19 Eylül 2008 Sayı: SİKB 2008/38

  Kızıl Bayrak'tan
   Soluğu kesilen kapitalizm
   İşbirlikçi sermaye devletinin iyimser vaazları sahtedir!
Mehmetçik medyayı toplayan ordu sefere mi hazırlanıyor?
Kürt halkına ve diline özgürlük!

Kadıköy Belediyesi’nde grev!

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Direnişteki UNO işçileriyle konuştuk...
  12 Eylül protestolarından…
  12 Eylül askeri faşist darbesi ülke çapında protesto edildi...
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun
6. Toplantısı’nda buluşalım!
  Bir deney üzerine gözlemler…
  Pakistan: Emperyalist savaşın yeni cephesi!
  Bolivya ile Venezüella’da ABD destekli darbe hazırlıkları…
  Dünyadan…
  Yeni dönem mücadele gündemleri ve komünist gençliğin görevleri...
  Anti-faşist mücadelenin sorunları ve faşizme karşı mücadele
  Sol liberalizm: İllüzyon tüccarları ve kolera günleri / 3
Volkan Yaraşır
  Küçük-burjuva dükkancı zihniyet festivallerde de iş başında!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişteki UNO işçileriyle konuştuk...

“Direnişler tek bir çatı altında birleştirilmeli!” 

- 15 gündür fabrika kapısında direniştesiniz. Örgütlenme ve direniş sürecini anlatabilir misiniz?

- UNO’yu Ülker’in satın almasıyla birlikte fabrikada Öz Gıda-İş’in yapılanması başladı. Biz Tek Gıda’ya üyeydik ve en son 140 civarında üyemiz vardı. Öz Gıda-İş tam o sırada müdahale etti fabrikaya ve kendi üyeliklerini yapmaya başladı. Öz Gıda-İş’in asıl amacı işçilerin çıkarları için çalışmak değildi burada. Biz engeldik onların önünde. Onun için  kapının önüne konulduk, sendika ve patron işbirliği içinde...

Sonuçta gizli saklı yapmıyorlar buradaki çalışmalarını. Vardiya amirleri ve müdürler aracılığıyla yapıyorlar. Yönetim aracılığıyla yapıyorlar. İçerde insanlara baskı uyguluyorlar. Adamlar bir tarafa sendika formunu bir tarafa istifa kağıdını koyuyor. “Ya bunu imzalarsın ya da işten çıkarsın!” diyorlar. İnsanlar da mecbur kalıyor. Zaten ekmek davası için buradayız. Korkudan Öz Gıda-İş’i imzalayan arkadaşlar var. Öz Gıda-İş’in ona bir şey vermeyeceğini biliyor. Ama işten çıkarılırsam korkusu var, o korkudan dolayı insanlar mecbur kalıyor Öz Gıda’ya üye olmaya. Geliyor buraya yüzümüze bakamıyor, “Abi beni götürdüler, zorla üye yaptılar!” diyor. Bizim lojistik müdürü toplamış 4-5 adamı odasına, “Öz Gıda’ya üye olacaksınız” demiş. Ondan sonra vardiya amirine, “götür bunları Öz Gıda’ya üye yap” demiş. Arkadaş iki gün boyunca yüzümüze bakamadı. İki gün sonra geldi neredeyse ağlayacaktı; “Abi diyor böyle oldu, na’palım?”

Biz Tek Gıda-İş’in örgütlenmesini gizli gizli yapıyorduk. Ama onlar için müdür pozisyonunda, vardiya amiri, yönetici pozisyonunda olan insanlar bunu yapıyor. Şimdi durum içeride çok zor. Anayasal haklarımız ihlal ediliyor.

 

- Patronun buradaki amacı nedir sizce?

-  Ülker buraya tamamen girebilmek için önce sendikasını sokmak zorunda ki yönetimi gelsin buraya. Neticede Öz Gıda-İş Ülker’in kurmuş olduğu bir sendika. Ülker’in hemen hemen bütün fabrikalarında bu sendika var. Bir de daha önce Ülker’in yönetim kademelerinde görev almış insanlar şu an Öz Gıda-İş Sendikası’nda sendikacılık yapıyorlar.

 

- Tek Gıda-İş Sendikası’nın bu yaşananlar karşısındaki tutumu nedir?

- Onlar da Burgaz’dalar. Orada uğraşıyorlar. Telefonla görüşüyoruz. Onlar da şöyle söylüyor. Yine burada Tek Gıda’nın 2006’da bir çalışması vardı. Yeter sayısına çok az bir sayı vardı. 10-15 kişi kalmıştı. O ara yine patronun ayak oyunlarıyla işçi kandırıldı, bastırıldı. Herkese birer maaş ikramiye verildi. İnsanların annelerine, babalarına, çocuklarına telkinlerde bulunuldu. Ailevi baskılar yapıldı. Hatta bir arkadaşımızı Kars’ta oturan babası aramış ve “orada sendikalaşma varmış, eğer sendikaya girersen ben sana babalık hakkımı helal etmem” demiş.Annesi diyor ki, “sana sütümü helal etmiyorum.” Bu şekilde insanlara baskılar yapıldı. Sonra Hasip Bey burada bir toplantı yaparak dedi ki, “biz bir aileyiz, bizim ailemize yabancı sokmaya gerek yok. UNO benim 3. kızım.” İnsanlar Hasip Bey’in sözleri üzerine geri çektiler kendilerini.

Tek Gıda da bundan dolayı kırgın, daha doğrusu korkuyor. Çünkü kadro aynı, değişen bir şey yok. Gelip burada mücadele verse, başaramama gibi bir riski var. Hüsrana uğramak istemiyor herhalde. Ondan gelmiyor. Benim anladığım bu.

 

 - İçeride baskılar devam ediyor mu?

- Yoğun bir şekilde devam ediyor. Arkadaşlar kornaya basamıyor, yasaklamışlar. Birkaç gözü kara arkadaş var, “3-5 kuruş için arkadaşımı satmam” diyen. Diğerleri elle selam veriyorlar ama kornaya basamıyorlar. Çünkü hemen güvenlik rapor veriyor, bu adam kornaya bastı, plakası şu, diye. Daha adam muhasebeye gitmeden şefi çağırıyor, “sen niye adamlara selam verdin?” diye.

İçeride insanlar pasifize edilmiş, sindirilmiş. Şu anda içerde isim listesi yazmışlar. 100 kişilik isim listesi var çıkarılacak. Her gün 30-40 kişi form dolduruyor. Her gün 3-4’ü işbaşı yapıyor. Yeni başlayan işçiler için bir sözleşme yapmışlar, daha önce UNO’da yoktu bu. Yeni giren bir işçinin 11 ay boyunca hiçbir sosyal hakkı olmuyor. İkramiye hak etmiyor, kömür parası almıyor, erzak yardımı almıyor. Bunların hepsini kaldırmışlar. Biz işe girdiğimiz zaman öyle değildi. Hiçbir sözleşme yoktu, 3 ay sonra ikramiyeni alıyordun. Şimdi 11 ay boyunca sözleşmesi var, artı 3 ay da böyle bekleyecek, yani 13-14 ay boyunca ikramiye almadan kuru maaşa talim edecek.

Zaten mesai almış başını gidiyor. Biz içerdeyken de dünya kadar mesai vardı. 20-30’dan fazla insanın parmağı veya tırnakları yok. Bir sürü iş kazası var mesailer yüzünden. Mecbur kalıyor işçi, para kazanamıyor, fazla mesaiye kalıyor. 3 ayda 300 saat mesai yapıyorsun, buna rağmen adam diyor ki “UNO için ne yaptın?” Senelik en fazla 270 saat fazla mesai var. Sen her ay bana 100 saat mesai yaptırıyorsun, bunun 90 saatini bordroda gösteriyorsun, geri kalanını prim olarak veriyorsun. Ondan sonra da diyorsun ki, “ne yaptın”? Ne yaptım? İşte bak, bir senede yapmam gereken mesaiyi 3 ayda yaptım, daha ne istiyorsun benden? Canımı mı vereceğim UNO’ya?

Çoluk çocuğumuz olmasa burada çalışılacak gibi değil. Neticede ev geçindiriyorsun, sorumlu olduğun insanlar var. Benim iki çocuğum var, biri iki aylık. Çocuğum iki aylık olduğu gün beni kapı önüne koydular. Bu yapılacak bir şey mi? Ben bir ay önce sana doğum kağıdı veriyorum, sen beni bir ay sonra kapının önüne koyuyorsun.

 

- İçerideki arkadaşlar ne düşünüyorlar?

- Daha Öz Gıda’nın ne olduğunu bilmiyorlar. Öz Gıda’nın sendika olduğundan haberleri yok. Geçen gün buraya bir arkadaş geldi, sordum “niye üye oldun?” diye. “Ne bileyim, üye olacaksın dediler, adam koskoca direktör, olmayayım mı diyeceğim yani!” diyor. “Mecbur olacağız! Olmuyorum desem adam hadi güle güle diyecek!” diyor. Sonra akraba olanlar var, bunlar birbirlerine baskı yapıyorlar. İlkokul mezununu şef yapmışlar, “senin sözün geçiyor, insanlar üzerinde etkin var” demişler. “Bu insanları Öz Gıda’ya üye yap, seni şef yapalım.” Sonradan şef olanların hepsi bu şekilde şef oldular. Arkadaşlarını satarak mevki sahibi oldular...

 

- Direniş talebiniz nedir?

- İçeriye dönmek! Anayasal hakkımız çiğnendi. İşimizi geri istiyoruz. Bu Ramazan ayında bizi çıkardılar, en azından bayramı görseydik... Neticede çoluk-çocuğumuz var bizim. Mesela bu bayramda çocuklara bir şey alamayacağız. Ama bu şunu gösteriyor; Ülker’in aslında insan hakkına ya da kendi söylediği gibi İslama falan saygısı yok. Tek amacı, daha fazla insan sömürüp daha fazla para kazanmak! Böyle görünüyor benim gözümde. Ramazan günü insan işten çıkarılır mı?

 

- İçeride ve dışarıdaki diğer işçi kardeşlerinize, sınıf örgütlerine çağrınız nedir?

- Şu anda direnişte olan tüm fabrikalardaki işçilerin direnişlerine devam etmelerini istiyoruz. Bu mücadelelere öncülük eden sendikaların, kitle örgütlerinin bu mücadeleleri tek bir çatı altında toplayarak, sesimizi kamuoyuna daha gür bir şekilde duyurabileceğimiz birleşik bir eylem örgütlemesini talep ediyoruz.

Ayrıca her harcamayı kendi cebimizden yapıyoruz. Herhangi bir yerden aldığımız maddi bir destek yok. Çok büyük sendikalar var. Şu anda direnişte olan diğer insanlar da bizim gibi insanlar. Gücümüz bir yere kadar. Biz bu eylemi ilerletmek, daha ileri safhalara götürmek isteriz. Ama bu da biraz ekonomik gücümüze bağlı. Hadi bu ay kira vermeyeceğim. Önümüzdeki ay 800 milyon vereceğim. Nasıl yapacağım bunu? Buraya her gün geliyoruz-gidiyoruz, bir sürü masrafımız var. En kötüsünden ekmek arası birşeyler yaptırıyoruz, sigara içiyoruz hepimiz, birçok giderimiz var. Ama gücü olan sendikalar buna öncülük eder, bir fon oluşturup destek verirse, içeride çalışan işçiler de, korkan, pasifize olan insanlar da dışarıdaki gücü görürse, belki kendi güçlerinin farkına varırlar.

Kızıl Bayrak / Ümraniye