26 Ekim 2007 Sayı: 2007/41(41)

  Kızıl Bayrak'tan
   Hedeflerinde sadece Kürt halkı değil,
işçi ve emekçiler de var!
  Şovenist histeriye ve faşist kudurganlığa karşı devrimci direniş!..
Düşman Kürt halkı değil, sermaye düzeni ve devletinin kendisidir!..
Felakete doğru uygun adım - Haluk Gerger
Sermaye saldırıyor,
İMF daha fazlasını istiyor!
“Türk” Telekom ve grev hakkı - Yüksel Akkaya..
  Sermaye sınıfı ve sendika bürokrasisi
Telekom grevini boğmak için harekete geçti!
  Telekom greviyle dayanışmayı
yükseltelim!
  Türkiye Cumhuriyeti ve Ortadoğu - Haluk Gerger
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma
ve yoksullaştırma/3
Yüksel Akkaya
  Sosyalist Kamu Emekçileri’nden çağrı:
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Uluslararası tekellerin kârı uğruna Kaz Dağları feda ediliyor...
  Rusya-İran işbirliği pekişiyor...
  Sürgünden dönen Benazir Butto’ya suikast girişimi...
  Dünyadan...
  Özel savaşta yeni aşama... - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye saldırıyor,
İMF daha fazlasını istiyor!

Ağır siyasal gündemin gölgesinde kalmakla birlikte, ekonomi cephesinde de önemli gelişmeler yaşanıyor. Hatırlanacağı gibi İMF heyeti, gözden geçirme görüşmeleri için haftalar önce Türkiye’ye gelmişti. Bu heyet ekonomiye ilişkin durumu gözden geçirdi, 2008 bütçesinin hazırlık çalışmalarına katıldı ve Türkiye’den ayrıldı. İMF heyetinin denetiminde hazırlanan 2008 bütçe yasa tasarısı ise geçtiğimiz hafta hükümet tarafından kamuoyuna açıklandı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın yaptığı açıklamaya göre, 2008 yılında bütçe giderlerinin 222.3 milyar YTL, gelirlerinin ise 204.5 milyar YTL olacağı öngörülüyor.

Bütçenin yükü emekçinin sırtında

Daha planlama aşamasında dahi bütçenin 18 milyar YTL açık vermesi söz konusu. Yani gelirlerin giderleri karşılamayacağı, bütçede denkliğin sağlanabilmesi için ek olarak 18 milyar YTL’lik ek kaynağa ihtiyaç duyulacağı şimdiden ortada. Ek kaynak sağlamak için patronların değil işçi ve emekçilerin cebine göz dikileceği de herkesçe biliniyor.

Fakat bütçe yasa tasarısındaki ayrıntılara bakıldığında, hükümetin işçi ve emekçilerden çalmaya çalıştığı paranın 18 milyar YTL’nin kat kat üzerinde olduğu görülüyor. Nitekim tasarıya göre devlet, bütçeyi finanse etmek için 172 milyar YTL kadar bir vergi toplamayı hedefliyor. Bunun yüzde 70’ini ise KDV, ÖTV gibi esas olarak emekçilerin cebinden çıkan dolaylı vergiler oluşturuyor.

Bütçede aslan payı faiz ödemelerine

Son yıllarda bütçenin temel harcama kalemini borç ve faiz ödemeleri oluşturmaktadır. İşçi ve emekçilerden toplanan vergiler, ne yatırımlar için ne de toplumsal ihtiyaçların karşılanması için kullanılmaktadır. Bu gibi alanlara ayrılan kaynaklar göstermelik düzeylerde tutulmakta, bütçede toplanan paraların en büyük bölümü borç faiz ödemelerine ayrılmaktadır. Emekçilerden toplanan paralar, devlete yüksek faizle borç veren spekülatörlerin, vurguncuların kasasına pompalanmaktadır. Ekonomik dengeler yüksek faize dayalı sıcak para girişine dayalı olduğu için de, yıllar geçse de bu durum değişmemektedir.

2008 yılı bütçe taslağı bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bütçe yasa tasarısını açıklayan Kemal Unakıtan’ın söylediğine göre, 2008 yılında bütçeden tam 56 milyar YTL faiz ödemeleri için ayrılacaktır. Bu da bütçe toplam gelirlerinin neredeyse yüzde 35’idir. Sayıları milyonlarla ifade edilen devlet personelinin tümüne bir yıl boyunca ödenecek ücretlerin toplamı için bütçeye 48 milyar YTL ödenek konulduğu düşünülecek olursa, faiz ödemelerine ayrılan 56 milyar YTL’nin ne ifade ettiği daha rahat anlaşılır.

Emekçiler büyüme hedefiyle aldatılıyor

Açıklanan bütçe yasa tasarısında 2008 yılı için Gayrı Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) 716 milyar YTL’nin üzerinde olacağı ifade ediliyor. Buna bağlı olarak da büyüme oranının yüzde 5.5 dolayında gerçekleşeceği, kişi başına milli gelirin ise 6 bin 625 dolardan 7 bin dolara yükseleceği söyleniyor.

Elbette bu pembe tablo emekçiler için olumlu anlamda hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü sermaye ile işçi ve emekçiler arasındaki gelir uçurumu o kadar açılmış durumda ki, ortalama bir emekçinin yıllık kazancı 2000 dolar dolaylarında kalıyor. 400 YTL’lik maaşla en az 3-4 kişilik ailesini geçindirmek zorunda kalan asgari ücretlilerin durumu ise çok daha kötü. Dolayısıyla, 7 bin dolarlık rakam onlar için bir masaldan ibaret. 7 bin dolarlık kişi başına gelir masalıyla emekçileri uyutmaya çalışan hükümet diğer yandan kamu emekçilerine yüzde 2+2 oranında ücret artışını reva görerek gerçek yüzünü de bir bakıma sergilemiş oluyor.

Bütçe tasarısı ve İMF ile ilişkiler

Bilindiği üzere bütçe yasa tasarısı bu kez de İMF’nin yakın denetimi altında hazırlandı. İMF memurları bütçeye son şekli verilene kadar Türkiye’den ayrılmadılar. Hükümet bütçe taslağıyla ilgili birkaç konuda İMF’nin ortaya koyduğu politikaları esnetmeye niyetlendiği için de gözden geçirme görüşmeleri sonuçlandırılamadı. Fakat görüşmelerin ABD’de devam edeceği açıklanarak bu konu geçiştirildi. IMF Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni görüşmelere Washington’da IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık Guvarnörler Kurulu toplantıları sırasında devam edileceğini bildirdi. Benzer açıklamalar hükümet cephesinden de yapıldı.

İMF ile hükümet arasında oluşan başlıca görüş farklılığı, bütçede yer alacak faiz dışı fazla miktarının oranı idi. Stand by gereği faiz dışı fazla oranının yüzde 6.5 olması gerekiyordu ve önceki yıllarda da bu oran geçerliydi. Doğal olarak hükümet 2008 yılında da yüzde 6.5’luk faiz dışı fazla oranının korunmasını istemekteydi. Ne var ki ekonomide son bir yıldır yaşanan gelişmeler yüzde 6.5’luk faiz dışı fazla yükünü taşıma işini oldukça zorlaştırmıştı. Zira her şeyden önce vergi gelirleri tahmin edilenin oldukça altında gerçekleşmişti. Seçim yatırımları ve harcamaları bütçe açıklarının büyümesine neden olmuştu. Ve nihayet Kürt halkına karşı tırmandırılan kirli savaş ve buna paralel olarak ordunun, diğer militarist aygıtların artan harcama gereksinimleri bütçeye yeni yükler getirmiş, bunlar için 2007 bütçesine ciddi miktarlarda ek ödenek konulması zorunlu hale gelmişti.

Tüm bu nedenlerden dolayı sıkışan ve ekonomi cephesinde bir parça rahatlamanın yollarını arayan hükümet bütçede faiz dışı fazla oranını bir puan aşağı çekmenin işine yarayacağını düşünüyordu. Stand by anlaşmasının 2008 Mayıs’ında bitecek olmasına da güvenerek İMF’ye nazını geçirebileceğini hesaplamış olmalı ki, bu isteğinde ısrarcı oldu. Neticede bütçe yasası taslağında faiz dışı fazla hükümetin istediği biçimde yüzde 5.5 olarak yer aldı.

İMF emretti, hükümet hizaya geldi!

Fakat hükümetin güvendiği dağlara bu kez karlar yağdı. Ne stand by anlaşmasının 2008 Mayıs ayında tamamlanacak olması, ne de Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD’de yaptığı görüşmeler İMF’yi ikna etmeye yeterli olmadı. Görüşmelerin sonuçlarını değerlendiren İMF İcra Direktörleri Kurulu, neticede faiz dışı fazlanın bütçe taslağında yüzde 5.5 olarak yer almasına kerhen onay verdi ancak kamu harcamalarındaki artışı gerekçe göstererek gözden geçirme görüşmelerini onaylamadı. Faiz dışı fazla hedefinin yüzde 5.5 olarak kalması ve gözden geçirmenin onaylanması karşılığında da 2008 bütçesinde “sıkılaşmayı sağlayacak” tedbirler alınmasını, buna ek olarak da sosyal yıkım saldırısının tamamlanmasını ve elektrik zammının uygulamaya konulmasını şart koştu.

İMF’nin bu kararı üzerine durumla ilgili bir açıklama yapan ekonomiden sorumlu bakan Mehmet Şimşek, sosyal yıkım yasasını meclisten geçireceklerini, elektrik zammı konusunda gerekli adımları atacaklarını, Halkbank’ın özelleştirilmesi konusunda da strateji belirleyeceklerini açıklamak durumunda kaldı.

Hükümet cephesinden yapılan bir başka açıklama da gözden geçirme görüşmelerinin tamamlanabilmesi için bir İMF heyetinin önümüzdeki günlerde tekrar Türkiye’ye geleceğine ilişkindi. Özetle İMF, gözden geçirme görüşmelerinin tamamlanması için bir takım ek tedbirlerin alınmasını istiyor. Özelleştirmelerden elektrik zammına, sosyal yıkım yasasının meclisten geçmesine kadar geniş bir alanı kapsayan bu ek tedbirlerin neler olacağı, işçi ve emekçilere çıkartılacak faturanın gerçek büyüklüğü İMF heyetinin yapacağı yeni ziyaretten sonra netlik kazanacak.

Gene de şimdiden bu konuda fikir veren bazı bilgiler söz konusu. Bunların ilki 2008 yılına dair özelleştirme planları. Hükümet özelleştirmelerin 2008 yılında da bütün hızıyla süreceğini, 11.8 milyar YTL’lik özelleştirme geliri beklendiğini, söz konusu özelleştirme uygulamalarının ise elektrik dağıtım şebekeleri, şeker fabrikaları ve otoyolların satışı konularında yoğunlaşacağını açıklamış bulunuyor.

Bir diğeri, adeta yılan hikayesine dönen elektrik zammı konusu. Yakın zaman önce yapılan bir bakanlar kurulu toplantısında bu konunun gündeme geldiği, elektriğe sanayide yüzde 10, konutlarda ise yüzde 15 civarında zam düşünüldüğü basına yansımıştı. İMF’nin bu konunun üzerine düşmesiyle elektrik zammı konusunda hükümetin yakın zamanda adım atacağı, bunun da emekçilere ciddi bir yük getireceği görülüyor.

Emekçilerin sırtına binen zam yükü elbette elektrikle sınırlı da değil. Büyük kentlerde kuraklık bahanesiyle su fiyatlarına fahiş oranlarda zamlar yapılıyor. Aynı şekilde türlü yöntemler kullanılarak toplu taşıma gibi hizmetlerin bedelleri de ciddi oranlarda arttırılıyor. Örneğin İstanbul’da İETT otobüslerinde aktarmalı hatlarda yüzde 50 dolayında örtülü bir zam uygulamasına birkaç gündür başlanmış bulunuyor. Bütün bunları bir arada düşündüğümüzde, emekçilerin sırtlandığı mali faturanın büyüdükçe büyüdüğü görülüyor.

İşçi ve emekçilerin tüm bu sömürü ve yıkım tablosuna karşı yapması gereken şey sermayenin masallarına sırtını dönmekten, kendi gerçek taleplerine sahip çıkmaktan ve örgütlü mücadeleyi yükseltmekten başka bir şey değil.