27 Ağustos 2005
Sayı: 2005/34 (34)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamuda toplu görüşme oyununda üçüncü perde
  İncirlik'e yürüyoruz!
  26-28 Ağustos’ta İncirlik’e yürüyoruz.
  Özelleştirme saldırısında gelişmeler
  Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve
alınması gereken tutum
Sendikal ihanet ve kokuşma
Sendikalar Kanunu değişiyor
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  1900 okul birincisi açıkta
  Formula 1 “kentsel dönüşüm” projesinin bir parçasıdır!
  Büyük depremin 6. yılında deprem
manzaramız
  Sefaköy İKE’de TUYAB etkinliği
  Hakkını arayan DERBY işçilerine polis
azgınca saldırdı.
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda
tarihi çözümsüzlüğü (Orta sayfa)
  Burjuvazi İçindeki Bölünmenin
Anlamı ve Sınırları
  Siyonistler Gazze Şeridi’nden çekildi
  Gazze fiyaskosunu seyretmek

  Irak’ın anayasa taslağını işgalciler
belirliyor

  Pentagon şefleri işkence görüntülerine
sansür koyuyor
  Brezilyalı genç işçi Menezes’in
yargısız infazı belgelendi
  Daha zorlu günlere hazırlanmalı!
  Almanya’da yaşayan tüm sınıf bilinçli
işçiler ve emekçiler
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Gazze fiyaskosunu seyretmek

Bugünlerde Gazze'de bütün dünya medyasının gözleri önünde büyük bir saçmalık yaşanıyor. 8 bin Yahudi yerleşimci zaten yasal olmayan yerleşim bölgelerindeki evlerini boşaltıyorlar.

Bu, İsrail'in Amerika Birleşik Devletleri (ABD) destekli Batı Şeria'yı boşaltma ve Filistinliler'in kantonlara bölünmesi politikasını desteklemek üzere özenle tasarımlanmış bir süreç aynı zamanda. İsrail'in yerleşimcileri bölgeden tahliye etmek üzere bir ordu göndermesi için akla uygun tek bir neden bile yok.

Bu operasyon, bir medya çılgınlığı yaratmak için gereken melodram olmaksızın da gerçekleştirilebilirdi. Bunun için İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF- Israeli Defense Force) yerleşimcilere Gazze Şeridi'nin içinden çıkmaları için kesin bir tarih vermesi yeterliydi.

Bu durumda yerleşimciler televizyon kameraları, ağlayan küçük kızlar, kederli askerler, bir kısım Yahudilerin başka Yahudiler'i evlerinden çıkarmalarının nasıl bir şey olduğunu soran yorumcular ve onların korkunç acılarının yarattığı yeni travmalar, dünya kendilerini kurban ettiği için Filistinliler'in Batı Şeria'dan sürülmelerine yardım eden insanların öyküleri olmaksızın bir hafta öncesinden bölgeyi terk etmiş olacaklardı.

Yerleşimciler İsrail'in diğer bölgelerine ve bazı durumlarda Batı Şeria'daki diğer yasa dışı yerleşim bölgelerine çektikleri zahmete şık bir karşılık olarak yerleştirilecekler. Aslında, Gazze Şeridi'ni terkeden her bir Yahudi ailesine sırf arkalarında bıraktıkları ev için 140 bin ila 400 bin dolar arasında bir tazminat ödenecek.

Ancak bu detaylardan ve Sharon'un oluşmasına yardımcı olduğu hırsız ve kanlı yerleşim kültüründen bu ‘büyük karşılaşma' ve ‘tarihsel an'a ilişkin haber fırtınasında nadiren bahsediliyor.
ABC'nin Pazartesi günkü Gece Hattı (Nightline) haberlerinde, bir gazeteci Gazze'deki en büyük yerleşim olan Neve Dekalim'den sesindeki samimiyet ve göz yaşlarını silişiyle hayli etkileyici genç, sempatik bir İsrailli kadınla söyleşi yaptı.

Genç kadın askerleri düşman olarak görmediğini ve şiddet istemediğini söylüyordu. Kendisine büyük bir acı vermesine rağmen evini terk edecekti. Üç yaşındayken, erkek kardeşiyle birlikte evlerinin önüne diktiği ağacın hikayesini anlattı.
Ağaç ve tüm anıları şimdi terk etmek zorunda kaldıkları evin bahçesindeydi. Genç kadın oraya asla dönemeyeceğini biliyordu, dönebilse bile, bildiği her şey yok olacaktı.

O bunları söylerken, kamera kadının paketlenmiş eşyaları üzerinde kasvetli bir şekilde oturan ailesine doğru pan yaptı, ümitsizliğin ve boyun eğişin izlerini taşıyordu sahne. Kadın deniz kıyısında onunla birlikte büyüyen bütün çocuklar hakkındaki her şeyi biliyordu.
İsrail'in beş yıldır işgale karşı direnen Filistinliler'e uyguladığı korkunç baskı boyunca, burada yapılana benzer, duygusal ve insani bir detayın aktarıldığını ne duydum ne de gördüm.

Bir gazetecinin evi ve sahip olduğu herşeyi yerle bir edilen, sempatik bir genç Filistinli kadınla söyleşi yaptığını, yaşadığı acıyı ve hüznü, kendisinin ve ailesinin anılarını anlatmasına izin verdiğine, şimdi nereye gideceğini ve nasıl yaşayacağını yansıttığına bir kez bile tanık olmadım.

Yalnızca Gazze'de, 2000 yılından bu yana, 23 binden fazla insan İsrail'in buldozerleri ve bombaları yüzünden evsiz kaldı. Gerekçe bu insanların ‘İsrail'in güvenliğini tehdit etmeleri' idi. Yıkılan evlerin çok büyük bir bölümü IDF'in ileri karakollarına ya da yasadışı yerleşimlere bir hayli yakındı.

Kurbanlara ne bir tazminat ödendi ne de yerleşebilecekleri başka yerler gösterildi. Birçoğu kendilerine zaten gereğinden fazla kalabalık olan Gazze Şeridi'nde bir yer bulana kadar Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Yerleştirme Ajansı (UNRWA -United Nations Relief and Works Agency) tarafından kurulan geçici çadırkentlere yerleştirildiler.

Gazze'nin en iyi bölgeleri zaten işgalci konumunda olan ve tüm nüfusun yalnızca yüzde 1'ini oluşturan Yahudilere ayrılmıştı.
16 Ağustos, Salı günü, İsrail'de yayın yapan günlük Haaretz gazetesi Gazze'deki olayları İsrail'den ve dünyadan 900'den fazla gazetecinin izlediğini yazdı.

Bu rakama İsrail'in yerleşimcileri transfer ettiği kentlerindeki yüzlercesi dahil değildi. Son beş yıldır, Filistin İntifada'sına gazeteciler bu denli yoğun bir ilgi gösterdiler mi?
Bu 900 uluslararası gazeteci, Nisan 2002'de Cenin mülteci kampı bir hafta boyunca İsrail'in kibir ve sadizmi altında ezilirken neredeydi?

Bu 900 uluslararası gazeteci, geçen sonbaharda Gazze'deki Jabalya mülteci kampı İsrail kuşatması altındayken ve 100 sivil öldürülürken neredeydi?

Son beş yıl boyunca Gazze Şeridi'nin tüm fiziksel alt yapısı yokedilirken neredeydiler bu insanlar?

Hangisi İsrail'in işgal sırasında işlediği suçlardan, ev yıkımlarından, suikastlardan, üstü tamamıyla kapatılan sivil katliamlarından, ticari ve kişisel malların yakılıp yıkılmasından bahsetti haberlerinde. Bu suçlar özellikle Sharon'un -barış için büyük bir adım gibi duyurulan- ‘Geri Çekilme Planı'nın açıklanmasından sonra artmaya başlamıştı.
Bu yüzlerce gazeteci, Filistinliler'in ve İsrailliler'in ‘Ayrımcılık Duvarı'na karşı yaptıkları onlarca şiddet içermeyen protesto eylemi sırasında neredelerdi?

Şiddete karşı olan bu eylemciler İsrail silahlı kuvvetleri tarafından aşağılanmış ve şiddetle karşılık görmüşlerdi. Bu yüzlerce gazeteci, Filistinliler'in yaşadığı Doğu Filistin ekonomik ve coğrafi kuşatma altına alınırken, Batı Şeria ikiye bölünürken ve her bir bölge düzinelerce birbirinden tecrit edilmiş küçük cezaevlerine dönüştürülürken neredeydiler?

Neden yollardan yalnızca Yahudiler'in geçmesine izin veren ve açıkça diğerlerinin haklarını ihlal eden düzenlemelerden haberdar edilmiyoruz' Ya da yüzlerce anlamsız kontrol noktasından'
Ya da sayısız yargısız infazdan ve sakatlamalardan' Ya da işkenceden ve Filistinliler'in İsrail cezaevlerinde yaşadıkları istismarlardan?

Bu yüzlerce gazeteci, son beş yıl içinde 680 Filistinli çocuk İsrailli askerler tarafından kurşunlanarak öldürülürken ve aileleri acı çekerken neredeydiler' Bütün bunlar utançtan başka bir şey getirmiyor.

Şimdi, Gazze Şeridi'ndeki ‘38 yıllık işgalin sonu'nu, bunun' barış için bir dönüm noktası olduğunu', ve ‘bundan böyle İsrailliler'in Gazze'de yaşamalarının yasa dışı olacağını' bildiren haberler yağıyor. Bu bir tür şaka mı?

Evet, bir başka ülkeden gelen sömürgeciler olarak ‘İsrailliler'in Gazze Şeridi'nde yaşamaları yasadışı'. Bu durum 38 yıldır yasa dışı idi. (Eğer İsrailliler, bu topraklara taşınmayı ve Filistinlilerle İsrail vatandaşı olarak değil, onlarla eşit olarak yaşamayı arzu ederlerse bu hala mümkün.)

Sharon'un tek taraflı ‘Geri çekilme' planı Gazze'deki işgalin sone ermesiyle bitmiş olmuyor. İsrailliler Gazze Şeridi'ndeki işgalden vazgeçmiş olmuyorlar. Mısır'ın, İsrail'in gözetimi ve olabilecek en kısıtlı koşullar altında devriye bulundurmasına izin verilen Gazze/Mısır sınırındaki Philadelphi koridorunda ve tüm sınırlardaki İsrail hava, deniz ve kara kontrolü devam edecek.

Gazze'de yaşayan 1.4 milyon kişi, Filistinli liderlerine tüm çabalarına rağmen büyük bir hapishanede yaşamaya devam edecekler. IDF, Gazze Şeridi boyunca oluşturulan ve elektrikli ve beton parmaklıklarla, dikenli tellerle, gözetleme kuleleriyle, silahlı muhafızlarla ve hareket sensörleriyle donatılmış sınırın hemen dışına yerleşecek.

Böylece IDF, Gazze'ye aklına estiği her an saldırabilecek otoriteyi de elinde tutmaya devam edebilecek. 8000 Filistinli işçi, İsrail'de zaten neredeyse kölelik koşullarında fiyatlarla çalıştıkları işlerini kaybedecekler.

3200 kişilik bir başka grup Filistinli, yerleşimlerde en düşük ücretlerle çalıştıkları işlerinden herhangi bir tazminat ya da ödeme almadan atılacaklar. Diğerleri de İsrail'in Gazze Sanayi Bölgesi'ni Erez'den Negev çölündeki bir yere taşıması nedeniyle geçim kaynaklarını kaybetmiş olacaklar.

Dünya Bankası, Aralık 2004'te yayınladığı bir raporda ‘Geri çekilme' planının en iyi koşullarda uygulamaya konulsa bile, İsrail'in malların Gazze içine ve dışına hareketi üzerindeki kontrolü elden bırakmaması ve Batı Şeria ile Gazze'de yaşayan Filistinliler'in birbirlerini ziyaret etmelerine kesinlikle izin vermemesi, ekonomileri zaten mahvolmuş her iki tarafa geçiş için ayrı ayrı gümrük vergileri uygulaması yüzünden yoksulluk ve işsizliğin artacağını bildirdi.

Bütün bunlara rağmen, bizler hala her gün tarihsel barış inisiyatifini, Ariel Sharon'un kariyerindeki bu büyük dönüm noktasını, bilge fakat kuşatılmış liderlerinin acı veren emirlerine uymak zorunda kalan kız ve erkek kardeşlerin neden olduğu ulusal travma hikayelerini dinlemek zorunda bırakılıyoruz.

Bu insanların karşısında gerçeklerin dile getirilmesini sağlayacak olan ne? Neve Dekalimli o genç kadın kirpiklerinin arasında mahcubiyetin izleri olmadan konuşabilecek mi?

Kameralar kızgın yerleşimcilerin İsrail ordusundaki ‘kız ve erkek kardeşleri' ile dokunaklı çatışmalarına zum yaparken, Gazze'deki diğer erkek ve kız kardeşlerin öyküleriyle kim ilgilenecek'
Ne vakit 1948-1967 yılları arasında yaşanan Filistin tarihi ve insanları yoksullaştırarak insanlıktan çıkaran şiddet dolu günler gazetelere manşet olacak?

Hizbullah üyesi Hüseyin Nabulsi ile geçtiğimiz yaz yapılan bir söyleşiyi hatırlıyorum. Hizbullah, Filistin ulusal kurtuluş hareketi ile doğrudan bir ilgisi olmasa da, ABD'nin ve İsrail'in politik tavırlarının ve yalanlarının kurbanlarından birisi olması dolayısıyla bu hareketle ittifak içinde olan bir örgüt.

Nabulsi'nin gözlerini ve yumruğunu sımsıkı kapatarak ne kadar zamandır Araplar'ın ve Müslümanlar'ın kendilerine yakıştırılan terörist ve zalim suçlamalarını kabul etmeye zorlandıklarını soruyordu. ‘Bu acı veriyor' diyordu hüzünle kısılan sesiyle. ‘Bu adaletsizliğe her gün tanık olmak acı veriyor.'

Sonra da bana neden Amerikalılar'ın ve İsrailler'in korkunç askeri güçlerine rağmen hiçbir zaman zafere ulaşamayacaklarını anlatmaya devam etti.

Jennifer LOEWENSTEIN
CounterPunch (ABD'de yayınlanan, haftalık bir siyasi gazete)

* Ayşe Çavdar'ın CounterPunch'ın Ağustos 17, 2005'te yayımlanan yazısını Türkçeleştirdiği Jennifer Loewenstein, 2000-2002 yılları arasında Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarında bulunan Amerikalı gazeteci, The New Intifada (Yeni İntifada) adlı kitabın da yazarlarından. Aynı zamanda Filistin/İsrail Barış ve Adalet İttifakı (PIPAJA) üyesi ve Rafah-Medison Kardeş Şehir Projesi'nin de kurucularından.
(Bianet sitesinden alınmıştır...)