25 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/04

  Kızıl Bayrak'tan
   İşçi sınıfı ve emekçiler fatura ödeyen değil, ödeten olmalı!
  Sermaye devlet, Kürt emekçilerini düzene bağlamak için AKP’nin arkasında seferber oldu…
Kontrgerilla’nın Kızıl Elmacı kanadına “Ergenekon” operasyonu...
Yüzde 47’lik islami faşizm
Yüksel Akkaya
SSGSS karşıtı yürüyüş coşkuyla tamamlandı!
Türk-İş ve Kamu-Sen hükümetle anlaştı... 
  Türban tartışmaları ya da el kadar bezle yapılan yelken yarışı
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Genç-Sen Genel Kurulu ve sonrasına dair bir çerçeve...
  Atılım ve SGD gölge dövüşü yaparak gerçeklerin üzerini örtemez!
  Gençlik hareketinden...
  Tersanelerde iş kazaları...
  Küba seçimleri ve demokrasi...
  Venezüella’da süreç, sınıf çatışmalarını sertleştirecek yönde ilerliyor!
  İsrail barışa değil savaşa hazırlanıyor!
  ABD ile batılı müttefiklerinin küstahlığına karşı Rusya’dan yeni hamleler…
  Milliyetçilik üzerine birkaç söz
M. Can Yüce
  Ankara’da “Manifesto’nun 160. yılında marksizmin güncelliği” sempozyumu...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devlet terörü tırmanıyor!

“Hukuk yok, işkence var!”

19 Ocak günü Hrant Dink anmasının ardından Taksim’de yaşanan polis terörünün bir yanı gözaltına alınanlara dönük fiziki ve psikolojik saldırılardı. Diğer yanı ise gözaltına alınanların durumunu takip etmek için Taksim Polis Merkezi’ne gelen avukatlara dönük keyfi muameleydi.

Çağdaş Hukukçular Derneği, 23 Ocak’ta Taksim Polis Merkezi önünde yaptığı basın açıklamasıyla, 19 Ocak günü gözaltına alınanlarla görüşme taleplerinin polis tarafından reddedilmesini ve darp edilmelerini teşhir etti. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını ÇHD adına Av. Kemal Aytaç okudu.

Aytaç, 19 Ocak günü gözaltına alınan 14 kişinin durumlarını öğrenmek için gittikleri karakolda gözaltına alınanlara yönelik saldırıların ve kendilerine uygulanan hukuksuzluğun birebir tanığı olduklarını ifade ederek şunları söyledi:

“Durumu öğrenip karakola gelen avukatlara, önce karakolda kimse olmadığı söylenmiş ancak meslektaşlarımızın gözaltındakilerin çığlıklarını duyup gözaltındakilerle görüşmek istemeleri ve polisin engelleme girişimlerine karşı çıkarak içeri girmek istemeleri üzerine, karakol polisi tarafından meslektaşlarımıza da şiddet uygulanmış, meslektaşlarımız darp edilerek karakoldan tekme tokat dışarı çıkarılarak sokağın başına kadar sürüklenmişlerdir. Bu esnada polis daha ileri giderek Can Atalay isimli meslektaşımızı fiili gözaltına almış, 1,5 saat karakolda tuttuktan sonra dışarıdaki avukatların baskısı sonucu serbest bırakmıştır...” 

Taksim Polis Merkezi’nin kirli sicilini döken Aytaç, Nijeryalı Festus Okey’in de aynı karakolda silahla vurularak yaşamını yitirdiğini söyledi. Polisin hukuk tanımazlığının PVSK’da yapılan değişikliklerle hız kazandığına dikkat çekildi.

Eylemde, “Bu karakolda hukuk yok! İşkence ve ölüm var!” dövizi de taşındı. Açıklamanın ardından “Savunma hakkımız engellenemez!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” sloganları atıldı. 19 Ocak günü gözaltına alınanlar da eyleme destek verdi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Devrimci faaliyete saldırı!

GOP BDSP çalışanları, Gaziosmanpaşa Elmabahçe Bölgesi’nde “SSGSS Yasa Tasarısı geri çekilsin! Sağlık hakkı için genel grev, genel direniş!/BDSP” imzalı afişleri yaparken saldırıya uğradılar. Bu saldırı ile ilgili olarak, GOP BDSP’nin yaptığı yazılı açıklama şöyle:

“... 23 Ocak günü saat 09.45 sularında Elmabahçesi bölgesinde SSGSS karşıtı çalışmamız kapsamında çıkarttığımız afişlerimizi yapmak üzere hazırlık yaptığımız bir aşamada Hundai marka gri bir araçtan inen elleri sopalı 3 kişi, diğer çalışanlarımızın kısa bir süreliğine oradan ayrılmasını fırsat bilerek çalışanlarımızdan Levent Atasert’e demir sopalar ile saldırmışlardır. Çalışanımız bu saldırıdan hafif yaralarla kurtulmayı başarmıştır.

Bu saldırılarla sermayenin bekçileri bir kez daha sınıf devrimcilerinin işçi sınıfı ile buluşmasını engellemeye çalışmaktadır. Yakın geçmişte de bu tarz saldırılarla bölgemizde karşı karşıya kalınmıştır. Geçtiğimiz aylarda yine çalışan ve taraftarlarımıza yönelik olarak takipler, tacizler gerçekleştirmişler, yine bir çalışanımızı zorla arabaya bindirerek darp etmişler ve tehditlerini savurmuşlardır. Yine yakın zamanda Elmabahçesi’nde işçi sınıfını aydınlatmaya dönük faaliyet yürüten GOP-İşçi Derneği’ne polis destekli balta ve satırlı faşist saldırı gerçekleştirilmiştir...”

GOP BDSP

 

Taksim’de işkencenin teşhiri!

Hrant Dink’in katledilişinin birinci yılında polis terörüne bir kez daha tanık olduk. Taksim’de sloganlarla yürüyen kitleye saldıran polis, demiryollarında çalışan bir emekçiyi bacağından silahla yaraladı. 14 kişi de döverek gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar işkence ve gözaltında ölümlerle (Festus Okey) ün salmış Taksim Polis Merkezi’nde küfür, kaba dayak ve psikolojik baskıya maruz kaldılar. Polis merkezine giden avukatlar da polisin keyfi tutumlarına ve baskısına maruz kaldılar. 24 saatlik gözaltı süresinin ardından 14 kişi çıkarıldıkları Beyoğlu Adliyesi’nde savcılık tarafından serbest bırakıldılar.

19 Ocak günü yaşanan devlet terörü, 23 Ocak günü yapılan basın açıklamalarıyla teşhir ve protesto edildi. Gözaltına alınanlar adına basın açıklamasını okuyan Özlem Oral, Kumbaracı Yokuşu, Karaköy ve Tophane’de yaşanan gözaltıların olay yerinde yaşanmadığını ve gözaltı gerekçelerinin ise “yakada Hrant Dink fotoğrafı taşımak” olduğunu söyledi.

Açıklamanın ardından gözaltı saldırısını yaşayanlar söz aldı. Coşkun Alsaç, gözaltına alındığı andan itibaren dövülmeye başlandığını ve yüzüne biber gazı sıkıldığını, işkencenin polis merkezinde sürdüğünü aktardı. Küfür ve hakaretlerin 20 Ocak sabahına kadar devam ettiğini belirtti. Ozan Özyılmaz ve Ali Ergin karakolda elleri kelepçeli bir vaziyette dayak ve hakaretlere maruz kaldıklarını, ölümle tehdit edildiklerini söylediler. Oğuz Dönmez ve Fatih Bedel teşhis etmek için savcılık kararıyla karakola gideceklerini söylediler. Polislerin yakalarındaki sicil numaralarını kapatarak kendilerini gizlemeye çalıştıklarını aktardılar.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Adana’da tutuklama terörü!

Adana’da Kevser Mızrak’ın katledilmesine ilişkin basın açıklamasına katıldıkları gerekçesiyle, 22 Ocak sabahı evlerine gerçekleştirilen baskında gözaltına alınan 7 kişi, 23 Ocak’ta çıkartıldıkları mahkemece tutuklanarak Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ne gönderildiler.

Cezaevine götürülmek için adliye çıkışında “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” sloganları atan tutuklular, dışarıda bekleyen aileleri ve yakınları tarafından alkışlar ve “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarıyla karşılandılar. Karşılıklı atılan sloganlar nedeniyle adliye önünde yığınak yapan çevik kuvvet polisi ile aileler arasında gerginlik yaşandı. Tutukluların cezaevine hareket etmesi ve çevik kuvvetin çekilmesiyle bekleyiş sona erdi.

Kızıl Bayrak/Adana

 

HÖC’lülere polis terörü!

HÖC, 13 Şubat’ta başlattığı “Ortak düşman Amerika’dır!” kampanyasına ilişkin 23 Ocak günü Taksim Tramvay durağında bir eylem gerçekleştirdi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde “Ortak düşman Amerikadır!/HÖC” imzalı pankart açıld. “Kahrolsun Amerika bağımsız Türkiye!” ve “Ortak düşman Amerika’dır!” sloganları atıldı.

Basın açıklamasının ardından devletin kolluk güçleri, kitlenin ABD bayrağını yakma girişiminde  bulunmasına müdahale ederek 6 HÖC’lüyü gözaltına aldı. Uşaklıkta sınır tanımayan sermayenin kolluk güçlerinin bu tutumu, ne kadar ABD yanlısı olduklarını bir kez daha gösterdi. Olay yerinde bulunan Beyoğlu Emniyet Müdürü Tuğrul Pek, gözaltı sebebinin “kamu güvenliğini tehdit” olduğunu ifade etti.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Av. İbrahim Ergün ile son günlerde ayyuka çıkan polis terörü üzerinde konuştuk…

“Bizler de gücümüz oranında karşı duracağız, tepkimizi göstereceğiz!”

- PVSK’da yapılan önemli değişikliklerin ardından polisin yetkileri alabildiğine genişledi ve polis devleti uygulamaları hız kazandı. Son olarak da Hrant Dink anmasının ardından Taksim’e yürüyüş yapanlara polis azgınca saldırdı, gözaltılar yaşandı. Bu gözaltı saldırısından avukatlar da etkilendi. Sizin düşünceleriniz neler?

- Bu yaklaşık olarak bir seneden beri artış gösteren bir eğilim. Özellikle ‘Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişikliklerin ardından polisin karakoldaki ve sokaktaki uygulamaları yıllar öncesinden bile daha geriye gitmiş durumda. Artık psikolojik olarak çok rahat olduklarını gösterecek bir şekilde baskıyı ve şiddeti keyfi biçimde arttırıyorlar. Terörle Mücadele Yasası’daki değişiklik yaşandığında birçok kişi bugün yaşanların olacağını söylemiş ve bu konuda uyarılarda bulunmuştu. Zaten polis de bu yasayı bekliyordu. Gerçekten halen uygulama ölçüsüz bir şiddete dönüşmüş durumda. Tabii ki buna bir “dur!” denmesi gerekiyor. Öyle bir noktadayız ki gittikçe polisin bütünüyle hakim olduğu polis devleti uygulaması yaşanıyor. Özetle mevcut durum bu. Bugün burada yapılan da bunun önüne geçilmesi içindi. Biliyorsunuz burada bir kişiyi öldürdüler, sokakta dövüyorlar insanları. Yine 19 Ocak günü bir kişi hedef alınarak bacağından vuruldu. Televizyonlardan da izledik. Böyle bir ortam var işte...

- Artık avukatlar müvekkillerini savunmanın yanında fiziki saldırılarla da sıkça karşılaşıyorlar….

Bu olay sadece savunma sorunu değil tabii ki. Ama polisin şiddeti ve baskı arttığı zaman ilk hedeflerden biri de savunma oluyor, çünkü karakolda bulunan ya da gözaltı alınan kişileri yalnızlaştırmanın tek yolu bu. CMK uygulamasından sonra şikayet etmeye başladı polisler. Çünkü avukatın olduğu yerde nispeten daha olumlu davranmak zorunda kalıyorlar ve yapılanlar su yüzüne çıkıyor. Dolayısıyla ilk hedeflerden birisi de savunma ama bu savunmanın sorunu (meslek sorunu) değil tek başına. Savunma mesleğinin sorunu, aslında insanların savunma hakkıyla ilgilidir. Avukatların bir sorunu değildir bu. Bugün de avukatlar kendi sorunu için burada bulunuyor değiller. Çünkü onlara yapılan saldırı, gerçekte onlar üzerinden hedefteki diğer kişilere yapılıyor. Avukatlar yasal olarak daha korumalı olduğu halde onlara bile böyle davranılıyorsa, yanında kimse olmadan gözaltına alınan bir kişiye nasıl davranıldığını siz varın tahmin edin.

- Siz de avukatlar olarak bu süreçte tepkinizi daha kapsamlı olarak duyurmaya çalışıyorsunuz…

Bu olay (Taksim Polis Merkezinde yaşananlar) da işte öne çıkan yerlerden birisi ama sadece birisi. Bizler de gücümüz oranında karşı duracağız, tepkimizi göstereceğiz elbette. Geçmişte de yaptık bunu. Bu baskıyı, bu keyfi resmi devlet terörünü püskürtmek için elimizden geleni yapacağız kuşkusuz...

Kızıl Bayrak / İstanbul