26 Ekim 2007 Sayı: 2007/41(41)

  Kızıl Bayrak'tan
   Hedeflerinde sadece Kürt halkı değil,
işçi ve emekçiler de var!
  Şovenist histeriye ve faşist kudurganlığa karşı devrimci direniş!..
Düşman Kürt halkı değil, sermaye düzeni ve devletinin kendisidir!..
Felakete doğru uygun adım - Haluk Gerger
Sermaye saldırıyor,
İMF daha fazlasını istiyor!
“Türk” Telekom ve grev hakkı - Yüksel Akkaya..
  Sermaye sınıfı ve sendika bürokrasisi
Telekom grevini boğmak için harekete geçti!
  Telekom greviyle dayanışmayı
yükseltelim!
  Türkiye Cumhuriyeti ve Ortadoğu - Haluk Gerger
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma
ve yoksullaştırma/3
Yüksel Akkaya
  Sosyalist Kamu Emekçileri’nden çağrı:
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Uluslararası tekellerin kârı uğruna Kaz Dağları feda ediliyor...
  Rusya-İran işbirliği pekişiyor...
  Sürgünden dönen Benazir Butto’ya suikast girişimi...
  Dünyadan...
  Özel savaşta yeni aşama... - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Türk” Telekom ve grev hakkı

Yüksel Akkaya

Grevlerin dibe vurduğu, greve çıkmanın neredeyse tarihsel bir olay olmaya yüz tuttuğu bir zaman diliminde etkili sektörlerden biri olan haberleşme alanında “Türk” Telekom’da grev başladı. Stratejik açıdan önemli bir sektör olduğu kadar işçi sayısı açısından da önemli sayılacak bir düzeyde işçinin greve katılmış olması bu grevi önemli kılıyor. Üstelik, böylesi bir grev, özelleştirilmiş bir eski kamu kurumunda gerçekleştirildiği için daha büyük anlam taşıyor. Emekli olmaya yaşı yaklaşmış işçiden yeni işe giren işçiye kadar grevle tanışmamış, grev deneyimi olmayan bir yerde greve gidilmesi önemli olmaktan başka şeyler de ifade eder. Bu nedenle, “Türk” Telekom grevi dibe doğru seyreden grev hareketlerinde bir kırılma noktası olabilir, işçi sınıfına unuttukları bir mücadele aracının ne kadar etkili olacağını göstererek güven verebilir. Böyle olduğu için de bu grev sadece “Türk” Telekom işçisinin grevi değil, aynı zamanda işçi sınıfının grev hakkını hatırlatan bir grevdir.

Bu kadar stratejik ve önemli bir işlev üstlenecek olan bu greve karşı sermaye cephesinin tavrı da kuşkusuz sert olacaktır. Dolayısı ile, olağanüstü haller devreye girmedikçe, sendika yönetimi içten pazarlıklarla grevi etkisiz hale getirmedikçe, “Türk” Telekom grevi ilerleyen günlerde daha sert mücadeleler şeklinde seyredecektir.

Sermaye cephesinin, halkla ilişkiler, basın büroları aracılığı ile grevci işçiler ile haberleşme hizmetinden yararlananları karşı karşıya getirmeye çalışacaktır. Bunu sağlamada en büyük desteği medyadan alacaktır. Reklam ve benzeri şantaj araçlarıyla kendisinden yana olan medyayı manipülasyonlarda kullanacaktır. Tıpkı, grevin başlaması ile sabotaj haberlerinin grevin meşruluğunu tartışılır hale getirmesinde olduğu gibi. Yaklaşık yüz yıldır, sermaye cephesine hizmet eden halkla ilişkiler departmanlarının temel amaçlarından biri, bu tür eylemlerde halkı işçilerle karşı karşıya getirmektir. Bunun için her türlü karanlık oyuna başvurmaktan çekinmezler. J. Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanı bu tür kirli eylemlerin destansı anlatımıdır ve bugün de bu kirli oyunların sürmesi değişen bir şey olmadığını göstermektedir. Bu durum, sendikayı, emekçileri grev süresince daha aktif olmaya davet ediyor. Yani işçiler, sendika, grev ile dayanışanlar kamuoyunun sermaye cephesince olumsuz yönlendirilmesine karşı da faaliyet yürütmeli, kirli oyunları boşa çıkarmalıdır. Bunun için de oldukça önemli bilgilendirme ağları oluşturulmalı, gelişmeler haberleşme hizmetinden yararlananlara iletilmelidir. Zira, internet ortamındaki gazetelerin ve haber sitelerinin haberlerine yapılan okuyucu yorumları, grevin nedenlerinin yeterince anlaşılmadığını göstermektedir. Asıl tehlike ise, kamuoyu desteğinden yoksun sürecek uzun bir grevdir ki, bu grevci işçilerin tecrit edilmesi anlamına gelir.

Stratejik açıdan oldukça önemli bir sektörde başlayan bir grevin yönetimi, başarı için, önemli politikalara sahip olmayı gerektiriyor. Sendikacılığı unutmuş bir bürokrat taifesince yürütülen ve yönetilen grevin başarıya ulaşabilmesi açısından en önemli şanssızlıklarından biri bu durumdur. Bu nedenle, sendika içindeki ileri işçilerin, yöneticilerin grev süresince daha aktif ve uyanık olması gerekmektedir. Militan bir sendikacılık yapmanın yanı sıra pasifize edilecek işçilere yönelik olarak iyi bir öncülük görevi de gösterebilmelidir bu ileri işçiler ve yöneticiler. Uzun sürmüş grevler, pasif bir ortamda grevi sürdürüyorlarsa, belli bir süreden sonra grevci işçilerde bir umutsuzluğa, güvensizliğe yol açmaktadır. Bu nedenle, grev süreci mümkün olduğunca aktif kılınmalı, grevci işçiler bir tatil havasında evlerinde, kahvelerde oturmamalıdır. Başta yaşadıkları sokaklar, mahalleler, semtler olmak üzere haklı grevlerinin nedenlerini oralarda yaşayanlarla paylaşmalı, onların desteğini sağlamalıdırlar. Sadece işyerlerinde izole olmayıp, kentin canlı merkezlerinde neden greve çıktıklarını, ne istediklerini anlatmalıdırlar.

“Türk” Telekom, sadece o işyerlerinde çalışan işçilerin grevi olmayıp, işçi sınıfının grev hakkını hatırlatan bir grev olduğu için kazanımlarla bitmek zorundadır. Zira, böylesi bir grevden kayıpla çıkmak, sadece bir grev yenilgisi olmayacaktır.

“Türk” Telekom grevi sadece grev hakkını savunan bir grev de değildir. Bu grev aynı zamanda sendika hakkını savunan bir grevdir. Zira, işverenin tek derdi ne ücretlerdir ne de esnek çalışma ve benzeridir. İşverenin asıl sorunu, öldürücü bir darbe olan sendikayı işyerinden silmek ya da çok etkisiz kılmaktır. Çalışanlar arasındaki ayrımcılık, işverenin zekice uyguladığı bir politikadır. Bugünden bakıldığında “Türk” Telekom çalışanlarının arasındaki bu yapay ayrımın çok hızlı olarak derinleştirildiğini görmek mümkündür. Bir yandan kapsam dışı çalışanların oranı artırılırken, diğer yandan sendikasız işçilere daha yüksek ücret ödenerek sendika bu işyerinde silinmeye çalışılmaktadır. Kuşkusuz, sendikanın olmadığı yerde, mevcut yasalara göre, toplu pazarlık hakkı ve grev hakkı da olmayacaktır. Böyle olduğu için, “Türk” Telekom grevi, aynı zamanda işçi sınıfının sendika hakkını savunan bir grevdir.

Özelleştirmelere felsefi anlamda karşı çıkmayıp, sorunu sadece iş güvencesi ile sınırlı gören işçiler çalışma yaşamında özelleştirmenin sonuçlarının ne olduğunu gördükleri gibi, özelleştirilmiş kurumlarda grevlerin daha sert ve çetin geçtiğini de yaşayarak öğrenmiş olmaktadır.

Genellikle, daha iyi ücret alınan yerlerde işçiler nedense verimliliklerinin, emeklerinin karşılığı olan daha yüksek ücreti istemekten utanıp, gönüllü vazgeçerlerdi. “Türk” Telekom grevi, bir bakıma bu utangaçlığı da kırmış olmaktadır. Böylece, yeniden istemesini öğrenmektedir. Bu grev buna yolaçtığı için de önemlidir.

Evet, “Türk” Telekom grevi kritik bir eşiktir, aşılması halinde umut ve güven saçacaktır. Böyle olduğu için de “Türk” Telekom grevi başarılı olmaya mahkumdur. Bu başarıya mahkumluk, beraberinde içten pazarlıklarla, grevin etkisiz bir şekilde sonlandırılması riskini de getirmektedir.



Ali Akcan’a “grev zor geliyor!”

Gazi Üniversitesi’nde “Türk Telekom’un özelleştirilmesi ve greve giden yol” konulu bir panel gerçekleştirildi. “Grev gözcüsü” önlükleri ile Telekom işçilerinin de katıldığı panelde öğrenciler, öğretim üyeleri de Telekom işçilerinin taleplerini içeren dövizler taşıdılar. Ayrıca etkinliğin gerçekleştirildiği salona “Bu işyerinde grev var!” pankartı asıldı.

Panele konuşmacı olarak katılan Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan, Kürdistan’da yaşanan çatışmaları gerekçe göstererek grevin bitirilebileceği açıklamalarında bulundu. Ali Akcan, “Ülkenin içinde bulunduğu koşullarda bu grev bize zor gelmektedir. Ancak bunu söylerken kimse bundan korktuğumuzu sanmasın. Türkiye normal bir günde olsun, sonuna kadar, bedeli ne olursa olsun gitmeye hazırız” dedi. Akcan ayrıca işçiler adına da konuşarak, ülkenin içinde bulunduğu koşullarda grevde olmanın Türk Telekom işçisinin yüreğini iki kere yaktığını söyledi.

Ali Akcan şovenizm zehirini yaymaya devam ediyor. Sermayenin oyunlarına alet olarak halkların birbirine kırdırtılmasını savunuyor. Halklar arasında kardeşliği savunması gerekirken, halklar arasına düşmanlık tohumları eken açıklamalarıyla işçi sınıfının bilincini bulandırıyor. Telekom patronuna karşı direnme gücü ve iradesi sergilemek yerine, ülkedeki şovenizm dalgasının arkasına gizlenmeye çalışıyor.

Ali Akcan’ın açıklamaları Telekom işçilerinin yeni bir ihanet tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.