27 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/26

  Kızıl Bayrak'tan
  Derinleşen kriz, düzenin yeni manevra arayışları...
   Emekçi halklara karşı düşmanlıkta aynı saftalar!
Başbuğ-Erdoğan görüşmesi ve
çatışan tarafların ortak gündemleri
“Darbeye karşı 70 milyon adım” parodisinin hatırlattıkları...
İşçi ve emekçi eylemlerinden…
Tuzla tersanelerde hak gaspları sürüyor, mücadele de...
  16 Haziran eylemi ve dükkancı zihniyetin küçük hesaplara dayalı sorumsuzluğu üzerine…
Gerçek bir grev için ileri!
  OSB-İMES İşçileri Derneği 3. Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi…
  Sincan İşçilerin Birliği Kurultayı’nın ardından...
  Sosyalist Kamu Emekçileri’nden KESK Genel Kurulu öncesi panel…
  Gençlik örgütlenmesi sorunu, Genç-Sen ve tutumumuz üzerine...
  Dünyadan...
  Düzenin gözbağlarına kanmayalım...
  “Çatı Partisi”…
M. Can Yüce
  Bir-Kar’ın kampanya
çalışmalarından…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Derinleşen kriz, düzenin yeni manevra arayışları...

Sermaye düzeninin çok yönlü bir kriz içerisinde olduğu biliniyor. Ekonomide ve siyasal alanda eş zamanlı büyüyen kriz, düzeni nefes alamaz hale getirdi. TÜSİAD Başkanı durumu, “Bırakın orta ve uzun vadeyi, bir yıl sonra bile ne olacağını bilmiyoruz” diyerek özlü biçimde ifade etmektedir. AKP ile ordunun başını çektiği burjuva klikler arasındaki mücadele her geçen gün sertleşmektedir.

Tekelci burjuvazi adına ülkeyi yönetmekle mükellef kurumlar arasındaki çatışmanın siyasal sistemi felçedecek boyutlara varması bir takım arayışları da gündeme getirmektedir. TÜSİAD’ın geçtiğimiz günlerde “tartışmaları asıl zeminine getirmek” amacıyla yaptığı müdahalesi bu kapsamdadır. Kemal Derviş ile sendika konfederasyonlarının başkanlarını biraraya getirerek yapılmak istenen bu müdahale TÜSİAD’ın niyetlerine ışık tutmuş oldu. İki düzen kurumu arasındaki keskinleşen mücadelede durumun kontrol edilemez hale gelmesi TÜSİAD’ı bizzat dümenin başına geçmeye zorlamaktadır.

TÜSİAD’ın yaptığı/yapmaya çalıştığı, düzeni krizden çıkarma girişiminden başka bir şey değildir. Tekelci burjuvaziye krizini yönetme şansını, düzenin çok yönlü ablukasıyla denetim altında tutmaya çalıştığı işçi sınıfının dağınıklığı vermektedir. Ancak krizin yapısal olması, dahası gelinen noktada burjuvazinin elindeki siyasal seçeneklerin tükenmesi ve en önemli siyasal mekanizmalarının bir iç mücadele sonucunda felç olması, onu iyice sıkıştırdı.

“Toplumsal mutabakat” temelinde “yeni bir toplumsal sözleşme” arayışı işte bu durumdan çıkış arayışının ürünü olarak gündeme getirildi. Amaç, felç halindeki düzen siyasetini düze çıkarmak, kendisini her geçen gün daha şiddetli biçimde hissettiren ekonomik ve mali kriz dalgalarını aşabilmektir. Burjuvazinin çeşitli katmanları ile birlikte sendika bürokratlarını arkasında toplayarak bir “toplumsal mutabakat” görüntüsü yaratmak ve buna dayanarak “aynı gemideyiz” masallarıyla düzeni krizden kurtarmak- tekelci burjuvazinin elindeki plan budur. Krizin çok yönlü faturası bir kez daha işçi-emekçilere ödettirilmek istenmektedir. Bu kadarı açık olduğu ölçüde, tekelci burjuvazi ve onun politik merkezleri bu gerçeği belirsizleştirmek, siyasal olanı ekonomik olandan ve her ikisini de sınıf temelinden koparmak doğrultusunda hareket etmektedirler.

Unutulmasın ki, kurulu burjuva cumhuriyet “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış kütle” parolasıyla yola çıkmıştı. Sınıfların ve ulusların varlığının yok sayıldığı düzenin “toplumsal sözleşme”si sınıfsal uçurumların büyüdüğü ve Kürt halkının ulusal varlığı inkar ve imha ile ortadan kaldırılamadığı koşullarda çıplak bir zor dışında ayakta kalamazdı. Burjuva cumhuriyeti daha kuruluşundan itibaren burjuva demokrasisinin göstermelik kurumlarından dahi uzak durdu. Fakat, sadece zorbalıkla işlerin götürülemeyeceği anlaşıldığı ölçüde kontrollü ve askeri darbelerin eksik olmadığı bir düzende burjuva demokrasisinin göstermelik kurumları devreye sokuldu. Ancak, emperyalist-kapitalist sistemin zayıf bir halkası olan, sürekli bir ekonomik ve mali kriz içerisinde bulunan ve sınıf çatışmalarının güçlü olduğu, yanı sıra modern temellerde kendisini üreten bir ulusal hareketin varlığı koşullarında ne biçimsel burjuva demokrasisi, ne de askeri zorbalık bu düzeni bir arada tutmaya yetebildi. Burjuva cumhuriyeti, gelinen yerde artık ne yama tutabiliyor ne de toplumun ezilen ve sömürülen yığınlarını oyalayacak bir vaatte bulunabiliyor. Son 30-40 yılı boyunca işçi-emekçilere ve Kürt halkına açlıktan, sefaletten, yıkımlardan ve faşist zorbalıktan başka bir şey vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir.

İşte bu koşullarda, bu çürümüş burjuva cumhuriyetini ayağa kaldırmak uğruna tekelci burjuvazi tarafından öne sürülen yeni bir “toplumsal sözleşme”, özellikle sınıf uçurumlarının vardığı bugünkü boyutlar dikkate alındığında, özünde “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış kütle” anlayışının güne uyarlanmasından başka bir anlama gelmemektedir. “Sivil toplum” kavramı, da gerçekte “sınıfsız, imtiyazsız kütle” lafzının yerine kullanılmaktadır. Bu ad altında tüm sınıflar tek bir potada eritilerek burjuva cumhuriyetine dolgu yapılmaya çalışılmaktadır. Elbette toplumsal mutabakat arayışının bir cila olmaktan öte anlamları da vardır. Tekelci burjuvazi, çeşitli burjuva klikler arasında düzenin düze çıkarılması konusunda mutabakat sağlamaya çalışmakta, bu mutakabat sağlandığı ölçüde ise buna “toplumsal” yaftası yapıştırarak işçi-emekçilere yuturmayı hesap etmektedir.

Fakat, tekelci burjuvazi çabasında yalnız değildir. Onun liberal soldan destekçileri de boy göstermeye başlamışlardır. Bunlar da, kendi cephelerinden “çatı partisi”, “sol koalisyon” gibi argümanlarla seçim gündemi üzerinden tekelci burjuvazinin mevcut arayışlarına yanıtlar üretmektedirler. Dikkat çekici biçimde, liberal solun da “proje”lerinin sınıf temeli belirsizdir. Sol argümanlarla bezeli olsa da, sınıf temelinden yoksun olduğu ölçüde sivil toplumcudur. Her yanından dökülen burjuva parlamentosunu, sorunların çözüm platformu olarak gösteren tutumuyla parlamenteristtir. Tekelci burjuvazinin sivil toplumcu cereyanlar yaratarak düze çıkarmaya çalıştığı düzeni ayağa kaldırmada bir dolgu malzemesidir. Taktığı sol yaftası nedeniyle de işçi sınıfı ve emekçi hareketinin önüne kurulmuş gerçek bir tuzaktan başka bir şey değildir.

***

Tekelci burjuvazi ile liberal solun ortak söylemi haline gelen yeni anayasa-yeni toplumsal sözleşme propagandası ile yaratılmak istenen sivil toplumcu cereyanın toplum düzeyinde ne denli başarı kazanacağı, esas olarak sınıf hareketinin gelişme seyrine bağlı olacaktır. Belirtmek gerekir ki, burjuvazinin boş sözlerle cilaladığı yeni toplumsal mutabakat arayışının, mevcut sınıf uçurumları, birikmiş ve dışavurmaya başlamış sınıf gerilimleri koşullarında tutma şansı oldukça zayıftır. Kaldı ki, işçi sınıfı bugün parçalı da olsa ortaya koyduğu yaygın hareketlilikle birlikte önüne konulan tuzağı bozabilecek dinamiklere sahip olduğunu göstermektedir. Ancak, bunun için sınıfın mücadele dinamiklerinin birleşik-politik bir mücadele hattına taşınması zorunludur. Bu ise iradi bir yüklenmenin konusudur.

Böyle bir iradi yüklenmenin ana yoğunlaşma alanlarını da birkaç başlıkta özetleyebiliriz. Birincisi, sınıfın mevzi direniş ve grevler biçiminde yürüyen gündelik mücadelesinin içerisinde bulunmak, yön ve biçim vermek, bu süreç içerisinde onunla etle kemik gibi kaynaşmak. İkincisi, mevzi direnişleri birleşik bir hatta evrilterek politik ifadeler kazandırmak, Tuzla örneğinde olduğu gibi sınıfa karşı sınıf ekseninde bir kutuplaşmaya dönüştürmek. Üçüncüsü, zamlar gibi saldırılarla yoğunlaşan genel ekonomik ve sosyal yıkımın ortaya çıkardığı duyarlılıkları mücadele konusu haline getirmek ve bundan burjuva klik mücadelelerinin yarattığı boğucu gündemi dağıtmak amacıyla yararlanmak. Dördüncüsü, burjuva klik mücadeleleriyle ortaya saçılan pislikleri düzenin ve devletin teşhiri amacıyla kullanmak. Beşinci ve son olarak tekelci burjuvazinin ve ona koltuk değnekliğine soyunan liberallerin sivil toplumcu cereyanına karşı etkili bir ideolojik-politik mücadele yürütmek.

Bu görevleri bütünlüklü olarak ele alarak yerine getirdiğimizde siyasal sınıf çalışmamıza ileri bir düzey kazandırmış olacağız. İşte o zaman devrimci seçeneği toplum düzeyinde gerçek bir çıkış seçeneği haline de getirmiş olacağız.