12 Eylül 2008 Sayı: SİKB 2008/37

  Kızıl Bayrak'tan
  Yiyici asalakların dalaşması neyi yansıtıyor
   Abdullah Gül’ün Erivan ziyareti…
12 Eylül düzenine son vermek için devrimci sınıf hareketini yükseltelim!
Grev ve direnişlere daha güçlü destek!

Belediye TİS’lerinin gösterdikleri

Yol-İş Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı...
  Metal grup TİS’leri tartışıldı
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Kamu emekçilerini hedef alan saldırılar gündemde…
Tabanda oluşturulacak örgütlenmelerle
mücadeleye hazırlanılmalıdır!
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin şube yöneticileriyle konuştuk…
  Bunlar engerekler ve çıyanlardır!
  Metal TİS’lerinde esneklik dayatması!
  Tuzla tersanelerinin “mazlum” patronları!
  Kapitalizm kadını neden öldürüyor?
  Kapitalizm doğayı yok etmeye devam ediyor…
  Suikast kurbanı Benazir Butto’nun dul eşi cumhurbaşkanı…
  Özel savaş aygıtı kendisini
tahkim ediyor!
M. Can Yüce
  Sol liberalizm: İllüzyon tüccarları ve kolera günleri / 2
Volkan Yaraşır
  Bültenlerden
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yol-İş Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı..

Hırsızlar seçimi kaybetti, yeni hırsızlar iş başında!


Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikası, yolsuzluk iddialarını içeren Denetleme Kurulu raporu nedeniyle olağanüstü genel kurul kararı aldı. Denetleme Kurulu raporunda, “Yol-İş Başkanı Fikret Barın ile 7 yönetim kurulu üyesinin, yılın 365 günü ‘iş gezisi’ndeymiş gibi harcırah aldığı” iddiasına da yer verildi. Bunun üzerine yönetim kurulu 8 Eylül’de olağanüstü genel kurul yapılması kararını almak zorunda kaldı.

Genel kurula, Yol-İş Başkanlar Kurulu kararı gereği 292 delege ve 14 sendika uzmanı dışında kimse alınmadı. Sendika ihanet şebekelerinin denetiminin en yoğun olduğu sendikalardan biri olan Türkiye Yol, Yapı, İnşaat İşçileri Sendikası (Yol-İş) Olağanüstü Genel Kurulu’nda yapılan seçimler sonucunda, Genel Başkanlığa Ramazan Ağar getirildi. Genel Başkan Yardımcılığına Hüseyin Balaban ve İsmet Tan seçildi. Tevfik Özçelik Genel Sekreter, Şinasi Tuysuz Genel Mali Sekreter, Fahri Yıldırım Genel Teşkilatlandırma Sekreteri, Aslan Görgöz Genel Eğitim Sekreteri oldu. Fikret Barın’ın başkanlığındaki liste seçimi kaybetti.

Fikret Barın ve ekibi hırsızlıkta sınır tanımamışlar!

Denetim Kurulu’nun 17 Temmuz 2008 tarihli raporunda, Yol-İş Genel Başkanı Fikret Barın ve yönetim kurulu üyelerinin, sendika olanaklarını bireysel çıkarları doğrultusunda kullandıklarına dair belge ve bilgilere ayrıntılı olarak yer verildi. Sendika ağaları arasındaki it dalaşı, sendika bürokrasisinin çürüyen yüzüne ışık tuttu. Ayda net 9 bin YTL maaş alan Fikret Barın ile ayda net 8 bin YTL maaş alan yedi yönetim kurulu üyesinin, yılın 365 günü Ankara dışında görevdeymişler gibi “tam harcırah” aldıkları belirlendi. Ayrıca sendika ağaları, dört aylık ücretleri tutarında ikramiye, izin parası ile yüksek miktarlarda “temsil ödeneği” de almışlar. Fikret Barın ağasına bunlar da yetmemiş, yıllık ücretli izin süresinin ücreti de ödenmiş.

Denetim Kurulu raporunda, Sendikalar Yasası’nın yasaklamasına karşın, bazı genel merkez yöneticilerinin yüksek miktarlarda avans aldığı da vurgulanıyor. Fikret Barın başkanlığındaki ağalar topluluğunun 250 bin YTL’lik avans aldığı, sendikadan süresiz olarak alınan avanslar için faiz işletilmediği de raporda yer alıyor. Yöneticilerin kredi kartı, kişisel telefon faturaları, kooperatif evlerine yaptırdıkları banyo dolabı, vestiyer gibi özel harcamaların faturalarını da avans adıyla sendika kasasından ödemişler. 6 Nisan 2007’de bir firmadan alınan 19 bin şapkanın tanesine 2.87 YTL ödendiği, oysa aynı şapkaların piyasada 0.9 YTL’den satıldığı belirlenmiş. Raporda, 64 bin 345 YTL olarak görünen ödemenin de yaklaşık üçte ikisi olan 44 bin 167 YTL’si “fazla ödeme” olarak saptanmış. 2007’de bir firmaya, dört fatura karşılığında KDV dahil 88 bin 736 YTL ödendiği halde sendikaya hiçbir mal girişi olamadığı saptanmış. Sendika ile hiç ilgisi olmayan kişilerin yapı kooperatifi taksitleri ödendiği, Yönetim Kurulu’nca 6 milyon 300 bin dolara İstanbul Zeytinburnu’nda alınan arsanın gerçek bedelinin 4 milyon 750 bin dolar olduğu belirlenmiş.

Sendikalar Kanunu’na aykırı olarak, bazı bakan ve valilerin isteği yerine getirilerek, işçi üye aidatlarından sağlanan gelirlerin önemli bir kısmı, bazı valilerin odalarının tefrişine ve üyelerle hiç ilgisi olmayan spor salonlarının yapımına harcanmış. Yol-İş Sendikası’nın bir şubesinde sahte üye yapılarak üye sayısının artırıldığı ve böylelikle şube mali sekreterinin profesyonel sendikacı yapıldığı, bu operasyon nedeniyle sendikanın uğratıldığı zararın yaklaşık 500 bin YTL olduğu da belirlenmiş.

Yol-İş yönetimine seçilen yeni hırsızlar iş başındalar!

Bugün için Yol-İş’te genel merkez yöneticilerinin isimleri değişmiştir. Fikret Barı ve ekibi yolsuzluk çarkından artık nemalanamayacak. Bundan sonra Yol-İş Genel Başkanlığına seçilen Ramazan Ağar ve ekibi, yolsuzluk çarkından nemalanacak yeni isimler olarak yola devam edecek. Tabandan gelen bir dalga söz konusu olmadığı sürece, hırsızlık sistemi işlemeye devam edecek.

Yol-İş’te kıyamet neden koptu? Kirli çamaşırlar neden ortalığa saçıldı?

Yol-İş bürokratları arasındaki kapışmanın temel nedeni yolsuzluktan elde edilen rantın nasıl paylaşılacağı noktasında düğümlenmektedir. Zira sendikalar holdingleştikçe, mal varlıkları trilyonları buldukça ağalar arasında “paylaşım savaşı” kızışır. Her yönetime gelen, bütün gücüyle sendika olanaklarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışır. Fikret Barın başkanlığındaki Yol-İş Sendikası’nın genel merkezine çöreklenmiş sendika ağalarının yaptığı da budur. İşçiler her gün bu tür ahlaksızlıkların, yolsuzlukların yüzlercesini yaşıyorlar. Sadece Yol-İş’in başındaki ihanet şebekesi değil, sendika bürokratları tepeden tırnağa yolsuzluk çamuruna batmışlardır.

Sendika bürokratlarının özel olanaklara sahip olmasını sağlayan, rüşvet ve yolsuzluk sistemini yaratan sermaye iktidarıdır. Çok büyük miktarlarda yapılan bu tür yolsuzluk örnekleri, sendika bürokratlarının hırsızlıkta sınır tanımadıklarının açık göstergesidir.

Hırsızlığın kaynağı düzen sendikacılığıdır!

Rüşveti ve yolsuzluğu, işçi sınıfına yabancılaşıp düşmanlaşmayı, sendikal bağımlılık ilişkilerini yaratan düzen sendikacılığıdır. İşçi sınıfı sendikalar üzerinde denetimini kuramadığı koşullarda rüşvet ve yolsuzluklar devam edecektir. Sendika paralarını paylaşmada birbirine düşenler, hiç kuşku duyulmasın ki işçi sınıfına ihanet ve sınıf düşmanlığı söz konusu olduğunda tam bir anlayış ve eylem birliği içinde hareket edeceklerdir.

Sermaye düzeninin hizmetkarı olan sendika bürokratlarının önemli bir kısmı, hizmetlerinin karşılığını almış, burjuvazinin bir parçası haline gelmişlerdir. Hırsızlık ve yolsuzluk çarkından elde ettikleri gelirlerle her biri sermayedar olmuştur. Sendika bürokratları, üye aidatlarının aktığı sendika kasalarını boşaltmak noktasında tam bir anlayış birliği içindeler. Onlar için sendikalar rant ve zenginlik, hırsızlık ve rüşvet kaynağıdır. Sınıf bilinçli işçiler sendika yönetimlerini ele geçirmedikleri sürece de bu çark işlemeye devam edecektir.      

Hırsızlığın panzehiri devrimci sınıf sendikacılığıdır!

Sendikalarda devrimci sınıf siyasetinin egemen kılınmasının önündeki en büyük engel sendika bürokrasisidir. Bu bürokrasi burjuvazinin sendikalardaki ajanı ve işçi sınıfı davasının düşmanıdır. Hırsızlığı sanat haline getirmiş sendika ihanet şebekelerinin tümü işçi kökenlidir. Yönetime seçilip profesyonel çalışan işçinin yaşamı tamamen değişmektedir. Aldığı maaş, işçi iken aldığı maaşı 3-4 kez katlamaktadır. Bu durum, sosyal çevrenin değişmesini, dolayısıyla işçi sınıfından uzaklaşmayı beraberinde getirmektedir. İşçilerin maaşlarından kesilen aidatların harcanma inisiyatifi onların elindedir. Onlar, işçilerle değil patronlarla içli dışlı olmayı, işçilerin çıkarlarını değil patronların çıkarlarını korumayı, koltukta oturdukları sürece yükünü tutmayı hedeflerler. Sendika ağalarının temel kaygısı ekonomik ve sosyal ayrıcalıklarını kaybetmektir.

Her konuda denetime açık sendikal bir yapılanma, işçilerin sendikal faaliyete ve sendikal politikalara aktif olarak katılabileceği, tartışabileceği, yönlendirebileceği ve denetleyebileceği geniş bir sendikal demokrasiyi gerektirir. Aynı zamanda böylesi bir katılımı olanaklı kılan organların kurulmasını… Ancak böyle bir kolektif yönetim anlayışıyla pasif üye-aktif yönetici anlayışı kırılabilir. Her işçi aynı zamanda üye-yönetici olabilir. Sendikal yönetiminin parçası olan işçi için, paraların nerelere harcanacağına ve miktarlarına karar verme süreçlerine özgürce katılabilmek çok daha kolay, dahası zorunludur.

Sendika bürokrasisinin tepeden tırnağa çürümüşlüğünün ifadesi olan Yol-İş’teki hırsızlık olayı tüm belgeleriyle ortalığa saçılmıştır. Sınıf devrimcileri, Yol-İş’te yaşanan iç hesaplaşmanın kapsam ve niteliğini işçi sınıfına anlatmak için özel bir çaba göstermelidir. Bununla da yetinmemeli, her biri hırsızlık ve yolsuzluğun faili olan sendika ağalarının gerçek yüzünü işçilere göstermek çerçevesinde kesintisiz bir teşhir faaliyeti yürütmelidir.