17 Temmuz'04
Sayı: 2004/28 (20)


  Kızıl Bayrak'tan
  Genelkurmay direktifleriyle işleyen “demokrasi”!
  Kürt halkına yönelik tarihsel inkar ve imha politikası sürüyor
  Türkiye-Suriye ilişkilerinde hızlı gelişmelerin anlamı...
  CHP’den AKP’ye vekil transferleri...
  Büyüme masalları ve sefalet tablosu
  Aydos halkı yeni yıkım girişimlerine karşı hazırlanıyor!
  Pendik Belediyesi tarafından konduları yıkılmak istenen Aydoslu emekçilerle konuştuk...
  Castleblair direnişi işçi hareketini ve sendikaları felç eden...
  Direnişçi Castleblair işçilerinden sendika ağalarına...
  Direnişteki Castleblair işçilerinin kaleminden...
  Sendikalarımıza çöreklenmiş ihanet şebekelerini dağıtalım!
  Almanya’da onbinlerce Daimler-Chrysler işçisi ayakta!
  Özelleştirme yağmasında sıra TEDAŞ’ta
  Rottweiler tipi özelleştirme
  Mevsimlik tütün işçileri eylemde
  Yasa tanımayan yasadışı devlet: İsrail
  Türkiye-İsrail arası “köklü ilişkiler”i halkların direnişi bozacak!
  Irak’ta direniş kirli planlarla hesaplaşarak ilerleyecektir
  Gericiliğe ve emperyalizme karşı birlikteliğimiz sürecek!..
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Gazetemize bazı eleştiriler...
  Kızıl Bayrak’a yönelik eleştirel değerlendirmeler...
  Alişer hevala yanıt...
  14 Temmuz bir çağrıdır!
  Fahrenheit 9/11
  Şahintepesi İşçi Kültür Evi açıldı...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
BM Uluslararası Lahey Adalet Divanı: “Tecrit duvarı yıkılsın!”

Yasa tanımayan yasadışı devlet: İsrail

Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’in Batı Şeria’da inşa ettiği “tecrit duvarı”nın yasadışı olduğuna ve yıkılması gerektiğine karar verdi. 15 üyeli mahkemede karar 1’e karşı 14 oyla kabul edildi. Tabii olumsuz oy kullanan üyenin ABD emperyalizminin temsilcisi olduğunu söylemeye gerek dahi yok.

Kararda, İsrail’in duvarın inşasına derhal son vermesi, işgal edilen bölgelerde duvarı yıkması, zarar gören kişilere tazminat ödemesi gerektiği belirtiliyor. Mahkeme ayrıca, BM Güvenlik Konseyi’ni duvarın inşasının durdurulması için göreve çağırarak, BM’nin İsrail-Filistin çatışmasının önlenmesi yönündeki çabalarını artırmasını istedi. Bu kararı alan UAD, siyonistlere de göz kırpmayı ihmal etmedi. Aynı kararda İsrail’in “şiddet eylemlerine karşı” halkını korumaya hakkı olduğu, ancak alınacak önlemlerin –bunu yıkım ve katliamların şeklinde okumak gerek- uluslararası hukuka uygun olması gerektiği, duvarın ise uluslararası hukuku açıkça çiğnediği vurgulanıyor.

ABD emperyalizmi “ırkçı duvar”ı savunuyor

Mahkemede olumsuz oy kullanmakla yetinmeyen Bush yönetimi, karara karşı çıkarak kasap Şaron’un arkasında durdu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Richard Boucher, Lahey Adalet Divanı’nın, “tecrit duvarı”nın uluslararası hukuk bakımından yasadışı olduğuna ilişkin görüşünün, İsraillilerle Filistinliler arasında müzakere edilen çözüme ulaşma yönündeki çabalara zarar verebileceğini iddia etti.

Filistinliler’i Adalet Divanı’nın kararını BM aracılığıyla uygulatma girişimine karşı uyaran Bush yönetimi, BM Güvenlik Konseyi’nin bu noktada devreye girmesine de karşı çıkıyor.

Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell da Adalet Divanı’nın kararı üzerine yaptığı açıklamada, İsrail’in bu duvar inşası sayesinde terörist saldırıların sayısını azaltmayı başardığını öne sürerek ırkçı duvarı savundu. Seçimde Bush’un rakibi olan Demokrat Partili başkan adayı John Kerry de siyonistlere destek konusunda savaş kundakçılarından geri kalmıyor.

Washington’daki ölüm tacirlerinin bu küstahça tutumlarının şaşırtıcı bir tarafı yoktur. Zira onlar, siyonist İsrail’in Filistin halkına reva gördüğü tüm vahşetin dolaysız suç ortaklarıdır. 

Siyonistler BM’yi bir kez daha hiçe sayıyor

Hatırlanacağı gibi İsrail, dünyada BM Güvenlik Konseyi kararlarını en çok çiğneyen devlettir. Bu rekoru hiçbir zaman da başkasına kaptırmamıştır. Ortaya çıktığı 1948 yılından günümüze kadar İsrail, hiçbir BM kararına uymamıştır. Bu pervasızlık elbette ABD emperyalizminden gelen sınırsız destek sayesinde mümkün olmuştur. BM de, “Irkçı duvar”la ilgili son mahkeme kararı da dahil olmak üzere hiçbir zaman İsrail’e yaptırım uygulamamıştır.

Kasap Şaron yönetimi defalarca “tecrit duvarı”yla ilgili alınacak kararı tanımayacaklarını dile getirerek BM’ye meydan okumuştur. Uluslararası Adalet Divanı kararı açıklama aşamasındayken bile, İsrail yönetiminden peşpeşe saldırgan açıklamalar yapıldı. UAD’ın bu konuda karar alma yetkisi olmadığını iddia eden siyonistler, duvar inşaatının aynı şekilde devam ediceğini defalarca vurgulamışlardır. Nitekim İsrail ordusu duvar inşaatını protesto edenlere bile kurşun sıkarak, tecrit duvarı etrafında her gün cinayet işliyor.

Duvarı, sivil İsrailliler’i “terör saldırılarından” korumak için ördüklerini iddia eden siyonistler, seri şekilde Filistinli çocukları katlediyorlar. Büyük oranda soğukkanlı katillerden oluşan İsrail ordusu, Filistinli çocukları katletmeyi de “teröre karşı savaş” şeklinde açıklıyor. Yani işgale karşı her direniş siyonist cellatlar ve onların destekçileri tarafından “terör eylemleri” kategorisine alınıyor. Tıpkı kapitalist sömürüye karşı gelişen devrimci sınıf mücadelesinin de benzer karalamalarla gözden düşürülmeye çalışılması gibi.

UAD’ın kararı “tarihi” mi?

Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını açıklamasından sonra yapılan değerlendirmelerde, bunun “tarihi bir adım olduğu” iddiaları ortaya atıldı. Filistin yönetimi de kararın ardından beklenti içine girmiş görünüyor.

Kuşkusuz bu karar, siyonistlere indirilen hukuki-siyasi bir “şamar” niteliği taşıyor. Etnik kıyım gerçekleştirdikleri halde –ki bazen siyonistler bile kendi icraatlarını Nazilerle kıyaslıyorlar- kendilerini “mazlum Yahudi” göstermeye özen gösteren siyonist canilerin maskesi, bu kararla tamamen düşmüştür. Buna rağmen, sırf bu karardan dolayı, İsrail’in icraatlarında bir değişiklik olacağını beklemek yanıltıcıdır. Zaten Filistin’den gelen haberler de bunu gösteriyor. Yine her gün baskın, yıkım, katliam...

Başta Filistin lideri Arafat olmak üzere Filistin yönetimi, kararı büyük bir olay şeklinde değerlendirdi. Arafat, “Mükemmel bir karar alan mahkemeye teşekkür ediyoruz” derken, Başbakan Ahmet Kurey ise, “Mahkeme Filistin halkı için tarihi bir karar almıştır” şeklinde konuştu. Arafat’ın danışmanı Nebil Ebu Rudeyna, “BM Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi’ne başvurarak İsrail’i tecrit edecek ve cezalandıracak karar tasarısı çıkarılmasını isteyeceğiz. İsrail artık yasadışı bir devlet sayılmalıdır” sözleriyle temennisini dile getirdi.
Filistin yönetimindeki bu iyimser hava, sokaktaki Filistinli için fazla bir şey ifade etmiyor. Zira onlar bu karardan sonra da yaşamlarında bir değişiklik olacağına inanmıyorlar. Bölgede bulunan gazeteciler de Filistinliler’in, “duvarın yıkılmayacağını ve İsrail’in bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hiçbir uluslararası kurala uymayacağını” dile getirmelerine tanık oluyorlar.

Siyonistlerin bu kararın ardından saldırganlık politikası izlemeye devam edeceklerini geçen günler gösterdi. Adalet Divanı’nın kararından sonra da mülteci kampları basıldı, ekinler tahrip edildi, zeytinlikler söküldü, evler yıkıldı, Filistinliler katledildi. İsrail gibi yasadışı bir devletin hak-hukuk tanıması beklenemez elbette. Siyonistler, fiili bir yaptırıma maruz bırakılmadıkları sürece uluslararası hukuku yok saymaya devam edecekler.

Şu anda ise, bu terörist devlet üzerinde etkili olabilecek esas güç Filistin direnişidir. Dolayısıyla İsrail zorbalığına karşı çıkanların da bu direnişi her yönden desteklemeleri enternasyonal bir görevdir.



Filistin’i yarı açık cezaevine çevirmeyi amaçlayan duvar...

* Yüzlerce kilometrelik duvar beton bloklar, dikenli teller, elektronik tertibatlar, gözetleme kuleleri, derin çukurlardan oluşuyor. Bu, Filistin’i üstü açık bir hapishaneye çevirme girişimidir.

* 730 kilometre uzunluğunda planlanan bu utanç abidesinin 196 kilometresi şimdiden tamamlanmış bulunuyor.

* Tahmini maliyeti 3.4 milyar dolar olan tecrit duvarının 2005 yılında komple bitirilmesi öngörülüyor.

* Daha şimdiden duvar yapımı için Filistinliler’in büyük oranda toprağına el konulmuş, pek çok ev yıkılmış, tarım arazileri talan edilmiştir.

* Irkçılık duvarı, mahalleleri bölüyor, üniversite kampüslerinin ortasından geçiyor, öğrencileri okulundan, işçileri işlerinden, köylüleri tarlalarından ayırıyor...

İsrail toplumunun büyük çoğunluğunu “güvenlik” paranoyası ile sersemleten siyonistler, -bir kısım barış aktivisti dışta tutulursa- kayda değer bir iç muhalefetle karşılaşmıyorlar. Duvar inşaatına karşı çıkan Filistinliler ve uluslararası dayanışma için gelen anti-siyonistler ise İsrail asker ve polisinin terörüne maruz kalıyorlar.

Filistin direnişinin kararlılığı, İsrailli siyonizm karşıtlarının mücadelesi ve güçlü bir enternasyonal dayanışma ile bu duvar yıkılacaktır. O zaman siyonist zorbaları ördükleri bu duvarın altına gömmenin de günü gelmiş olacak.