15 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Emekçiler gerici güçlerin peşine takılmayı reddetmelidir!
  Emperyalist gericilik gölgesinde dinci gericilik ilerlemeyi sürdürüyor
TÜSİAD–AKP ilişkileri ve kriz dinamikleri
TEGA işçisiyle dayanışmayı büyütelim!
Türban dalaşı ve üstü örtülen gerçek gündem
A. Deniz
Laik–anti laik çatışması neye hizmet ediyor?
  5. Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu toplantısına çağrı!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  SSGSS saldırısı ve gelişen mücadele süreci üzerine Harb-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Hüseyin Över ile konuştuk....
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  TKİP II. Kongresi değerlendirmeleri...
Kadın sorunu ve sınıf içinde kadın çalışması / 2
  Emekçi Kadın Kurultayı çalışmalarından...
  Nükleer santrallere hayır!
  Fahişeleştiren düzene çanak tutmak!
A. Eylül
  Dünyadan...
  Köln’de “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” gecesi
  Demokrasi mücadelesi mi, iktidar çekişmesi mi?
M. Can Yüce
  Sitemizin Ocak ayı rakamları...
  Gündem, Devrimci Demokrasi gazetesi ve Sosyalist Barikat dergisi temsilcileriyle basına yönelik sansür üzerine konuştuk....
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete biçiminde okumak için tıklayın

 

Laik–anti laik çatışması
neye hizmet ediyor?

9 Şubat’ta Ankara Sıhhiye Meydanı’nda, onbinlerce kişinin katıldığı “Bağımsızlık ve Laiklik Mitingi” düzenlendi. Mitingte yapılan konuşmalarda, türbana yönelik Anayasa değişikliğinin laikliğe aykırı olduğu, devletin laik niteliğinin değiştirilmek istendiği, bağımsızlığının zedelendiği vurgulandı.

Ekonomisi İMF’ye, iç güvenliği CİA’ya, savunması Pentogan’a havale edilmiş olan sermaye devletinin bağımsızlığından söz etmek kaba bir aldatmacanın ifadesiydi. Eylem boyunca en fazla öne çıkarılan ve kitlenin de haykırdığı slogan, “Türkiye laiktir, laik kalacak!” sloganıydı. Sadece bu mitingte değil, AKP ve MHP’nin anayasa değişikliklerini gündeme taşıdığı süreçten itibaren, “laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor’ argümanlarıyla harekete geçenler, “Türkiye laiktir, laik kalacak!” şiarını dillerinden hiç düşürmediler.

Sermaye devleti laik mi?

Din ve dini eğitim sermaye devleti tarafından her dönemde önemsenmiştir. Zira şükürcü mantığı işçi ve emekçilerin bilincine yerleştirmek, sermaye iktidarının ayakta kalması için temel bir ihtiyaçtır.

Sıhhiye mitingine katılan onbinler en fazla, “Türkiye laiktir, laik kalacak!” sloganını haykırdılar. Oysa din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlanan laikliğin izine sermaye devletinin tarihinde hiç mi hiç rastlanmadı.

Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak 80 bin camide 150 bini aşkın imam görev yapıyor. İlahiyat fakülteleri ve imam hatip liselerinin sayısını sürekli artıran, Kur’an kurslarının önünü açarak dini örgütlenmenin zeminini düzleyen, Aleviler’e Sünni inancını dayatan, Alevi emekçilerinin yaşadığı köylere cami yapan, kısacası Aleviler’in Sünnileştirilmesi programının baş aktörlüğünü yapan da “laik” sermaye devletinin kendisidir.

Diyanet İşleri tek bir mezhebin temsilcisi durumundadır. Sermaye devleti diğer din ve mezhepleri ise yok saymaktadır. Sünnilik devletin resmi dini haline getirilerek, diğer tüm din ve mezhepler yok sayılmaktadır.

Sermaye düzeni, dinin siyasal amaçlar için kullanıldığı, laik olmayan bir düzendir. Burjuva sınıf iktidarı, sömürü düzeninin devamı için her dönem dine sarılmış, anti laik uygulamalara destek vermiştir. Özgürlükleri ve yasakları kendi ihtiyaçları çerçevesinde şekillendirmiştir. Laiklik tanımının tam karşıtı bir anlayışla, devlet ve din işlerini iç içe geçiren bir devletin laik olamayacağı açıktır.

“Türkiye laiktir, laik kalacak!“ sloganlarını atanlar büyük bir bilinç bulanıklığı içinde bulunuyorlar. “Laik” Türkiye, farklı mezhep ve inançlara yaşam hakkı tanınmadığı, öte yandan çeşitli milliyet ve mezheplerden kapitalistlerin kasalarını doldurduğu bir ülkedir.

Laik-anti laik çatışması neye hizmet ediyor?

Laiklik/anti-laiklik tartışmaları, dinci parti AKP’nin sermaye adına hükümet olduğu 6 yılı aşkın bir süredir öne çıkıyor. Laikliği savunmak adına kampanyalar, gösteriler düzenleniyor.

İşçi ve emekçilerin laik/anti laik bölünmesinden hiçbir bir kazanımı yoktur. İşçi ve emekçilerin bu temelde kutuplaşarak bölünmesinden kazançlı çıkan yalnızca burjuvazidir. Alevi-Sünni, laik-şeriatçı, Türk-Kürt, hangi temelde olursa olsun işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini engelleyen her tür ayrım, sömürü üzerine kurulu olan sermaye iktidarını güçlendirmekte, emek-sermaye çatışmasını ise zayıflamaktadır. Bundan dolayıdır ki, 9 Şubat mitingini düzenleyenler, burjuvazinin çıkarlarının bilinçli bekçileridir.

Laik/anti laik çatışmasının öncüleri sermaye iktidarına hizmette ortaklaşmışlardır. Kapitalist sömürü ve baskı düzenine, emperyalist savaşa, demokratik hak ve özgürlüklerden yoksunluğa, Kürt halkına yönelik imha ve inkara karşı bir tavırları yoktur. “Laik Türkiye” söylemini ağzından düşürmeyenler, dinci sermaye hükümeti kadar kurulu düzenden yana bir tutuma sahiptirler.

Devlete egemen olan burjuvazi dini, sömürüyü gizlemek, işçi ve emekçilerin mücadelesini engellemek için etkin bir araç olarak her zaman kullandı. Bu nedenle kendi denetiminde dinin yaygınlaştırılmasını, kurumlaştırılmasını sağladı. Bir yandan da laiklik maskesini her zaman yüzünde taşıdı.

12 Eylül karşı-devriminin generalleri bir yandan laiklik ve Atatürkçülüğü dillerinden düşürmezken, diğer yandan “Yeşil Kuşak Projesi” çerçevesinde dinsel eğitim kurumlarının çoğaltılması, yaygınlaştırılması, din eğitiminin zorunlu hale getirilmesi için tüm güçleriyle çalıştılar. Kontrgerilla, halkın dini inançlarını kullanarak hizbikontra örgütlenmeleri yaratmış, bunları Kürt hareketine karşı kullanmıştır. Kontrgerilla’nın sivil uzantıları, sivil faşist örgütlenmeleriyle birlikte, halkın dini inançlarını kullanıp birbirine karşı kışkırtmak için provokasyonlar tezgahlamışlardır. 9 Şubat mitinginin organizatörleri, ”laik Türkiye” için orduyu göreve davet emişlerdir.

Laik/anti laik çatışmasına ortak olmayalım, düzene karşı mücadeleyi yükseltelim!

Bugün başörtüsü, giyim kuşam üzerinden laik/anti laik çatışması yürütülmekte, işçi ve emekçiler bu temelde bölünmek istenmektedir.

Türban tartışması üzerinden körüklenen laik/anti laik çatışması ile, mevcut sınıfsal çelişkilerin, uzlaşmaz karşıtlıkların üstü örtülmek istenmektedi. Gerçek çelişki ve çatışma emek ile sermaye, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çatışmadır. Laik ya dinci, tüm düzen partileri düzene hizmette sınır tanımamaktadırlar.

Milyonlarca işçi ve emekçi her gün işsiz kalma, evsiz kalma tehdidi altında yaşamını sürdürmektedir. Böyle bir ortamda ortaya türban tartışması atılmakta, işçi ve emekçiler bu temelde saflaştırılmaya çalışılmaktadır.

Her türden yapay bölünmenin panzehiri, işçi ve emekçilerin emek-sermaye çatışmasını temel alan politik mücadelesidir. İşçi ve emekçiler hak ve özgürlüklerden yoksunluğa son vermek için birleşip, düzene karşı mücadele etme yolunu tutmalı, laiklik/anti laiklik çatışmasında taraf olmayı reddetmeli, emek-sermaye çatışmasının üzerine çekilmek istenen kara perdeyi yırtma sorumluluğu ile hareket etmelidir.



Türbana karşı açıklamalardan...

JMO: “Gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltelim!”

Jeoloji Mühendisleri Odası, 11 Şubat günü basın açıklaması yaparak, gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. Açıklamada şunlar söylendi: “Bugün yaşananlar 1950’li yıllardan başlayan ve 12 Eylül 1980 darbe ortamının yarattığı sürecin bir parçasıdır. 12 Eylül darbesi ile ülkemizde demokratikleşmenin önüne set çekilirken, imam-hatipler çoğaltılmış, kuran kursları her mahalleye yayılmış, ilköğretim okullarında din dersleri zorunlu hale getirilmiş, diyanet işleri başkanlığının bütçesi başbakanlığın bütçesinden fazlayken, sağlık ve eğitim hakkımız bazı ‘mutlu’ kesimlerin rant alanı haline getirilmiş ve toplum bu anlayışla afyonlanarak uyuşturulmuştur. Emperyalizmin yeşil kuşak projesi ile başlattığı kuşatma bugün ılımlı islam projesi ile devam etmektedir...”

Açıklamada, emekten, özgürlükten, adaletten, eşitlikten, demokrasiden, bilimden ve bir arada kardeşçe yaşamdan yana olan herkes yan yana durmaya ve birlikte mücadeleye çağrıldı.


Eğitim-Sen’den açıklama

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Dinçer “türban sorunu”na ilişkin olarak 8 Şubat’ta basın toplantısı gerçekleştirdi. Dinçer yaptığı açıklamada, AKP ve MHP’nin türban üzerinden rant sağlamayı hedeflediklerini söyledi. Türban tartışması yaratılarak eğitim alanındaki sorunların üzerinin örtülmeye çalışıldığını vurgulayarak, “türbanın” diğer temel hak ve özgürlüklerden bağımsız ele alınmasına karşı çıktı. Dinçer açıklamasını şöyle noktaladı: “Eğitim Sen, başta eğitim hakkı olmak üzere, Türkiye’nin bütün sorunlarına özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden ve emekten yana çözümler getirmek konusunda taraftır. Bu nedenle, toplumu ayrışmaya iterek bölen, yeniden kutuplaşmalar yaratılmasına neden olan türban düzenlemesi derhal geri çekilmelidir.”

Kızıl Bayrak / İstanbu