4 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/27

  Kızıl Bayrak'tan
  Rejim krizi derinleşiyor!
   Kürt halkına saldırılar hız kesmiyor
AKP’yi kapatma davasında son gelişmeler...
Mamak’ta güçlü bir 2 Temmuz
süreci örgütlendi…

Kürdistanlı tarım işçilerinin Ordu ve Trabzon’a girişi yasaklandı

KESK Genel Kurulu cansız, coşkusuz ve katılımsız gerçekleşti…
  KESK Genel Kurulu’ndan yansıyanlar ve görevler...
  Kayseri İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleşti…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  F tiplerinde keyfi
baskılar sürüyor!
  Arjantin’de “öteki final!”
  Emperyalizmin Ortadoğu hesapları ve Türkiye’nin rolü!
  Avrupa futbol şampiyonası ve BİR-KAR’ın kampanyası
  Uluslararası işçi hareketinin yeniden yapılanması:
Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? - 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

KESK Genel Kurulu cansız, coşkusuz ve katılımsız gerçekleşti…

Kurula koltuk kavgası damgasını vurdu!

KESK 3. Olağan Genel Kurulu 27-29 Haziran tarihleri arasında MEB Şura Salonu’nda yapıldı. Hemen hemen tüm delegelerin de vurguladığı gibi kurul katılımı az ve cansız bir atmosferde gerçekleşti. Sahneye sol tarafında “Kurtuluş yok tek başına!” şiarının yazılı olduğu sağ tarafta ise “KESK 3. Olağan Genel Kurulu, ‘Güçlü örgüt kitlesel mücadele!” şiarının yazılı olduğu pankart asılmıştı. Pankart şiarı kongrede ortaya çıkan havanın aksi bir durumu yansıtır nitelikteydi. Salona değişik talep ve şiarların ifade edildiği 10 ayrı pankart asıldı.

Genel Kurul’un ilk günü konukların ve KESK Genel Sekreteri Abdurrahman Daşdemir’in çalışma raporu üzerine yaptığı konuşmalarla geçti. Kurul saat 10:30’da KESK’in mücadele tarihini anlatan sinevizyon gösterimi ile başladı. Delegelerin yerlerine yerleşmesi sürerken hiçbir ön konuşma yapılmadan başlatılan sinevizyonun ilk dakikaları salondaki kargaşa nedeniyle dikkat çekmedi. Sinevizyonun ardından salondan “İnadına sendika, inadına KESK!” sloganı atıldı.

Daha sonra kürsüye Abdurrahman Daşdemir çıktı. KESK’in 18 yıllık mücadele tarihi üzerine bir konuşma yaptı.

Daşdemir, programsız kongre yaşandığını, bu süreçte bu sorunları aşacaklarını, içlerindeki kirliliklere karşı mücadelenin önemli olduğunu ve kişisel iktidar hırsına vuran bir konuşma yaptı. Böylece daha ilk günden 3 gün boyunca devam edecek olan grupsal ve gruplar arası iç çatışmaların sinyalini vermiş oldu.

Mücadelede yitirilenler anısına yapılan saygı duruşunun ardından Tahsin Doğan Başkanlığı’nda divan seçildi. Divan kurula başarılar diledikten sonra gündemi okudu.

Kurul’un açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, küresel kapitalizmin Türkiye ve dünyadaki saldırılarına değindi. Egemenler arası kamplaşmaya sıkışan siyasetin kendisini ancak ikilemlerle ifade ettiğini dile getirdi. AKP’ye karşı, “laiklik mi şeriat mı” ikilemine sıkışan cephenin en önemli protestosunun cumhuriyet mitingleri olduğunu söyledi. AKP’ye karşı muhalefetin ancak gerçek muhalefet mevzilerinden yürütülebileceğini vurguladı.

Kimi demokrat çevrelerin AKP’yi destekler pozisyonda olmasını eleştiren Tombul, böyle bir ortamda akıl tutulması ve karmaşa yaşandığını dile getirdi. Hatta kimilerinin bunu o kadar ileriye götürdüğünü, AKP eliyle Türkiye’nin “demokratik devrim” sürecini tamamladığını dahi söyleyebildiğini ifade etti. KESK’in, mücadelesini Türkiye’deki emek ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak olarak gördüğünü dile getirdi.

Daha sonra uluslararası düzeyde kurula katılan delegasyona söz verildi. Bu bölümde İtalya’dan, Portekiz’den, Yunanistan’dan, İsveç’ten, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden, Güney Kıbrıs’tan, Filistin’den, Suriye’den delegeler konuşma yaptı. Türkiye’den ise birçok meslek örgütü, işçi sendikası, vakıf, dernek kurula katıldı ve mesaj gönderdi. DSP, CHP, SHP gibi düzen partilerinin katılımı da dikkat çekti.

Kurulun ilk gününde, başta KESK olmak üzere sendika konfederasyonlarının 1 Mayıs’ta sergilediği ihanetçi tutumu eleştirmek, delegelere bu anlayışla hesaplaşmaları için çağrı yapmak amacıyla söz almak isteyen Devrimci 1 Mayıs Platformu’na söz hakkı verilmedi.

KESK yönetimi söz verme işini divana, divan ise yönetime attı. Devrimci 1 Mayıs Platformu’na söz vermemenin gerekçesi olarak ise “Siz tüzel kişilik değilsiniz” oldu. Akşam saatlerine kadar süren tartışmaların, divana ve KESK MYK’sına yapılan basıncın ardından Platforma ancak akşam saatlerinde zorla söz verildi.

Platform adına yapılan konuşmada KESK’in SSGSS sürecindeki tutumu eleştirildi. Genel Kurul’un cansız geçtiği, oysa kurulların geçmiş süreçle hesaplaşmanın bir zemini olarak kullanılması gerektiği ifade edildi. KESK’in 1 Mayıs’ta devletin önceden terör uygulayacağı belliyken üyelerini örgütsüz bıraktığı, 1 Mayıs’ı örgütlemediği, Taksim iradesini zorlamadığı yönlü eleştiri yapıldı. Eli Kürt halkının ve devrimcilerin kanına bulaşmış DSP’ye dahi söz verilirken içinde 10 devrimci, ilerici, sosyalist yapının bulunduğu Devrimci 1 Mayıs Plaftormu’na söz verilmediği, delegelerin bu anlayışla hesaplaşması gerektiği çağrısı yapıldı. Kurulun 2009 1 Mayısı için Taksim kararı alması gerektiği dile getirildi.

İkinci gün, çalışma raporu hakkında görüşlerini dile getirmesi için delegelere söz verildi. Verilen önerge üzerine adını yazdıran 100 delegeden yaklaşık 60 delege konuşma yaptı.

Delege konuşmaları grupların KESK’e ve kurula yönelik hesapları ve hesaplaşmaları çerçevesinde benzer içerikte gerçekleşti.

Alaattin Dinçer (Ufuk Uras) kanadını temsil eden delegeler konuşmalarında ağırlıklı olarak KESK’in 12. sendika gibi davrandığını, konfederasyon gibi davranmadığını dile getirdiler. KESK’teki bürokratik yapıyı eleştirdiler. 4688 sayılı yasaya sığmayız diyen KESK’in bu yasaya sığdığını söylediler. SSGSS sürecinde KESK’i mücadeleyi örgütlememekle eleştirdiler. Uzlaşma görüntüsünde KESK’in (İsmail Tombul’un) fotoğrafının ne işi olduğunu sordular vb.

DSD (İsmail Hakkı Tombul kanadı) delegeleri ise yaptıkları konuşmalarda ağırlıklı olarak Yurtsever emekçilere seslendiler. Grup içindeki çatlağa oynayarak tarihsel bir hata yaptıklarını, bunun kendilerine de faydası olmayacağını ifade ettiler. Asıl sorunun çatı partisi tartışmalarından çıktığını vurguladılar. Kendilerinin de çatı partisine karşı olmadıklarını ama esnek ve liberal bir çatı partisi formülasyonunun “omurgadan ve ilkelerden” yoksun olduğunu söylediler. Kendilerine “ulusalcı” diye eleştiri yapanların buna hakkı olmadığını, Kürt sorununda demokratik çözümü ve bir arada yaşamı savunduklarını ifade ettiler. Eğitim-Sen’i (A. Dinçer’i) 3 Kasım mitinginin altını oymakla suçladılar. Kendilerine sendika bürokratları diyenlerin bürokratik yapının başında ve temsilcisi olduklarını söylediler. TİG’den çekildiklerini, alanlarda mücadele edeceklerini söylediklerini ancak Dinçer tarafının buna yanaşmadığını, süreci sahiplenmediklerini ifade ettiler.

Emek Hareketi adına söz alanlar ise daha çok “birlik” vurgusu yaparak bugüne kadar kendilerinin hiçbir grubun iç sorunlarına oynamadıklarını, hep “birlikçi” olduklarını ifade ettiler. Sanki bugüne kadar o koltukları işgal etmemişler bu tabloda kendilerinin hiçbir payı ve sorumluluğu yokmuş gibi siyasetlerin birliğini emekçilerin birliğinin önüne geçirdiler. “Kutsal ittifak”ın bozulmuş olması sonucunda yönetim dışında kaldıkları için “birlik” vurgusunu öne çıkardılar.

Devrimci Kamu Çalışanları adına konuşan delegeler ise sınıfın değişen yapısı ve yeni örgütlenme modeline vurgu yaptılar. “Toplumsal muhalefet sendikacılığı”nın teorisini yapan DKÇ delegeleri ise bir program etrafında bir araya geldiklerini, yönetimde temsil edilmediklerini, bunun olmazsa olmaz olmadığını, programın ilkeleri doğrultusunda işyerlerinde, alanlarda mücadele edeceklerini söylediler.

Devrimci Memur Hareketi’nden delegeler ise ağırlıklı olarak eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yetersiz olduğunu, bağımsızlık vurgusunun mutlaka olması gerektiğini ifade ettiler. Meryem Özsöğüt’e KESK’in yeterince sahip çıkmamasını eleştirdiler. Ne ABD ne AB şiarını gerekçelendiren konuşmalar yaptılar. KESK MYK’da yer alan Hasan Hayır’ın Sosyal Güvenlik Kurulu’nda yer aldığını, orayı kişisel çıkarları için bırakmadığını söylediler. KESK’in bu kurulda ne işi olduğunu sordular. 1 Mayıs, SSGSS sürecinde KESK’in tutumunu eleştirdiler.

Yurtsever emekçiler ise daha çok Kürt sorununun demokratik çözümü üzerine konuştular. Bazı delegelerin Kürtçe konuşma yapması ise DSD grubunda rahatsızlığa neden oldu. Salondan yer yer müdahaleler edildi.

Grupların dışında bağımsız olarak söz alan fazla delege hemen hiç yoktu. SES delegesi Mahmut Konuk ise yaptığı konuşmada Kürdistan’daki Türk sömürgeciliği hedef alınmadan demokratik çözümün düzen sınırlarında kalacağını ifade etti. DSD, EMEP, Yurtsever delegelerinin geçmişte tabanın iradesini yok sayan, KESK’in bürokratlaşmasına zemin hazırlayan kararlara imza attıklarını hatırlattı. Böylece kurulun en anlamlı konuşmasını Konuk yapmış oldu.

Alaattin Dinçer’in konuşması ise DSD’liler tarafından protesto edildi. Bu sırada salonda karışıklık yaşandı. Dinçer konuşmasını tamamlayamadan kürsüden inmek zorunda kaldı.

DSD’liler tüm kurul boyunca “Hizip değil çalışanlar yönetsin!”, “KESK’te sorun koltuk hırsı!”, “Söz, karar, yetki çalışanlara!” sloganları atarak ve kürsüden söz alarak ÖDP içindeki hesaplaşmalarını kurula taşıdılar.

Delegelerin konuşmalarının ardından MYK üyeleri teker teker söz alarak grupları adına eleştirilere yanıt verdiler. Yanıtlar ise bugüne kadar kamu emekçilerinin mücadelesini nasıl heba ettiklerinin en somut kanıtı oldu. Bugüne kadar 4688’den SSGSS’ye, TİG’lerden anadilde eğitim hakkının tüzükten çıkarılmasına, sendikal bürokrasiyi güçlendiren tüzük değişikliklerinden işleyişlere, uzlaşmacı mücadele çizgisine kadar her şeyin altına ortak imza atarak kamu emekçilerinin mücadelesinin geriye düşmesinden, KESK’in dibe vurmasından doğrudan sorumlu olan anlayışlar bugün koltuk kavgası uğruna sözde hesap sormaya çalıştılar.

Kirli çamaşırların ortalığa saçıldığı, koltuk kavgasının, grup içi ve gruplar arası çıkar çatışmasının damgasını vurduğu kurulda bir kez daha kaybeden kamu emekçilerinin mücadelesi oldu.

EMEP, DSD ve çatlayan Sendikal Birlik gericiliği yönetime yeniden aday olmayacaklarını açıkladılar. DSD ise bugüne kadar yapması gerekeni yani işyerlerinden mücadelenin örgütlenmesi gerçeğini diğer tarafa bir tehdit olarak kullandı. “Bundan sonra işyerlerindeyiz” diyerek bir sonraki genel kurulda hesaplaşmaya devam edeceklerini ilan etmiş oldular.

KESK Genel Başkanlığı’na oynayan Alaattin Dinçer ise tartışmaların ardından geri çekildi ve salonu terk etti. Yönetime tek listenin aday olduğu kurulda yönetime ÖDP kanadından Adnan Gölpınar ve Sami Evren, Demokratik Emek Hareketi’nden Emirali Şimşek ve Songül Morsümbül, Devrimci Kamu Çalışanları grubundan Hüseyin Gölpınar, Vicdan Baykara’nın temsil ettiği Sendikal Birlik’in çatlayan kanadından İsmail Polat, Devrimci Memur Hareketi’nden Akman Şimşek seçildiler.

Sosyalist Kamu Emekçileri kurulda, “Genel Kurulu devrimci mücadele programı ihtiyacının tartışıldığı kürsüye çevirelim!” başlıklı bültenle kamu emekçilerini devrimci mücadele programına çağıran broşür dağıttılar.

Kızıl Bayrak / Ankara

 

Mehmet Bal’dan açıklama...

8 Haziran’da İstanbul’da gözaltına alınarak tutuklanan vicdani retçi Mehmet Bal, Adana Askeri Cezaevi’nden tahliyesinin ardından 26 Haziran günü İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Bal’ın avukatı Suna Coşkun, İHD Avukatı Fazıl Ahmet Tamer ve İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin de katıldığı basın toplantısında konuşan Mehmet Bal gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü Hasdal Askeri Cezaevi’nde maruz kaldığı işkence uygulamaları hakkında bilgi verdi.

Başından geçen olayları anlatan Bal, 2002-2003 yılında hakkında ‘emre itaatsizlik ve firar’ davalarından dolayı Adana Askeri Mahkemesi’nin hakkında yakalama emri çıkarttığını, bunun sonucunda ise 8 Haziran günü gözaltına alındığını, Beşiktaş İnzibat Birliği’ne teslim edildiğini, burada elbiselerinin zorla çıkartılarak insanlık dışı muamelelere ve birçok defa işkenceye maruz kaldığını belirterek, 9 Haziran’da Hasdal Askeri Mahkemesi’ne çıkartıldığını ve tutuklanarak Hasdal Askeri Cezaevi’ne kapatıldığını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

E-Kart işçileriyle dayanışma sürüyor...

Sermayenin her geçen gün artan saldırıları karşısında sınıf hareketinde yaşanan örgütlenme ve mücadele eğilimi son dönemde sanayi havzalarında farklı iş kollarında kendini gösteriyor.

Yoğun hak gasplarının, örgütsüzlüğün, kölece çalışma koşullarının kural haline geldiği bölgelerde işçiler grev ve direnişlerle mücadele isteklerini koruyorlar.

16 Haziran’da sendika hakkı için başlayan grev sürüyor. Grevle dayanışma ise büyüyor.

Gebze Sendikalar Birliği bileşeni sendikalar (Eğitim-Sen, Çelik-İş, Birleşik Metal-İş, Genel-İş, Emekli-Sen, Lastik-İş, Belediye-İş) Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde grevlerini sürdüren Basın-İş Sendikası üyesi E-Kart işçilerine 25 Haziran günü destek ziyaretinde bulundular.
Ziyarette GSB adına konuşan Çelik-İş Sendikası Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç grevle dayanışmak için ellerinden geleni yapacaklarına söz verdi.

E-Kart işçilerini 28 Haziran günü Yurtsever Cephe üyeleri ziyaret ettiler. Saat 16.00’da Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrika önüne sloganlarla gelen Yurtsever Cepheliler işçilerle sohbet ettiler.
Basın-İş Örgütlenme Uzmanı Naci Nergiz ziyarette yaptığı konuşmada sürecin zor geçeceğini bildiklerini ama direnişlerinin mutlaka kazanımla sonuçlanacağını söyledi. Fabrikada 120 kadar personelin çalıştığını ama bunların sadece 25’inin işçi olduğunu söyleyen Nergiz örgütlenme faaliyetlerinin de bir yandan sürdüğünü belirtti.

E-Kart işçilerine en çok da Basın-İş Sendikası’nda örgütlü ROTOPAK işçileri destek oluyorlar. Kendileri de benzer zorluklarla sendikal örgütlenme mücadelesi yürüterek TİS masasına oturan ROTOPAK işçileri mücadelede kararlı olmanın ve dayanışmanın ne demek olduğunu biliyorlar.?Yine metal sektöründe Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze Şube’de örgütlü olan Dostel Makine işçileri E-Kart işçilerine sınıf dayanışmasını eksik etmiyorlar.

İşçileri Deri-İş, Tez Koop-İş, TÜMTİS’te örgütlü işçilere sendika yönetimleri ziyaret ediyorlar.

Türk Telekom işçisi Haber-İş üyeleri de işçileri yalnız bırakmıyorlar. Haber-İş Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası yönetici ve işyeri temsilcileri  grevle dayanışma mesajlarını ilettiler.

Eczacıbaşı gibi dev bir tekelin sendikal örgütlenme hakkına dönük baskıcı tutumuna karşı fabrika önünde gece gündüz bekleyen işçilerin kamuoyuna yaptıkları çağrı dayanışma ihtiyacını özetliyor:
“Gece gündüz grev yerindeyiz! Kapımız herkese açık!”

Kızıl Bayrak / İstanbul