27 Ağustos 2005
Sayı: 2005/34 (34)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamuda toplu görüşme oyununda üçüncü perde
  İncirlik'e yürüyoruz!
  26-28 Ağustos’ta İncirlik’e yürüyoruz.
  Özelleştirme saldırısında gelişmeler
  Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve
alınması gereken tutum
Sendikal ihanet ve kokuşma
Sendikalar Kanunu değişiyor
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  1900 okul birincisi açıkta
  Formula 1 “kentsel dönüşüm” projesinin bir parçasıdır!
  Büyük depremin 6. yılında deprem
manzaramız
  Sefaköy İKE’de TUYAB etkinliği
  Hakkını arayan DERBY işçilerine polis
azgınca saldırdı.
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda
tarihi çözümsüzlüğü (Orta sayfa)
  Burjuvazi İçindeki Bölünmenin
Anlamı ve Sınırları
  Siyonistler Gazze Şeridi’nden çekildi
  Gazze fiyaskosunu seyretmek

  Irak’ın anayasa taslağını işgalciler
belirliyor

  Pentagon şefleri işkence görüntülerine
sansür koyuyor
  Brezilyalı genç işçi Menezes’in
yargısız infazı belgelendi
  Daha zorlu günlere hazırlanmalı!
  Almanya’da yaşayan tüm sınıf bilinçli
işçiler ve emekçiler
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve alınması gereken tutum

Gençlik hareketinin yaşadığı darlık ve tıkanıklık, sermaye düzeninin eğitim alanında uzun bir dönemdir uygulamayı hedeflediği neo-liberal politikalar için uygun bir zemin hazırlıyor. ‘96 döneminde har(a)çlara karşı yükselen birleşik, militan gençlik hareketi tablosu düşünüldüğünde, bugün çok daha ağır saldırıların gerçekleştiği bir dönemde böylesi bir politik müdahale ve tutumun yakıcılığı ortaya çıkıyor. Komünistlerin geçen yıl geniş bir şekilde tartışmaya açtıkları bu tablo ve gerektirdiği politika birçok farklı gündemle birlikte kendini ortaya koymuştu.

Geçtiğimiz dönemin sonlarına doğru gerek faşist saldırılar gerekse de soruşturma terörü şeklinde yoğunlaşan saldırılar, sermayenin üniversitelerdeki muhalefeti ve yükselme potansiyellerini hedeflemekteydi. İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere Zonguldak gibi bir dizi taşra üniversitesini kapsayan soruşturma ve okuldan atma cezaları bu saldırının yoğun bir ifadesi oldu. Sonrasında yine İstanbul Üniversitesi'nde dönem sonuna doğru tırmandırılan faşist terör, farklı üniversitelerle birlikte saldırıların boyutlanarak süreceğini gösterdi. Bu yönelimin Ankara'daki ifadesi DTCF'deki faşist saldırılar ve bunu izleyen soruşturmalar oldu. Yine Ankara'da dönemin başında Hacettepe Üniversitesi'nde yoğunlaşan soruşturma terörü dönemin sonunda ODTÜ'de kendini gösterdi. ODTÜ'de yıllardır görülmedik bir yaygınlıkta açılan soruşturmalar, yıl boyunca birleşik bir gençlik hareketi için atılan anlamlı pratik adımları hedefledi. ODTÜ'de yakın zamanda açıklanan soruşturmaların sonuçları saldırının boyutunu ortaya koyuyor. Bu boyut düzenin DTCF'deki saldırılar sırasında faşistlerle işbirliği konusunda aldığı pervasız tutumda da kendini ifade etmişti. DTCF, Hacettepe ve Gazi'de açıklanan ve açıklanacak olan bir dizi soruşturmanın sonuçları saldırının kapsamı hakkında da bir fikir veriyor.

Bugün gençlik hareketinin uzun erimli çıkarları açısından bakıldığında bu saldırıları güçlü bir politik tutum, ısrar ve irade ile karşılamak tartışmasız bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirmek, her şeyden önce tabloyu net bir şekilde görmeyi ve açığa çıkan manzarayı uzun erimli bir politik yoruma konu edebilmeyi gerektiriyor.

Bu saldırı politikasının birbiriyle ilişkili iki temel hedefi bulunmaktadır. Bunlardan ilki yıllardır belli bir sınırlılığı ifade eden toplumsal muhalefetin görece dinamik unsuru olarak üniversitelerden yükselen muhalefetin bastırılmasıdır. Bugün ülke genelinde TCK, CİK'deki değişikliklerden gözaltı ve tutuklama terörüne kadar birçok alanda faşist saldırılar yükselmektedir. Devrimcileri, kamu emekçilerini, işçileri farklı şekillerde kapsayan bu saldırı süreci öğrenci hareketine yönelik olarak da sürmektedir. Özellikle DTCF, Gazi gibi üniversitelerdeki faşist saldırılar, önümüzdeki dönemde bir dizi üniversitede faşist saldırıların artacağını göstermektedir.

Birincisinden bağımsız olmayan ikinci temel hedef ise, sermayenin üniversitelere yönelik yeniden yapılandırma çalışmalarıdır. Yıllardır adım adım gerçekleştirilmeye çalışılan eğitimin ticarileştirilmesi saldırısının hızlandığı, somut olarak uygulandığı bir dönemden geçiyoruz. Birçok üniversitede özelleşen kantinler, yaygınlaşan teknokent uygulamaları, her yıl artan harç miktarları ve SUNNY gibi paralı eğitim programlarının uygulanması bunlardan yalnızca birkaçı. Bu süreçte bir yandan YÖK-AKP gerilimi ve af gibi manevralarla sözde demokratikleşme tartışmaları gündeme getirilmektedir. Diğer yandan soruşturma ve yağan cezalarla üniversitelerdeki öğrenci hareketi geriletilmeye çalışılmaktadır. Bugün girilen süreçle birlikte üniversitelerde yapısal değişim gerçekleştiriliyor. Bu değişim programı yıllar önce ortaya atılan yeni YÖK Yasa Tasarısı'yla ortaya konulmuştu, ki bu sermaye düzeninin 1980'lerden bu yana sahip olduğu hedeflerdir.

Ticarileştirme saldırılarının ileri bir örneği ODTÜ'dür. Teknokent başta olmak üzere, özelleşen kantinlere, paralı yaz okulu uygulamasından paralı öğrenci almaya kadar birçok örnek sunabiliriz. Özet olarak karşımıza çıkan tablo şudur: Okulun birçok olanağı yerli ve uluslararası tekellerin (özellikle silah sektöründe) hizmetine sunulmaktadır. ‘Üniversite-sanayi işbirliği' adı altında okulda elde edilen birikim tekellerin kâr yarışında kullanılırken, az sayıda hoca ve rektörlük yetkilileri onmilyarları bulan paylar almaktadır. Okulun yemekhanesinden kantinlerine kadar birçok hizmet özel işletme mantığınca yönetilmektedir. Öğrencilerin ihtiyaçları hiçe sayılıp, öğrenciler üzerinden azami kârlar hedeflenirken, taşeronlaştırma ve örgütsüzleştirme saldırıları ile okul emekçilerinin yıllardır mücadele ile kazandıkları haklar gaspedilmektedir. Eğitimin paralılaştırılması saldırısının had safhası olarak okula üç yıldır seneliği 10 bin dolara öğrenci alınmaktadır. Bugün yüzbinlerce öğrencinin açıkta kaldığı bir ülkede, sınırlı bir kesimin ODTÜ, Boğaziçi ve YTÜ gibi üniversitelerde parasını verip ‘eğitim hakkını' satın alabiliyor olması, bu uygulamanın sürecek olup olmamasından bağımsız olarak, geleceğe yönelik büyük bir tehdittir.

İşte bu koşullarda yükseltilen soruşturma saldırısı üniversitelerdeki öğrenci hareketinin dinamiklerini ve geleceğe dair potansiyellerini hedeflemektedir. Saldırılarla ‘kurban edilen' azımsanamayacak sayıda öğrenci ile kitlenin tamamı terörize edilmek, apolitizasyona hapsedilmek ve hareketin gelişimi engellenmek istenmektedir. Atılan kimi olumlu adımlara rağmen, gençlik hareketinin birleşik, kitlesel ve militan bir karşılık vermek konusunda yaşadığı zaafiyet, saldırıların yoğunlaşmasına zemin sunmaktadır.

Bugün kilitlenilmesi gereken nokta, saldırıların hedeflediği bu alan olmalıdır. Soruşturma saldırısı ile ticarileşen eğitim politikalarının sonucu yaşanan sorunlar arasındaki ilişki başarılı bir biçimde kurulmalı, bu gündemler doğrultusunda birleşik karakterli bir mücadele temel hedef olmalıdır. Geçtiğimiz yıl ortaya konan değerlendirmelerimizde, gençlik hareketinin yaşadığı darlık ve tıkanıklık tablosu aşılamadığı taktirde gençlik hareketinin bu süreçten zararlı çıkacağı söyleniyordu. Bu yıl bu sorumluluk çok daha yakıcıdır. Çünkü, gençlik hareketi saldırılar karşısında mevcut konumunu korumak ve ilerletmek için buna ihtiyaç duymaktadır. Bu saldırılara politik yanıtı toplumsal bir etki doğuracak ve sonuç alacak şekilde verebilmek için buna ihtiyaç duymaktadır. Ve saldırılarla birlikte üniversitelerde hızlanan ticarileştirme saldırılarını karşılayabilmek için buna ihtiyaç duymaktadır.

Bugün yapılması gereken, soruşturma saldırıları karşısında düzenin hedeflediği moral kırılmayı engellemek için, saldırıya eylemli ve etkili bir yanıtla çıkabilmek için muhalefeti güçlendirmektir. Bu hedefle, geniş kitleleri, farklı öğrenci çevrelerini kapsayıcı bir hat çizebilmeli, geçen yıl farklı tartışmalarda vurguladığımız formülasyonu hayata geçirebilmeliyiz: ‘Birlik, mücadele, birlik!' Birleşik bir devrimci gençlik hareketini yaratmak, bu yolda atılacak adımları sıklaştırıp güçlendirmek, saldırıları karşılayacak temel politikadır. Elbette, daha öncesinde yürütülen tartışmalarda da vurguladığımız gibi, bu birleşiklik siyasetlerin bir ortaklığı, uzlaşma platformu olarak görülmemeli, buraya darlaştırılmamalıdır. Kitlelere uzaklık, kitlenin inisiyatifine duyulan güvensizlik konusunda geçmişten bu yana kendini tekrar eden sekter yaklaşımlara ödün verilmemelidir. Gençlik hareketi yolunu, yıllardır savunulan, politik gerekçeleri olmayan kısır tartışmalarla değil, kitlelerle yürütülen üretici tartışmalar, çalışmalar ve eylemlerle aşacaktır.

Genç komünistler bu doğrultuda, geçen yılın birikimiyle ile birlikte geçen yılı aşan bir ısrar, irade ve daha etkin bir politik müdahale gücü ortaya koymak sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Bugünü aşarak geleceği kazanma hedefinde olanlar sorumluluğu da omuzlayacaklardır.

Ekim Gençliği

------------------------------------------------------------------------

"Soruşturma terörüne karşı ortak mücadeleye!"

Geçen dönem okullar kapanmadan hemen önce ODTÜ'de gerçekleştirilen eylemler ve DTCF'de yaşanan faşist saldırılar neticesinde üniversite öğrencilerine yönelik bir soruşturma terörü gerçekleşmişti. Soruşturmaların sonuçlandırılmasıyla geç kalınan kitle çalışmasına başlandı.

18 Ağustos günü saat 12:30'da bir basın toplantısı düzenlendi. TMMOB Mimarlar Odası toplantı salonunda gerçekleştirilen açıklamada Devrimci Demokrat Öğrenciler imzalı basın metni okundu. Özelleştirmelerden Kürt ulusuna yönelik saldırılara, üniversitelerin tekellere peşkeş çekilmesinden soruşturma terörüne kadar bütün saldırıların birbirine bağlı olduğu vurgulandı. 2 öğrencinin okuldan atıldığı ve 32 öğrencinin çeşitli uzaklaştırma cezaları aldığı ifade edildi. Devrimci, demokrat öğrencileri sindirmeye yönelik geçekleştirilen saldırılara karşı birlikte mücadele çağrısı yapıldı.

Basın toplantısına, Tunceliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, ÇHD, Eğitim-Sen, BES, Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği, TAYAD ve TMMOB da destek sundular.

Çalışmaların devam edeceği sözü ve mücadele çağrısıyla basın toplantısı sonlandırıldı.

Ekim Gençliği/Ankara