12 Eylül 2008 Sayı: SİKB 2008/37

  Kızıl Bayrak'tan
  Yiyici asalakların dalaşması neyi yansıtıyor
   Abdullah Gül’ün Erivan ziyareti…
12 Eylül düzenine son vermek için devrimci sınıf hareketini yükseltelim!
Grev ve direnişlere daha güçlü destek!

Belediye TİS’lerinin gösterdikleri

Yol-İş Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı...
  Metal grup TİS’leri tartışıldı
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Kamu emekçilerini hedef alan saldırılar gündemde…
Tabanda oluşturulacak örgütlenmelerle
mücadeleye hazırlanılmalıdır!
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin şube yöneticileriyle konuştuk…
  Bunlar engerekler ve çıyanlardır!
  Metal TİS’lerinde esneklik dayatması!
  Tuzla tersanelerinin “mazlum” patronları!
  Kapitalizm kadını neden öldürüyor?
  Kapitalizm doğayı yok etmeye devam ediyor…
  Suikast kurbanı Benazir Butto’nun dul eşi cumhurbaşkanı…
  Özel savaş aygıtı kendisini
tahkim ediyor!
M. Can Yüce
  Sol liberalizm: İllüzyon tüccarları ve kolera günleri / 2
Volkan Yaraşır
  Bültenlerden
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tuzla tersanelerinin “mazlum” patronları!

8 Eylül tarihli Referans gazetesinde yayınlanan bir haberde, Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Başkanı Murat Bayrak ile SEDEF Tersanesi patronu ve Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan’ın görüşlerine yer verildi. Kan emiciler yaptıkları konuşmalarda, sanki yıllardır tersane işçisinin kanını emenler, ağır çalışma koşullarına mahkum edenler onlar değilmiş gibi mağdur edilmiş rolü oynuyorlar. Tuzla’nın bu “mazlum” patronlarından Metin Kalkavan, artık eskisi gibi sipariş alamadıklarını (6 ayda 8 sipariş) söylüyor. Siparişlerin Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Ukrayna ve Hırvatistan gibi ülkelere kaymasından şikâyet ediyor.

Kalkavan şunları söylüyor: “Tuzla’daki ölümlerin de etkisi oldu ama ana neden yüksek faiz ve değerli YTL’nin ihracatçıya vermiş olduğu zarar. YTL çok değerli olunca sektör de fiyat tutturamamaya başladı. Siparişler Çin ve Güney Kore başta olmak üzere Uzakdoğu’ya kaydı.“

Kan emicilerinin örgütü GİSBİR’in Başkanı Murat Bayrak da meslektaşı Kalkavan ile aynı düşünceleri paylaşıyor ve artık sipariş alamadıklarını belirtiyor. Bugüne kadar tersanesine yaklaşık 35 milyon dolarlık yatırım yaptığını kaydeden Bayrak şunları söylüyor: “Talip çıkarsa satarsın, çıkmazsa da devlet paramızı verip ‘çık’ diyebilir. Tuzla’da 5-7 milyar dolarlık bir yatırım var. Tersaneciler gafil avlandı. Bu furyadan birçok arkadaşımız yine çırak çıktı. Siparişlerin gerisi gelecek diye herkes aldığını yatırdı, tersanelerini modernize etti ama böyle bir hüsran geldi.“

Murat Bayrak sitemkar bir şekilde devam ediyor: “Tuzla’da nefes alamıyoruz, peş peşe yaptırımlar geliyor. Birçok arkadaşımız da bu işleri bırakmayı düşünüyor. Ben bile tersanemin değerinin yüzde 40 eksiğini teklif etseler, havada verir, ‘eyvallah’ deyip giderim. Siparişler bıçak gibi kesildi.“

Yüzsüzlüğün bu kadarına pes demek gerekir! Düne kadar sektörün gelişmişliğini öve öve bitiremeyenler bugün iş yok diye ağlıyorlar. Bunun tam bir tiyatro olduğu ve bu gösteride patronların mazlum rolü oynadığı açık. 2012 yılına kadar yoğun sipariş aldıklarını, alan darlığı problemi yaşadıklarını, birçok tersanenin daha geniş alanlara kaydırılmasıyla bu sorunu çözeceklerini söyleyenler kendileri değilmiş gibi, tam bir arsızlıkla yalan söylüyorlar.

Kalkavanlar grubu Başkanı İhsan Kalkavan’ın şirketi Beşiktaş Denizcilik Grubu, 320 bin metrekarelik bir alanda, uçak gemisinin de havuzlanabileceği, yılda 100 geminin bakım ve onarımının gerçekleştirileceği bir tersane kurdu. Yumurtalık Serbest Bölge’de kurulan bu tersanenin faaliyete geçtiği biliniyor. Bu tersane sahip olduğu alanla dünyanın 2. büyük tersanesi durumunda. İşte bu tersanenin patronu işler kesat diyerek ağlayabiliyor.

Ülkede yaşanan ekonomik krizden tersanecilik sektörünün zerre kadar etkilenmediğini söyleyen patronlardan bir diğeri GİSBİR Başkanı Murat Bayrak, yeniden şekillenen gemi inşa sanayisinde geriye düşmüş olmanın sıkıntısıyla konuşuyor. Gemicilik sektöründe sermaye yeni katılımlarla büyüyor. Bu genişleme sadece Tuzla’yı değil tüm ülkeyi kapsıyor. Bayrak bu büyüyen sermaye içinde göreli bir gerileme yaşasa bile, sahibi olduğu Çeksan Tersanesi 35’i aşkın projeyi başarıyla tamamlanmasından dolayı geçtiğimiz yıl “Altın Çıpa Ödülü”ne layık görülmüştü.

Yıllardır işçinin sırtından saltanat kuran bu asalak patronların kamuoyu önünde kendilerini temize çıkarmak adına yapmayacakları hiçbir şey yok. Şimdi de mağdur rolüyle karşımızdalar.

Oysa asıl mağdurlar buradaki dizginsiz sömürü koşullarına maruz kalan biz işçileriz. Bu söylemlerin hiçbir önemi yok bizim gözümüzde. Kan üzerine kurdukları saltanatlarını demogoji yaparak, yalan söyleyerek ve kamuoyu bilincini bulandırarak sürdürmek istiyorlar. Bu sözlerin sarf edilmesinden iki gün önce, 6 Ağustos günü, TOBB Deniz Ticaret Odaları Konsey Toplantısı’nın ardından bir bildiri yayınlandı. Türk tersanelerinin küçük tonajlı tanker inşasında dünyada birinci, mega yat inşasında ise İtalya ve ABD’den sonra üçüncü sırada yer aldığı belirtilen bildiride, “Bu süreçte tersane sayısının artmasının yanı sıra tersanelerde iş kapasiteleri de iki katına çıkmıştır” deniliyor.

Bildirinin devamında şunlar söyleniyor: “Geçen yıl 3.05 milyon dwt’lik 239 adet gemi ve yat siparişi ile Türk gemi inşa sektörü dördüncü sıraya yükseldi. Tersaneler küçük tonajlı tanker inşasında dünyada birinci sırada yer alıyor. Gemi inşa sektörünün, önümüzdeki dönemde hızlı gelişimini sürdürmesi ve halen tersanelerde 50 bin, yan sanayide 100 bin olan istihdam hacmini iki katına çıkarması bekleniyor. Bu hızlı büyüme tersanelerde kalifiye eleman sıkıntısı yaşanmasına neden oldu. Başta iş güvenliği olmak üzere bazı sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunlar elbirliği ile giderilerek sektör, ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olma vasfını sürdürmeli. Bu noktada, tersanelerde yaşanan ve bir daha yaşanmamasını dilediğimiz üzücü olaylar ortak akıl ile çözülebilir.”

Burada, iş cinayetlerinin nedenleri üzerine yapılan çarpıtmayı bir kenara bırakırsak, sektörün hacminin ne denli devasa boyutlara ulaştığından bahsediliyor.

İki gün arayla değişik söylemlerin kullanılması nedensiz değil. Patronlar devlete ve kamuoyuna üzerimize gelmeyin mesajı vermeye çalışıyorlar. Devletin bu çetenin üzerine ne kadar gittiği ise bilinmektedir. 3-5 günlük formalite icabı kapatmalara bile katlanamıyorlar.

Tersanecilik sektörünün iş hacminin iki kat büyümesi de bu asalaklara yetmiyor. Yalnızca kar etmek değil, işçilerin canı-kanı üzerinden karlarını katlamak, sürekli büyümek istiyorlar. Böylesi bir kâr hırsıyla hareket eden patronlar ne kadar önlem alabilirler? Çalışma koşullarını ne kadar düzeltebilirler?

Açıktır ki, Tuzla cehenneminde ortaçağ köleliği koşullarına dur demek, ölümleri durdurabilecek önlemleri aldırmak ancak işçilerin örgütlü birleşik eylemiyle mümkündür. Bu ise sabırlı ve kararlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Tersane işçisinin eylem gücünü açığa çıkarabilecek koşulları yaratmak için bunun dışında bir yol yoktur.

Tersane İşçileri Birliği






------------------------


İşçi kanıyla büyüyorlar!


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Deniz Ticaret Odaları Konseyi geçtiğimiz günlerde “Denizcilik sektörünün sorunlarını” masaya yatırmak üzere toplandı. Toplantıya TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve TOBB yönetim kurulu üyeleri katıldılar. Toplantının ardından yayınlanan ortak bildiri, sermayedarların sektörün geleceği için aldığı önemli kararların yanısıra özellikle tersanelerde yaşanan iş cinayetlerinin temel nedenlerine işaret etmesi bakımından dikkate değerdi.

Denizcilik sektörünün kanla büyüyen yapısı nedeniyle yüzleri gülen sermayedarlar, birbiri ardına yaşanan iş cinayetlerini ise sektörün büyümesine (iş kapasitesi iki katına çıktı) paralel olarak ortaya çıkan kalifiye eleman ihtiyacına bağlıyorlar. İşçi kanıyla saltanat süren katiller takımı hemen her gün ölüme gönderdikleri tersane işçilerinin ölmesinin asıl sorumlusunun kendileri olduğunu böylelikle kabul ediyorlar.

Tersanelerde yaşanan işçi ölümlerinin ve yaygın örgütsüzlük tablosunun temel nedenlerinden biri olan taşeron usulü çalışma ise, sektör patronları tarafından daha fazla büyümenin tek yolu olarak gösteriliyor. Bildiride, işçi ölümlerine karşı patronlarla saf tutan hükümete de seslenilerek, “sistemin iş kanununa uygun olarak uygulanması” kılıfı altında taşeronlaştırmanın derinleştirilmesi çağrısında bulunuluyor.

Patronların sektördeki sorunlara ilişkin çözüm önerileri bunlarken, Tuzla tersaneler havzasında kölece çalışma koşullarına karşı mücadele veren tersane işçilerinin talepleri ise şöyle:

- İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın, ölümler durdurulsun!

- Ücretler ve sigorta ve sigorta primleri ana firma (tersane) tarafından ödensin!

- Taşeronlaştırma kaldırılsın, herkese kadro hakkı tanınsın!

- Yevmiyeci işçiliğe son! Herkese insanca yaşamaya yeten düzenli ücret!

- 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!

- Gurbetçi işçilere sağlıklı barınma evleri sağlansın!

- İş cinayetlerinin sorumluları yargılansın!