19 Şubat 2005
Sayı: 2005/07 (07)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD Ortadoğu'da yeni fırsatlar yaratma peşinde!
  İMF anlaşmasının kaderi sokakta belirlenecek!
  Amerikancı işbirlikçiler suç ortaklığını
pekiştiriyor
  Sermaye, savaş çetesiyle “eşgüdüm
mekanizması” oluşturacak
  16 Şubat sınıf hareketinde bir ayrışma ve saflaşma döneminin yaşanmakta olduğunu
ortaya koydu
  İstanbul 16 Şubat eylemi
  Çeşitli illerde 16 Şubat EP eylemi
  SEKA’den TEKEL’e, Kocaeli’den Diyarbakır’a  SEKA gibi direnmek
  Devrimci inisiyatif ve irade ile sınıfın birleşik direnişini öreceğiz!
  Haramidere’nin haramisinden hesap
soracağız!
  Ravelli işçileri, işverenin şiddeti ve
ludizm üzerine/Yüksel Akkaya
   8 Mart üzerinden yaşanan ayrışma üzerine
  BDSP tarafından sempozyuma
sunulan tebliğ
  Sempozyum sonuç bildirgesi: Devrimci bir siyasal sınıf hareketi yaratmak için!
  Kampanya ve sempozyum üzerine
  OSB-İMES Derneği’nin
sempozyum tebliği
  Haluk Gerger’le “Kan tadı” üzerine
 Emek Platformu Adana
bölge toplantısı
Emperyalist-siyonist zorbaların kanlı eli
Lübnan’ı yeniden karıştırmaya başladı
 Lübnan, BM ve işgaller!
Fransa’da liseli gençlik ve eğitim emekçileri ayakta!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Fransa'da liseli gençlik ve
eğitim emekçileri ayakta!

Fransa'da sağcı hükümet eğitim alanına yönelik de bir saldırı programı hazırladı. Eğitim Bakanı'nın ismi olan ‘Fillon' yasa taslağının da adı. Bu yasa tasarısıyla diğer sosyal alanlarda olduğu gibi eğitime de darbe vurmayı amaçlıyorlar.
İktidara gelen sağ ve sol hükümetler eğitimi hedef alarak ‘reforme' etmeye çalıştılar, fakat her seferinde karşılarında kuvvetli bir hareket buldular ve birçok kez geri çekilmek zorunda kaldılar. Zira eğitim Fransız toplumunun en duyarlı olduğu sorunlardan birisi. Bu nedenle her ‘reform' teşebbüsü canlı tartışmalara yolaçıyor.
Fransa eğitim alanında diğer ülkelerden daha nitelikli bir düzeye sahiptir. Daha 1881-82 yıllarında zorunlu, ücretsiz ve laik ilkokul eğitimi başlamış ve bu sistem bugüne kadar geliştirilmiştir. Fransa'da ortaokul sonuna kadar tüm öğrenciler aynı eğitimi görüyorlar, yani görünürde eşitlikçi bir sistem. Lise öğrenimi ise genel dal, teknoloij ve meslek dallarına bölünüyor. Lise öğrenimi sonunda bütün öğrenciler diploma alarak üniversiteye girme hakkı kazanıyorlar. Bu sistemde ne puanlama var, ne de üniversitede zorunlu bir seçenek.
Fakat yıllardır, görünürdeki bu eşitliği ortadan kaldırmak için, hükümetler ‘reform'lar hazırlıyorlar. Bir tarafdan öğretmenlere saldırıyorlar, diğer tarafdan sistemi budamaya çalışıyorlar. Son ‘Fillon yasası'nın da amacı bu. Yasa tasarısına göre, ortaokullarda sözde başarısızlığı engellemek için genel bir eğitim hedefleniyor. Buna göre, öncesinde verilen birkaç ders artık verilmeyecek, böylece seviye ciddi bir biçimde düşecek. Ortaokullarda son sınıf diploması bölgelere göre düzenlenecek. Lise öğrencileri son sınıf diplomasını sınav sonucu almayacaklar, yıl boyunca birçok dersi vermeleri gerekecek. Tabii ki, işçi ve emekçi çocuklarının okuduğu okullar ile ‘elit' kesimlerin okuduğu okullar arasında eşitsizlik derinleşecek...
Bütün bunların öğretmenler üzerinde de ciddi sonuçları olacak. Öncelikle genel eğitimden çıkartılan dersleri veren öğretmenlerin sayısı azalacak. Zaten hükümet öğretmenlere yönelik saldırıları bu yasadan önce yürürlüğe koymuştu. Her eğitim yılının başında öğretmen sayısı azaltılarak sınıflardaki öğrenci sayısı çoğaltıldı.
Toplumsal hareketliliğin başını çeken grup olarak görülen öğretmenlerin birçok avantajları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Öğretmenler alanları dışında bir takım dersleri vermeye zorlanıyor. Hastalık ve uzun rahatsızlık durumunda diğer öğretmenlerin yerini almaları isteniyor. Ayrıca, sözleşmeli öğretmenlerin haklarını kısıtlayarak onları yedek güç olarak kullanmak istiyorlar. Gerektiği zaman işten çıkartılıp, ihtiyaç olduğu zaman işe çağrılan sözleşmeli öğretmen uygulaması dayatılıyor.
Haftalardır süren işçi ve emekçi eylemleri liseli gençlik ve öğretmenler için iyi bir deneyim oldu. Daha yasa tartışmaları sürerken harekete geçtiler. Liseliler örgütsüz ve hazırlıksız olmalarına rağmen, sadece pek bilinmeyen bir lise sendikasının çağrısı üzerine büyük bir seferberlik içine girdiler.
İlk eylem 10 Şubat günü gerçekleşti ve hükümet üzerinde oldukça etkili oldu. Birkaç gün önce dersleri boykot eden gençler sokaklara döküldüler. Polis rakamlarına göre 100 bin liseli gösterilere katıldı. Sadece Paris'te 20 bin öğrenci yürüdü ve bütün kentlerde yürüyüşler düzenlendi. Bu eylem karşısında ‘düşünceli ve kaygılı' olduğunu açıklayan bakan, akşam üzeri liselileri ilgilendiren bölümün iptal edildiğini açıklamak zorunda kaldı. Böylece sokaklara dökülen liseliler ilk gerçekleştirdikleri eylemle ilk kazanımlarını elde etmiş oldular.
Kısmi kazanımın yetersiz olduğunu bilen gençlik için bu başlangıçtı. Öğretmenlerin de desteğini alarak bütün yasanın iptali için yeni bir eylem gününe çağrı yaptılar. 15 Şubat, yasanın tartışıldığı gün seçildi. Fakat bu tarih aynı zamanda Fransa'da, Paris ve Bordeaux hariç, bütün akademilerin tatile girdiği bir gündü. Tatile rağmen liseliler ve öğretmenler caddeleri doldurdular. Yine polis rakamlarına göre Paris'te 30 bin, Bordeaux'da ise 20 bin kişi yürüdü. Böylece bu hareketin kolay sönmeyeceği bir kez daha kanıtlandı ve yeni eylemlere çağrı yapıldı.
Liseli gençlik beklenmedik bir tepki göstererek hükümete geri adım attırmayı başardı, eylemiyle 2005 yılına şimdiden damgasını vurdu.

Kızıl Bayrak/Paris

---------------------------------------------------------------------

Adana Emperyalist İşgal ve Hak Gaspları Karşıtı Platformu'nun çalışmalarından...

Savaşa ve saldırılara karşı ortak mücadele

Adana'da sermayenin ve emperyalizmin saldırılarına karşı devrimci bir karşı duruşu örebilmek için BDSP, DHP, ESP, SDP, Partizan, YDİ, Çağrı, İşçi Mücadelesi, İHD ve PSAKD'nin de bulunduğu dokuz yapı ve kurum biraraya gelerek ‘Emperyalist İşgal ve Hak Gaspları Karşıtı Platformu'nu oluşturdu.
Platformun amacı, önümüzde duran üç önemli gündeme müdahale edebilmek olarak belirlenmiş durumda. Birincisi, başta özelleştirme olmak üzere yoğunlaşan saldırılara karşı Türkiye işçi sınıfına örnek olan SEKA-TEKEL işçilerinin yükseltmiş olduğu mücadele bayrağını sahiplenmek. İkincisi, Emek Platformu'nun 16 Şubat'ta 81 ilde yapmayı planladığı ‘genel uyarı' eylemini yasak savma ve çelenk bırakma biçiminden çıkararak eylem günü sınıfın ileri kesimleriyle buluşup pasif ve protestocu tarza karşı devrimci bir duruş örgütlemek. Üçüncüsü, Irak işgalinin 3. yılı yaklaşırken ABD emperyalizminin İncirlik Üssü'ne yönelik kirli hesaplarını protesto ve teşhir etmek. Bu doğrultuda 20 Mart'ta İncirlik Üssü'nün önünde geniş katılımlı bir basın açıklaması gerçekleştirmek ve diğer saldırılara karşı ortak mücadele etmek için biraraya geldik.
Platformun kuruluşunu kamuoyuna duyurmak için Adana'da özelleştirmeye karşı direnen Tekel Fabrikası önünde bir basın açıklaması yapmaya karar verdik. 10 Şubat günü işçilerin vardiya değişimi saatinde, bütün bileşenler bayrak ve dövizleriyle, eyleme katıldı. En önde ‘Emperyalist işgale ve Tekel'in özelleştirilmesine HAYIR!/Emperyalist İşgal ve Hak Gaspları Karşıtı Platformu' imzalı pankart taşındı. Sloganların başlaması ile birlikte Tekel işçileri de içerden çıkarak pankartlarıyla eylemimize destek verdiler. İşçilerin katılımıyla eylemin coşkusu daha da arttı. İşçiler ‘TEKEL ve SEKA işçisi yalnız değildir!' sloganına ‘İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!' sloganıyla karşılık verdiler. ‘SEKA'ya, TEKEL'e uzanan elleri kıracağız!' sloganını ise ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!' sloganı ile karşıladılar.
Bu coşkuyla eylemi bitirmek istemiyorduk. Kadın işçiler platformun kadın bileşenlerine sarılarak dayanışmanın anlamlı bir örneğini sergilediler. Tüm bu tablo üzerine fabrikadan zorlukla ayrılabildik. Eylemimizi ertesi gün Emek Platformu'nun bölge toplantısında görüşmek dileği ile sonlandırdık.
Eylemde sıklıkla ‘İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!', ‘İşçi-memur elele genel greve!', ‘Genel grev, genel direniş!', ‘SEKA/TEKEL işçisi yalnız değildir!', ‘TEKEL'e uzanan elleri kıracağız!', ‘Yaşasın sınıf dayanışması!', ‘SEKA'dan TEKEL'e isyan, işgal, direniş!', ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!' sloganları atıldı.
Eyleme BDSP, DHP, ESP, Partizan, İşçi Mücadelesi, SDP, Çağrı, Halkevleri katıldı.

Adana BDSP

--------------------------------------------------------------------------------------

Adana BDSP'den basın açıklaması...

‘Geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya hayır!'

Adana BDSP, son dönemde dizginlerinden boşalmışçasına saldırıya geçen sermayenin uygulamalarını teşhir etmek ve direnen SEKA işçisine Çukurova'dan bir destek sunmak için 11 Şubat günü saat 12:30'da İnönü Parkı'nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
‘Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya hayır!' şiarıyla düzenlenen eylemde, özelleştirme, taşeronlaştırma ve sosyal hakların tasfiyesiyle işçi sınıfının onlarca yıllık kazanımlarının her geçen gün biraz daha tırpanlandığını ve işçi-emekçilere daha fazla kölelik koşulları dayatıldığı belirtildi. İşçi ve emekçiler, sınıf dayanışmasını yükseltmeye ve yeni SEKA'lar yaratma mücadelesine omuz vermeye çağrıldı. Tekel'in özelleştirilmesine karşı mücadelelerine devam eden Tekel işçisiyle dayanışmayı her alanda yükseltme çağrısının da yapıldığı basın açıklaması sloganlarla bitirildi.
Yaklaşık 30 kişinin katıldığı eyleme DHP, İşçi-Köylü ve ESP de destek verdi. Eyleme çevreden halkın ilgisi yoğun oldu. Eylemde ‘İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!', ‘İşçi sınıfı savaşacak sosyalizm kazanacak!', ‘Yaşasın devrim ve sosyalizm!', ‘Tekel/SEKA işçisi yalnız değildir!' sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/Adana

---------------------------------------------------------------------

Berlin'de Hartz IV karşıtı eylem

14 Şubat günü Berlin'de gerçekleşen Hartz IV karşıtı eyleme kar yağışına rağmen yaklaşık 300 kişi katıldı. Yürüyüşte yapılan konuşmalarla saldırılar teşhir edidi ve çevrede ilgiyle izleyenlere de yürüyüşe katılma çağrısında bulunuldu. İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, sorunların ve çelişkilerin derinleştiği, yoksulluğun arttığı vurgulandı. Tüm bu saldırılara karşı sokaklara çıkmak gerektiği anlatıldı.
Eylemlerin basına hiçbir biçimde yansımaması birçok emekçinin protestolara katılımını etkiliyor. Bizler iş ve işçi bulma kurumları önlerinde bildiri dağıtarak bu saldırılardan doğrudan etkilenenleri mücadeleye katma çabası veriyoruz. En son yapılan bildiri dağıtımında olumlu tepkiler almamız, hemen hemen herkesin dağıtım yapanlarla konuşma ihtiyacı duyması, oluşan duyarlılığı gösteriyor. Bu duyarlılık eylemli tepkiye dönüştürebildiği oranda Hartz IV karşıtı eylemler de güçlenecek.

Bir-Kar/Berlin