17 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/27

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin açmazlarını daha da büyütmenin yolu emekçilerin mücadele alanına çıkmasından geçiyor!
  Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar tüm hızıyla sürüyor...
  Doğu Türkistan’da yaşananlar ve
ortalığa saçılan gerçekler!
Sivil ya da askeri, yargı sermayenin yargısıdır!.
Tutuklu BDSP’liler serbest bırakıldı!
Entes direniş güncesi..
  Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Tez-Koop-İş Genel Eğitim Danışmanı araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kitap tanıtımı...
Parti Değerlendirmeleri 3-4
  İşte kriz gerçeği: Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul!
  Kürt kadınları cinsel saldırılarla teslim alınmaya çalışılıyor!
  ÖSS’de çekilen sıfırlar eğitim sisteminin içine battığı girdaplardır!
  Gençlik eylemlerinden...
  G-8 zirvesi İtalya’nın L’Aquila kentinde gerçekleştirildi...
  G8 zirvesinde küresel ısınmaya karşı mücadelede sahte uzlaşma…
  Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çatışma…
  Filistin topraklarını parçalayıp gaspetmenin yeni adı...
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  14 Temmuz, devrimci çizgi direnişçiliğinin bayrağıdır!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

G-8 zirvesi İtalya’nın L’Aquila kentinde gerçekleştirildi...

G-8 şefleri, küresel sorunlarda çözümün değil, sorunun parçasıdır!

Kapitalist/emperyalist düzeni temsil eden en büyük 8 devletin şeflerini buluşturan G-8 zirvesi İtalya’nın L’Aquila kentinde gerçekleştirildi. Üç gün süren zirveye katılan Rusya, Almanya, ABD, Fransa Japonya, İtalya, Kanada, İngiltere devlet veya hükümet başkanları, protestolardan çekindikleri için kentte bulunan bir kışlaya doluşmak zorunda kaldılar. Zirve için Mali Muhafızlar Kışlası tahsis edilirken, kapitalist barbarlığın şeflerini 15 bin kişilik polis ordusu korudu.

Zirveye ayrıca G5 olarak anılan Brezilya, Çin, Hindistan, Meksika, Güney Afrika ile Türkiye, İspanya, Hollanda şefleri de davet edildi. İkinci gün zirveye katılan Tayyip Erdoğan’ın, “yakın dostu” faşist Berlusconi’nin burnunun dibinden ayrılmadığı gözlendi.  

Öte yandan zirveye Mısır, Avustralya, Güney Kore, Endonezya, Angola, Cezayir, Nijerya, Senegal gibi ülkelerin liderleri de davet edildi. Zirvede BM, IMF, Dünya Bankası, OECD, IEA, FAO, IFAD, Dünya Gıda Programı ile ILO gibi uluslararası kuruluşların üst düzey yöneticileri de katıldı.

Polis terörü zirve öncesinde başladı!

Kapitalist barbarlığın şefleri bu zirveye ne kadar önem veriyorsa, antikapitalist güçlerin protestolarından da o kadar korkuyorlar. 2001 G-8 zirvesini protesto eden eylemcilerden Carlo Giuliani’yi katleden İtalyan kolluk kuvvetleri, bu zirve öncesinde de terör estirdi.

Schengen Antlaşması’nı geçici bir süre için kaldıran İtalyan rejimi, kıta Avrupa’sından protesto eylemlerine katılımı engellemeye çalıştı. 

Zirvesi öncesinde küreselleşme karşıtları öncülüğünde Vicenza kentinde düzenlenen protesto yürüyüşüne saldıran kolluk kuvvetleri, eylemcilerin direnişiyle karşılaştı. Bunun üzerine daha da vahşileşen kolluk kuvvetleri gaz bombalarıyla eylemcilere saldırdı.

Zirvenin yanısıra Vicenza’daki ABD askeri üssünün genişletilmesini protesto amacıyla düzenlenen gösteride gerilimli dakikalar yaşandı. Göstericilerin kırmızı bölgeye girme girişimleri, polis ve jandarma saldırısıyla karşılandı. Kolluk kuvvetlerinin gözyaşartıcı bombaları da kullandığı arbedeler sırasında, kimi göstericiler kendilerini motosiklet kasklarıyla korumaya çalıştılar.

Vicenza’daki askeri üsse Dal Molin Hava Limanı’nın da dahil edilmesini protesto amacıyla düzenlenen yürüyüşe, yaklaşık 10 bin kişi katıldı.

G-8 zirvesine karşı İtalya’nın başkenti Roma’da da eylem yapıldı. Roma’daki eyleme de saldıran kolluk kuvvetleri, burada da direnişle karşılaştı; çıkan çatışmada, 38 eylemcinin gözaltına alındığı belirtildi. Gece yapılan eylemlerde ise 50’ye yakın gösterici Roma’nın ana tren istasyonunu kapatıp, karakolları taşladılar. Protestolar çerçevesinde başlatılan üniversite işgali ise birkaç gün devam etti.

Polis ordusunun sağladığı yoğun koruma ve kolluk kuvvetlerinin estirdiği azgın devlet terörüne rağmen, barbarlık düzeninin şefleri, yine de üç gün boyunca diken üstünde kaldılar.

Cellatlar “melek” kılığına bürünmeye çalıştı!

G-8 şeflerinin, her zirvede yerine getirilmeyecek vaatlerde bulunmayı adet edindikleri biliniyor. Bu zirvede de aynı çirkin oyun sergilendi.

Her zirvede yoksul ülkelere milyar dolarlar vaadeden şefler, şu ana kadar bu vaatlerini yerine getirmek için hiçbir çaba harcamadılar. Tersine, G-8 şeflerinin himaye ettiği büyük tekeller, yoksul ülkeleri vahşi bir şekilde sömürmeye bir an bile ara vermiş değiller. Yani G-8 şefleri, iliklerine kadar sömürdükleri halklara boş vaatlerde bulunurken, emperyalist merkezlerde konumlanan büyük şirketler, yoksul ülkelerin halklarının kanını emmeye devam ediyor.

L’Apuila Zirvesi’nde de bol keseden vaatlerde bulunan kapitalist barbarlığın şeflerinin, herhangi bir inandırıcılığı bulunmuyor. Önce 15, ardından 20 milyar dolar yardım vaat eden şefler, yoksul ülkelerin sorunlarıyla ilgileniyor havası yaratmak için ustaca tasarlanmış bir mizansen sergilediler. Ancak biliniyor ki, bu şeflerin esas işi yoksulluk sorununun çözümüne katkıda bulunmak değil, hizmet ettikleri tekellerin yağmadan aldıkları payları arttırmaktır. Bu ise, zorunlu olarak yoksulluğu daha da arttırmaktadır. Nitekim açlık sınırında yaşayan yoksulların sayısı, son birkaç yılda 900 binden bir milyara fırlamış bulunuyor.

Zirvede küresel ısınma sorununa dair demagojik söylemler…

Kapitalizmin küresel krizine çözüm bulmak için kafa yoran G-8 şefleri, bu konuda temennilerde bulunmanın ötesine geçemediler. Küresel ısınmaya karşı önlem alınmasına dair ise iddialı laflar eden şefler, demagojide sınır tanımadılar. İddiaya göre G-8 şefleri, 2050 yılına kadar karbon salımlarını yüzde 80 oranında azaltma hedefi üzerinde anlaşmış, küresel sıcaklığın ise bu tarihe kadar 2 dereceden daha fazla artmaması için çaba gösterme taahhüdünde bulunmuştur.

Yıllardır bu söylemi tekrarlayıp duran kapitalist barbarlığın şefleri, pratikte halen kayda değer bir adım atmış değiller. Bu koşullarda atmaları da beklenmiyor. Zira karbon salımlarının azaltılması, büyük tekellerin çıkarlarına ters düşüyor. G-8 şefleri ise insanlığın değil, sözkonusu tekellerin hizmetinde oldukları için, dünya üzerindeki yaşam alanlarının geleceğini tehdit eden küresel ısınmanın önemini gözlerden kaçırmaya çalışıyor. Yerküremizin geleceğini tehdit eden bu sorun konusunda herhangi bir önlem alabilmeleri için, bu şeflerin toplumsal basınç altına alınması şarttır; aksi halde kıllarını bile kıpırdatmayacaklardır.

Oysa İngiltere merkezli yardım kuruluşu Oxfam, G-8 zirvesi öncesinde hazırladığı raporda, açlık üzerinde yarattığı etki nedeniyle, iklim değişikliğinin yakında bu yüzyılın en ciddi insani felaketlerinden biri haline geleceği uyarısında bulunarak, alınması gereken önlemler iişaret etti. 

İklim değişikliği nedeniyle hava koşullarının istikrarsızlaştığı, bunun hem doğal felaketlerin artmasına hem de tarımsal üretimin düşmesine neden olduğunun vurgulandığı raporda, Oxfam, G8 şeflerini, sera gazlarını 2020 yılına kadar, 1990’daki seviyelerin en az yüzde 40’ına düşürmeye çağırdı.

Kuruluş ayrıca, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine maruz kalmamaları için, yoksul ülkelere 150 milyar dolar yardım yapılması gerektiğini hatırlattı.

Tahmin edileceği üzere, G-8 şefleri Oxfam raporunu dikkate bile almadılar.

Nükleer silahların yayılmasını önleme sahtekarlığı

Söylendiğine göre G-8 şefleri, nükleer silahların yayılmasına da karşı. Bu söylem, ikiyüzlülüğün kaba bir biçiminden başka bir şey değildir. Zira emperyalist güç odaklarının sözcüleri, nükleer silahların yayılmasını önlemekten, sade Kuzey Kore ile İran’a yaptırım uygulanmasını anlıyorlar.

Silahlanma yarışını körükleyen, biriken silahların tüketilmesi için savaşları kışkırtan, nükleer dahil sürekli yeni silahlar üreten, bu güçlerden başkası değildir. Ayrıca G-8 şefleri, siyonist İsrail’in nükleer silah üretmesine karşı tek kelime etmemektedir. Kendileri, nükleer dahil her tür silah üretimini sürdürürken, ırkçı-siyonist İsrail rejiminin nükleer silah deposu haline gelmesini destekliyorlar.

Hal böyleyken, G-8 şeflerinin nükleer silahların yayılmasına karşı olduklarını iddia etmeleri, iğrenç bir demagojiden ibaret kalıyor.

İran’a tepki, faşist Honduras cuntasına destek!

İran, sadece nükleer silah üretmeye çalıştığı gerekçesiyle değil, seçimler sonrasındaki gelişmelerden dolayı da G-8 şeflerinin gündemindeydi.

İran’a yüklenen faşist Berlusconi ile ABD Başkanı Barack Obama, aba altıdan sopa gösterdiler.“Liderlerin, İran’daki cumhurbaşkanı seçimiyle bağlantılı dehşet verici olaylara ilişkin ciddi endişelerinin geçmediğini” öne süren Obama, şeflerin İran’la ilgili tutumunu eylül ayında yapılacak G-8 zirvesinde yeniden değerlendireceğini söyledi.

İran’daki gelişmelerden “endişe” duyan G-8 şefleri, Honduras’taki faşist cuntaya dair tek kelime etme ihtiyacı duymadılar. Bu çifte standart, G-8 şeflerinin Honduras’ta darbe yapan faşist çetelere destek verdiğini kanıtlıyor. Ayrıca emperyalist güç odaklarının güdümünde oldukları sürece, faşist rejimlerin G-8 şefleri tarafından destekleneceğini de ortaya koyuyor.

Görüldüğü üzere, kapitalist emperyalizmin efendileri tarafında organize edilen G-8 zirveleri, insanlığın yaşadığı sorunlara çözüm üretmek için toplanmıyor; onların derdi sömürü, yağma ve kölelik düzeni kapitalizmin çarkını döndürmektir. İnsanlığın evrensel sorunları ise tam da bu uğursuz çarkın dönüşünden kaynaklanıyor. Dolayısıyla devasa boyutlara varan bu sorunlara çözüm üretmek, ancak kapitalist çarkın parçalanmasıyla mümkündür. Bu ise G-8 şeflerinin değil, işçi sınıfının, ezilen halkların, komünist ve devrimci güçlerin görevidir!