17 Aralık 2005 Sayı: 2005/49 (49)
  Kızıl Bayrak'tan
  "Kırmızı çizgiler"ini terkeden sermaye devleti ABD'nin tam hizmetinde
  Türkiye ABD’nin saldırı ve savaş üssü olarak hazırlanıyor!
  Hesabı işçi ve emekçiler soracak!
  Yeni niyet mektubu, yeni saldırı planları!
Sosyal güvenliğin tasfiyesinde yeni adım
Asgari ücret ve davete icabet: Kavgaysa kavga!..
/ Yüksel Akkaya
  Asgari ücret
  Küçükçekmece-Yenibosna-Güneşli-Topkapı İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı yeni bir başlangıç oldu...
  Büyükçekmece İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi temsilcisi ile konuştuk...
  19 Aralık katliamı ve
yoğunlaşan saldırılar
  Düzen cephesinde it dalaşı devam ediyor
  7. yılında Parti her açıdan daha ileride!../ Güne yüklenmek ve geleceğe hazırlanmak /Orta sayfa
  Kürt uyanışı ve hareketinin
çelişik etkisi
  AB şefleri Amerikalı işkencecilerin suç ortağı!
  Hariri suikastıyla ilgili ikinci rapor BM’ye sunuldu...
  Irak’ta emperyalist orduların namluları gölgesinde seçimler
  Köln İşçi-Gençlik Kültür Evi açıldı
  İÜ Merkez Kampüsü; Faşist saldırılar sürüyor... Polis-idare-sivil faşist işbirliğine karşı birleşik devrimci mücadele!
  Ekim Gençliği çalışmalarından...
  Tuzla Deri-İş Şube Sekreteri ve işçilerle konuştuk... “Bu saldırılar bizi yıldıramaz!”
  Güney Kürdistan, Irak ve TC / SOSYALİST-ŞOREŞGER
  Bültenlerden / Ankara İşçi Bülteni
  Bültenlerden / Çiğli İşçi Bülteni
  Kamu Personel Rejimi Kanun Taslağı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İMF yönetimi gözden geçirmeleri onayladı…

Yeni niyet mektubu, yeni saldırı planları!

İMF yönetimi, imzalanan son stand by anlaşması kapsamında gerçekleştirilen birinci ve ikinci gözden geçirme görüşmelerini onayladı. Gözden geçirmelerin onaylanmasıyla birlikte hükümet tarafından verilen niyet mektubu açıklandı ve yaklaşık 1.6 milyar dolarlık yeni kredi dilimi Türkiye’nin kullanabilmesi için serbest bırakıldı.

Açıklanan 24 Kasım tarihli niyet mektubunun başlangıç bölümlerinde uygulanan ekonomik program övülüyor. Ekonomide güçlü performansın devam ettiği, enflasyon oranının tek haneli rakamlara indiği, büyümenin devam ettiği vurgulanıyor. Uluslararası alandaki sermaye akışının, AB ile müzakere sürecinin başlamış olmasının, büyük KİT’lerin başarılı bir biçimde özelleştirilmesinin “finansal piyasaları memnun etmede” önemli bir rol oynadığı belirtiliyor. Aşırı düzeyde olan kamu açıklarının AB standardı olan yüzde 3’ün altına indirilmesinden gururla söz ediliyor.

Her niyet mektubunda yapıldığı gibi övünme faslından sonra çeşitli alanlarda uygulanacak yeni politikalar maddeler halinde ve gerekçeleriyle sıralanıyor.

Yeni taahhütler, yeni saldırılar

Para politikasıyla ilgili olarak İMF’ye verilen 2006 yılına ilişkin taahhütlerin başında enflasyon oranlarının geldiği görülüyor. Buna göre Merkez Bankası 2006 yılı başından itibaren enflasyon hedeflemesi sistemine geçecek. Ve Türkiye yılbaşından itibaren İMF’ye her gözden geçirme dönemi için ay ay enflasyon hedeflerini tutturma garantisi verecek. Bu kapsamda yeni niyet mektubunda 2006 yılı için yıllık yüzde 5 enflasyon oranını tutturma taahhüdü verildiği, bununla da yetinilmediği ve her ay için hedeflenen enflasyon oranlarının niyet mektubunda sıralandığı görülüyor. Bu hedefler tutturulmadığı takdirde İMF hükümete ek önlemler alma konusunda önerilerde bulunabilecek.

Bu sözlerin anlamı, enflasyonu denetim altında tutmak bahanesiyle özellikle ücretlerin ve yatırımların baskı altında tutulacak olmasıdır. Zaten hazırlanan bütçenin özellikleri de bunu ispatlamaktadır. Tek haneli rakamlara düştüğü halde “enflasyonla mücadele” emekçilerin tepesinde sallanan kılıç olmaya devam edecektir.

Niyet mektubunda sözü edilen diğer bir önemli konu da bütçeden yapılan sosyal harcamalardır. Maliye politikasıyla ilgili bölümde 2005 yılında meydana gelen bütçe açıkları izaha çalışılmakta, sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan ek kaynak transferleri bütçe açıklarının temel nedenlerinden biri olarak ileri sürülmektedir.

Sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferlerin niçin arttığı sorusuna şöyle bir yanıt verilmektedir; “Bu durum, ilaç ve diğer tedavi hizmetlerine erişim imkanının genişletilmesi sonucu giderlerin beklenenin üzerinde gerçekleşmesinden, hastaneler ve ilaç temini konularındaki reformun uygulama sürecindeki idari sorunlardan ve daha önce çıkan af söylentileri ile bağlantılı olarak prim tahsilatlarında ortaya çıkan düşüşten kaynaklanmaktadır.” (9. paragraf)

Hükümetin şu son aylarda sağlık alanında yaptığı düzenlemelerin işçi ve emekçilerin “ilaç ve diğer tedavi hizmetlerine” ulaşımını kolaylaştırmadığı ortada. Zaten politika değişiklikleri de işçi ve emekçilerin sağlığı düşünüldüğü için değil, başta ilaç tekelleri olmak üzere yağmacılara yeni vurgun kapıları açmak için gündeme getirilmişti. Nitekim bu politikalar sonucunda hizmetlerde herhangi bir iyileşme görülmemesine rağmen kurumların harcamaları hızla kabardı. Dışardan malzeme ve tedavi hizmeti satın alan sosyal güvenlik kurumları büyük ödemeler yapmak durumunda kaldı.

Niyet mektubunda söylenenler hükümetin yeni sağlık politikalarının bu alanda vurgun ve yağmanın önünü görülmemiş ölçüde açtığının bir itirafıdır aslında. Fakat hükümet büyük bir yüzsüzlükle artan harcamaları sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaşmasına, güya işçi ve emekçilerin de kontrolsüz bir biçimde bu hizmetlerden yararlanmasına bağlıyor. Aslında niyet bundan da öte. Hükümet bütçe açıklarının günahını sağlık harcamalarının kabarmasıyla izah ederek bu alanda yeni saldırılara girişileceğinin de işaretini vermiş oluyor. Niyet mektubunun başka paragraflarında bu konu daha somut olarak ifade ediliyor; “…2006 yılı bütçesi (i) sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin kontrol altına alınması ve tahsilatların iyileştirilmesi vasıtasıyla sosyal güvenlik transferlerini düşürecek ve (ii) yatırım harcamaları ile sermaye transferlerinin 2005 yılı seviyelerinin üzerine çıkmasına imkan verecektir” veya “2006 bütçe hedeflerine ulaşılması önemli ölçüde sosyal güvenlik sistemi açığının kontrol altında tutulmasına bağlıdır. Dolayısıyla, sosyal güvenlik açığına ilişkin gösterge niteliğindeki hedeflerin, altışar aylık performans kriterine dönüştürülmesi teklif edilmektedir” gibi vurgular yapılıyor.

Bu harcamaların nasıl denetim altına alınacağı ise niyet mektubunun 13. paragrafında ortaya konuluyor. Bu paragrafta, “Sağlık harcamalarını daha iyi kontrol edebilmek amacıyla gerçekçi bir yıllık global bütçe hazırlanmıştır. Bu bütçe ile, her hastanenin tüm hastalarının harcamalarını finanse etmesi beklenmektedir. Söz konusu global bütçe, sene başında tahsis edilecek ve sosyal güvenlik kuruluşlarının devlet hastanelerine yapacağı toplam ödemelerin üst sınırını teşkil edecektir” deniliyor. Yani her hastane için yıllık bir bütçe çıkartılacak ve o hastanenin yapabileceği sağlık harcamaları için bir üst sınır saptanacak. Hastane yönetimleri, ihtiyaç ne olursa olsun bu üst sınırı aşamayacaklar. Aşsalar bile harcamalarının bedelini devletten alamayacaklar, başka kaynak yaratmak zorunda olacaklar. Doğal olarak da elleri sağlık hizmetinden yararlanmak zorunda olan işçi ve emekçilerin cebine uzanacak. Katkı payı, katılım bedeli ya da başka isimler altında para talep edecekler. İşçi ve emekçiler hem sigortaya yüklü primler ödemek, hem de buna rağmen sağlık hizmetlerinden yararlanmak için önemli miktarlarda harcama yapmak durumunda kalacaklar. “Paran kadar sağlık” anlayışı bu uygulama ile daha da yaygınlaşmış, daha da acımasız bir hal almış olacak.

Niyet mektubunun diğer bölümlerinde önceden söz verilmiş saldırı programlarının önümüzdeki yakın dönemde kararlılıkla hayata geçirileceği yeniden vurgulanıyor. Örneğin sosyal güvenlikle ilgili yasaların Ocak ayı içerisinde mutlaka çıkartılacağı belirtiliyor. Özelleştirme uygulamalarının kamu bankalarını da kapsayarak devam edeceği, 2006 yılı sonuna kadar bütün özelleştirmelerin bitirileceği ifade ediliyor.

Mektupta ağırlıklı olarak yer verilen bir diğer konu ise sermayeye sağlanan kolaylıklar ve “yatırım ortamının iyileştirilmesi” için yapılması düşünülen düzenlemeler. Bu bölümlerde sermayeye sağlanan vergi indirimleri ve diğer avantajlar sıralanıyor, bankacılık sektörünün sermayeye hizmet için yeniden ele alınıp düzenleneceğine ilişkin taahhütlerde bulunuluyor.

Toplam 26 maddeden oluşan niyet mektubunda işçi ve emekçilerin karşı karşıya olduğu temel sorunların çözümüne ilişkin tek bir düzenleme bulmak mümkün değil. Hükümetin 2006 yılı icraat programı olarak niteleyebileceğimiz niyet mektubu baştan aşağı uluslararası tekellerin ve sermaye gruplarının istek ve çıkarlarına uygun olarak kaleme alınmış. Bu anlamda işçi ve emekçilere dönük yeni ve kapsamlı bir saldırı programı niteliğinde.

Kısacası sermaye, gerek niyet mektubuyla, gerekse şu sıralar mecliste olan 2006 Bütçe Kanunu ile yeni yılda uygulanmak üzere kapsamlı bir saldırı programı oluşturmuş durumda. Bu saldırının ilk ayağı bütçe yasasının meclisten geçirilmesiyle atılmış olacak. Onu asgari ücretin İMF’nin istek ve dayatmalarını doğrultusunda belirlenmesi izleyecek. Yılbaşından itibaren ise başta kamu, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinin tasfiyesini hedefleyen yasa ve uygulamalara sıra gelecek.

İşçi ve emekçiler tüm bu kapsamlı saldırı programına karşı durabilmek için güçlerini birleştirmek, sermayenin dayattığı çok yönlü sömürü ve yıkıma karşı militan bir mücadele içerisine girmek durumundadır.