10 Nisan 2009
Sayı: SİKB 2009/14

  Kızıl Bayrak'tan
  Barack Obama’nın Türkiye ziyareti…
  ABD ve işbirlikçilerine karşı bölge halklarının yanındayız!..
Kapitalist emperyalizmin vurucu
Adana’da NATO karşıtı protesto…
Obama protestolarla karşılandı...
  Efendi Obama’ya uşaklara yaraşır bir karşılama!
  Türk sermaye devletinin NATO şovu...
  1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
  1 Mayıs Taksim tartışmaları üzerine...
  Devrimci seçim çalışmamızın sonuçları
  Adana: Tempolu bir devrimci seçim çalışması...
  Kürt halkının kaderi işçi sınıfı ve emekçileri nihai kurtuluşa götüren yolla kesişmektedir!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Kurtiş işçilerinden açıklama:
  İnsanca yaşayabileceğimiz onurlu bir gelecek için mücadeleye, 1 Mayıs’a!
  Tokat Eğitim-Sen Şubesi’nin soruşturma terörüne maruz kalan sosyalist kamu emekçisi ile konuştuk…
  Gençlikten...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Barack Obama’nın Türkiye ziyareti…

ABD hesabına bölgede daha aktif taşeronluk ve tetikçilik!

İşbirlikçi burjuvazi ile Ankara’daki devlet ve hükümet görevlileri tarafından dört gözle beklenen ABD başkanı Barack Obama’nın iki günlük Türkiye ziyareti gerçekleşti. Başkanlığının üçüncü ayı dolmadan Türkiye’ye gelen Beyaz Saray’ın yeni şefi, başlarına çuval geçirildiğinde travma geçiren Ankara’daki işbirlikçilere, ABD’nin kendilerine “büyük önem” verdiğini anımsatarak, gönüllerini almış oldu. Nitekim hükümet çevreleri ile onlara borazanlık yapan dinci gerici medya, şimdiden Türkiye’yi “düvel-i muazzama” listesine eklemiş bulunuyorlar.

ABD emperyalizminin deneyimli ve sadık tetikçisi Türk devletine önem verdiğine kuşku yok. Bir süre önce dışişleri bakanını Ankara’ya gönderen ABD başkanının ikinci ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmesi, sözkonusu önemin boyutu hakkında fikir vermektedir.

Öte yandan yeni ABD yönetimi, AKP hükümetine de farklı bir misyon biçmektedir.

Bush’un başını çektiği neo-faşist çete, “ılımlı İslam” modeli olarak pazarlayabileceğini var sayarak, AKP hükümetine yakınlık göstermişti. Obama yönetimi ise, ABD’nin Ortadoğu halkları nezdinde yerlerde sürünen imajını düzeltmek için dinci çizgisinin işe yarayabileceğini umduğu için AKP’ye ayrı bir önem vermektedir.

Belirtmek gerekir ki, Ankara’daki gerici rejime verilen bu uğursuz önem, ne Türkiye’nin önemli devletler mertebesine tırmandığını ne de taşeronluk-tetikçilik misyonunun sona erdiğini gösteriyor. Döne döne vurgulandığı gibi, bu önemin gerisinde, hem ekonomik kriz içinde debelenen hem Irak ve Afganistan bataklığında çırpınan ABD emperyalizminin, bölgede tetikçilik yapabilecek sadık bir işbirlikçiye acilen ihtiyaç duyması yatmaktadır.

Göstermelik söylem ve mizansenler bir yana bırakıldığında, Obama’nın görüşmelerde öne çıkardığı başlıkların listesi, ABD’nin Türkiye’ye biçtiği rolün kapsam ve içeriği hakkında fikir vermektedir.

Irak bataklığından çıkış, İran’ın dize getirilmesi ve siyonist rejimin hizmetinde etkin taşeronluk!

Halkları köleleştirme seferinin Irak bataklığına saplanması, Pentagon’daki emperyalist savaş baronlarını yeni çözüm yolları aramaya zorladı. Bundan dolayı ABD yönetiminin üslup değiştirmesinin Obama ile ilgili kısmı talidir. Zira neo-faşist çetenin yontulmamış vahşi üslubu iflas etmiş, bunu terk etmek bir zorunluluk haline gelmişti. Nitekim Bush yönetimi de bu yönde bazı adımlar atma zorunluluğu hissetmişti. 

 ABD savaş makinesinin, tahkim edilmiş devasa üsler kurduktan sonra Irak’tan çekilmesi bu çerçevede gündeme gelmiştir. Ancak Irak’taki enerji kaynaklarını denetim altında tutup yağmalama planından vazgeçmeden bunu başarmak kolay değil. Bundan dolayı ABD, hem işgalci ordusunu Irak’tan çekerken, hem Bağdat’ta istikrarlı bir Amerikancı rejimin kurulabilmesi için, etkin taşeron olarak Türkiye’ye ihtiyaç duymaktadır.

Türk burjuvazisi ve devleti belli ki, ABD’ye sunulacak bu hizmet karşılığında Irak’taki yağmadan pay alınabileceklerini, yanısıra siyasi ve askeri alanda da bazı avantajlar elde edebileceklerini hesaplıyorlar. Irak halklarının kanıyla karılan pastadan pay alabilmek için taşeronluğa heves ediyorlar.

Irak bataklığından çıkış yolu arayan, içine daldığı Afganistan-Pakistan girdabında ise çırpınıp duran ABD savaş makinesinin, bu koşullarda İran’da yeni bir cephe açması olası görünmüyor. Bununla birlikte, siyonist rejimle ABD’deki Yahudi lobisinin basıncı altında bulunan Obama yönetimi, İran’ın nükleer programının engellenmesi gibi güç bir sorunla yüzyüze. Bu ise, ABD’nin İran’ı dize getirebilmek amacıyla sıkı bir ambargoya ihtiyaç duyabileceği anlamına geliyor. ABD, böyle bir planı uygulayabilmek için de Ankara’daki taşeronlara ihtiyaç duyacaktır.

Öte yandan, İsrail’deki siyonist rejimin himayesi, diğerleri gibi Obama yönetiminin de öncelikleri arasında yer almaktadır. Siyonist İsrail’i güvenceye alabilmek ise, İran’ın dize getirilmesinin yanısıra, İsrail-Filistin, İsrail-Suriye, İsrail-Lübnan arasındaki sorunların sistem içi bir çözüme kavuşturulması ile mümkündür. Bu konuda da Türk devleti ile AKP hükümetinin, İsrail lehine bir çözüme ulaşılmasında rol oynayabileceği var sayılmaktadır.

Afganistan-Pakistan girdabında taşeronluk

Afganistan işgali hem ABD ordusu hem savaş aygıtı NATO açısından içinden çıkılması zor bir girdaba dönüşmüş durumda. Savaşın Pakistan’a taşınmış olması sorunu daha da karmaşıklaştırıyor. Israrlı taleplere rağmen NATO üyesi devletlerin çatışma bölgelerine asker göndermekten kaçınmaları ise ABD’nin işini iyice zorlaştırıyor. 

ABD ile NATO’nun Afganistan’da işlediği suçlara ilk günden beri ortak olan Türk devleti de, ek asker talebini şimdiye kadar karşılamaktan kaçınabildi. Ancak Obama’nın aynı talebi tekrarlaması karşısında Ankara’daki tetikçilerin yanıtı, muhtemelen farklı olmuştur. Gerçi Türk egemenleri, Afganistan merkezli taşeronluk ihalelerine pek hevesli değiller. Çünkü bu alan fazlasıyla belalıdır. Yine de Beyaz Saray’daki büyük efendinin aracısız bir şekilde ilettiği bu yöndeki talebine karşı direnmek, işbirlikçiler için pek kolay görünmüyor.

ABD’nin Afganistan işgaline dair bir diğer talebi de, İncirlik Üssü’nün daha pervasızca kullanılmasıyla ilgilidir. Zira Kırgızistan’daki Amerikan üssünün işlevini yitirmesi İncirlik Üssü’nün ABD savaş makinesi için taşıdığı önemi arttırmıştır.

Kürt sorununa “çözüm” ve Ermenistan’la ilişkilerin düzeltilmesi

Vurgulamak gerekiyor ki, ne Kürt sorununun çözümü ne Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesi ABD’nin umurundadır. Ancak Türkiye’nin, kendisine biçilen etkin taşeron-tetikçi rolünü oynayabilmesi için bazı ağırlıklardan kurtulması gerekiyor. Her iki sorun da bu türden bir ayakbağı kabul edildiği için, Obama yönetimi onlara el atmıştır.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesi zamana yayılarak sağlanabilir. Nitekim son aylarda bu yönde bazı adımlar da atılmıştır. Ancak Kürt sorununun çözümü için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Kuşkusuz ki, bu konuda da belli gelişmeler olacaktır. Ancak ABD emperyalizminin bölgeye dönük planları çerçevesinde gündeme gelecek “açılımlar”ın Kürt sorununun köklü ve kalıcı çözümü ile bir ilgisi olmayacaktır.

AKP hükümetine biçilen bir diğer rol de, sadece Türkiye’de değil tüm Ortadoğu’da ABD emperyalizminin dibe vuran imajını düzeltme kampanyasına etkin bir katılım sağlamaktır. Hem AKP’nin dinci çizgisi hem Tayyip Erdoğan’ın son aylarda Arap dünyasında kazandığı saygınlığın işlevsel olacağı sanılıyor.

Obama Türkiye’den “mutlu” ayrıldı!

ABD başkanının dosyasında yer alan önemli konulara dair Ankara’daki işbirlikçilerin yanıtı nasıl oldu?

Bazı diplomatlar ile kimi görevli gazetecilerin belirttiğine göre, Türkiye-ABD arasında anlaşma oranı 10’da 9.5’tur. Demek oluyor ki, Obama’nın tüm talepleri, Ankara’daki işbirlikçiler tarafından kabul edilmiştir.

35 dakika sürmesi öngörülen ancak, bir saat 20 dakika süren ikili görüşmenin ardından basına konuşan Abdullah Gül, Obama’nın ziyaretinden gurur duyduğunu belirttikten sonra şunları söyledi: “Türk-Amerikan meselesine baktığımızda, ABD süper güç olarak dünyanın sorunlarıyla ilgilenmek zorunda. Türkiye de bir çok konuyla ilgileniyor. Bu konuları iki ayrı kağıda koyduğumuzda bunların benzerlik gösterdiğini görüyoruz.”

Barack Obama’nın Türkiye’den ayrılmasından sonra Tayyip Erdoğan’ın ziyarete ilişkin şu sözleri de dikkat çekiciydi:“Ben mutlu ayrıldığına inanıyorum. Güzel anılarla ayrıldığını ifade etti. Türkiye-Amerika arasındaki ilişkiler konusunda yeni bir dönemin, sürecin başladığına inanıyorum. Çok daha farklı bir dönemin başladığına inanıyorum...”

Beyaz Saray’dan yapılan açıklama da, Gül-Tayyip ikilisini doğrular içerikteydi.

Türkiye ziyaretini Obama’nın Avrupa gezisinin çok değerli bir parçası olarak nitelendiren ABD başkanının danışmanı David Axelrod da, “Kilit stratejik müttefikimizle ilişkilerimizin tamirine başladık” açıklamasını yaptı.

Efendi-uşak arasındaki bu uğursuz mutabakat, Türkiye’nin taşeronluğu ne kadar etkili olursa olsun, ABD planlarının başarıyla hayata geçirileceği anlamına gelmiyor. Yeni plan havuç-sopa taktiğine dayandırılsa da, ezilen halkların emperyalist saldırganlığa karşı direnişi devam edecektir.

Gerici-saldırgan işbirliğine karşı anti-emperyalist/anti-kapitalist direniş!

G 20 ile NATO zirvelerinin ardından gerçekleşen Türkiye ziyareti, ABD emperyalizminin geniş kapsamlı planlarının bir parçasıdır. Bu kirli işbirliğinden hem içe hem dışa karşı daha saldırgan sonuçlar çıkacaktır. Dahası, Washington-Ankara hattında görülen bu “balayı”ndan Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin, ilerici ve devrimci güçlerin, ezilen halkların payına, baskı ve sömürünün daha da boyutlanması, devlet terörünün daha da azgınlaştırılması düşecektir.

Hem ezilen halkları hedef alan emperyalist planları bozabilmek, hem Ankara’daki işbirlikçi rejimin bu suçlara daha aktif katılımını önleyebilmek için, anti-emperyalist, anti-kapitalist direnişin yükseltilmesi şarttır. Bu noktada Türkiye’nin işçi sınıfı ve emekçileri ile ilerici ve devrimci güçlerine özel bir sorumluluk düşmektedir.