27 Ağustos 2005
Sayı: 2005/34 (34)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamuda toplu görüşme oyununda üçüncü perde
  İncirlik'e yürüyoruz!
  26-28 Ağustos’ta İncirlik’e yürüyoruz.
  Özelleştirme saldırısında gelişmeler
  Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve
alınması gereken tutum
Sendikal ihanet ve kokuşma
Sendikalar Kanunu değişiyor
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  1900 okul birincisi açıkta
  Formula 1 “kentsel dönüşüm” projesinin bir parçasıdır!
  Büyük depremin 6. yılında deprem
manzaramız
  Sefaköy İKE’de TUYAB etkinliği
  Hakkını arayan DERBY işçilerine polis
azgınca saldırdı.
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda
tarihi çözümsüzlüğü (Orta sayfa)
  Burjuvazi İçindeki Bölünmenin
Anlamı ve Sınırları
  Siyonistler Gazze Şeridi’nden çekildi
  Gazze fiyaskosunu seyretmek

  Irak’ın anayasa taslağını işgalciler
belirliyor

  Pentagon şefleri işkence görüntülerine
sansür koyuyor
  Brezilyalı genç işçi Menezes’in
yargısız infazı belgelendi
  Daha zorlu günlere hazırlanmalı!
  Almanya’da yaşayan tüm sınıf bilinçli
işçiler ve emekçiler
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

15 Ağustos'la Kürdistan üzerindeki karanlık parçalanmıştır!

‘İnsan gerçek dostlarını felaket anında tanır.
Yenilgi ordular için iyi bir okuldur...'

Lenin

1920-40 arası Kürtler vahşetin, zorbalığın tüm biçimini yaşadılar. Egemen güçlere karşı ardarda gerçekleşen ayaklanmalarla bir direniş-isyan geleneği yaratılsa da, aynı zamanda uğradıkları iç ihanetlerle ve toplu kıyımla uzun süre egemenleri sarsacak bir direniş hareketi yaratılamadı, 1940'lardan sonra.

En son Ağrı ayaklanması kanla bastırıldığında ‘Hayali Kürdistan burada gömülüdür' denilmişti. Oysa Ağrı Dağı'na gömülenler yalnızca çoluk, çocuk, kadınlardı. İnsanların yüreklerinde ve beyinlerinde Kürdistan hep yaşadı, yaşıyor.

Gerek Kürdistan halkının başarısız ayaklanmaları, uğradığı ihanetler, gerekse de sömürgeciliğin estirdiği zulümden dolayı sosyal ve psikolojik yaralar açıldı halkımızda. Sömürgeciliğin vahşet ve zulmünde yüzbinlercenin katledilmesi, sürgünler Kürtler arasında ağır tahbirata yolaçmıştı. İşgal edilen ve sömürülen yalnızca topraklar olmadı. İnsanların ruhları ve beyinleri de işgal edilmişti adeta. Dolayısıyla 15 Ağustos öncesinde Kürtler kimliğinden, kültüründen, dilinden, kendinden utanır hale getirilmiş, özgüvensiz, ezilmiş, bükülmüş, ihanetçiliğin çukuruna düşürülmüş Kürt yaratılmaya çalışılıyordu. Sömürgecilerin ve işbirlikçi feodallerin Kürdistan halkının üzerinde estirdiği terör tarif edilemez.

15 Ağustos Atılımı bu karanlık tabloya vurulan darbedir. 15 Ağustos'la Kürdistan halkının üzerindeki bu lanetli karanlık parçalanmıştır. Sömürgeciliğin artık rahat bir nefes almaya, Kürtler'i ‘hizaya' getirdiğine inanmaya başladığı bir dönemde, bir avuç devrim sevdalı gencin yüreklerindeki sosyalizm ateşiyle ülkeyi baştan baş aydınlatacağını, sömürgeciliğin hakimiyetini parçalayacaklarını hiç kimse tahmin edemezdi. Çünkü 12 Eylül karanlığı coğrafyanın üzerindeydi, insanların ruhlarına işleniyordu bu karanlık, umutsuzluk hakimdi. Döneklik, ihanet her tarafı sarıyordu. 15 Ağustos bu tabloyu paramparça etti. Sömürgeciliğin planlarını alt-üst etti. Sömürgeciliğin Kürdistan'daki egemenliğine, vahşetine vurulan bu darbe, faşist darbeye devrimci bir yanıt olmuştur. Marksizm-Leninizm ideolojisini rehber edinen ulusal direnişin başlangıcı olmuştur Kürdistan'da. Kürdün yeniden yaradılışı, dirilişi, uyanışı böylece başarılmış, kendinden utanan Kürdün kimliğinden gurur duyan, özgüvenli, örgütlü Kürde dönüşü başarılmıştır.

15 Ağustos ve Kürdistan devrimini yaratanlar devrimciler, sosyalistlerdi. Büyük zorlukları göğüsleyen, Marksizm-Leninizmin Kürdistan taşıyıcıları olan Mazlum Doğanlar, Kemal Pirler, Hayriler hiç tereddütsüz bedel ödemekten kaçınmadılar. Bu önderlerin yarattığı değerler üzerinden KUKM yükseldi. Sınırsız kahramanlıklarla, acılarla yaratılan bu değerler ve halklarımıza kazandırdıkları tartışılmaz bir gerçek olduğu gibi, Kürdistan devriminin aldığı, uğratıldığı yenilgiyle birlikte İmralı taşeronluğuyla tekrar insanlarımızın ruh ve beyinlerinin teslim alınmaya çalışıldığı da tartışılmaz bir gerçektir. Ayrıca, Kürt devrimci ve sosyalistleri tarihi, ulusal, sınıfsal görevlerini yerine getirmeseler eğer, tarih ve gelecek kuşaklar tarafından lanetlenecekleri de başka bir gerçektir. Bu gerçekten kimse kaçamaz. Başta Kürdistanlı marksist-leninistler olmak üzere tüm devrimci unsurlar sustukça, şu an İmralı eliyle işlenen fiziksel ve bilimsel katliamdan sorumludur, sorumluyuz.

Hiçbir ulusal, sınıfsal amacı olmayan bu savaşın tek amacı olabilir, 6 yıldan beri yokedilmeye çalışılan halkımızın bilincini ve devrimci dinamiklerini yoketmektir. Diğer yandan Genelkurmay'ın ulusal ve uluslararası politikalarına hizmettir. Bunun başka bir açıklaması yoktur. Dolayısıyla bu savaşı meşru görenler, destekleyenler İmralı ihanetine ortak olmaktadırlar. Bu savaşın tek suçlusu İmralı ve Başkanlık Konseyidir.

Dolayısıyla her Kürt yurtseveri, devrimcisi, sosyalisti omuzlarındaki sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Sömürgeciliğin İmralı taşeronluğuyla halkımızın üstünde pekiştirilmek istenen politikalarına ‘hayır'larımızı yükseltmeliyiz. Hiçbir engel ve zorluk mazeret olmamalıdır. Devrimci mirasın yokedilmesine göz yumulmayacaktır. 15 Ağustos'la yaratılanların anıları önümüzde. Bunları anlayıp kavradığımız ölçüde aydınlatabileceğiz. Yeter ki kendimize, inancımıza güvenelim...

15 Ağustos atılımının komutanı Agit yoldaş başta olmak üzere tüm Kürdistan ve Türkiye devrim şehitlerinin anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Anıları her zaman olduğu gibi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor, edecektir.

Kürdistan Devrimci Sosyalistleri dava tutsağı
Şükrü Yıldız

F Tipi Cezaevi
B1-7-20 Kandıra/İzmi

-----------------------------------------------------------------------------

Görevimiz sosyalist bilimin ışığında kararlı adımlarla ilerlemektir!

Kürdistan'da kişilik tarzlarını tersyüz edip, akı kara, kötüyü iyi göstermek çabaları sergileniyor. Yazar-çizerlerin çoğu ehlileştirilmiş, düşünce kırılmasından geçirilmiştir. Hedefi doğru göstermemek, yani sınıfsal mücadelenin gereklerini yazmamak, uzun vadede Kürt insanının içini boşaltmak, beyinsel köleliği meşrulaştırmak asıl hedefleridir. Gazete ve dergilerinde yazılan ve çizilenleri ibretle okuyorum. Sömürgecilerin değirmenlerine su taşıyorlar. Kürdistan halkının mücadele dinamiklerini öldürüyorlar. Düzen bundan daha iyi hizmet olabilir mi?

Emperyalizm girdiği ülkenin bütün ulusal, sınıfsal değer yargılarını bozar ve öldürür. Kültür ve kişilik erozyonunu en üst seviyeye çıkarır. Güney Kürdistan da böyle olacak. Politik şairlerin eserlerini, kasetlerini yasaklıyorlar. Kürtler arası dayanışmayı savunan devrimci değerlerin faaliyetlerini yasaklıyorlar. Enflasyon, işsizlik, rüşvet, zulüm orada da doğası gereği olacaktır. Emperyalistlerin ipine tutunanlar eninde sonunda o ipi kendi halkının boynuna geçirip halkı helak ederler.

Ama tarih bize şunu öğretmiştir; tarihin akışı daima ileriyedir.
Kürdistan'ın özgürlüğe ihtiyacı vardır. Devrimci sosyalist yörüngeden kopuldu mu hedefe varmaktan o kadar uzaklaşılır. Zorunlu ihtiyaçlarımızdan kaynaklanan problemlerimizi, bolşevik iradenin ahlakıyla çözmeliyiz. Tarihte bizim gibi kaç tane klasik sömürge vardır. Günümüzün bedelleri çok daha ağır olabilir. Bunun bilinci ile bürokratik örgütsel tarzları, oportünist davranışları bırakmamız gerekir. Kendi prangalarımızdan kurtulmamız lazım. Mevcut yapıları tasfiye etmemiz, yerine yenilerini koymamız lazım. Bu güç ve irade halkımızda mevcuttur. Bunu dönüştürecek, hareketlendirecek sağlam örgütlülük lazım. Kafa-kol, ahbap-çavuş, aşiretçi temelde örgütlülükten kaçınmak gerekir. Apak olmalı, kirliliğe bulaşmamalıyız. Görevimiz, devrimci sosyalist bilimin ışığında, sabırlı, inatçı, kararlı adımlarla yavaş yavaş yılmadan ilerlemektir.

Alişer