17 Temmuz'04
Sayı: 2004/28 (20)


  Kızıl Bayrak'tan
  Genelkurmay direktifleriyle işleyen “demokrasi”!
  Kürt halkına yönelik tarihsel inkar ve imha politikası sürüyor
  Türkiye-Suriye ilişkilerinde hızlı gelişmelerin anlamı...
  CHP’den AKP’ye vekil transferleri...
  Büyüme masalları ve sefalet tablosu
  Aydos halkı yeni yıkım girişimlerine karşı hazırlanıyor!
  Pendik Belediyesi tarafından konduları yıkılmak istenen Aydoslu emekçilerle konuştuk...
  Castleblair direnişi işçi hareketini ve sendikaları felç eden...
  Direnişçi Castleblair işçilerinden sendika ağalarına...
  Direnişteki Castleblair işçilerinin kaleminden...
  Sendikalarımıza çöreklenmiş ihanet şebekelerini dağıtalım!
  Almanya’da onbinlerce Daimler-Chrysler işçisi ayakta!
  Özelleştirme yağmasında sıra TEDAŞ’ta
  Rottweiler tipi özelleştirme
  Mevsimlik tütün işçileri eylemde
  Yasa tanımayan yasadışı devlet: İsrail
  Türkiye-İsrail arası “köklü ilişkiler”i halkların direnişi bozacak!
  Irak’ta direniş kirli planlarla hesaplaşarak ilerleyecektir
  Gericiliğe ve emperyalizme karşı birlikteliğimiz sürecek!..
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Gazetemize bazı eleştiriler...
  Kızıl Bayrak’a yönelik eleştirel değerlendirmeler...
  Alişer hevala yanıt...
  14 Temmuz bir çağrıdır!
  Fahrenheit 9/11
  Şahintepesi İşçi Kültür Evi açıldı...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Direnişteki Castleblair işçilerinin kaleminden...

Direnişimiz güçlenerek sürüyor!

DİSK-Tekstil Sendikası yöneticilerinin biz öncü işçilerin emeği üzerinden tümüyle hazıra kondukları yaklaşık 300 üyelik Castleblair Fabrikası’nın aylar öncesinden pazarlandığının farkındaydık. Fakat bu pazarlığın hiç olmazsa bir parça boşa çıkarılacağını sanıyorduk.

Sendika ağaları başından itibaren
patronun yanında yeraldı!

Politik bilinci henüz istenen düzeye erişmemiş olsa da kendi içinde patronun saldırılarına karşı birlikte davranan, işçi arkadaşlarına saldırıldığında birleşik bir güç olarak ve eylemli tepkiyle yanıt veren bir taban örgütlülüğümüz vardı. Yapılan pazarlığı bu haliyle kolayca yaşama geçiremeyeceğini anlayan sendikacılar, toplusözleşme sürecini zamana yayarak koşulların olgunlaşmasını beklediler.

İşçileri bu süreçte yormak, umutsuzluğa kapılmalarını sağlamak için ve onları verilene razı olacak duruma getirmek için Mart ayında başlayan süreç Haziran ortalarına kadar bilinçli şekilde uzatıldı. Patron, her görüşme sonrası teklif ettiği şeyleri yazılı olarak işçilere bildirdiği halde, sendikacılar ve onların kuklası temsilciler görüşmelerde nelerin konuşulduğunu anlatma gereği duymadılar.

Haziran ayına gelindiğinde işin rengi belli oldu. Önce 6. ayını doldurmamış işçiler atıldı. Bu saldırıya karşılık verildi, işçiler üretimden gelen güçleriyle patronun karşısına dikildiler. Süreci patronun istekleri doğrultusunda götürmeyi kendine iş edinen DİSK-Tekstil Genel Sekreteri Muharrem Kılıç, patronun imdadına yetişip eylemi kırmak için yoğun çaba harcadı. Patronun önünde işçileri tehdit ederek, “eylemi sürdürürseniz yanınızda olmayız” dedi. Bu tehdidi değişik vesilelerle tekrarladı. Fakat Muharrem Kılıç’ın tehditlerine rağmen eylem devam etti.

Patron ve Muharrem Kılıç atılacak
işçilerin listesini birlikte hazırladılar

Patron önünde inisiyatifi ve havası kırılan Muharrem Kılıç, bunun acısını öncü işçilerin ve onların çevresindeki işçilerin işten atılmasıyla çıkarmayı düşünme yoluna gitmiştir. Nitekim çok geçmeden bizzat Castleblair patronu ile birlikte atılacak öncü işlerin listesini hazırlamıştır.

Bu listedeki işçilerin atılmasının kolayından gerçekleşmeyeceğini düşünen M. Kılıç, işbirlikçi temsilcileri aracılığıyla kölelik yasasının 25. maddesi üzerinden tazminatsız topluca işçi atılacağı söylentisini fabrikada yayma yoluna gitti. Tam da aynı günlerde patron işçilerin neredeyse tamamına noter aracılığıyla birer ihtar göndererek iş yavaşlattıklarını, bunu bir kez daha tekrarlamaları halinde tazminatsız işten atılacaklarını bildirdi. Dahası, yapılan eylemlerin “yasadışı” ve “siyasal” bir eylem olduğunu ileri süren bir bildiri hazırlatıp işçilere dağıttı.

Saldırıların arkası kesilmedi. Patron kendi isteği ile işten ayrılan işçilerin tazminatlarını vereceğini ilan etti ve bir yıldır yaşanan sürecin basınç altına aldığı işçilerin bir kısmı bu son baskı ve tehditlerin de etkisiyle tazminatlarını alarak işten ayrılmaya razı oldular.

Tüm bunların yanısıra patron, işçileri bant bant idareye çağırarak, “bizim vereceklerimiz bunlardır, sendikanız da bunu kabul ediyor, sizler de kabul edip etmediğinizi bizlere açıklayın” diye baskı yaptı. Bu çok özel planın devamında Muharrem Kılıç bir kez daha devreye girdi. İşçileri işletmenin yemekhanesinde toplayan Muharrem Kılıç, “satış sözleşmesi”ni onayladıklarını, fakat işçilerin de fikirlerini almak istediklerini belirtti. Patronun gözleri önünde işçileri baskı altına alan Muharrem Kılıç, buna rağmen işçilerden büyük tepki aldı. Söz alıp sendikanın tutumunu eleştirir tarzda konuşan tüm işçiler bu toplantıyı takip eden birkaç gün içinde işten çıkartıldılar.

Muharrem Kılıçlar ile Castleblair patronunun elele vererek gündeme getirdikleri işçi kıyımı ve satış sözleşmesi olayı genel çizgileriyle böyle yaşandı. Yaşananlar öylesine kaba ve çirkindi ki, Tekstil İş Sendikası’nın teknik görevlileri bile olup biteni, ‘Hiç bu denli pis bir satış görmedik” sözleriyle nitelemek durumunda kaldılar.

İşçiye ihanetin eskisi kadar kolay
olmayacağını bu hainlere göstereceğiz!

15 gün önce başlattığımız eylemleri halen sürdürmekteyiz. Fabrika önünde başlattığımız direniş süresince içerdeki arkadaşlarımıza her türlü yol ve yöntemle seslenme yoluna gidiyoruz. Sabah girişlerde diyalog kurmaya çalışıyoruz. Çay ve yemek paydoslarında türkülerimizle, sloganlarımızla ajitasyon konuşmalarımızla niçin işten atıldığımızı, sınıfımız adına sendikal ihanete karşı direndiğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bundan rahatsız olan patron, bizimle görüşen arkadaşları tehdit ediyor. Son günlerde bu görüşmelere yasak koymuş durumdalar.

Biz arkadaşlarımızın gönüllerinin bizimle birlikte olduğunu, fakat güçlerini kullanmak için içerde öncülerinden yoksun olduklarını biliyoruz. Patron ve sendikacılar, rezil bir işbirliği içinde, bütün ayrıntıları hesaplayarak hazırladıkları liste dışında, şimdilik alternatif bir hat çizecek, bir gücü harekete geçirecek öncünün olmadığını düşünerek bir parça rahatlar.

Fakat bizler bunun çok da düşündükleri kadar kolay olmayacağını onlara, işçi hareketine ve tüm kamuoyuna göstermek için direnişimizi sürdürüyoruz. Esenyurt ve Kıraç’ta yaşayan işçilerin gündemine sorunu taşımaya çalışıyoruz. Bunun için Esenyurt ve Kıraç’a direnişimize destek çağrısının yer aldığı yüzlerce afiş yapıldı. Demokratik kitle örgütleriyle görüşüldü. Bölgede tanıdığımız işçilerle ise bizzat görüşerek direnişimizi ve taleplerimizi anlatıyoruz.

15 gün içinde ikisi fabrikanın önünde biri Esenyurt DİSK Bölge temsilciliği önünde olmak üzere 4 ayrı basın açıklaması gerçekleştirdik. Gün geçtikçe direnişimize ilgi ve destek artıyor. Direniş yerine destek ziyaretleri çoğalıyor. Avrupa’dan örgütlenen destek de giderek büyüyor ve yayılıyor.

Bütün bunlar yanısıra DİSK’e bağlı sendikaları ziyaret ederek yaşadığımız süreci anlatıyoruz. Castleblair’de yaşanan saldırı ve direniş DİSK’e bağlı sendikaların hemen hepsi tarafından bilinmekte. Şu aşamada önemli olan DİSK ve ona bağlı sendikaları bu saldırı üzerinden tutum almaya zorlamaktır. Bunu sağlamak için görüşmeleri sürdürmeye çalışacağız.

Sınıfın davasından çoktan uzaklaşmış hain sendikacılar bundan sonra o yumuşak koltuklarında çok da rahat oturamayacaklar. Öncü işçilerin ve işçi kitlelerinin alınteri ve kanı üzerinden artık eskisi gibi rahat yaşayamayacaklarını görecekler.

Direnişteki Castleblair işçileri