17 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/27

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin açmazlarını daha da büyütmenin yolu emekçilerin mücadele alanına çıkmasından geçiyor!
  Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar tüm hızıyla sürüyor...
  Doğu Türkistan’da yaşananlar ve
ortalığa saçılan gerçekler!
Sivil ya da askeri, yargı sermayenin yargısıdır!.
Tutuklu BDSP’liler serbest bırakıldı!
Entes direniş güncesi..
  Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Tez-Koop-İş Genel Eğitim Danışmanı araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kitap tanıtımı...
Parti Değerlendirmeleri 3-4
  İşte kriz gerçeği: Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul!
  Kürt kadınları cinsel saldırılarla teslim alınmaya çalışılıyor!
  ÖSS’de çekilen sıfırlar eğitim sisteminin içine battığı girdaplardır!
  Gençlik eylemlerinden...
  G-8 zirvesi İtalya’nın L’Aquila kentinde gerçekleştirildi...
  G8 zirvesinde küresel ısınmaya karşı mücadelede sahte uzlaşma…
  Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çatışma…
  Filistin topraklarını parçalayıp gaspetmenin yeni adı...
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  14 Temmuz, devrimci çizgi direnişçiliğinin bayrağıdır!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Filistin topraklarını parçalayıp gaspetmenin yeni adı...

‘İki deniz kanalı’ projesi…

İsrail devletini Filistin halkından gaspedilen topraklar üzerinde kuran ırkçı-siyonizm, “Araplar’dan arınmış saf Yahudi devleti” hedefine ulaşma yönündeki küstahça girişimlerini de sürdürüyor. Bu kirli emellerine ulaşabilmek için Filistin halkını aşamalı bir şekilde yurdundan söküp atmaya çalışan ırkçı-siyonistler, emperyalist güç odaklarından aldıkları sınırsız desteğe dayanarak adım adım hedeflerine yaklaşıyorlar.

Vahşette sınır tanımayan siyonistler, önceleri Birleşmiş Milletler’in (BM) açtığı yoldan ilerleyerek, daha sonra ise BM’yi hiçe sayarak katliamlar eşliğinde toprak gaspını sürdürdüler. 1967’de ABD desteğiyle Arap ülkelerine savaş ilan eden siyonist rejim Gazze ile Batı Şeria’nın yanısıra Suriye, Mısır topraklarının da bir parçasını işgal etti. 1982’de Lübnan’a saldıran İsrail savaş makinesi, bu ülkenin güneyinden de bir bölgeyi işgal etti.

Bilindiği üzere savaş halleri dışındaki zamanlarda toprak gaspının temel aracı Yahudi yerleşimleridir. İsrail savaş makinesinin koruması altında dağınık bir şekilde kurulan yerleşimler ile bu alanların etrafı ve yerleşimler arasında açılan bağlantı yolları… Tüm bunlar gaspedilen Filistinler’in toprağı üzerinde kurulmaktadır. Yerleşimlerle Batı Şeria’yı kalbura çeviren ırkçı-siyonistler, doğu Kudüs’ün de önemli bir bölümünü gaspetmişlerdir.

Siyonist devlet, güvenlik gerekçesiyle Filistin topraklarında ördüğü yüzlerce kilometrelik ırkçı-duvar inşaatıyla hem Filistinliler’in yerleşim alanlarını parçalamış hem büyük bir toprak parçasını daha gaspetmiştir.

Barack Obama yönetiminin çözüm vaat ettiği bu dönemde bile Yahudi yerleşimlerini genişleten siyonist rejim, ‘iki deniz kanalı’ adı altında gündeme getirdiği yeni bir proje ile toprak gaspına ivme katmaya hazırlanıyor.

Bu proje, barışa dair tiksinti verici nutuklar çeken siyonist şeflerin, tüm icraatlarının “din esasına dayalı saf Yahudi devleti” kurmaya endeksli olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Siyonist rejim, ‘iki deniz kanalı’ adıyla gündeme getirdiği bu proje ile Ölü Deniz kıyılarını kontrol altına alıp Batı Şeria’yı ikiye bölmeyi hedefliyor. Siyonist rejimin küstah şefleri, bu proje ile Filistinliler’in Ölü Deniz’deki haklarını gaspedip Ürdün Nehri sularından faydalanmalarını engellemeyi hedefliyor. 

Küstah girişimle ilgili açıklama yapan Filistin Plan ve Proje Bakanı Ali Cerbavi, “Eğer İsrail ‘İki deniz kanalı’ projesini uygulamaya koyarsa Halil ve Kudüs şehirleri topraklarından 139 dönüm araziyi daha ele geçirmiş olacak. Bu oran Filistin topraklarının yüzde 2’sinin daha işgal edilmesi demektir. Açılması planlanan kanalla, Batı Şeria güney ve kuzey olarak ikiye bölünmüş olacak. Bu girişimin diğer manası, ‘coğrafi olarak Filistin devletinin kurulamayacağı’ demektir” dedi.

Projenin hayata geçirilmesini engellemek için harekete geçen Filistinli yetkililer, uluslararası alanda girişimler başlattıklarını açıkladılar. Yani Filistin yönetimi, siyonist küstahları durdurmak için bir kez daha emperyalist güç odaklarından medet umuyor. Oysa ırkçı-duvar inşaatının devam etmesi, bu girişimlerin bir işe yaramadığını kanıtlamıştı. Zira Uluslararası Adalet Divanı, ırkçı-duvar inşaatının yasadışı olduğunu ilan eden bir kararı kabul etmiş, ancak yaptırım içermeyen bu karar, herhangi bir kural ya da yasa tanımayan siyonist rejim tarafından dikkate bile alınmamıştı.

Irkçı-siyonist rejimle onu himaye eden emperyalist güç odakları üzerinde etkili olmanın tek yolu Filistin halkının çok yönlü, birleşik direnişidir. Enternasyonal dayanışma ile güçlendirilecek böylesi bir direniş, siyonist şeflerin küstahlığına gem vurabilmenin de tek yoludur aynı zamanda.

 

 

 

Honduras’a mektup...

“Gelecek her yerde devrimindir!”

Garcia Ramon, kardeşim!

Honduras’ta korkakların kurşunlarıyla katledildiğin haberini alınca öfkeyle sarsıldım… Honduras sözcüğü yüreğimi zapt etti. Baktığım her yerde Honduras direnişini gördüm. Gördüğüm herkese Honduras’ın cesur direnişçilerini anlatmak istedim. Sınıfın ve komünizmin şairi Nazım Hikmet’in dizeleri dökülüyor dilimden:

Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma

Ben Asya’lıyım, Afrika’lıyım.

Kardeşlerim bakmayın mavi gözlü olduğuma

Ben Asya’lıyım, Afrika’lıyım…

Ben, Honduras’lıyım; Darbeye Karşı Ulusal Direniş Cephesi’nin protesto eylemlerinde, Tegucigalpa sokaklarındayım. Ben Guatemala’da esarete karşı direnen ve katledilen sendika çalışanıyım. Ben Peru’da, emperyalist yağmaya geçit vermemek için barikatlarda ölen bir kadınım. Burada, Honduras’tan kilometrelerce uzakta ve kardeşim Garcia’nın cansız bedeninin yanı başındayım. Garcia, onurlu direnişinin önünde eğilerek, emperyalizme karşı taşıdığın mücadele bayrağına sımsıkı sarılarak seni selamlıyorum.

Gazeteler, Honduras’ta darbeye karşı direnişin öncülerinden Garcia Ramon’un, ailesiyle birlikte yolculuk yaptığı otobüsten indirilip, yol kenarında kurşunlanarak katledildiğini yazdılar. Belki yanında çocukların da vardı Garcia… Babalarının vahşice katledildiğini gördüler, faşizmi gördüler, senin faşizme karşı direnişini ve bu direnişin katillerde yarattığı korkuyu gördüler… Hiç unutmayacaklar bütün bunları, onlara bıraktığın onurla yaşayacaklar. Kızlarını ve oğullarını bağrıma basıyorum Garcia. Direnen Latin Amerika’nın tüm çocuklarını bağrıma basıyorum. Sen, elbette direnecektin! Çocuklarını faşizme teslim edemezdin. Daha önce Honduras’ı Nikaragua’ya karşı bir üs olarak kullanmış, böylece binlerce devrimcinin kanını dökmüş olan ABD’ye Honduras’ı bir kez daha teslim edemezdin. ABD’nin Latin Amerika’ya hükmetmek için faşist yönetimlere ihtiyacı var. ABD ve AB arasında süren pazar rekabeti ise bu ihtiyacı daha da artırıyor. Fidel Castro uyarıyor; Honduras’ta darbecilere geçit verilirse, Latin Amerika’da darbeler birbirini izleyecektir. Yüzbinlerce Honduras’lı faşizme geçit vermemek için kararlılıkla günlerdir direniyor. Darbeciler her geçen gün baskı ve terörü artırsa da direnişin büyümesine engel olamıyor. Latin Amerika darbecilere cevabını darbenin ilk günü verdi: “Hayır! Latin Amerika’da darbeler devri kapanmıştır.” Rosa Luxemburg’un sesinin bu cümleyi tamamladığını duyuyorum: “Gelecek her yerde devrimindir!” Garcia Ramon, ülkendeki direnişi, işçi sınıfının şiarlarını Türkçe haykırarak selamlıyorum: “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!”

Esra B.