17 Temmuz'04
Sayı: 2004/28 (20)


  Kızıl Bayrak'tan
  Genelkurmay direktifleriyle işleyen “demokrasi”!
  Kürt halkına yönelik tarihsel inkar ve imha politikası sürüyor
  Türkiye-Suriye ilişkilerinde hızlı gelişmelerin anlamı...
  CHP’den AKP’ye vekil transferleri...
  Büyüme masalları ve sefalet tablosu
  Aydos halkı yeni yıkım girişimlerine karşı hazırlanıyor!
  Pendik Belediyesi tarafından konduları yıkılmak istenen Aydoslu emekçilerle konuştuk...
  Castleblair direnişi işçi hareketini ve sendikaları felç eden...
  Direnişçi Castleblair işçilerinden sendika ağalarına...
  Direnişteki Castleblair işçilerinin kaleminden...
  Sendikalarımıza çöreklenmiş ihanet şebekelerini dağıtalım!
  Almanya’da onbinlerce Daimler-Chrysler işçisi ayakta!
  Özelleştirme yağmasında sıra TEDAŞ’ta
  Rottweiler tipi özelleştirme
  Mevsimlik tütün işçileri eylemde
  Yasa tanımayan yasadışı devlet: İsrail
  Türkiye-İsrail arası “köklü ilişkiler”i halkların direnişi bozacak!
  Irak’ta direniş kirli planlarla hesaplaşarak ilerleyecektir
  Gericiliğe ve emperyalizme karşı birlikteliğimiz sürecek!..
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Gazetemize bazı eleştiriler...
  Kızıl Bayrak’a yönelik eleştirel değerlendirmeler...
  Alişer hevala yanıt...
  14 Temmuz bir çağrıdır!
  Fahrenheit 9/11
  Şahintepesi İşçi Kültür Evi açıldı...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Gericiliğe ve emperyalizme karşı
birlikteliğimiz sürecek!..

Türkiye’de yüzkırk civarında ilerici ve devrimci kurum ve kuruluşun oluşturduğu ‘Bush ve NATO karşıtı Birlik’e paralel olarak, Avrupa’da faaliyet yürüten kurumlar olarak ‘RESİSTANBUL2004’ adıyla bir eylem birliği oluşturduk. 28-29 Haziran 2004 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen emperyalist NATO Zirvesi’ne geçit vermemek şiarıyla başlatılan kampanyayla etkin bir dayanışma içine girmek ve onun yurtdışındaki sesi ve soluğu olmak üzere benzer bir kampanya örgütledik.

‘RESİSTANBUL2004’ yaklaşık bir ay süren kampanya süresince, Türkçe ve yerli tüm dillerde binlerce afiş çıkartıp-kullandı, hemen tüm dillerden 20 binin üzerinde bülten basıp-dağıttı. Dahası başta Almanya’nın Hamburg, Köln, Stuttgart ve Frankfurt kentlerinde olmak üzere, İsviçre’nin Zürih, İngiltere’nin Londra, Hollanda’nın Rotterdam, Avusturya’nın Viyana ve Fransa’nın Paris kentlerinde yüzlerce kişinin katıldığı paneller gerçekleştirdi, pek çok yerde bilgilendirme standları açıp, emperyalist NATO Zirvesi’ni teşhir faaliyeti yürüttü. Kampanya, yürütüldüğü tüm bu ülkelerde, yerli ve Türkiyeli başka ilerici ve devrimci parti ve örgütlerin de desteğini alarak, hem daha güçlendi ve hem de daha anlamlı hale geldi. Kampanya 26 Haziran’da Avrupa’nın belli başlı t&uul;m metropollerinde ( Köln, Stuttgart, Berlin, Paris, Strassburg, Zürih, Amsterdam ve Viyana) gerçekleştirilen yürüyüşler, mitingler ve 28 Haziran’da Belçika’nın Brüksel kentinde yapılan gösteri ve basın toplantısının ardından sona erdirildi.

RESİSTANBUL2004 olarak kampanya boyunca, her yerde ve herkese, NATO’nun uluslararası bir terör örgütü olduğunu, başta ABD başkanı Bush olmak üzere, İstanbul’daki NATO Zirvesi’nde biraraya gelenlerin, halkların direnişini boğmak ve ilerici ve devrimci güçleri imha etmek amacıyla bu zirveyi topladıklarını anlattık. Bu kanlı ve karanlık örgütün bölgedeki tetikçisi faşist devleti ve onun polisini kullanarak bir kez daha, gözü dönmüşçesine ilerici ve devrimci güçlere saldıracağını ileri sürdük. Nitekim zirvenin toplandığı iki gün boyunca İstanbul’da yaşananlar tümüyle bizi doğrulamıştır. Dolayısıyla, istediğimiz hedeflere ulaşamasa da kampanya boyunca ortaya koyduğumuz çabalar boşa gitmemiştir ve dahası da gelecek açısından olumlu bir birikim ve deneyim olmuştur.

RESİSTANBUL2004, girişte açıkladığımız amaçlar çerçevesinde kurulmuş, ismini de bu amaçtan hareketle almıştır. Gelinen yerde amaç gerçekleşmiş olup, birlikteliğin de artık bu isimle sürdürülmesi gereği kalmamıştır. Fakat RESİSTANBUL2004 bileşenleri olarak, uzun bir aradan sonra oluşturduğumuz bu birlikteliğe bundan sonrası için de ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Hepimizin ortak çalışma konusunda taşıdığı samimi eğilimi somut ve gerçek bir çaba halinde geliştirirsek eğer, bu tür birlikteliklerin hayli yararlı olacağını biliyoruz. Bu nedenle de, önümüzdeki dönemde başka bir isim altında ve başka çalışmalar için yine bir araya geleceğiz. Temel demokratik hak ve özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için gericiliğe ve emperyalizme karşı birlikteliğimiz suuml;recektir.

Alınteri, ATİK, AGİF, ADHK, BİR-KAR, HÖC



Paraguay ve Peru’da öğretmenlerin grevi

Paraguay’da öğretmenler 21 Haziran’dan itibaren ücretlerine %35 oranlık artış için greve gittiler. Özellikle kırsal alanlarda ücret almadan çalışan öğretmenlere düzenli aylık talep eden öğretmenler sendikası (UNE) hükümetin %5 oranındaki zam önerisini reddetti.

Peru’da ise öğretmenlerin grevinin üçüncü gününde grevciler ile devlet güçleri arasında sokak çatışmaları yaşandı. İki öğretmen ağır yaralandı, 15 öğrenci tutuklandı. Ayacucho eyaletinin farklı bölgelerinde grevi desteklemek için biraraya gelen öğretmenler eğitim bakanlığının yerel binalarını işgal ettiler. Gösteri ve yürüyüşlerden sonra eyalet hükümetinin parlemento binasını işgal etmek isteyen öğretmenleri ordu güçleri engelleyebildi. Greve katılmayan öğretmenlere çağrı yapmak için anayollara barikatlar kuran emekçiler, eylemlerinde başarılı oldular. Diğer bölgelerdeki öğretmenler de greve gitme kararı aldılar. Süresiz bir grev tartışması sürdüren öğretmenler sendikası SUTEP, ülke çapında eylem günü kararı alı.

Grev hükümetin eğitimi özelleştirmek için çıkardığı yasayı hedef alıyor. 12 milyon öğrenci ile 500 bin öğretmeni kapsayan özelleştirme saldırısına karşı öğretmenlerin yanısıra diğer emekçi kitleler de yaygın bir kampanya sürdürüyor.



Avrupa solu Euro-komünizmin
kötü bir kopyası

11 Haziran günü kuruluşundan sonra ilk toplantısını Berlin’de yapan Avrupa Solu (EL) Nisan ‘05 yılında ilk kongresinin yapılacağını duyurdu ve bir dizi kampanya kararını açıkladı.

1 Eylül’den itibaren bütün işgalci güçlerinin Irak’tan çekilmesi için barış kampanyası hazırlıkları yaptıklarını belirten EL yöneticileri ayrıca Filistin ve İsrail’i birbirinden ayıran “utanç duvarı”nın yıkılmasını da kampanya kapsamına alıyor. AB anayasasına karşı toplumsal bir karşı kontrat önerileceği belirtiliyor.

19 partinin içinde yeraldığı Avrupa solu eski Euro komünist ve Alman PDS gibi demokratik sosyalizm partilerden oluşuyor. Bu partilerin başında Avusturya KP, Çek PDS, Estonya Sosyal Demokrat Partisi, Fransa KP, Yunanistan Synaspismos, Macaristan İşçi Partisi, Slovakya KP, İspanya Birleşik Solu, İspanya KP, İsviçre İşçi Partisi vb. yer alıyor. Devrimci iddiası olmayan ve ruhsuz troçkist çevrelerce de desteklenen EL’in tekellerin egemenliğine temel bir itirazı yok. Tekellerin sömürücü egemenliğine insani bir yüz kazandırmak istiyor. Geçmiş sosyalizm kazanımlarıyla arasına sınır çekerek “stalinizm”i mahkum ediyor.

AB’nin politik değerlerine bağlı olduğunu resmi olarak savunmanın mali destek almanın ilk koşulu olduğunu bilen Avrupa Solu’nun, emekçi kitlelerin tepkilerini dizginlemek, parlamentarizm bataklığında oyalamaktan başka bir sorumluluğu olmayacaktır.

‘60’lı yıllarda etkili olan Euro-komünist partiler “hümanist kapitalizm” çerçevesinde hiç olmazsa kısmi reformlar için mücadele etme koşullarına sahiptiler. Bugün ise bu mümkün değil. Dolayısıyla Avrupa Solu Euro-komünizmin kötü bir karikatürü olmaktan öteye geçemeyecektir.



Latin Amerika: Köylü örgütleri
mücadelede kararlı

Haziran ayının üçüncü haftasında Brezilya’nın Sao Paulo kentinde toplanan Uluslararası Köylü Konferansı’na 80 ülkeden 500 delege katıldı. Konferansın ana konusunu Dünya Bankası, İMF, Dünya Ticaret Örgütü, BM ve diğer emperyalist örgütlenmelerin rolü ve bunlara karşı ortak mücadele stratejisi oluşturdu.

Bu tür emperyalist örgütlenmelerle çalışan inisiyatiflerin saflarından dışlandığını belirten topraksız ve küçük köylü örgütlenmesinin (Via Campesina) genel sekreteri Honduras’lı Refael Alegria, neo-liberal saldırılara karşı ortak mücadelenin pratik sorunları üzerinde durduklarının altını çiziyor. Alegria, özellikle Brezilya, Kolombiya ve Guatemala’da toprak sorununun en temel sosyal sorun olduğu üzerinde duruyor. Via Campesina’nın dört yıl önce aldığı bir kararla, bölgede her türlü toprak işgalini desteklediğini ve bu yönde kampanyada başlattığını belirten Rafael, mücadelenin yolunun direniş ve işgallerden geçtiğini, Brezilya’daki topraksız köylülerin pratiklerinin bir örnek teşkil ettiğini söylüyor.