17 Aralık 2005 Sayı: 2005/49 (49)
  Kızıl Bayrak'tan
  "Kırmızı çizgiler"ini terkeden sermaye devleti ABD'nin tam hizmetinde
  Türkiye ABD’nin saldırı ve savaş üssü olarak hazırlanıyor!
  Hesabı işçi ve emekçiler soracak!
  Yeni niyet mektubu, yeni saldırı planları!
Sosyal güvenliğin tasfiyesinde yeni adım
Asgari ücret ve davete icabet: Kavgaysa kavga!..
/ Yüksel Akkaya
  Asgari ücret
  Küçükçekmece-Yenibosna-Güneşli-Topkapı İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı yeni bir başlangıç oldu...
  Büyükçekmece İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi temsilcisi ile konuştuk...
  19 Aralık katliamı ve
yoğunlaşan saldırılar
  Düzen cephesinde it dalaşı devam ediyor
  7. yılında Parti her açıdan daha ileride!../ Güne yüklenmek ve geleceğe hazırlanmak /Orta sayfa
  Kürt uyanışı ve hareketinin
çelişik etkisi
  AB şefleri Amerikalı işkencecilerin suç ortağı!
  Hariri suikastıyla ilgili ikinci rapor BM’ye sunuldu...
  Irak’ta emperyalist orduların namluları gölgesinde seçimler
  Köln İşçi-Gençlik Kültür Evi açıldı
  İÜ Merkez Kampüsü; Faşist saldırılar sürüyor... Polis-idare-sivil faşist işbirliğine karşı birleşik devrimci mücadele!
  Ekim Gençliği çalışmalarından...
  Tuzla Deri-İş Şube Sekreteri ve işçilerle konuştuk... “Bu saldırılar bizi yıldıramaz!”
  Güney Kürdistan, Irak ve TC / SOSYALİST-ŞOREŞGER
  Bültenlerden / Ankara İşçi Bülteni
  Bültenlerden / Çiğli İşçi Bülteni
  Kamu Personel Rejimi Kanun Taslağı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

BÜLTEN’DEN...

Merhaba …

Aralık sayımızla yine sizlerle birlikteyiz. Bu ay biz işçiler için oldukça önemli bir ay. Çünkü asgari ücrete yapılacak zam bu ay belirlenecek. İnsanca yaşama yeten bir ücret hepimizin ortak istemidir. Bunu elde edebilmenin tek bir yolu var. İşçilerin birleşerek ortak hareket etmesi. Bizler Çiğli İşçi Platformu’nda bir araya gelen işçiler olarak istediğimiz ücretleri fabrikalarımızda oluşturacağımız örgütlenmelerle çözebileceğimizi biliyoruz. Buradan Çiğli Organize işçilerine sesleniyoruz: Maaşlarımıza istediğimiz zammın yapılması için fabrikalarımızda komiteler kuralım. İç örgütlülüğümüzü sağlayalım. Maaşlarımıza yapılacak zammın belirlenmesinde söz hakkımızın olması için patrona karşı birleşik gücümüz gösterelim.

Bu arada biz de platform olarak patronların ve onların devletinin bize reva gördüğü sefalet ücretini kabul etmediğimizi ve insanca yaşama yetecek asgari ücret talebimizi duyurmak için bir imza kampanyası başlattık. İmza kampanyamıza tüm duyarlı işçilerin desteğini bekliyoruz.

Son günlerde Şemdinli’de yaşanan olaylar ve sonrasında yaşananlar bizlere bir kez daha Susurluk devleti gerçeğini gösterdi. Karşımızda çürüyen bir sistem ve çeteleşen bir devlet gerçeği var. Bizler işçilerin birliğine ve halkların kardeşliğine inanıyoruz. Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikalarına ve katliamlara karşı her zaman için bunu tekrarlayacağız:

YAŞASIN İŞÇİLERİN BİRLİĞİ, HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!

(Çiğli İşçi Bülteni’nin Aralık 2005 tarihli sayısından alınmıştır...)

------------------------------------------------------------------------------------------

Yeni bir sömürü zinciri...

Bölgesel Asgari Ücret uygulaması!

Boynumuzdaki sömürü zincirleri her geçen gün artıyor. Açlık, sefalet katlanılamaz boyutlara ulaşıyor. İşsizlik ise her geçen gün çığ gibi büyüyor. Bir avuç para babasının kar krizi bahane edilerek ücretlerimiz düşürülüyor. Sigortamız yapılmıyor, mesai ücretleri ödenmiyor, ücretsiz izinler artıyor. Birçoğumuz sendikasız ve her türlü sosyal haktan yoksun olarak vahşi sömürü koşullarında çalıştırılıyoruz. Bu vahşi sömürü koşullarına bir yenisini daha eklemek istiyorlar. Yaşamımızın bir avuç asalak tarafından cehenneme çevrilmesi yetmiyormuş gibi, bazı sermaye sözcüleri, “Bölgesel Asgari Ücret Uygulaması”ndan bahsediyorlar. Patronlara göre, İstanbul veya İzmir gibi büyük kentlerdeki bir işçinin geçinmesi için gerekli olan para bir taşra kentiyle aynı değildir. Böylece her ilin patronları kendine göre ücret belirleyebilecek ve biz işçileri daha fazla sömürebilecekler. Sonuçta, patronlar fabrikalarını kırsal alanlara kurarak daha ucuz iş gücüyle işçi çalıştıracaklar.

Şöyle bir örnek vermek istiyorum:

Türkiye bugün geri bıraktırılmış, bağımlı bir ülkedir. Ucuz işgücü fazla olduğu için yabancı sermayedarlar bizim gibi ülkelerde şirketler kurarak daha fazla kar elde ediyorlar. Son 1 yıldır tekstil sektörü Çin gibi Uzak Doğu ülkelerine kaydırılmıştır. Çünkü oradaki işgücü daha ucuzdur. Örnek vermek için daha uzaklara gitmenin gereği yok. Çiğli Organize’de son dönemlerde baktığımızda fabrikalar İzmir’in dışına taşınıyor. Örneğin, Torbalı, Uşak, Afyon gibi yerlere patronlar gitmeye başladı. Çünkü oralarda daha ucuza işçi çalıştırabilecek.

Bölgesel asgari ücret uygulaması yasalaşırsa patronlar daha ucuz işgücü olan yerlere gidecek. İzmir’de bu nedenle işsizlik daha çok artacak. Bu da yine buradaki patronların ücretleri düşürmesine neden olacak.

Bu nedenle yaşamımızı daha da köleleştirecek bu uygulamaları kabul etmemeliyiz. Bunun için birlik olup, örgütlenmeliyiz. Bugün patronlar nasıl örgütlü davranıp bizleri daha fazla sömürüyorsa, bizler de emeğimizi korumak için birleşmeliyiz.

Biz Çiğli Organize’de çeşitli sektörlerden işçiler olarak bu bilinçle bir araya geldik. Daha güçlü olmak, sömürüye, baskıya karşı koyabilmek için Çiğli İşçi Platformu’nu oluşturduk. İlk çalışmamız asgari ücretin belirleneceği şu günlerde “ İnsanca yaşama yetecek asgari ücret isti-yoruz!” ve “ Bölgesel asgari ucret uygulaması ile ilgili çalışmalar iptal edilsin!” diyerek bir imza kampanyası başlattık. Tüm işçi arkadaşları bu kampanyaya destek olmaya davet ediyorum.

Bizler birlik olursak önümüzde aşamayacağımız, deviremeyeceğimiz hiçbir engel olmaz. Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok.

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz!

Çiğli İşçi Platformu’ndan

bir tekstil işçisi

(Çiğli İşçi Bülteni’nin Aralık 2005 tarihli sayısından alınmıştır...)

------------------------------------------------------------------------------------------

Birlik olursak güçlü oluruz!

Yeni bir yıl yaklaşırken asgari ücret tartışmaları da değişik biçimlerde sürüyor. Aslında işçi ve emekçilere reva görülen asgari ücret İMF tarafından belirlenmiş durumda. Bu oran %5’tir. En fazla verilecek oransa %7-8 olacaktır. Buna rağmen işçi temsilcilerinin herhangi bir tepkisi yok. Alışıldığı üzere asgari ücret belirlenirken yaşanan bazı tartışmaların dışında yapılan bir şey yok. Hükümet ülkenin ekonomisinden bahsedecek. Ülkenin kalkınması ve düzlüğe çıkması için işçi ve emekçilerden fedakarlık beklediklerini, biraz sabretmeleri gerektiğini söyleyecek. Sözde işçi temsilcileri ise göstermelik karşı çıkacaklar. Sonunda “Biz uğraştık ancak bu kadarına razı ettik” diyerek kenara çekilecekler. Ve bizleri öldürmeyip süründürecek olan ücretimiz belirlenmiş ve uygulamaya konulmuş olacak.

Asgari ücretin tartışıldığı bu günlerde hemen hemen her fabrikada işçilere dolaylı yollardan, bazen de Sun Tekstil’de olduğu gibi doğrudan ücretlere fazla bir zam yapmayacaklarını utanmadan söyleyebiliyorlar.

Sun Tekstil 7 ay önce Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nden Torbalı’ya taşındı. İşyerinin uzak bir yere taşınmış olması nedeniyle 100’ün üzerinde işçi işi bırakmıştı. Patron ise çıkış paralarını vermeyeceğini söyleyerek “alabiliyorsanız alın” demişti. Bunun üzerine işçiler mahkemeye başvurmuştu. 7 aydır süren mahkeme sonucunda işçiler davayı kazanarak istedikleri tazminatları aldılar.

Patron bu olayın yarattığı tahammülsüzlüğün etkisiyle bir toplantı yaptı, “fabrikanın durumu kötü, şu anda para kazanamıyoruz” türünden bildiğimiz yalanlara başladı. Bir işçi “Biz önceden küçük bir atölyeden şirkete, şimdi de şirketten holding durumuna geldik. Bizlere de bir holding işçisi olarak holdinge yakışır bir zam yaparsınız” dedi. Patron beklemediği bu yanıt karşısında önce ağzından lafları geveledi. Ardından tekstilin Türkiye’deki gidişatından bahsetti. Kendilerinin bundan olumsuz etkilendiklerini söyledi, bu nedenle ücret konusunda fazla umutlanmayın dedi.

Eğer Sun Tekstil’de bir örgütlülük, işyeri komiteleri olsaydı, toplu bir şekilde ücretlerimizin artırılması talebiyle ve diğer hak gasplarına karşı mücadele edebilirdik. Biz biliyoruz ki, Sun Tekstil mücadele geleneğine sahip bir fabrikadır. 2003 yılında, kölelik yasasının ilk çıktığı dönemde kölelik sözleşmesi dayatmasına imza atmayan tek fabrikaydı. Ancak şimdi, birçok işçinin yeni olmasından kaynaklı Sun Tekstil çalışanları geçmişteki gibi örgütlü bir karşı koyuş gerçekleştiremiyorlar. Sun Tekstil patronu da bunun bilincinde olduğu için pervasızca hak gasplarına devam ediyor. Yeni uygulamaya koyduğu modül sistemi çalışmasıyla işçiler birbirlerine güvensizleştiriliyor, insanlar birbirine yabancılaşıyor. Birbirleriyle rekabete zorlanıyor. İnsanların, işin stresinden kaynaklı psikolojileri bozuluyor ve birbirlerini şikayet ediyorlar.

Sun Tekstil işçisi eskiden olduğu gibi birbirine güvenip biraraya gelmelidir. Çünkü Sun Tekstil patronu işyerini taşırken verdiği sözlerin hiçbirini tutmamıştır. Kreş açılacağını söylemişti. Kreşin inşaatı bile yok. Yol kısalacak, küçük servis araçları konulacak, herkes daha yakın yerden servise inip-binecek demişti. Tam tersine, semtler arasında servisler birleştirilmiştir. İnsanlar servislere binmek için daha fazla mesafe yürümek zorunda kalmıştır. Bunlar henüz başlangıçtır. Bunun için bir an önce yeni ve eski işçiler birbirlerine güvenip bu saldırılara karşı önlem almak zorundadır. Birlik olursak güçlüyüz. Yoksa ezilmeye devam ederiz. Yaşamımızın daha fazla cehenneme dönmesine izin vermeyelim. Birlik olursak tıpkı işi bırakan 100 işçi gibi bizler de kazanırız. Yoksa kaybederiz. Hiçbir şey için geç değildir.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Sun Tekstil’den bir işçi