17 Aralık 2005 Sayı: 2005/49 (49)
  Kızıl Bayrak'tan
  "Kırmızı çizgiler"ini terkeden sermaye devleti ABD'nin tam hizmetinde
  Türkiye ABD’nin saldırı ve savaş üssü olarak hazırlanıyor!
  Hesabı işçi ve emekçiler soracak!
  Yeni niyet mektubu, yeni saldırı planları!
Sosyal güvenliğin tasfiyesinde yeni adım
Asgari ücret ve davete icabet: Kavgaysa kavga!..
/ Yüksel Akkaya
  Asgari ücret
  Küçükçekmece-Yenibosna-Güneşli-Topkapı İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı yeni bir başlangıç oldu...
  Büyükçekmece İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi temsilcisi ile konuştuk...
  19 Aralık katliamı ve
yoğunlaşan saldırılar
  Düzen cephesinde it dalaşı devam ediyor
  7. yılında Parti her açıdan daha ileride!../ Güne yüklenmek ve geleceğe hazırlanmak /Orta sayfa
  Kürt uyanışı ve hareketinin
çelişik etkisi
  AB şefleri Amerikalı işkencecilerin suç ortağı!
  Hariri suikastıyla ilgili ikinci rapor BM’ye sunuldu...
  Irak’ta emperyalist orduların namluları gölgesinde seçimler
  Köln İşçi-Gençlik Kültür Evi açıldı
  İÜ Merkez Kampüsü; Faşist saldırılar sürüyor... Polis-idare-sivil faşist işbirliğine karşı birleşik devrimci mücadele!
  Ekim Gençliği çalışmalarından...
  Tuzla Deri-İş Şube Sekreteri ve işçilerle konuştuk... “Bu saldırılar bizi yıldıramaz!”
  Güney Kürdistan, Irak ve TC / SOSYALİST-ŞOREŞGER
  Bültenlerden / Ankara İşçi Bülteni
  Bültenlerden / Çiğli İşçi Bülteni
  Kamu Personel Rejimi Kanun Taslağı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kürt uyanışı ve hareketinin çelişik etkisi

Kürt uyanışı ve hareketi başlangıç evresinde burjuva sınıf düzeninin Kürt sorunu üzerinden tarihsel olarak muzdarip bulunduğu büyük toplumsal ve siyasal zaafı açığa çıkararak onu ciddi sıkıntılarla yüzyüze bıraktı. Bu arada yenilgi sürecinden çıkmış haliyle henüz belirgin bir zayıflık duygusu içinde bulunan devrimci hareket için bir süreliğine önemli bir moral kaynağı da oldu. Fakat devrimci sınıf mücadelesi perspektifinden uzak ve dar milli hedeflerle sınırlı bir çizgiye dayandığı ölçüde, çok geçmeden tersinden sonuçlar da göstermeye, devrimci hareket ve sınıf mücadelesi üzerinde çok yönlü olarak zayıflatıcı ve giderek tasfiye edici bir etkide de bulunmaya başladı.

Bunları burada olanaklı olduğunca en kısa biçimde şöyle özetleyebiliriz:

İlkin, ulusal uyanış büyük kentlerin emekçi Kürt kitlelerini de etkilediği ölçüde, bu kesimin dikkati yaygın biçimde sınıf mücadelesinden salt dar ulusal mücadeleye kaydı ve Kürt hareketinin izlediği politika her açıdan bunu kolaylaştırdı. Kürt hareketi, milliyetçiliğe özgü bir dargörüşlülükle, büyük kentlerdeki Kürt emekçi kitlelerinin sınıf mücadelesine katılımını teşvik etmek yerine (ki bu ulusal mücadeleye güç katmanın ve onu rahatlatmanın da en etkili yoluydu), Kürdistan’da yürüttüğü ulusal mücadelenin cephe gerisi olarak değerlendirmek yoluna gitti ve neredeyse tümüyle bununla yetindi. Sınıf mücadelesinin ve devrimci hareketin zayıflığı ölçüsünde bu tutumunda etkili de oldu. Bu, ‘80’ öncesi dönemde, sınıfsal ve ulusal baskının çifte etkisi altında büyük ölçüde hareketin ön saflarını tutan Kürt kökenli işçi ve emekçileri sınıf mücadelesinden uzaklaştırdı. Böylece sınıf ve kitle hareketinin önemli bir gelişme dinamiği zaafa uğradı.

İkinci olarak, Kürt uyanışı ve hareketinin tempolu bir gelişme yaşadığı dönemde, Türkiye sol hareketi henüz yaşadığı ağır yenilginin yaralarını sarabilmiş değildi. Daha da kötüsü, yenilginin derslerini toparlamakta ve kendisini yenilemekte yeteneksiz olduğu kadar isteksizdi de. Dolayısıyla güven vermekten ve yeniden etkili bir çekim merkezi oluşturabilmekten uzaktı. Tüm dünyada devrim ve sosyalizm aleyhine esen ters rüzgarlar ile 12 Eylül sonrası Türkiye koşulları bunu ayrıca zora sokuyordu. Bu, eski-yeni Kürt kökenli kadro ve sempatizan militanların kitlesel olarak, ‘90’lı yılların başında bir cazibe merkezi haline gelmiş bulunan ulusal hareketin saflarına kayışını kolaylaştırdı. Böylece de devrimci hareketi bu son derece önemli geleneksel beslenme kaynağından büyük ölçüde yoksun bıraktı. Bu, devrimci siyasal çalışmayı ve mücadeleyi de zayıflatan temel önemde bir başka etken oldu.

Üçüncü olarak, Kürt uyanışı ve hareketinin gelişmesi Türkiye toplumunda hala derin bir apolitizmin hüküm sürdüğü ve kitle hareketinin politikleşme yeteneğinden en uzak olduğu bir evreye denk geldiği ölçüde, burjuva gericiliğinin şovenizmi, bir bütün olarak toplumu ve bu arada öncelikle de emekçileri zehirlemek için etkili bir silah olarak kullanması kolaylaştı. Şoven milliyetçi duygular ile sınıf bilinci arasında ters bir orantı olduğu, ilkinin güçlenmesi ölçüsünde ikincisinin felce uğradığı, Türkiye pratiği üzerinden bir kez daha bütün açıklığı ile görüldü. Bu, sınıf mücadelesi dinamiklerini felce uğratan muazzam bir etkide bulundu. (Günümüzde bu durumun yeni bir evresi ile yüzyüzeyiz.)

Son olarak, yenilginin derslerinden öğrenerek kendini yenileme gücü ve yeteneği gösteremeyen küçük-burjuva devrimci-demokrat hareket, ancak bu sayede sağlıklı bir biçimde elde edebileceği politik ve moral gücü, kolaycı ve çarpık bir tutumla, Kürt hareketinden alma yoluna gitti. Bu ise tasfiyeci sonuçlarını, Kürt hareketinin kuyruğunda ilkesizce sürüklenmekten, hatta bazıları için bağımsızlığını yitirerek basitçe Kürt hareketinin uzantısına dönüşmekten tutunuz da çoğu durumda onun en kötü gelenek ve uygulamalarını taklit etmeye kadar bir dizi alanda gösterdi. Bunun yıkıcı ve tasfiyeci etkisi İmralı teslimiyetinin ardından yeni bir biçim kazandı ve daha belirgin hale geldi. Zafere ilerlediğini düşündükleri “Kürdistan devrimi”ni kendileri için politik güç ve moral kaynağı haline getirenler, İmralı teslimiyetiyle birlikte derin bir hayal kırıklığı içine yuvarlandılar ve tersinden bir etkiyle devrimcilikte ısrar gücünü yitirdiler. Bazılarında bugün devrimci konumdan kopmaya varabilen belirgin sağa savruluşun gerisinde, elbette geçmişten gelen yapısal zayıflıklar temelinde olmak üzere, bu yıkıcı etkinin tayin edici bir rolü var. İmralı teslimiyeti böylelerinin reformizme kayışını belirgin biçimde kolaylaştırdı ve hızlandırdı.

Özetle; devrimci siyasal mücadele açısından Türkiye’nin son 25 yılının kendine özgü koşullarını değerlendirirken, içerdeki yenilgiye ve dünyada bunun üstüne gelen yıkılışa, Kürt hareketinden gelen ve toplam bilançosu bakımından olumsuz olan bu çok yönlü etkiyi de eklemek gerekir.

(Türkiye Komünist İşçi Partisi Merkez Yayın Organı Ekim’in Aralık 2005 tarihli 243. sayısından alınmıştır...)