28 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/33

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin “Kürt açılımı” açmazda!
  “Demokratik açılım” tartışmaları Kürt halkına saldırılar eşliğinde sürüyor!
  Emperyalist-kapitalist sistemin haydutları 1-7 Ekim’de Türkiye’ye geliyor.
  Haksız savaşların kiri silinemiyor
Sosyal yıkım saldırılarına
karşı mücadeleye!
Sermaye düzeninin
kolladığı iki katil!
Asemat’ta eylem, Asil Çelik’te
açlık grevi..!
Entes direnişinden
  İşçi ve emekçi hareketinden .
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda tarihi çözümsüzlüğü
  Bir sendikalaşma deneyiminin gösterdikleri.
  3. köprü projesi: Yeni bir talan ve
çevre katliamı
  Afganistan’da seçim oyunu
  CIA’ya işkence soruşturması
  İlaç tekelleri insan yaşamını
hiçe sayıyorlar
  “Açılımlar” ve devrimci yurtsever
tutum üzerine
  Din tacirlerinin Ramazan’dan yansıyan görüntüleri
  Bültenlerdern.
  Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!
  Sincan Kadın Hapishanesi’nden
mektup
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

CIA’ya işkence soruşturması…

İşkenceden arınmış
bir dünya için sosyalizm!

Afganistan işgalini derinleştirmesine, Filistin halkına karşı küstah siyonistlerle aynı safta durmasına rağmen Barack Obama yönetimi, emperyalist ABD rejiminin ezilen halklar nezdinde yerlerde sürünen imajını düzeltme girişimlerini sürdürüyor. CIA’nın işkence dosyalarının kamuoyuna açıklanması, ardından Amerikan Adalet Bakanı Eric Holder’in, üst düzey federal savcılardan John Durham’ı konuyla ilgili soruşturma açmakla görevlendirmesi, Obama yönetiminin imaj düzeltme yönünde attığı yeni bir hamle kabul ediliyor.

CIA’daki sorgularla ilgili geçen günlerde yayınlanan bir rapor, dünyaya demokrasi ve özgürlük dağıttığını vaaz eden Beyaz Saray’daki şeflerin çirkin yalanlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Zaten Afganistan veya Irak’a şöyle bir göz atanlar, bu ülkelere neler ihraç edildiğini görmekte herhangi bir güçlük çekmemektedirler. CIA’nın işkenceli sorguları ise, adı geçen ülkelerdeki vahşi yıkım ve katliamları tamamlamaktadır.

Bu bir sır değildi elbet. Ancak bu defa CIA içinde bu konuda 2004 yılında hazırlanan ve federal bir yargıcın talimatıyla yayımlanan raporda, CIA yetkililerinin şüphelileri tehdit ettiği ve işkence uyguladığı belirtiliyor. Yani failler suçlarını bizzat itiraf ediyor.

CIA’nın icraatlarının bir kısmını içeren rapor, CIA sorgucularının “terör suçu şüphelileri” diye yaftaladıkları esirlere uyguladıkları işkencelerin yanısıra annelerine tecavüz etmekle, çocuklarını öldürmekle, arkadaşlarını infaz etmekle de tehdit ettiklerini belirtiyor. Ayrıca direnen tutsakların konuşmasını sağlamak amacıyla çalışan bir matkapla öldürme tehditlerinin de uygulanan bir yöntem olduğu belirtiliyor.

CIA icraatlarının kısmen de olsa ifşa edilmesine göz yuman Obama yönetimi, işkencecilerin sorgulanacağını ilan ederek, ABD’de önemli değişimler olduğu yolundaki safsatalara inandırıcılık kazandırmaya çalışıyor. Oysa işkenceciler hakkında soruşturma açılması, suçluların mahkum olacağı anlamına gelmediği gibi, işkencenin ortadan kaldırılmasıyla da bir ilgisi yoktur. Tersine, bu tür soruşturmalar çoğu zaman işkenceci şeflerin “aklanması” ile sonuçlanıyor. Diğer bir ifade ile soruşturmalar, işkenceci katilleri “aklamak” amacıyla açılıyor; bu ise işkencecilere “işinize devam edin, arkanızdayız” mesajı vermek anlamına geliyor. Zira bir zor aygıtı olan kapitalist devlet varolduğu sürece işkenceci katillerden vazgeçemez. 

Raporların açıklanması, bu gerçeğin resmi itirafı sayılmalıdır. Zira, CIA’nın sadece istihbaratla uğraşmadığını, aynı zamanda sistematik işkence uygulayan bir devlet kurumu olduğunu devlet belgeleriyle kanıtlıyor. İşkence için tahsis edilen uçak filoları, gizli tutulan zindanlar, işkence için gerici devletlere taşeronluk yaptırmak gibi uygulamalar da CIA’nın iğrenç icraatları arasında yer alıyor. Bilindiği üzere CIA sistematik işkence uygulamanın yanısıra, işkenceci katiller yetiştiren bir kurumdur aynı zamanda.

İşkence kâğıt üzerine yazılı yasalarda yasak olduğu halde, işkenceci katiller bütün kapitalist devletler için vazgeçilmezdir. Zira sömürü ve kölelik temeli üzerine kurulu bulunan burjuvazinin siyasal sınıf egemenliği, ancak işçi sınıfı ile emekçiler üzerinde şiddetin her türünü uygulayarak varlığını sürdürebilmektedir. Dolayısıyla işkence şu veya bu sadistin sapkınlığından değil, bir sistem olarak bizzat kapitalizmden kaynaklanmaktadır.

İşkence vahşeti ortadan kaldırılmadığı sürece, insanın insanlaşma mücadelesi başarıya ulaşmış olmayacaktır. Bu ise işkenceye, işkencecilere karşı mücadelenin önemini gözden kaçırmadan, her tür zorbalığın kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltmeyi şart koşuyor.

 

 

Düşük ücretlere öfke

Meksika’da Puebla’da bulunan Volkswagen fabrikası işçileri, ücret görüşmelerinin sonuçsuz kalması nedeniyle 18 Ağustos günü iş bıraktılar. Sendika temsilcisi yaptığı açıklamada, işverenin Şubat ayında %1 ücret zammı ve 5500 Peso (300 Euro) tutarında yıllık ikramiye teklifinin sendika tarafından reddedildiğini söyledi. Günde ortalama 370 Peso (20 Euro) kazanan işçiler, %8.25 oranında ücret artışı talep ediyorlar.

Sendika temsilcisinin bildirdiğine göre grev, günlük ortalama 1500 otomobilin üretimini engelliyor. Meksika’daki fabrika, Volkswagen’ın modern New Beetle modelini üreten tek fabrikası. Volkswagen Meksika’da 14.700 işçi çalıştırıyor. Ülkenin en önemli sektörü olan otomotiv sektörü ekonomik krizden oldukça ağır etkilendi. Yılın ilk yarısında Volkswagen’ın üretimi geçen yıla oranla % 37 azaldı.


 

Hamburg’ta faşist saldırı

Almanya’da ırkçı-faşist saldırılar devam ediyor. Son saldırı 24 Ağustos günü Hamburg’ta gerçekleştirildi. Bildiri dağıtan neo-nazi NPD’lilerin bildirisini almayan bir göçmen, faşist saldırının hedefi oldu. İngiltereli göçmene dönük saldırının tek nedeni derisinin siyah olmasıydı. Cam kırığı ve gazlı tabancayla saldıran neo-naziler, 46 yaşındaki İngiltereli göçmeni ağır yaralayarak hastanelik ettiler.

Seçim süreciyle birlikte emekçi göçmenler ırkçı-faşist söylemlerin hedefinde daha çok yer almaya başladılar. Düzen güçleri hedef şaşırtarak kapitalizme yönelebilecek tepkinin önünü alma, yerli emekçileri ırkçı-milliyetçi söylemlerle etkileme çabasındalar. Federal hükümetin bilinçli politikalarının sonucu olarak örgütlenmelerini yaygınlaştıran neo-nazi güçler de bu zehirli ortamı saldırgan amaçları için kullanmaya çalışıyorlar.


 

Hamburg’ta MLPD mitingi

Almanya’da 27 Eylül seçimleri öncesinde çalışmalarını hızlandıran MLPD, 22 Ağustos günü Hamburg’ta miting düzenledi. Miting hazırlıkları çerçevesinde çeşitli semtlerde emperyalist-kapitalist sistemi teşhir eden bildiriler dağıtıldı. Sosyalizm propagandası içeren afişler şehrin işlek yerlerine asıldı.

Mitingte kürsüye çıkan MLPD Başkanı Stefan Engel, hep birlikte söylenen Enternasyonal marşının ardından konuşmasına başladı. SPD/CDU koalisyon hükümetinin çalışmalarını eleştiren Engel, kapitalist krizin sonuçlarına dikkat çekti, sermayenin saldırılarını sıraladı. Sendikaların bu saldırılara karşı duyarsızlıklarını dile getirdi. 27 Eylül’de gerçekleştirilecek seçimlere değinerek, MLPD’nin asıl amacının kitlelere devrimi ve sosyalizmi anlatmak olduğunu söyledi. MLPD’ye verilecek her oyun devrime ve sosyalizme verileceğini sözlerine ekledi. Konuşmaların ardından başlayan yürüyüşte kortejin en önünde önünde MLPD ile gençlik örgütü Rebell’in pankartı taşındı.

Yürüyüş sırasında emperyalist-kapitalist sistemi teşhir eden sloganlar atıldı.

Üç km’lik yürüyüşün ardından MLPD tarafından düzenlenen Enternasyonal Kültür Festivali alanına gelindi. Mitinge yaklaşık 3 bin kişi katıldı.

Mitinge BİR-KAR olarak biz de katıldık. Miting alanında Kızıl Bayrak gazetesinin satışını gerçekleştirdik ve bildirilerimizi dağıttık.

BİR-KAR / Hamburg