27 Ağustos 2005
Sayı: 2005/34 (34)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamuda toplu görüşme oyununda üçüncü perde
  İncirlik'e yürüyoruz!
  26-28 Ağustos’ta İncirlik’e yürüyoruz.
  Özelleştirme saldırısında gelişmeler
  Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve
alınması gereken tutum
Sendikal ihanet ve kokuşma
Sendikalar Kanunu değişiyor
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  1900 okul birincisi açıkta
  Formula 1 “kentsel dönüşüm” projesinin bir parçasıdır!
  Büyük depremin 6. yılında deprem
manzaramız
  Sefaköy İKE’de TUYAB etkinliği
  Hakkını arayan DERBY işçilerine polis
azgınca saldırdı.
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda
tarihi çözümsüzlüğü (Orta sayfa)
  Burjuvazi İçindeki Bölünmenin
Anlamı ve Sınırları
  Siyonistler Gazze Şeridi’nden çekildi
  Gazze fiyaskosunu seyretmek

  Irak’ın anayasa taslağını işgalciler
belirliyor

  Pentagon şefleri işkence görüntülerine
sansür koyuyor
  Brezilyalı genç işçi Menezes’in
yargısız infazı belgelendi
  Daha zorlu günlere hazırlanmalı!
  Almanya’da yaşayan tüm sınıf bilinçli
işçiler ve emekçiler
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sendikalar Kanunu değişiyor...

Örgütlenmenin ve grev hakkının önündeki engeller duruyor!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ILO ve AB normları çerçevesinde 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu'nun değiştirileceğini açıkladı. Açıklamada sendikaların içinde bulunduğu krizden bahseden Başesgioğlu, bu krizi aşma noktasında ‘ellerinden geleni yapacakları'nı da sözlerine ekledi.

Yapılması öngörülen değişiklikler nelerdir?

Yapılacak önemli değişiklikler arasında 28 işkolu sayısının 17'ye indirilmesi var. Bu durum işkolu değişikliğine uğrayan sendikaların kendilerini feshetmesini, yeni işkolları temelinde sendikaların kurulmasını ve sendikal birleşmeleri zorunlu kılacaktır.

2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu'na göre sendikanın bir işyerinde örgütlenip toplu iş sözleşmesi imzalayabilmesi için bulunduğu işkolundaki işçilerin %10'unu, işyerinde çalışan işçilerin ise yarıdan bir fazlasını örgütlemesi gerekiyor. Yeni düzenlemeyle işkolu barajının %5'e indirilmesi öngörülmektedir. Sendikal alanda tek merkeziliği önlemek, ‘demokrasiye katkı sunmak' söylemleriyle barajın düşürülmesi gerekçelendirilmektedir. Ancak biz biliyoruz ki, barajın aşağıya çekilmesi fiili uygulamada hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Şu an sendikal mücadelenin önündeki en önemli engel sermaye iktidarı tarafından yaratılan fiili engellerdir. Son süreçte sendikalaştıkları için Coca Cola, Extra-Metal işçileri herhangi bir yasal dayanak olmadan işten atıldılar. Her iki işyerinde de işçiler, ülke genelinde %10 barajını aşan DİSK'te örgütlenmişlerdi. Ancak bu akıbetlerini değiştirmedi. Yarın iş mahkemesinin işçileri haklı bulması da sorunu çözmeyecektir. Çünkü yasalar da sermayenin emrindedir.

Yeni düzenleme işçilerin sendikaya noter aracılığıyla üye olma zorunluluğunu ise olduğu gibi bırakıyor. Noter uygulaması, özellikle haftanın 6 günü ağır çalışma koşullarında çalışan işçiler için örgütlenmenin önündeki önemli bir engel.

Bazı işkollarında varolan grev ve lokavt yasağının kaldırılması öngörülen bir diğer değişikliktir. Ancak Bakanlar Kurulu'na verilen grevi 60 gün süreyle erteleme yetkisi yeni düzenlemede de yeralmaktadır. Bilindiği üzere Türkiye'de sendikalar grev kararı aldığında ‘ulusal çıkarlar', ‘milli güvenliğin tehdit edilmesi' vb. bahanelerle grevler sermaye iktidarı tarafından yasaklanmaktadır. Bu nedenle Sendikalar Kanunu'nda bu madde yeraldığı sürece, grev yapmak fiilen imkansız hale gelmektedir. Ayrıca can ve mal kurtarma; cenaze ve tekfin; su, elektrik, havagazı, doğalgaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı; kamu tarafından yürütülen itfaiye hizmetlerinde grev yasağının ise devam etmesi öngörülüyor.

Sendikalar Kanunu'nun 37. Maddesi'nde belirtilen ‘Sendikalar ve konfederasyonlar amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Siyasi partilerin ad, amblem, rumuz ve işaretlerini kullanamazlar' hükmüne aykırı hareket eden yöneticilere altı aydan bir yıla kadar hapis cezası getiriliyor. Sendikaların ‘amaçları dışında' herhangi bir faaliyette bulunmaması, sermaye iktidarının sendikalara yüklediği işlevle yakından ilişkilidir. Başesgioğlu yaptığı açıklamada ‘Sendikaların işletmenin rekabet edebilirlik koşullarını anlaması gerekir. Korunması gereken en önemli değer iştir. Bunu korursan hem işletmeyi hem de işçiyi korumuş olursun' diyerek, sendikalara yüklenen işlevi ortaya koymaktadır. Hiç kuşkusuz bu madde, gerektiğinde sınıf bilinçli sendikacıları etkisiz kılmak, gözdağı vermek için kullanılacaktır.

Sendikalar Kanunu'nda varolan siyasi grev, genel grev, dayanışma grevi örgütleme yasağı yeni düzenlemede varlığını koruyor. Oysa işçilerin, sınıf olduğu bilincine varmasının en önemli koşulu sınıf kardeşleriyle dayanışmayı örgütleyebilmesidir. Bu nedenle, 2822 sayılı kanunda olduğu gibi yeni yasanın da temel hedefi, sınıf bilincinin gelişimini sekteye uğratmaktır. Düzenleme çerçevesinde öngörülen diğer değişiklikler ise şöyle sıralanabilir:
Sendika genel kurullarının toplanma süreleri dört yıldan üç yıla indiriliyor, sendikaların mali denetiminde yeminli mali müşavir zorunlu hale getiriliyor, sendikalara radyo ve televizyon kurma serbestisi getiriliyor.

Son olarak Sendikalar Kanunu'ndaki değişikliklerin kamu emekçilerini yakından ilgilendirdiğini de belirtmek gerekiyor. Bilindiği üzere AKP hükümeti Personel Rejimi Yasa Tasarısı'nı sonbaharda meclisten geçirmeyi planlıyor. Bu çerçevede halihazırda memur statüsünde kadrolu çalışanlar sözleşmeli personel statüsüne geçirilecek. Aynı uygulamaya paralel olarak sözleşmeli personelin sendikalı olması yasayla ‘güvence' altına alınıp, toplu sözleşmeli grevli sendika hakkı tanınacak. Ancak unutulmamalı ki, bu değişiklik iş güvencesinin kaldırılması pahasına yapılacaktır. İş güvencesinin olmadığı, sözleşmelerin bir yılla sınırlandırıldığı, grev yapma hakkının fiili olarak kullanılamadığı bir yerde toplu iş sözleşmesi hakkına sahip sendikanın hiçbir işlevi olmayacaktır.