5 Haziran'04
Sayı: 2004/22 (14)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizmi işçi sınıfının örgütlü mücadelesi altedecek!
  İnsanca yaşamaya yeterli ücret!
  Asalaklar 303 milyon asgari ücreti dahi çok buluyorlar...
  Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
  Devrimci bir DİSK yaratmak için öncü işçiler görev başına!
  Personel rejimi yasası saldırısı gündemde...
  İNSERT işçileri direndi ve kazandı...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!
  NATO Zirvesi karşıtı kampanyanın sorunları
  Parti ve yeni dönem
  İşkence Ebu Garib zindanıyla sınırlı değil
  "Yönetim devri" emperyalist işgali meşrulaştırmaya yetmeyecek
  Yeniden "savaş" mı?
  ABD, Irak ve Kürtler...
  Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Bültenlerden...
  Ekim Gençliği'nden...
  İşkence ve katliamlara sessiz kalmayalım!
  Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif...
  Demokrasi aldatmacası, F tipleri, işkence ve intihar...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
ABD, Irak ve Kürtler...

(28 Mayıs ‘04 tarihli Alman Tageszeitung’da
yayınlanan röportajı M. Sinan çevirdi...)

Taz: Sayın Krämer, önümüzdeki beş yıl içerisinde Irak nasıl bir durumda olur?

Gudrun Krämer: Bunu şu an için hiç kimse bilemez. Öyle zannediyorum ki, Irak’ın bütünlüğü herşeye rağmen korunacaktır. Bütün Iraklılar böyle bir şeyi istediği için değil, bölge ülkelerinin de Irak’ın bütünlüğü konusuda hassasiyetleri vardır. Türkiye, Suriye, İran ve Suudi Arabistan parçalı bir Irak’ı kabul etmezler.

- Neden?

- Irak’ın parçalanması, tıpkı batıda olduğu gibi bölge ülkelerince de statükonun yıkılması ve istikrarsızlık olarak değerlendirilmektedir.

- Bizdeki genel kanılardan biri de Kürtler’in, Sünniler’in ve Şiiler’in Irak devletine bağlı olmadıklarıdır. Irak’tan kopma çabalarını olduğundan fazla mı büyütüyoruz?

- Evet. Şimdiye kadar Sünniler ile Şiiler arasında böyle bir ayrılığa sebep olabilecek herhangi bir işaret yok. Ayrıca şaşılacak derecede bu iki kesim arasında, Irak’ın bütünlüğünü koruma konusunda bir fikir birliği sözkonusudur.

- Kürtler’in durumu nedir?

- Kürtler’in bağımsızlığını isteyen bir takım çevreler tabii ki vardır. Fakat Kürt politikacıların çoğu Irak’ın bütünlüğünü korumaktan ve Kürtler’in istemlerini bu devlet çatısı altında gerçekleştirmekten yanadırlar.

- Kürtler böyle bir şeyi güvenilir bulabilirler mi?

- Kürtler, en azından bölge ülkelerinin ve batının bağımsız bir Kürt devletine şimdilik sıcak bakmadıklarını iyi biliyorlar. Kuşkulandığım şey, Kürt devletine karşı gösterilen bu direncin Kürtler’i bağımsız devlet kararı almaya zorlayacağıdır. Bunun yaratacağı sonuçları düşünemiyorum.

- ABD ordusunun Irak’taki varlığı, Irak’ı parçalanmaya götüren en büyük neden olarak değerlendiriliyor. Bir ikinci argümanda ise şöyle söyleniyor, “ABD güçlerinin varlığı Irak için kötü sonuçlar doğuracaktır, fakat onların da içinde bulunmadığı Irak’ta ise daha da kötü şeyler olacaktır...”

- Bunun ne kadar doğru olduğu tartışılır. Ayrıca biz Irak’ta olan biteni, arkasındaki nedenleri görmeksizin “kaos” olarak değerlendiriyoruz. Adına ne derseniz deyin, yaşananları nedenleriyle birlikte ele almak gerekir.

- Yani...

- Bütün bu karmaşının tek nedeni vardır, o da işgaldir. Hangi halk, ülkesinin işgaleni karşı direnme hakkını kullanmaz ki?

- Amerikalılar işgalci bir güç olarak yanlışı nerede yaptılar?

- Bütün diğer yanlışları bir kenara bırakarak söylemek gerekirse, savaşın bittiğinin açıklanmasıyla beraber Irak’ın yeniden inşası için Amerikan firmaları buraya üşüştü ve bu pazarı bölüştüler. Irak’taki orta sınıfın ve genel anlamda Irak halkının buna tepkisiz kalması beklenemezdi.

- 30 Haziran’da Bağdat’daki geçici yönetime iktidarın devri sözkonusu. Sizce bu Amerika’nın kukla bir yönetimi mi olacak, yoksa gerçek anlamda demokratik bir rejime geçişin ilk denemesi mi olacaktır?

- Bu yönetim, hiç kuşkusuz egemen bir yönetim olmayacak. Hele de petrol bölgelerinin yönetimi sözkonusu ise! Ayrıca 100 binlerce yabancı askerin işgali altında bulunan bir ülkede egemenlikten bahsetmekten daha komik bir şey olamaz. Ayrıca Irak’ta bütün grupları memnun edebilecek, onların onayını alabilecek insanlar bulmak oldukça zordur. Birleşmiş Milletler’in atayacağı güvenilir bir takım şahsiyetler ve gruplar olabilirdi, fakat bunun da yaratacağı sıkıntıların en başında bu tür bir yönetimin de ne kadar demokratik ve yasal olduğudur. 2005 yılına kadar böyle bir yönetimin yaşama şansı olabilirse, hilesiz ve demokratik bir seçimle iktidarın devri kaçınılmazdır.

- Amaca hizmet edebilecek tek şey seçimler olarak mı görülüyor?

- Başka bir alternatifi varsa söyleyin. Koalisyon güçleriyle ortak hareket eden Iraklılar’ın çoğu, halk tarafından hain olarak değerlendirilmektedir. Seçimler, kendi kendilerini yönetmeye giden yolda ilk adım olarak da değerlendirilebilir. Oluşacak yönetimin egemen olup olmamasından bağımsız olarak söylüyorum. Kaldı ki Irak’taki uluslararası gücün sevk ve idaresi, Irak’ta oluşacak yeni yönetimin elinde olmadığı sürece egemenlik kavramını tartışmak doğru da değildir.

- Amerikan askeri güçleri büyük bir tuzağın içinde görünüyorlar. Bu tuzaktan çıkmak için daha fazla askere ihtiyaç duyuyorlar. Fakat daha fazla asker daha büyük çaplı direniş olarak geri dönüyor. Doğru mu?

- Sorun, askeri güçlerin ne için ve ne yapmak adına orada bulunduğudur. Şayet mevcut statükonun devamı adına orada iseler bu açık bir başarısızlıktır. Iraklılar’ın ekonomik ve politik gelişime ihtiyaçları var, daha fazla askere değil. Askeri birliklerin varlığı oluşacak yönetimlerin egemenliğini de tartışmalı hale getirmektedir. Görüldüğü kadarıyla Washington böyle şeylere kulağını tıkamış durumdadır.

- Amerikan güçleri Irak’ta sizce nasıl hareket etmelidirler?

- Amerika’daki birçok eleştirmen ve yazar çevresi, Amerika’nın Irak müdahalesine karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Irak’ta demokratik bir rejimin kurulabileceğine olan inançlarını da yitirmiş durumdadırlar. Amerikan güçlerinin de tek kaygıları bir an önce askeri anlamda kontrolü sağlamaktır. Bush’un demokrasi retoriği bundan ibaret. Onun yerine daha temkinli hareket edebilecek yeni ve güçlü bir aday arayışı başlamış durumdadır.

- Yani “demokrasi”nin militan savunucularından kurtulup, reel politikaya geri dönüşmü var?

- Öyle görünüyor. Amerika içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulmak adına, eski statükoya geri dönebilir. Bu müdahalenin, Arap dünyasını kendi içine daha fazla kapanmaya ve otoriter rejimleri daha da katılaştırmaya götürdüğü açıktır. Batının hem bu rejimleri değişime zorlaması hem de herşeyin istikrarlı olmasını istemesi koca bir paradokstur. Ayrıca istikrara sahip olamayanların, insan hakları ve demokrasi bilinci hediye etmeleri de olanaksızdır.

(Gudrun Krämer, FU Berlin Üniversitesi’nde İslambilimi profesörüdür.)