23 Ocak 2009
Sayı: SİKB 2009/03

  Kızıl Bayrak'tan
  Metal işkolunda durum ve görevlerimiz
  Ergenekon sermaye devletinin gerçek yüzüdür…
İsrail’den tek taraflı ateşkes...
Krizin faturasını kapitalistlere ödetme mücadelesini kapitalizmi yıkma mücadelesiyle birleştirelim!
2008 sermayenin yoğun saldırılarına konu oldu…
TORGEM direnişi 10. gününde zaferle sonuçlandı!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile krizin tersanelerdeki etkisi ve TORGEM direnişinin kazanımları üzerine konuştuk...
  DESA direnişinde kazanma kararlılığı ve devrimci sorumluluk!
  Sinter ve Gürsaş direnişleriyle dayanışma büyüyor…
  Yerel seçimler ve komünistler
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Kriz ve tersaneler
  Yerel işçi bültenlerinden...
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan çağrı…
  Hrant Dink kitlesel eylemlerle anıldı!
  İşgal, direniş, grev ve sabotaj / 2 Volkan Yaraşır
  Obama illüzyonu… M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mersin Limanı’nda direniş kararlılığı!

Mersin Limanı’nda AKAN-SEL Nakliyat isimli taşeron firmada TÜMTİS üyesi işçilerin başlattıkları direniş devam ediyor.

AKAN-SEL işçileri 30 Aralık 2008 günü Çalışma Bakanlığı’na başvurarak yeterli çoğunluğu elde ettiler. Bunun ardından patron sendika düşmanlığında sınır tanımayarak 6 Ocak 2009 günü 60 işçinin iş akitlerini feshetti.

Sendikalaşma sürecinde AKAN-SEL işçileri patronun adamları tarafından fiziksel saldırılarla yıldırılmaya çalışıldılar. Şimdi ise direniş gerek işten atılan gerekse halen içeride çalışan işçilerin ortak mücadelesiyle sürüyor. İşçiler kazanana kadar direneceklerini ve destek istediklerini belirtiyorlar.

Direniş yerinde konuştuğumuz işçilerden Tacettin Dinler, toplam 70 işçinin işten atıldığını ve patronun daha fazla kişiyi işten çıkaracağını duyurduğunu söylüyor. “Direnişi işe geri alınana kadar sürdüreceğiz. Bu süre ne kadar uzun olursa olsun sonuna kadar direneceğiz.” diyor.

Diğer bir AKAN-SEL direnişçisi Remzi Durduran ise, sendika haklarını sonuna kadar savunacaklarını ifade etti, direnişle dayanışma çağrısı yaptı.

TÜMTİS üyesi AKAN-SEL işçisi Mehmet Eren ise direniş sürecine ilişkin olarak şunları söyledi: “Şu anda 70 kişi işten atılmış durumdadır. Normalde işten atmak için tebligatın elden verilmesi ve iş bulana kadar ücretsiz izin verilmesi gerekir. Tebligatlar bize değil ailelerimizin huzursuz olması için evimize gönderiliyor. Mersin’deki yetkililere sesleniyoruz. Çalışma Bakanlığı yetkilileri gelip kontrol etsinler. Şu anda AKAN-SEL bünyesinde 500 kişi çalıştırılıyor, ancak en az 750 kişi kapasitesi vardır. Bir an önce bizim işbaşı yapmamız gerekiyor hepimiz bunu istiyoruz. İşe geri alınana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Kızıl Bayrak / Adana


“Türkiye’nin siyasi gündemi” paneli

Eğitim-Sen 2 ve 5 No’lu Şubeler, Tüm Bel-Sen 3 No’lu Şube, BES 3 No’lu Şube, SES Anadolu Şubesi ve BTS İstanbul 1 No’lu Şube, 18 Ocak günü İstanbul’da, “Emekçiler Türkiye’nin Siyasi Gündemini Tartışıyor” başlıklı ortak bir panel düzenledi.

Açılış konuşmasını yapan Mesut Mahmutoğlu; ‘Kürt sorununun gelmiş olduğu nokta’, ‘Sınıf hareketindeki parçalanma’, ‘Türkiye emek cephesini biraraya getirmenin sorunları’ ve ‘Birleşik bir sınıf hareketini örgütlemenin dinamikleri’ başlıklarının yanısıra kriz ve Yunanistan’da kamu çalışanları özgülünde gelişen sınıf hareketi başlıklarının panelde konuşulacağını duyurdu.

Panelde, Dev Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, İTO Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen, Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan ve Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç sürece ilişkin düşüncelerini ortaya koydular.

Yunanistan Ortaöğretim Öğretmenler Sendikası (OLME) Başkan Yardımcısı Griporis Kalomiris de konuşmasında, Yunanistan’da polisin 15 yaşındaki Aleksis’i vurarak öldürmesinin ardından gelişen eylemlerin sadece Yunanistan’ı değil, tüm dünyayı etkilediğini belirterek, Fransa’yı örnek gösterdi. Aleksis’in ölümünün bütün bunların startını verdiğini ama bunun tek başına bir olay olmadığını vurguladı. Panel soru-cevap bölümüyle son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Anadilde eğitim paneli

TRT 6’nın Kürtçe yayına başlamasını Yeni Demokratik Gençlik Meclisi 17 Ocak yaptığı bir panelle masaya yatırdı.

“Bı Zıman Dayıka Xwe Perverde Dıxwazım! (Anadilde eğitim istiyoruz! )”, “Cıwan Heza Parastına Zimane! - Anadile yaklaşım devrime yaklaşımdır ! / YDG-M” imzalı pankartların asıldığı panelde Kürt-Der Başkanı Ahmet Aday, DTP Milletvekili Sevahir Bayındır, TZP Kurdi aktivisti ve ESP Ankara temsilcisi Alihan Altan konuşmacı olarak katıldılar.

Kürt-Der Başkanı, TRT 6’nın devletin inkar politikasının iflasını gösteren bir adım olduğu, bu adımı Kürtlerin yıllardır sürdürdüğü mücadelenin bir sonucu olarak görmek gerektiği vurgulandı. Devletin Kürt sorunu konusunda izlediği ikiyüzlü politikalara dikkat çekti.

TZP Kurdi aktivisti de devletin samimiyetinin sorgulanması gerektiğini belirtti ve talepleri sıraladı.

DTP milletvekili, devletin “tek vatan, tek bayrak, tek dil” politikasının devam ettiğini, seçim öncesi açılan TRT 6’nın kimsenin yolunu şaşırtmaması gerektiğini ifade etti.

ESP Ankara temsilcisi, asimilasyon politikasının TC’nin kurulmasından itibaren devam ettiğini, TRT 6’nın seçim öncesi yapılan bir aldatmaca olduğunu vurguladı.

Panel, soru-cevap bölümüyle sona erdi.

Ekim Gençliği / Ankara


Barış Anneleri’nden Kürtçe talebi!

Barış Anneleri İnisiyatifi, Kürtçe’nin resmi dil kabul edilmesi talebiyle 17 Ocak günü Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması ve oturma eylemi yaptı.

“Bıla Kurdi bıbe zımane fermi!” ve “Bıla kurdî bıbe zimanê fermî!“ pankartlarının açıldığı eylemde “TRT 6 ne ji bo Kurdan, ji bo hilbijartine ye!” (TRT 6 Kürtler için değil, seçimler içindir!), “Kurdi zimane dile mıne!”, “Be zıman jıyan nabe!”, “Zımane me Azadiye me!”, “Jin jiyan azadi!”, “Qedexeya zimanen nabe kare mirovan!” dövizleri taşındı.

Eylemde Barış Anneleri adına Kürtçe okunan açıklamada, TRT 6’nın Kürtlere yönelik asimilasyon politikalarının parçası olduğunu belirtildi.“Eğer hükümet ciddiyse ve samimiyse, Kürtçe dili ikinci dil olarak kabul edilsin” denildi.

Kürtçe üzerindeki baskılara da değinilen açıklamada, cezaevlerinde tutukluların Kürtçe konuştukları için kendilerine disiplin cezası verildiği ve Kürtçe yayın yapan gazetelerin kapatılarak, gazetecilerin cezaevine konulduğu söylendi.

Her Cumartesi saat 14.00’te Galatasaray Lisesi önünde olunacağı belirtildi. Açıklamanın ardından 15 dakikalık oturma eylemi yapıldı. Eylemde, “Be ziman jiyan nabe!”, “Jın jiyan azadi!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Keyfi uygulamalara son!

İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu cezaevlerinde keyfi sevk uygulamalarına ve Kürtçe üzerindeki yasaklara karşı 16 Ocak günü şube binasında basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasını Cezaevi Komisyonu adına Özgür Ertürk yaptı. Tekirdağ 1 No’lu F Tipi  Cezaevi’nden tutukluların gönderdikleri mektuplarda, cezaevine gönderilen gazete, dergi, kitap vb. yayınların toplatma kararı olmadığı halde kendilerine ulaştırılmadıklarını dile getirdiklerini söyledi. “Bilinmeyen dille yazıldığı” gerekçesiyle yayınların ve 100’e yakın mektubun tutuklu yakınlarına verilmediğini ifade etti.

Devletin Kürtçe’ye olan tahammülsüzlüğünün Tekirdağ Cezaevi ile sınırlı olmadığını belirten Ertürk, Van F Tipi Cezaevi’nde yakınlarıyla Kürtçe konuşan bazı tutukluların Rize Cezaevi’ne sürgün edildiklerini söyledi. Aynı tarihlerde devletin resmi kanalı TRT ŞEŞ’in Kürtçe yayına başlamasını da eleştiren Ertürk, Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden 29.12.08 ve 01.01.09 tarihleri arasında 15 tutuklunun sevk edildiğini belirtti.

Ertürk açıklamanın sonunda Kürtçe üzerindeki yasaklara ve keyfi sevk uygulamalarına son verilmesini talep etti. Cezaevlerinde yaşanan sorunlara karşı duyarlılık çağrısı yaptı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Hasta tutsaklarla dayanışma eylemi

İHD İzmir Şubesi, 21 Ocak günü Konak Postanesi önünde hasta tutsaklarla dayanışma eylemi gerçekleştirdi. “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın! İHD İzmir Şubesi” pankartının açıldığı eylemde Erol Zavar, Afyon Korkmaz, Aynur Epli, Gazi Dağ, Memduh Kılıç, İnayet Mete, A. Samet Çelik, İzzet Turan, Halil Güneş, İsmet Ayaz’a gönderilen mektup basın açıklaması olarak da okundu.

“Cezaevlerine dönük başlattığımız bu ‘dayanışma mektupları’ çalışmamızda sizlerden gelen başvuruları kamuoyu ile paylaşmayı ve durumunuzun aciliyetini yetkili makamlara duyurmayı insanlık görevi olarak gördük” denilen açıklamada, yakın zamanda hayatını yitiren Ali Çekin’in ‘hikayesi’ anlatıldı. Hasta tutsaklara gönderilen mektupların Cumhurbaşkanlığı’na da gönderildiği, Ali Çekin öldükten sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından “tedavisi yapılmaktadır” biçiminde açıklama geldiği söylendi.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Sizlerin bir an önce iyileşmenizi, bu sesinize birilerinin kulak vermesini diliyor, cezaevlerinin olmadığı özgür günlerde buluşmak dileğimizi bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz.”

Kızıl Bayrak / İzmir

DEÜ’de soruşturma terörü!

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bir süredir yükselen devrimci faaliyetin önünü kesmek ve muhalif tüm güçlerin sesini bastırmak amacıyla soruşturma terörüne başvuruluyor. Dönem sonu itibariyle yaklaşık 35 kişi hakkında soruşturma açılmış durumda.

Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında haklarında soruşturma açılıp ifadeleri dahi alınmadan 1-6 ay arasında akıldınuzaklaştırılan arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu göstermek ve DEÜ Rektörlüğü’nün devrimci, demokrat, yurtsever öğrencilere dönük bu saldırısını teşhir etmek amacıyla okul içinde bir yürüyüş gerçekleştirmiştik. Bu eylemin ardından “soruşturma karşıtı” eyleme katılanlar, bu eylemi izleyenler, hatta o saatte okulda bulunmayanlar hakkında dahi soruşturma açılmıştır.

Soruşturma tarihi olarak, dönem sonu final sınavlarının başladığı ve hazırlık öğrencilerinin tatile girdiği bugünler seçilmiştir. Böylece öğrencilerin gösterecekleri muhtemel tepkinin boşa çıkarılması amaçlanmıştır. DEÜ Rektörlüğü’nün eylemi izleyenlere dahi soruşturma açıyor olması bir korkunun ifadesidir. Bizler bu tutumun ne amaçla geliştirildiğini biliyoruz. Ancak, DEÜ Rektörlüğü, ne böyle soruşturmalarla ne de baskı ve terörle devrimci faaliyetimizi engelleyebilir.

DEÜ / Ekim Gençliği

“Yaşamlarımız satılık değil!”

Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu 17 Ocak günü Üsküdar İskelesi önünde suyun ticarileştirilmesine ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Su yaşamdır. Yaşamlarımız satılık değil!” pankartı açıldı.

Platform adına yapılan açıklamada, en temel hak olan suyun halkın olduğu, kapitalizmin ticari malı olmadığı söylendi. “16-22 Mart 2009 tarihleri arasında 5. Dünya Su Forumu’na katılmak için İstanbul’a gelecek olan sömürücü anlayışın sahipleri ve onların ülkedeki işbirlikçilerinin amacının suları özelleştirmek ve ticari mal haline getirmektir” sözleriyle devam eden açıklama suyun ticarileştirilmesine karşı çıkılması gerektiğinin belirtilmesiyle son buldu.

16-22 Mart 2009 tarihleri arasında gerçekleşecek olan foruma alternatif bir su forumunun düzenleneceği belirtildi.

Basın açıklamasının ardından platform bileşenleri “Suyumuzu, hayatımızı satıyorlar… Su halkındır, kapitalizmin ticari mal’ı değildir!” içerikli bildirinin dağıtımını gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul


“Nükleer santrale hayır!”

Küresel Eylem Grubu, nükleer santrallere karşı 17 Ocak günü Galasataray Lisesi önünde bir eylem gerçekleştirdi. Eylemde, “Nükleer öldürür, nükleer ihaleyi durdurun!”, “Nükleer lobi işbaşında, ihaleye hayır!” pankartları ile “Nükleer santrale hayır!” dövizleri taşındı.

Yapılan açıklamada, 25 Nisan’da küresel ısınmaya ve nükleer santrallere karşı, “Başka bir enerji mümkün!/Gezegeni kurtar!” sloganıyla miting yapılacağı açıklandı. Açıklama “Akkuyu’nun, Akdeniz’in, Türkiye’nin, dünyanın üzerine nükleer karanlık çökmesin diye, nükleer çılgınlığa hayır demek için, hayatı savunmak için nükleer santral kurmalarına izin vermeyeceğiz” sözleriyle sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


ÇAG’dan İstanbul Barosu’nu protesto…

Çağdaş Avukatlar Grubu, İstanbul Barosu Başkanlığı’nın “Özür Diliyoruz Kampanyası”na ilişkin yaptığı yazılı açıklamayı, 19 Ocak günü İstanbul Barosu önünde gerçekleştirdiği basın açıklaması ile kınadı.

“Çağdaş Avukatlar Grubu / İstanbul Barosu” pankartının açıldığı eylemde basın metnini Av. Mihriban Kırdök okudu. İstanbul Barosu Başkanlığı tarafından, 1915 yılında Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı ‘tehcir’e dair başlatılan özür dileme imza kampanyasının “iyi niyetten yoksun” ve “ulusal yararlarımıza aykırı” olduğu, kampanya ile “Türk halkının duyarlılıklarının önemsenmediği”nin belirtildiği ifade edilerek, imzacıların kendilerini “aydın sıfatını layık görenler” olarak tanımladığı fakat aydın düşmanlığı sergilediği söylendi.

Çağdaş avukatlar İstanbul Barosu Başkanlığı’nın, resmi tarih tezinin tekrarından başka bir şey olmayan bu görüşünün, İstanbul Barosu avukatlarının ortak görüşü olmadığı ifade edilerek, “ifade özgürlüğü ve tarihsel gerçekler ulusal çıkarlara feda edilemez” dedi.

Hrant Dink’in de “ulusal çıkar” adına “Türk halkının duyarlı” kesimleri tarafından hedef gösterilerek katledildiği söylendi.

Kırdök açıklamasına, Filistin davasının savunucusu ve ölümüne yakın sınırın Gazze tarafından İsrail’e attığı sembolik taşla hafızalarda yer eden Edward Sait’in “aydın olmak” ile ilgili şu sözleriyle son verdi:

“Yetiştiğimiz ortamın, sahip olduğumuz dilin ve milliyetin sağladığı, çoğunlukla başkalarının gerçekliğini görmemizi engelleyen birer perde işlevi gören, ucuz kesinliklerin ötesine geçebilme riskini göze alabilmek demektir aydın olmak.”

Kızıl Bayrak / İstanbul



“Tutuklananlar serbest bırakılsın!”

15 Ocak günü Sivas Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından devrimci, demokrat öğrencilere karşı düzenlenen operasyon sonucunda 1 Kızıl Bayrak, 4 Devrimci Demokrasi ve 2 İşçi-Köylü okuru 7 devrimci “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Sivas’taki devrimci faaliyete yönelen bu saldırı ile ilgili olarak 20 Ocak günü Ankara’da saat 17.30’da bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

DHF, DGH, YDG ve Partizan’ın örgütlediği, Alınteri, ODAK ve SGD’nin de imzacı olduğu basın açıklamasında, “Krizin faturasını ödemeyeceğiz! Baskılara boyun eğmeyeceğiz! Tutuklananlar serbest bırakılsın!” yazılı ozalit taşındı.

Sivas’ta yükselen devrimci faaliyete karşı yürütülen yoğun baskı ve takip, ardından 7 devrimcinin tutuklanmasıyla sonuçlanan hukuk terörü teşhir edilerek şunlar dile getirildi:

“… hayali kurgularla suçlanan ve sınavlarına girmesi gerektiği dönemde hapishaneye konulan 7 devrimci öğrencinin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz, başta ezilen emekçiler olmak üzere, tüm kamuoyunu ülkede ve bölgede oynanan bu oyunlara son verilmesi için duyarlı olmaya çağırıyoruz.”

Basın açıklamasına BDSP, ESP, Kaldıraç ve Tüm-İGD de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Sivas’ta tutuklama terörü

 15 Ocak tarihinde Sivas TMŞ ekipleri tarafından devrimci demokrat öğrencilere karşı operasyonlar düzenlendi. Operasyonlarda Kızıl Bayrak, Devrimci Demokrasi ve İşçi-Köylü okurları ile ilerici 22 insan gözaltına alındı. İki kez savcılığa çıkartılan grup içinden 14 kişi pazar günü savcılık incelemesi sonucu serbest bırakıldı.

8 kişi aynı gün saat 18.00’da hakim karşısına çıkarıldı. Saat 21.30 sularında biten sorgu sonucu 8 kişiden 1’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken 7 kişi “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Sivas Cezaevi’ne götürülen tutukluların Erzurum’da yargılanacağı avukatlar tarafından belirtildi.

Tutuklanan 7 öğrenciden biri Kızıl Bayrak gazetesi okuru iken, 3 öğrencinin Devrimci Demokrasi okuru, diğer üçününü ise İşçi-Köylü okuru olduğu bildirildi.

Kızıl Bayrak / Sivas