15 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Emekçiler gerici güçlerin peşine takılmayı reddetmelidir!
  Emperyalist gericilik gölgesinde dinci gericilik ilerlemeyi sürdürüyor
TÜSİAD–AKP ilişkileri ve kriz dinamikleri
TEGA işçisiyle dayanışmayı büyütelim!
Türban dalaşı ve üstü örtülen gerçek gündem
A. Deniz
Laik–anti laik çatışması neye hizmet ediyor?
  5. Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu toplantısına çağrı!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  SSGSS saldırısı ve gelişen mücadele süreci üzerine Harb-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Hüseyin Över ile konuştuk....
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  TKİP II. Kongresi değerlendirmeleri...
Kadın sorunu ve sınıf içinde kadın çalışması / 2
  Emekçi Kadın Kurultayı çalışmalarından...
  Nükleer santrallere hayır!
  Fahişeleştiren düzene çanak tutmak!
A. Eylül
  Dünyadan...
  Köln’de “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” gecesi
  Demokrasi mücadelesi mi, iktidar çekişmesi mi?
M. Can Yüce
  Sitemizin Ocak ayı rakamları...
  Gündem, Devrimci Demokrasi gazetesi ve Sosyalist Barikat dergisi temsilcileriyle basına yönelik sansür üzerine konuştuk....
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete biçiminde okumak için tıklayın

 

SSGSS saldırısı ve gelişen mücadele süreci üzerine Harb-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Hüseyin Över ile konuştuk....

“Güçlerimizi birleştirmekten
başka çare yok!”

- 2008 yılı işçi ve emekçilere saldırı paketlerinin hayata geçmeye başlandığı bir yıl olacağa benziyor. Bu yılın en ağır saldırılarından biri de Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı. Bunun karşısında İstanbul genelinde odaların, sendikaların ve kitle örgütlerinin içinde yer aldığı bir platform var. İstanbul Şubeler platformu da sürece aktif katılıyor. Hem Şubeler Platformu hem de yerellerde ve fabrikalar düzeyinde bu süreç nasıl seyrediyor? Sizin Harb-İş olarak bu süreçte tabanınıza dönük nasıl bir çalışma planınız var?


Şubeler platformu ihtiyacı yalnız bu yasa çerçevesinde doğmadı. İstanbul Şubeler Platformu ‘90’lı yılların başından beri var. Ama yer yer ivme kazandı, kaybetti. En son 2008 yılına girerken girerken bu zayıf tablo Hava-İş ve Telekom grevi üzerinden dağıldı. Özellikle Telekom sürecinde iyi bir çalışma yürüttüğümüzü düşünüyoruz. Eylem örgütlemek, basın açıklamaları yapmak, bildiri dağıtmak, işyerlerinde maddi destek toplamak olsun tabanımıza inen bir çalışma yürüttük. Şimdi ise peşinden “sosyal güvenlik reformu” dedikleri yasa geldi. Buna yönelik 15-16 sendika şubesinin katıldığı İstanbul Şubeler Platformu olarak bir panel düzenledik. Buradaki hedefimiz şuydu: Halkın, işçilerin bu yasa hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı, yasa tartışmasının emekli maaşının kesilip kesilmeyeceğine indirgendiği, ama işin özünün bu olmadığını kavratmak için bu paneli düzenledik.

Sonuç olarak, öncelikle işyeri temsilcilerinin bilgilendirilmesi ve işyeri temsilcilerinden tabana doğru inen bir bilgilendirme süreci, bilgilendirme sürecinin sonrasında yerellerden basın açıklamaları, eylemlerin aşağıdan örülerek kitlesel mitingler halinde merkeze taşınması üzerinden bir program çıkardık. Bana göre başarılı bir panel oldu. Hem katılım açısından hem de içerik açısından. Bunun dışında merkezi platformun hazırladığı el ilanları ve broşürleri de işyerlerine dağıttık. Kendi özgülümüzde Harb-İş Anadolu Yakası Şubesi olarak bir bildiri hazırladık ve işyerlerimize yaygın olarak dağıttık. Bu hazırlıkların arkasından da Kadıköy eylemine katıldık.

Saldırı devam ediyor. Yasa alt komisyonlarda ama gündemi türban tartışmasına sıkıştırarak yasayı alttan alta çıkartacakları endişesi taşıyoruz.


- Süreç devam ederken bir Ankara yürüyüşü gerçekleşti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu yürüyüş DİSK, KESK ve meslek odalarının kararı çerçevesinde gerçekleşen bir yürüyüştü. Bana göre başarısız bir yürüyüştü. Çünkü bu kadar geniş tabanı olan örgütlerin aldığı bir kararın bu kadar zayıf bir eyleme konu edilmesi düşündürücü. Ankara memur kenti, sendikaların kendi taban katılımı ise bin-iki bin. Böylesi zayıf katılımlı bir eylem yapmak varolan havayı kırdı. En az 5-6 bin olmalıydı. Yine de umutsuzluğa kapılmamak lazım. Yeniden havayı canlandırıp tekrar süreci hareketlendirmek gerekiyor. Gerek merkezi platform gerek yerel platform toplantıları gerekse kendi tabanımız üzerinden yapacağımız eğitim toplantılarıyla süreci örmeye devam edeceğiz. Tabii ne kadar başarılı oluruz? Bunun cevabı, bu işin muhataplarının, bu yasa karşısında duranların bu işin altına ne kadar inanarak girdiklerine bağlı. Bazen o bileşenlerin içinde “biz yapsak da zaten o yasa çıkacak ama biz yapmış olalım” diyenleri de görüyorum. Bu bizim açımızdan olumsuz bir durum tabii ki.


- Yasa karşısında muhalefet örmek için bir dizi anlamlı program ve eylemlilik ifade ettiniz. Sizce bu kadar ağır bir saldırı için bu hazırlıklar yeterli mi? Bu yasa nasıl püskürtülebilir?

- Bir takım eylem pratikleri bize bir şeyler anlatıyor. Eskiden bu tür platformlarda herkes kendi gücünü gösterme yarışına girerdi. Ama bu bileşene baktığımda tablo biraz daha farklı. Herkes bir iş var ve bu iş yapılmak zorunda diyerek bakıyor. Beni biraz hayal kırıklığına uğratan Kadıköy’deki katılım. Bir hafta sonu eylemi, “5 binin üzerine bir katılım olur” diyordum açıkçası, her yaptığın eylem büyüyerek gitmeli ki hedefe doğru daha sağlam ilerleyesin. Ne yapmak gerekir? Bu tabloyu değiştirmek için işçi ve emekçilerin olduğu yerlerde yoğun bir bilgilendirme çalışması yapılması gerekiyor. Herkes bu yasa yoluyla neler kaybettiğini algılamalı. Bunun dışında adım adım örerek tansiyon yükseltilmeli, maceracılığa izin verilmemeli. Gerçekçi örgütlenmeli. Yerellerden sağlam adımlarla merkezde hedefe kilitlenmeli ve final eyleminde de o yasa geri çekilene kadar geri dönülmemeli. Özellikle Ankara eylemlerinin hava boşaltan eylemlerden uzak olması gerekiyor.


- Bu ancak işçi ve emekçilerin tabandan güçlü örgütlenmesiyle bağlantılı değil mi?

- Bu durum sadece kendi dinamikleriyle de açıklanamaz. Öyle ki, 70 kuruma çağrı yapıyorsunuz yanıt yok. Kıblesini çevirmiş “genel merkez ne diyor?” Eğer yukarı emir vermezse adım atmıyor. Merkez evet diyecek! Temsilciler işçileri eylemlere, alanlara taşıyacak. Bu sadece 15 sendikacıyla çözülmez, herkesin katılması lazım. Katılması için ise inanması lazım. Altından üstüne kadar. Bazen insan şüphelenmiyor değil. Geçen Aksaray yürüyüşü sırasında Tek Gıda-İş Cevizli Kartal yürüyüşü koymuş. Bu eylem 10 gün öncesinden açıklanmış. Bu kadar tesadüf olamaz. Özelleştirme de bizim sorunumuz. Gücümüz aman aman değil zaten, örgütsüz bir yığın var, olanı da bölerseniz nasıl büyüyecek. Bir eylem daha aynı oldu. Ben Türk-İş yöneticilerini de eleştirdim.


- Türk-İş’ten eleştirilerinize bir yanıt var mı?

- “Tek Gıda-İş’in kendi içinde daha önceden aldığı karar” diye ifade ediliyor. Tek Gıda-İş’in Genel Başkanı Türk-İş’te yönetici.


- Bu Tekel işçileri için de kötü. Çünkü mücadele sürecinde sınıfın diğer bölüklerini yanında görmek güç verir. Bu bu tutum dayanışmayı da bölüyor.

- İşin acı tarafı ateş düştüğü yeri yakıyor. Ama böyle değil de her yeri yaksaydı bu süreç daha çabuk püskürtülürdü. Birkaç aydır eylemler örgütlüyoruz ama Tek Gıda-İş’i hiç bir yerde görmedik. Ama en son basın açıklamasında Tek Gıda-İş en öndeydi. Bunun dışında yereller ayaklarını yere basarsa merkezleri zorlar ve birleştiririz.


- Yereller bu süreci nasıl örmeli?

- Aşağıdan havayı yükseltmek lazım. Yukardan karar almak yetmiyor. Birkaç sendikanın işçileri bölge toplantıları düzenleyebilir. Burada doğru taban çalışması yapmalı. Örneğin Türk-İş, DİSK genel grev kararı aldı üç gün sonraya. Biz bunu nasıl uygulayacağız? Televizyondan basın açıklamasıyla pazartesi genel grev, kimse işe gitmeyecek desen ne olur? Acaba hayata geçecek mi? Sistemi durduracak bir genel grev örgütlemek gerekir. Ulaşım çalışıyor, gaz çalışıyor, bankalar çalışıyor... Neymiş belediyeler çöpleri toplamıyormuş. Ne işe yarar. Grev kararı almadan önce alt yapısını hazırlayacaksın, grev dediğin anda hakikaten hayat duracak.

- Bu çalışmalar hedefini genel greve bağlamalı diyorsunuz öyle mi?

- Eğer yasayı geri püskürtmekse hedefin, altyapısını iyi örerek genel greve hazırlanmalısın. Ayrıca bu platform ve bileşenlerinin bu yasa çıkana kadar birlikteliğini sürdürmesi gerekiyor. Haziran diyorlar, o açıdan bu birlikteliği diri tutmak çok önemli. Yasa geçtikten sonra ne yaparsan yap eski havayı yakalayamazsın.


- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- Emperyalist-kapitalist sistem dünyada her alanda saldırılarını yoğunlaştırdı. Yalnız ülkemizde değil, Yunanistan, Almanya, Fransa, İtalya’da çalışanların haklarını geri almak için saldırıyor. Güç bulamayınca geri çekiliyor, bulursa değiştiriyor. Bu global bir saldırı artık. Çalışanların da aklını başına alma zamanı geldi geçiyor. Güçlerini birleştirecekler, başka çareleri yok. Haklarını geri almak için mücadele edecekler, yeni haklar kazanmak için güçlerini büyüterek yarına yürüyecekler. Başka kurtuluş yok!