3 Nisan 2009
Sayı: SİKB 2009/13

  Kızıl Bayrak'tan
  Yerel seçimler ve siyasal sonuçlar
  Yanıtımızı 1 Mayıs alanlarında vermeliyiz!
Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin krizi sürüyor…
Kayseri: Yoğun ve etkin bir devrimci seçim çalışması!..
Bursa: Devrimci seçim çalışmamızın kazanımlarıyla şimdi daha da güçlüyüz!..
  Manisa: Tempolu bir seçim çalışması...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Tescilli faşist katil Muhsin Yazıcıoğlu “kahraman” ilan edildi!
  Saldırganlık ve savaş aygıtı 60. yılında...
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden…
  Genç komünistlerin seçim faaliyetlerinden…
  Kızıldere şehitlerini anma eylem ve etkinliklerinden...
  Almanya’da kriz karşıtı gösteriler…
  G-20 Zirvesi Londra’da toplanıyor...
  Barack Obama’nın yeni Afganistan planı...
  Arjantin’de onbinler askeri faşist cuntadan hesap soruyor...
  Ekim Gençliği'nden...
  Seçim sonuçları hakkında birkaç söz
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cumartesi eylemleri sürüyor...

İHD ve kayıp yakınları tarafından Galatasaray Lisesi önünde düzenlenen Cumartesi eylemlerinde 209. buluşma 28 Mart günü gerçekleştirildi.

Kayıp yakınlarının eyleminde, 1993 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın dosyasının Ergenekon davası kapsamına alınması istendi.

Failler belli kayıplar nerede / İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon”  pankartı ve kayıp resimlerinin taşındığı oturma eyleminde basın açıklamasını tiyatro oyuncusu Mehmet Atak gerçekleştirdi. Atak, Hüseyin Taşkaya’nın ve Ahmet Kalpar’ın kaybedilmesinin Sedat Bucak ve Ahmet Kırvar’ın bilgisi dâhilinde olduğunu söyledi. Diyarbakır Şırnak arasındaki 16 ölüm kuyusunun açılmasını isteyen Atak açıklamayı “Ergenekon soruşturmasının, hükümete karşı darbe girişimiyle sınırlı kalmamasını, devlet adına işlenen tüm suçların kapsamını istiyoruz” sözleriyle noktaladı.

Ardından Hüseyin Taşkaya’nın kardeşi bir konuşma gerçekleştirerek, kardeşinin 5 Aralık 1993 günü evinden gözaltına alındığını ve bir daha kendisinden haber alamadıklarını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Bursa’da Guantanamo işkencesi!

Bursa’daki işkence ve linç girişimine karşı Bursa İHD Şubesi’nde 31 Mart günü basın açıklaması gerçekleştirildi. ÇHD Bursa Şube Başkanı Av. Aslı Evke, Av. Zeliha Kabataş ve Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Ayşe Batumlu tarafından yapılan açıklamada, Bursa’nın ilçelerinden Kestel’de yaşanan olayın ardından gözaltına alınan Ender Bulhaz Aktürk’ün işkenceye uğradığının Adli Tıp Raporları ile tespit edildiği belirtildi. Avukatlar Aktürk’ün gördüğü işkenceyi Guantanamo’daki tutsakların gördüğü işkenceye benzettiler. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Tüm kamuoyunun televizyonları başında izlediği gibi 21.03.2009 günü Kestel Adliyesi’ne çıkarılan Ender Bulhaz Aktürk ve avukatı Özlem Gümüştaş adliye içinde 10 saat linç tehdidi altında tutulmuştur.

Bursa Barosu, Diyarbakır Barosu, ÇHD ve bazı milletvekillerinin çabalarına rağmen emniyet hiçbir girişimde bulunmamıştır. Aktürk zırhlı araç ile saat 23.00’te adliyeden çıkarılmış, avukatı ise kalabalık 00.30’da dağıldıktan sonra adliye binasından çıkabilmiştir. Yaşanan bu işkence ve linç girişimi ‘işkenceye sıfır tolerans’ iddiasında bulunan hükümetin işkenceye ve linç girişimine karşı nasıl gözünü kapadığının açık göstergesidir. Bizler insan hakları savunucuları olarak Ender Bulhaz Aktürk ve avukatlarının, kendisiyle görüşenlerin aktarımlarından Ender Bulhaz Aktürk’ün sistematik  işkenceye maruz kaldığı kanaatindeyiz. Sorumlular yargılanmalı ve cezalandırılmalıdırlar.”        

Açıklamada Ender Bulhaz Aktürk’ün aktarımları üzerinden kendisine uygulanan işkence yöntemleri de sıralandı:

-  Çırılçıplak soyulmuş, vücuduna su dökülerek vantilatör karşısına oturtulmuş, kuruyan vücudu ıslak bezle ıslatılarak aynı işleme devam edilmiş,

- Çırılçıplak vaziyette zemine yatırılarak üzerine su tutulmuş, ıslak battaniye üzerine yatırılarak böbreklerine, ciğerlerine ve cinsel organına buz konularak uzun süre bekletilmiş,

- Yüzü bezle kapatılıp üzerine su dökülerek boğulma hissi verildiği, ağzı naylon torbayla kapatılarak nefes almasının engellendiği, kaburgasının kırıldığı, Filistin askısı gibi yöntemlerle vücudunun çeşitli bölgelerinde ekimozlar oluştuğu ifade edilmektedir.

Kızıl Bayrak / Bursa


G-U’da krizin faturası işçilere...

Ben Samandıra’da kurulu olan G-U fabrikasından işten atılan bir işçiyim. Fabrika ekonomik kriz nedeniyle “üretimi durdurma” kararı aldı. 30 Mart 2009 tarihinde yaklaşık 300 işçi, tüm hakları verilerek işten çıkarıldı.

Bizler G-U’da yaşanan süreci Kızıl Bayrak gazetesi ve kizilbayrak.net sitesi üzerinden tüm kamuoyuyla paylaştık. Bu konuya girmeyeceğim. Sadece son gün üzerinden birşeyler söylemek istiyorum.

Bizler son gün sabah saat 08.00’den itibaren parça parça fabrikaya geldik. Öğleden sonra tazminatlarımızı çek olarak almaya başladık. Bu işlem esnasında BMİS Genel Merkez yöneticileri, 1 No’lu Şube Başkanı ve eğitim uzmanları işyerindeydi. Fabrika içinde ilk önce şube başkanı, daha sonra genel başkan işçilere hitaben bir veda konuşması yaptı. Bir basın açıklaması yapılmadı. Yapılan konuşmalarda, bu durumun emperyalist-kapitalist sistemden kaynaklandığı dile getirilerek, işyerinin kapanmasını önleyecek bir işlem yapamayacaklarını anladıklarını ve işçilerin haklarında bir kayıp oluşmaması için ellerinden geleni yaptıklarını söylediler. Sonra da başka işyerlerinde birlikte olma temennileri dile getirildi.

Evet, krizin faturasının işçilere ödetilmesinin bir örneği olan bu duruma karşı hiçbir direnç gösterilmedi. Biz sınıf bilinçli işçiler olarak, bu durumu gücümüzün yettiği kadar müdahaleye konu etmemize rağmen bir sonuca ulaşamadık.

Son olarak şunu söylemek istiyoruz. Evet bu ülkede bizler birer işçi olarak yaşamaya devam edeceğiz ve bizler sınıf mücadelesinin içindeyiz. Bize bu durumu yaşatan, patronların istedikleri gibi hareket etmesine zemin yaratan sendikal anlayışlardan hesap soracağız. Bu bir tehdit değil sınıf mücadelesinin önünün açılması için yapmamız gereken bir görevdir. Buradan tüm sınıf kardeşlerimize bir çağrıdır ayrıca.

Kahrolsun icazetçi-uzlaşmacı anlayış!

G-U’dan atılan bir işçi


ÇÜ’de faşist saldırganlığa karşı eylem!

Çukurova Üniversitesi’nde, üniversitelerde son dönemde yaşanan faşist saldırılara karşı devrimci ve demokrat öğrenciler basın açıklaması gerçekleştirdiler. 25 Mart günü basın açıklamasına çağrı yapan el ilanları okulun değişik fakülteleri ve yemekhanede dağıtıldı.

26 Mart günü yağmur nedeniyle yemekhane içinde gerçekleşen basın açıklamasında, “Gözaltılar, tutuklamalar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz” pankartı açıldı ve “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek!”, “Gözaltılar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı.

Açıklamada, son zamanlarda üniversitelerde öğrencilere yönelik saldırıların arttığı, Mart ayıyla birlikte üniversitelerde yükselen mücadelenin önüne geçmek için ülkücü faşistlerin, ellerinde satırlar, sallamalar ve bıçaklarla öğrencilerin üzerine salındığı söylendi. Son dönemde Anadolu Üniversitesi, ODTÜ’de ve İstanbul Üniversitesi’nde yaşanan saldırılar anlatıldı.

20 kişinin katıldığı basın açıklaması şu sözlerle sona erdi: “Biz Çukurova Üniversitesi öğrencileri olarak Anadolu Üniversitesi, ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi’ne, kısaca ülkemiz üniversitelerine yapılan saldırılara karşı sessiz kalmayacağız. Özgür bir üniversite, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkımızı kazanana kadar üniversitemizi savunmaya devam edeceğiz.”

Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği


Bursa’da işkence ve linç girişimi!

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Bursa’da gözaltında sistematik işkenceye ve linç girişimine maruz kalan Ender Bulhaz Aktürk’ün durumuna ilişkin 30 Mart’ta dernek binasında basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasına İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Yönetim Kurulu üyesi Rıza Dalkılıç, THİV Yönetim Kurulu üyesi Hürriyet Şener, Aktürk’ün avukatı Özlem Gümüştaş ve Rahşan Aytaç katıldılar. Basın açıklamasını İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri gerçekleştirdi.

Yoleri, Ender Bulhaz Aktürk’ün 18 Mart ‘09 tarihinde Kestel’de bir polisin öldürülmesi olayıyla ilgili gözaltına alındığını, Bursa Terörle Mücadele Şubesi’nde iki günlük gözaltından sonra tutuklanarak Bursa H Tipi Hapishanesi’ne konulduğunu ifade etti.

Yoleri, Aktürk’ün gözaltında bulunduğu iki gün boyunca işkenceye uğradığını, işkence sonucu kaburgasının kırıldığını, vücudunun çeşitli yerlerinde ekimozlar oluştuğunu, cinsel organında işkence sonucu izlerin bulunduğunu, bunların Adli Tıp Raporları ile tespit edildiğini ifade etti. Yoleri, Aktürk’ün Guantanamo’da uygulanan su işkencesi olmak üzere, birçok işkenceye maruz kaldığını vurguladı. 21 Mart günü Aktürk’ün Kestel Adliyesine çıkarıldığı sırada, linç edilmek istendiğini, Aktürk ve avukatı Özlem Gümüştaş’ın 10 saat adliyede linç tehditi altında tutulduğunu belirtti.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Bizler insan hakları savunucuları olarak, Ender Bulhaz Aktürk’e uygulanan işkence ve linç girişimini kınıyor, Bursa Cumhuriyet  Başsavcılığı’nı sorumluların amacıyla dava açmaya, tüm duyarlı kamuoyunu ve demokratik kitle örgütlerini işkencenin takipçisi olmaya davet ediyoruz.”

Ardından Avukat Özlem Gümüştaş söz aldı. Gümüştaş, müvekkilinin maruz kaldığı işkenceleri ayrıntılarıyla anlattı. Sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.

Hürriyet Şener ve Rıza Dalkılıç’ın insanlık suçu olan işkencenin son bulmasını talep eden konuşmalarının ardından basın toplantısı sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Suyun metalaşmasına hayır!

Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu, 16-22 Mart tarihlerinde İstanbul’da toplanan 5. Dünya Su Forumu’na karşı gerçekleştirdikleri çalışmaların sonuçlarını ve değerlendirmelerini içeren sonuç bildirgesini 27 Mart günü düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı.

Prof. Dr. Beyza Üstün sonuç bildirgesinin içeriğine ilişkin kısa bir konuşma yaptıktan sonra TMMOB İKK sekreteri Tores Dinçöz sonuç bildirgesini okudu. Bildirgede, platformun hangi görüşler ile hareket ettiğine dair bilgilendirme ve tespitler yer aldı. Bildirgede dünyada giderek artan temiz su kıtlığının aşılması ve suyun metalaşmasının önüne geçilmesi için kısa ve uzun dönemde yürütülmesi gereken mücadelenin ekseni ve hedefleri de sıralandı.

Bildirge metni şu sözlerle son buldu: “Toprağımızın, ekmeğimizin, emeğimizin ve suyumuzun kullanım değerine sahip çıkıyoruz. Bunun anlamı bütün üretimin yalnızca toplum yararına odaklanması demektir. Dünya Su Konseyinin ve onların işbirlikçilerinin Türkiye’de suların ticarileştirilmesi için planladıkları oyunlara ve 5. Dünya Su Forumu’nun hedeflerine karşı halkın birlikte mücadele edeceğini bir kez daha duyuruyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul


Öğrenci Kolektifleri’nden eylem!

Öğrenci Kolektifleri, ödenmeyen İBB burslarının derhal yatırılması, ulaşımda %50 indirim ile belediyeye bağlı sinema, tiyatro vb. sosyal-kültürel alanların ücretsiz olması, belediyeye bağlı olmayanların ise %50 indirimli olması talebi ile imza kampanyası başlatmıştı. Toplanan imzalar 1 Nisan günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na teslim edildi.

Şirket değil belediye istiyoruz!”, “Ulaşımda % 50 indirim istiyoruz!”, “Haklarımızı istiyoruz!” vb. dövizlerin taşındığı eylem öğrencilerin Taksim Tramvay durağında biraraya gelmeleriyle başladı. Öğrenciler buradan ayakkabılarını çıkartarak, “Bursumu ver Topbaş!” sloganıyla imzaları teslim etmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yürüdüler.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Ezilenlerin Hukuk Bürosu’ndan müdahil olma çağrısı

Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB), Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesinde yer alan Hasan Ocak ve Hasan Polat’a ilişkin iddialarla ilgili İHD İstanbul Şubesi’nde 28 Mart günü bir basın toplantısı düzenledi. EHB avukatları yaptıkları açıklamada müvekkilleri Hasan Polat ile müvekkillerinin yakını Hasan Ocak adına müdahil olacaklarını duyurdu.

Basın toplantısına, Sezin Uçar, Av. Rahşan Aytaç, Gazi davası avukatlarından Gülizar Tuncer, Hasan Polat’ın annesi Şah Hanım Polat, babası Yusuf Polat ile Hasan Ocak’ın ablası Hüsniye Ocak, abisi Hüseyin Ocak katıldı.

EHB tarafından yapılan açıklamada, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Osman Gürbüz ve Danıştay saldırısının tetikçisi Alparslan Arslan’a yardım ettiği gerekçesiyle tutuklanan Osman Yıldırım’ın ifadeleri ile yeniden gündeme gelen ve kamuoyunun da soruşturmaya dâhil edilmesini beklediği Gazi katliamının ikinci iddianamenin konusu haline geldiğini söyledi. Açıklamanın devamında şunlar söylendi:

Ergenekon soruşturması kapsamında her gün bir şifresi çözülen kontrgerilla gerçeği, ‘taşeron sol örgütler’ yalanı ile gölgelenmek istenmektedir. Ergenekon kapsamında yargılanan Doğu Perinçek ve İşçi Partisi’ni ‘sol referans’ olarak alan iddia makamları, bu çevreye bütün ilericileri, sosyalistleri dahil ederek gerçekleri karartmakta, haksız ve tutarsız iddialar ileri sürmekteler.”

Davada müdahil olacakları söylenirken, ilerici kamuoyu davanın takipçisi olmaya çağırıldı. Ailelerin yaptığı konuşmaların ardından basın toplantısı sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Tehditlere karşı açıklama!

Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçısı Rojda, 31 Mart günü İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısında, AKP’nin Siirt belediye başkan adayı ve ailesi tarafından tehdit edildiğini açıkladı. DTP adaylarına destek vermek amacıyla birçok ilçe ve ilde bulunduğunu, en son Siirt Kurtalan ilçesine gittiğini söyledi. 11 ve 12 Mart günleri arasında Kurtalan’da bulunduğu sırada kendisini arayan bir kadının, “Rojda sen yezidisin, sen Kurtalan’a nasıl gelirsin ve nasıl çıkacaksın? Öyle bir dayak yiyeceksin ki yaşamın boyunca unutamayacaksın. DTP’yi nasıl savunursun”  vb. aşağılayıcı ifadelerle tehditler savurduğunu söyledi.

İstanbul’a döndüğünde benzer tehditler içeren telefonlar aldığını, Gaziosmanpaşa Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu belirten Rojda, yapılan incelemeler sonucunda telefon numarasının AKP’nin adayı Nevzat Karaatay’a ait olduğunun tespit edildiğini belirtti.

MKM yöneticisi Erol Balcı da kısa bir konuşma yaparak, AKP’nin Kürt kültür ve sanatına saldırmaya devam ettiğini dile getirdi, bu tür tehditlere karşı halkın duyarlı olmasını istedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Ücretsiz ulaşım hakkı için eylem!

Halk Cephesi, 23 Mart günü Şişli Endüstri Meslek Lisesi önünde “Öğrencilere ücretsiz ulaşım hakkı” talebiyle gerçekleştirdiği basın açıklanmasının ardından 27 Mart’ta da Şişli Lisesi önünde eylemdeydi.

İstiyoruz, alacağız! Haklıyız kazanacağız!” pankartı ve dövizlerin açıldığı eylemde yapılan açıklamada, ulaşım sorununun hayatı adet çileye çeviren sorunlardan biri olduğu belirtildi. Bir öğrencinin ayda 51 TL, öğrenci olmayanların ise ayda 84 TL yol parası verdikleri belirtilerek bunların en düşük miktar olduğunun altı çizildi.

Ücretsiz ulaşım hakkı için veliler, öğrenciler ve öğretmenler birlik olmaya, mücadeleye çağırıldı. Eylemde, “Sömürüye son! Ücretsiz ulaşım istiyoruz!”, “Servis ücreti soygununa son!”, “Dilenci değil halkız! Ücretsiz ulaşım hakkımız!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul