıklamalar yaptığını iddia etti.

Bu karara tepki gösteren UNICEF sözcüsü ise, Elder’ın seslerini duyurma şansları olmayan çocuklar ve zor durumdaki diğer kişilerin sorunlarını yansıtmaya çalıştığı için sınırdışı edilmek istendiğini belirtti.

Sri Lanka rejiminin yasa ve kural tanımayan bu küstahlığı, emperyalist güç odaklarından aldığı destek ve bizzat BM’nin uğursuz tutumundan kaynaklanıyor. Zira LTTE militanlarına karşı tam bir imha saldırısı düzenleyen bu sömürgeci rejim, Tamil halkının özgürlük talebine askeri açıdan darbe indirdiği için gerici güç odakları tarafından kutlama mesajlarına mazhar olmuştu.

Yüzbinlerce sivili fiilen toplama kampına dönüştürülen mülteci kamplarına kapatma cüretini gösteren Sri Lanka rejimi, mülteciler arasından seçilen onbin Tamil’i zindanlara kapatmakta bir sakınca görmemiştir. Sömürgeci rejimin saldırganlığı bu kadar aleniyken, BM bu konuda herhangi bir eleştiride bulunmuyor. Ancak işleri engellenip çalışanları tutuklanınca tepki gösteren BM yetkilileri, buna rağmen Sri Lanka rejimine açık bir eleştiri yöneltmekten kaçınıyor.

BM’nin bu utanç verici tutumu, Tamil halkını Sri Lanka rejiminin insafına terkeden emperyalist güç odaklarının dolaysız suç ortağı olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Sri Lanka rejimi tarafından ezilen Tamil halkının, emperyalizme, sömürgeciliğe ve her türden gericiliğe karşı devrimci direnişi yükseltmeden, içine sıkıştırıldığı kapandan kurtulması mümkün değildir.