27 Ağustos 2005
Sayı: 2005/34 (34)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamuda toplu görüşme oyununda üçüncü perde
  İncirlik'e yürüyoruz!
  26-28 Ağustos’ta İncirlik’e yürüyoruz.
  Özelleştirme saldırısında gelişmeler
  Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve
alınması gereken tutum
Sendikal ihanet ve kokuşma
Sendikalar Kanunu değişiyor
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  1900 okul birincisi açıkta
  Formula 1 “kentsel dönüşüm” projesinin bir parçasıdır!
  Büyük depremin 6. yılında deprem
manzaramız
  Sefaköy İKE’de TUYAB etkinliği
  Hakkını arayan DERBY işçilerine polis
azgınca saldırdı.
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda
tarihi çözümsüzlüğü (Orta sayfa)
  Burjuvazi İçindeki Bölünmenin
Anlamı ve Sınırları
  Siyonistler Gazze Şeridi’nden çekildi
  Gazze fiyaskosunu seyretmek

  Irak’ın anayasa taslağını işgalciler
belirliyor

  Pentagon şefleri işkence görüntülerine
sansür koyuyor
  Brezilyalı genç işçi Menezes’in
yargısız infazı belgelendi
  Daha zorlu günlere hazırlanmalı!
  Almanya’da yaşayan tüm sınıf bilinçli
işçiler ve emekçiler
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kızıl Bayrak'tan...

1 Eylül yaklaşıyor. Yine barış nutukları atılacak. İki düşman dünyanın reformistleri kardeşlik masalları okuyacaklar yine.

Onlar okuyacakları masalları seçedursun, sermaye dünyası savaş kundakçılığını hız kesmeden sürdürüyor. Sadece askeri alanda değil, her alanda sürüyor saldırılar. İktisadi, sosyal, siyasal...

Barış ve istikrar adına yapıyorlar tabii ki bunu. Dünya halklarına yöneltilen emperyalist saldırı, işgal ve imha savaşları 'teröre karşı mücadele', ‘demokratik değerlerin korunması', ‘barbarlığa karşı uygarlığın savunulması' adları altında, yani büyük bir sahtekarlık perdesi arkasında yürüyor. Faşizm belasının ardından dünyanın gördüğü en kanlı barbarlar Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de, Ebu Garib'de, Guantanamo'da... toplu katliamlara, en akıl almaz işkencelere imza atmayı sürdürüyor.

Yerellerde de durum çok farklı değil. Sermaye dünyasının emek dünyasına yönelik saldırıları günden güne boyutlanıyor.
Çıkarılan her yasa bir başka hak gaspını içeriyor. Şimdi gündemde yüzbinlerce kamu emekçisinin iş güvencesini ortadan kaldıran Kamu Personel Rejimi Yasası tasarısı var. Devlet tasarıyı toplu görüşme adı verilen komedi sahnesine çıkarmış durumda. Yani açık bir düello daveti var. Kamu sendikaları ise bu düellodan kaçmanın yollarını arıyor. Sendika adını kuruluşu ve geçmiş mücadelesiyle hakeder konumdaki tek kuruluş KESK, açıkça, ‘tasarıyı meclisten çekin' diyor. Çatışmadan kaçıyor.

Her sendikalaşma hareketi önce sermayedarın işten atma saldırısıyla, bunun bir direnişle karşılandığı her durumda da, sermaye devletinin kolluk güçlerinin saldırısıyla karşılanıyor. Derby işçileri azgın bir polis saldırısıyla fabrika önünden uzaklaştırıldılar. Yıkımlara direnen emekçi semtlerinde de aynı savaş görüntülerine tanık olunuyor.

Burjuvazi barışa büyük önem atfediyor. Sloganı ‘yurtta ve dünyada barış!' Ve barışı tesis etmek için savaş başta olmak üzere her yolu her aracı mübah görüyor. Onun arzuladığı barış, her türlü sömürü ve zulmüne koşulsuz boyun eğilmesidir. Hiçbir insani taleple karşısına çıkılmaması, verdiği kırıntılarla yetinilmesidir.

İnsanca bir yaşam isteyenler, bu yüzden savaşa karşı olanlar da kendi arzuladıkları barışı kurabilmek için savaşmaları gerektiğini öğrenmek zorundadırlar.