5 Haziran'04
Sayı: 2004/22 (14)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizmi işçi sınıfının örgütlü mücadelesi altedecek!
  İnsanca yaşamaya yeterli ücret!
  Asalaklar 303 milyon asgari ücreti dahi çok buluyorlar...
  Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
  Devrimci bir DİSK yaratmak için öncü işçiler görev başına!
  Personel rejimi yasası saldırısı gündemde...
  İNSERT işçileri direndi ve kazandı...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!
  NATO Zirvesi karşıtı kampanyanın sorunları
  Parti ve yeni dönem
  İşkence Ebu Garib zindanıyla sınırlı değil
  "Yönetim devri" emperyalist işgali meşrulaştırmaya yetmeyecek
  Yeniden "savaş" mı?
  ABD, Irak ve Kürtler...
  Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Bültenlerden...
  Ekim Gençliği'nden...
  İşkence ve katliamlara sessiz kalmayalım!
  Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif...
  Demokrasi aldatmacası, F tipleri, işkence ve intihar...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Bir dönemin ardından…

Geçmişin birikimiyle geleceği kazanmaya!

Artı ve eksi yönleri ile üniversiteli gençlik çalışmamız açısından bir dönemin daha sonuna yaklaşıyoruz. Emperyalist-kapitalist sistemin tüm emekçilere ve tabii ki gençliğe yönelik saldırılarının yoğun bir şekilde devam ettiği bu dönem, gençlik hareketi açısından dönem dönem yaşanan kimi çıkışların dışında genel bir durgunluk dönemi olarak yaşandı. Genç komünistler bu dönem boyunca, kendi örgütsel gelişim süreçlerine paralel olarak, gençlik kitlesini kendi talepleri çerçevesinde örgütlemek ve kitle hareketini ileriye taşıyabilmek için bulundukları her alanda yoğun bir çaba ve inisiyatif sergilediler.

Yeni döneme hazırlık ve kampanya süreci

Yaz dönemini “Ümit Altıntaş Gençlik Kampı” ile noktalayan genç komünistler, kamp sürecini güçlü bir ideolojik-politik ve örgütsel eğitim süreci olarak geçirmiş ve yeni döneme buradan elde ettikleri kazanımlar ile oldukça güçlü bir giriş yapmışlardı. Her dönem gençliğin siyasal gündemlerini tespit etmeyi ve gündemler üzerinden çalışma yürütmeyi belli ölçülerde başarabilen genç komünistler, bu yeni döneme de “Irak.’ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız!” kampanyası ile başladılar. Hacıbektaş şenliklerinde başlayan kampanya, okulların açılmasıyla hız kazandı. Genç komünistlerin en önemli kazanımlarından biri, kampanya çalışmasının kampus sınırlarının dışına taşarak gençliğin yoğun olarak bulunduğu alanlara ve emekçi semlere de taşınabilmiş olmasıdır. Bu durum sadece komünistlerin sınıf çalışmasının olduğu illerde yaşanmamış, fakat örneğin Edirne gibi yerellerde de genç komünistler kampanyalarını şehir emekçileri ile bütünleştirme çabası içerisinde olmuşlardır.

Kampanyanın önemli noktalarından biri de, genç komünistlerin kampanyanın deklarasyonunu bulundukları dört ilde düzenledikleri eylem ve basın açıklamalarıyla yaparak, çalışmayı merkezi bir hatta oturtmuş olmalarıdır. Aynı anda farklı illerde eylem pratiğinin bir diğer örneği ise, 25 Ekim’de rektörlerin Ankara yürüyüşü sırasında gerçekleşmiştir. Genç komünistler Ankara, Edirne ve İstanbul’da gerçekleştirdikleri eylemlerle üniversiteler ve YÖK Yasa Tasarısı üzerine asıl konuşması gerekenin gençlik olduğunu haykırmışlardı.

Kampanya gündemlerinin dönem dönem gerilemesine karşın, çalışmanın yeni yönelimleri açısından merkezi müdahalenin yapılması ile birlikte kampanya 28 Aralık’ta Ankara’da gerçekleştirilen 200 kişilik merkezi bir etkinlik ve yürüyüş ile sonlandırılmış, genç komünistlerin ulaştıkları gelişme düzeyi dostun ve düşmanın önünde bir kez daha açığa çıkmıştır.

Tezkere ve YÖK Yasası’na karşı
gençliğin ortak tutumu

Okulların açılması ile beraber gençliğin ileri kitlesi bu iki gündeme karşı sürekli alanlara çıkarak güçlü yanıtlar verdi. Meclisin açıldığı günden 7 Ekim’e, 28 Ekim’den 6 Kasım’a çeşitli siyasal gruplarla, ama çoğunda ileri gençlik kitlesi ile anlamlı eylemler örgütlendi. Özellikle 7 Ekim ve 6 Kasım eylemleri, genelliği ve militanlığı açısından oldukça önemliydi. 7 Ekim’de İstanbul’da yol kesme şeklinde gerçekleşen eylem, 6 Kasım’da Ankara’da kolluk güçlerinin saldırısına karşı saatlerce süren militan karşı koyuş oldu. Bu eylemler genç komünistlerin bir adım öne çıktığı eylemlerdi.

Gençliğin siyasal gündemlerine ilişkin bu ortak tutumun en önemli örneği Ankara’da yaşandı. Öğrenci hareketini temsil edebilecek gerçek birlikteliğin yerelde kurulmuş bağımsız öğrenci örgütlülüklerinin inisiyatifi ile olabileceğini unutmadan siyasal gençlik grupları arasında oluşacak birlikteliğe de gereken önemi veren genç komünistler, bu birlikteliğin oluşmasında özel bir inisiyatif sergilediler. Gençlik hareketi açısından önemli eylemliklere imza atan bu birlik, bugünde NATO Karşıtı Gençlik Platformu çatısı altında varlığını devam ettiriyor.

Soruşturma terörü ve bir kez daha mücadele

6 Kasım’ın ardından çeşitli üniversitelerde başlayan soruşturma saldırısı ay sonunda hemen hemen tüm üniversitelere yayılarak yüzlerce öğrenci soruşturma terörünün hedef tahtasına oturtuldu. Ülkenin dört bir yanında aynı anda hayata geçirilen saldırıya karşı gençlik hareketi de bir kez daha güçlü bir mücadele hattı ile karşı koyuş sergiledi. Genç komünistler çalışma boyunca saldırıyı bir karşı saldırıya dönüştürebilmek için yürütülecek çalışmanın diğer siyasal gündemler ile birlikte işlenmesi gerekliliğini vurguladılar. Bulunduğumuz tüm alanlarda çalışmanın bu çerçevede yürütüldüğünü, bunun saldırının geri püskürtülmesinde önemli bir nokta olduğunu söyleyebiliriz.

Gençlik hareketinin merkezi sayılabilecek olan İstanbul Üniversitesi bu saldırının temel hedefi olmuş, burada yürütülen mücadele önce il geneline, ardından ise tüm ülkeye hızlı bir şekilde yayılmıştır. Yüzlerce öğrencinin okullara giremediği sırada kampus çevrelerinin sürekli olarak eylem alanına çevrilebilmesi ve çalışmamanın alternatif üniversite, açlık grevi gibi birçok yöntem ve araçla devam etmesi, devletin üniversitelerdeki siyasal çalışmayı bitirme hedefini boşa düşürmüş oldu. Gençlik bu saldırı karşısında gösterdiği mücadele kararlılığı ile önemli siyasal kazanımlar elde etti.

13 Mart: Öncesi ve sonrası

Soruşturma karşıtı mücadele bir dizi siyasal kazanımla sonuçlanmasına karşın, saldırının geri çekilmesinin ardından ileri gençlik kitlesi siyasal çalışmaya olan mesafesini arttırırken, siyasal gençlik gruplarının önemli bir bölümü de çalışmalarında geriledi. Soruşturmaların geri püskürtülmesi ile elde edilen siyasal kazanımın güvence altına alınması için üniversitelerdeki siyasal çalışmanın daha güçlü bir tarzda devam etmesi gerekirken, ortaya çıkan bu tablo, gençlik hareketini kendi dar sınırlarına hapseden bir etkene dönüşmüştür.

Yeniden yakıcı bir tarzda gündeme gelen YÖK Yasa Tasarısına karşı örgütlenen 13 Mart eylemi öncesi süreç, genel olarak bu tablo çerçevesinde şekillenmiştir. YÖK Yasa Tasarısına karşı örgütlenecek olan merkezi bir Kızılay eyleminin önemini daha öncesinden de vurgulayan genç komünistler, bu tablonun değişmesi gerekliliğini sürekli olarak dile getirmiş, eylemin güçlü ve etkili bir eylem olabilmesi için de bir çalışma programı hazırlamışlardı. Eyleme katılan tüm gençlik örgütlenmeleri açısından genel bir kabul gören bu programın tümüyle hayata geçirilmesi yine aynı grupların içinde bulundukları atıl durum nedeni ile yazık ki mümkün olamamıştır.

İki yıl önce gerçekleştirilen 18 Mayıs eylemini güçlü ve etkili kılanın, öncesinde ve sonrasında yürütülen güçlü çalışmalar olduğunun bilincinde olan genç komünistler, ortaya çıkan bu tablo karşısında kendi güçleri ile eyleme mümkün olduğunca güçlü bir hazırlık yapmaya çalışmışlardır. Ancak yerellerde gençlik kitlesini örgütleyecek örgütlenmelerin olmaması ve kendi sınırlı tablomuz nedeniyle eylemin karakterini değiştirmek mümkün olmamıştır.

Eylemin sonrası açısından olumlanabilecek tek şey, tutuklu öğrencilerle dayanışma eylemleridir. Ancak bu eylemler bile sınırlı yerellerde gerçekleştirilmişlerdir. Bu açıdan Trabzon’daki yoldaşlarımız örnek bir inisiyatif sergilemişlerdir.

NATO karşıtı çalışmalar,
1 Mayıs ve 6 Mayıs eylemleri

13 Mart eyleminin hemen ardından ülke gündemine oturan yerel seçimler karşısında tutum alan genç komünistler, bulundukları yerellerde komünistlerin sınıf çalışmasına destek olmuş, kendi alanlarında işçi sınıfının komünist programını yerel seçimler vesilesi ile kitleye bir kez daha taşımışlardır. Ancak seçim çalışmasının yoğunluğu, ikinci dönem çalışmamızın temel gündemlerinden biri olan NATO zirvesine yönelik hazırlıklarımızın gecikerek başlamasına neden oldu.

Nisan ayı ile birlikte güçlü bir ajitasyon-propaganda faaliyeti yürüten genç komünistler, bulundukları alanlarda NATO ve emperyalizmin güçlü teşhirlerini yaptılar. Yerellerde konuya duyarlı öğrencilerin çalışmaların bir parçası haline gelebileceği bağımsız örgütlenmelerin yaratılması için çalışan genç komünistler, daha sonraki süreçte NATO karşıtı çalışmalarını genel olarak bu örgütlülüklere dayandırarak sürdürdüler. 1 Mayıs eylemine genel olarak bu çalışmalar üzerinden çıkan genç komünistler NATO’ya ve emperyalizme karşı gençliğin öfkesini alanlara taşıdılar. İstanbul’da gençlik de devletin icazetli alanının dışına çıkarak Saraçhane mitingindeki yerini aldı. Ankara’da ise ağırlığı topluluklardan ve bağımsız ö¤rencilerden oluşan ve ODTÜ öğrencilerinin emperyalist sisteme karşı öfkesini alanlara taşıyan 400 kişilik ODTÜ öğrencileri korteji, gençlik hareketinin yerellerde oluşturulacak örgütlenmelere duyduğu ihtiyacı ortaya koydu.

Ülkemizde emperyalizme karşı direnişin sembollerinden olan Denizler’in anmaları, hem kampüs içlerinde hem de şehir merkezlerinde gerçekleştirildi. Genç komünistler bu eylemlerde de “NATO’ya ve emperyalizme karşı Deniz olunmalı” şiarını alanlara taşıdılar.

1 Mayıs ve 6 Mayıs eylemlerinde anlamlı sayılabilecek olan gençlik katılımı daha sonrasında gerçekleştirilen eylemlerde daha zayıf bir şekilde gerçekleşti. Bunda temel etken, gençlik örgütlenmelerinin içerisine girdiği tıkanıklık ve siyasal çalışmadan uzaklaşma olarak kendisini gösteriyor. Denilebilir ki; bu dönem içerisinde NATO karşıtı bir kitle çalışması yürütme gayretinde olan birkaç devrimci gençlik örgütlenmesinden biri de Ekim Gençliği oldu. Genç komünistlerin bağımsız gençlik örgütlenmelerini yaratma noktasındaki çabaları ise ihtiyacı karşılamaya yetmemiş, gençliğin NATO’ya karşı öfkesi için güçlü bir kanal yaratamamıştır. Bu ise alanlardaki siyasal atmosferin zayıf kalmasına, örgütlenen eylemlerin örgütlü gençlik kitlesi ile sınırlı kalmasına yol a&ccdil;mıştır.

Ancak NATO karşıtı çalışma açısından önümüzde bir aya yakın bir süre daha var. Bu süreci verimli kullanabildiğimiz takdirde gençliğin daha geniş kesimlerini NATO karşıtı çalışma ve eylemliliklere çekmemiz zor olmayacaktır. Genç komünistler siyasal çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedirler. 22 Mayıs günü gerçekleştirdikleri Taksim eylemi ile anlamlı bir çıkış yapan İstanbul Ekim Gençliği, yerellerde siyasal atmosferi geliştirebilmek için bir dizi eylem ve etkinliğin de temel örgütleyicisi olmuştur.

Sonuç

Sonuç olarak gençlik hareketinin tezkere karşıtı eylemler ile başlayan ve soruşturma karşıtı mücadele ile devam eden nispeten kitlesel ve militan eylemliliği soruşturmaların ardından zayıflamıştır. Bu açıdan 2003-’04 dönemi, bir dizi militan eylemi dışta bırakmak kaydıyla, genel olarak verimsiz bir dönem olarak yaşanmıştır. Dönem boyunca genç komünistler bu tabloyu tersine çevirmek için anlamlı müdahaleler gerçekleştirmiş, siyasal çalışmanın dibe vurduğu dönemde kendi siyasal çalışmalarını kararlılıkla devam ettirmişlerdir. Bu kendi içerisinde anlamlı sonuçlar vermiş, gençlik örgütlenmelerinin eridiği bu süreçte genç komünistler sınırlı da olsa bir gelişim ivmesi göstermişlerdir. Bu dönem içerisinde genç komünistlerin en önemli kazanımı ise, çalışmanın merkezi karakterindeki ve örgütel niteliğindeki güçlenmedir. Genç komünistler gençlik içerisinde yükselttikleri parti bayrağını bundan sonra daha da yukarılarda dalgalandıracaklardır.

(Ekim Gençliği’nin Haziran 2004 tarihli
72. sayısından alınmıştır...)




Liseli gençlik hareketinin bir yılı

Bu yıl toplamında gençlik hareketinin, yapılan militan ve anlamlı çıkışlara rağmen, ileri bir düzey yakalayamadığını söyleyebiliriz. Bu sorun, kendini liseli gençlik mücadelesinde daha belirgin bir biçimde gösterdi. Liseli gençlik kendi cephesinden geçen yıla oranla daha sönük bir yıl geçirdi. Geçen yıl savaşa karşı yakalanan sınırlı gelişme seyri bu sene arttırılarak devam ettirilemedi, bu durumu fiili olarak süreç içerisinde gördük. Belli yerelliklerde kısmen bu durum aşılmaya çalışıldı ve önemli adımlar atıldı, belli kazanımlar elde edildi. Ama bunun genele etkisi sınırlıydı.

Yıllardır geri bir konumda bulunan toplumsal muhalefet, üniversiteli gençliğe sıkışmış sınırlı bir gençlik hareketinin varlığı, doğal olarak liseli gençlik çalışmasını da doğrudan etkileyen bir etmen. Liseli gençlik hareketi de varolan somut koşullara paralel olarak sürekli gerilemededir. Liseli gençliğin geniş kesimleri hala mücadeleden uzak durmaktadırlar. Bu, mücadelenin sadece öncü güçlere dayalı bir çalışmayla sürdürülmesi sonucunu yaratmaktadır. Liseli gençlerin politik bilinçlerinin son derece geri olması ve gelişmesinin de -dış etkenler de göz önüne alındığında- bir hayli güç olması, hareketin yeni kadrolar yetiştirmesini zorlaştırıyor. Bu, hareketin bugünkü halini açıklayan somut nedenlerden de biridir.

Liseli gençlik hareketinin yaşadığı darlığın diğer bir nedeni de kendi alanına özgü politikalar üretmek ve bunu kitlelere taşımak konusunda yaşadığı tıkanıklıktır. Kendi alanına dair politika geliştirip üretemeyen ve bu politikalar etrafında kitleleri seferber edemeyen bir çalışmanın ileriye dönük bir gelişme izlemesi ve güçlenmesi de doğal olarak zor olmaktadır. Bugün liseli gençlik bunu yapamadığı oranda çalışması günübirlik faaliyetle sınırlı kalıyor ve yaşanılan darlığı aşmak daha da zorlaşıyor. Liseli gençlik hareketi taşıdığı bu zaafları aşamadığı sürece, politika üretip gündemlere müdahale edebilmek için reflekslerini geliştirmediği ve kendi alanının sürekliliğini güvenceye almadığı koşullarda, mücadelesi yükselme eğilimi gösterse bile kolay gelişemez ve kitlesel bir hareete dönüşemez.

Bu yılki liseli mücadelesi yaşadığı bu sorunları aşma noktasında yeterince enerji harcayamadığı için, belli yerelliklerin dışında, yine tabloda değişen pek fazla bir şey olmadı. Liseli gençliği doğrudan kesen YÖK yasa tasarısı, okulların satışı, paralı eğitim vb. konularda yeterince güçlü ve etkili bir çalışma yapılamadı. 6 Kasım YÖK protestosuna, 13 Mart’ta yapılan gençlik eylemine neredeyse yok denecek kadar az bir katılım sağlanabildi. Liseli gençlik 1 Mayıs’ta diğer eylemlere nazaran daha güçlü bir katılım sağlayabildi, ama bu bile geçen yılın gerisindeydi.

Liseli gençlik platformları, Ankara’yı dışta tutarsak, bu yıl belli bir gelişme ve mücadelede yetkinleşme seyri izlediler. Anadolu Yakası Liseli Gençlik Platformunun başlattığı İstanbul Liseli Gençlik Platformu Girişimi çalışması önemli sonuçlar yarattı. Yürütülen yoğun faaliyetle yaklaşık 110 kişilik bir kuruluş etkinliği gerçekleştirildi ve böylece liseli gençlik çalışması İstanbul genelinde merkezileşen bir kitlesel örgütlülüğe kavuştu. Adana Liseli Gençlik Platformu Girişimi’nin çalışmaları, yürütülen çalışmalar sonucu bir basın açıklamasıyla ALGP’yi kurması da anlamlı ve önemli bir gelişme oldu.

Ankara ise, kendi yereline özgü yaşadığı sıkıntılardan ve yukarıda değindiğimiz genel sorunlardan kaynaklı olarak, bu sene istenilen düzeyde bir faaliyet ve gelişme seyri ortaya koyamadı. Çalışma yer yer sadece varolan ilişkilere dönük olarak kendini sürdürmekle sınırlı kaldı. Bu yılın ilk aylarını genellikle bu durumu aşmaya dönük çalışmalarla geçirdi ve ancak 1 Mayıs çalışmaları sırasında bu tutukluğu tam anlamıyla üzerinden atabildi.

Bu yıl liseli gençlik platformları, 1 Mayıs çalışmalarında etkin denebilecek bir faaliyet ortaya koydular. Ajitasyon-propaganda faaliyetini etkin biçimde sürdürdüler. Adana LGP, yürüttüğü 1 Mayıs çalışması çerçevesinde bir etkinlik düzenledi ve böylece çalışmasını sadece afiş ve bildiriye sınırlamamış oldu. İstanbul LGP, bu yıl hemen her gündeme afiş, bildiri vb. materyalleriyle müdahale etmeye ve bunları liseli gençliğin gündemine sokarak mücadele konusu yapmaya çalıştı. Ama yürüttüğü bu çalışma temposuna rağmen kendisini güçlendirmede yeterince başarılı olamadı. Kocaeli LGP, yürüttüğü faaliyet sayesinde 1 Mayıs’ta anlamlı bir liseli gençlik kitlesini alana taşıdı ve alanda sesini etkin biçimde duyurdu.

Diğer taraftan geçen sene mücadele konusu yapamadığımız ve yılın sonlarında hiçbir çalışma yürütmediğimiz ÖSS’ye karşı bu yıl daha planlı davranıyoruz. Önümüze koyduğumuz hedefler doğrultusunda ÖSS ve NATO’ya karşı yoğunlaşmış bir çalışma örmeye çalışıyoruz. NATO Zirvesi’ne liseli gençliği taşıyabilmek için çalışmalarımızı hızlandırdık. Ayrıca yürüttüğümüz ÖSS’nin teşhirine ve sınavsız üniversite talebine dayalı çalışmanın sonunda, 12 Haziran’da, var olduğumuz illerde basın açıklamaları yapacağız. Bu faaliyetimiz de bu yılın olumlu gelişmelerinden biri sayılmalıdır.

Bu yıl liseli gençlik platformlarının yaşadığı en belirgin sorun, var olan ilişkilerini geliştirme ve harekete geçirmekte zorlanmasıydı. Varolan olanaklarımızı yeterince değerlendiremedik. Güçlerimizi yeterince çalışmalarımıza katamadık ve eylemli süreçlerin içine sokamadık. Bugün yapılması gereken en öncelikli iş, varolan zaaflarımızı doğru tespit ederek bir an önce ortadan kaldırmak ve daha güçlü bir çalışma ortaya koyabilmek için daha planlı ve örgütlü olarak hareket edebilecek duruma gelmektir.

Yaz dönemi önümüzde bir fırsat olarak durmaktadır. Eksikliklerimizi, yetersizliklerimizi ve zaaflarımızı tespit ederek gidermek için şimdiden yoğun bir çaba içinde olmalı, gelecek öğrenim dönemine güçlü bir ön hazırlık yapmalıyız. Bunu başarabilirsek eğer, gelecek öğrenim yılına güçlü ve örgütlü bir giriş yapmış oluruz ve böylece yeni dönemi kazanmak doğrultusunda önemli bir avantaj elde ederiz.

Gelecek yılı kesin bir biçimde kazanmak, liseli genç komünistlerin önünde temel önemde sorumluluk olarak durmaktadır.. Tüm yoldaşlarımızı bunun bilincinde hareket etmeye, bunun gerektirdiği bir sorumlulukla bugünden hazırlanmaya çağırıyoruz.

Liseli Ekim Gençliği

(Ekim Gençliği’nin Haziran 2004 tarihli
72. sayısından alınmıştır...)