03 Ocak'04
Sayı: 2004 (14)


  Kızıl Bayrak'tan
  2003'te düzenin siyasal ve ekonomik tablosu
  Borç, faiz ve savaş bütçesi meclisten geçti...
  Sefalet ücreti belirlendi...
  Soruşturmalara ve YÖK Yasa Tasarısı'na hayır!
  28 Aralık Ankara... Gençlik sözünü söyledi!
  28 Aralık etkinliğine gönderilen mesajlardan...
  Halklarımızın "doğal felaket"lerden kurtuluşu kapitalizm felaketinden kurtulmakla gelecek!
  Emperyalist işgalcilerin kayıpları artıyor!
  2003 ihanet batağının daha da derinleştiği bir yıl oldu...
  2003 yılında işçi sınıfı hareketi...
  Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Kurulu yapıldı....
  BMS kurulunda yapılan konuşmalardan...
  Eğitimin özelleştirilmesine hayır!
  F tipi hücrelerden sonra şimdi de D tipi tecrit hücreleri devrede
  Emperyalizme dayanmak çözüm değil, katmerli kölelik getirir
  CHİAPS Ayaklanması'nın 10. yılında Zapatist Hareket
  Filistin halkı emperyalist-siyonist kuşatma ile köleleştirilmek isteniyor...
  Türkiye ve İsrail "teröre karşı mücadele" adı altında kirli anlaşmalar yapıyor...
  Eda Trafo'da örgütlenme deneyimi ve işçi kıyımı...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
CHİAPAS Ayaklanması’nın
10. yılında Zapatist Hareket

E. Eren

Ya basta/artık yeter! Bu şiar altında ilkel savunma araçlarıyla silahlanmış maskeli Kızılderili köylüler, ‘94 yılbaşı günü sabahın erken saatlerinde yedi ayrı ilçe ve belde belediye binalarını işgal ederek, Meksika hükümetine karşı savaş başlattıklarını duyurmuşlardı. Bu eylem, Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra egemen olan olumsuz atmosferin ortasına bir bomba gibi düşmüştü.

Subcomandante Marcos ayaklanan emekçilerin taleplerini 1 Ocak ‘94 günü belediye binasının balkonundan şu sözlerle açıklıyordu: Toprak, iş, yiyecek, barınma, sağlık, eğitim, demokrasi, adalet, özgürlük, bağımsızlık. Bu talepler gerçekte, proleter devrim perspektifinden bakıldığında, ancak egemen sınıfın tasfiyesiyle gerçekleşebilirdi.

Bu talepleri başından boğmak amacıyla eyalet ordusu, bilinen o karşı devrimci kimliğine uygun olarak barbarlığını sergilemeye başladı. Günlerce süren çatışma sürecinde silahsız bir çok Zapatist kafalarına kurşun sıkılarak acımasızca katledildi.

Merkezi hükümet yaptığı ilk açıklamada, ayaklanmanın arkasında dış güçlerin kışkırtması olduğunu, yerlilerin kandırıldığını belirterek, ayaklanmayı bastırmak için hazırlıklara başlamıştı ki, uluslararası kamuoyunun baskısı, özellikle de başkent Meksiko’da sendikaların ve diğer toplumsal örgütlerin tepkisi üzerine hükümet bu planı askıya aldığını duyurdu. Görüşmeler sonunda, 34 maddelik plan üzerinde uzlaşma sağlanacağı, bu plan çerçevesinde yerlilerin sosyal durumunda düzeltmelere gidileceği belirtiliyor ve sorunun barışçı bir şekilde sona ermesi isteniyordu. Sosyal konularda düzeltmeler kabullenilirken, EZLN’in bütün politik talepleri kesin olarak reddediliyordu. Zapatistler’in kitle temelini oluşturan yerel yerleşim birimlerinin %97’sinin bu planı reddetmesi beklenen bir tepkiydi.

‘95 yılı başında sorunun barışçıl çözüm şansının yeni seçilen devlet başkanı Zedillo ile arttığı düşünülüyordu. Yeni hükümetin temsilcileri EZLN ile gizli görüşmelere başladılar. Hükümetin taktiği, bir taraftan görüşmelerle EZLN ve kamuoyunu oyalamak, diğer taraftan müdahale hazırlıklarını tamamlamaktı. Nitekim bu görüşmeler sürerken, Zedillo 9 Şubat ‘95 günü, askeri müdahale ve Zapatist yöneticileri tutuklama kararını açıkladı. Ancak Meksika’da yükselen büyük tepki ve uluslararası dayanışma karşısında Zedillo bu plandan vazgeçtiğini açıklamak zorunda kaldı.

San Andres Antlaşması

Sürdürülen yoğun görüşmeler sonunda, 16 Şubat ‘96 günü, Chiapas bölgesinde bulunan San Andres köyünde kısmi bir uzlaşmaya varıldı, yerli halka otonomi hakkı verileceği kamoyuna açılandı. EZLN için bu talebin kabulü, görüşmelerin sürdürülmesinin ön koşuluydu. Parlementodaki parti temsilcilerinin de içinde yer aldığı bir komisyon EZLN ile sağlanan uzlaşmayı parlamentoya ortak bir yasa teklifi olarak sundu. Devlet başkanı Zedillo, bu yasanın yerli halka bulundukları yerlerde yeraltı ve yerüstü zenginlikleri üzerinde söz sahibi olma hakkı tanıyacağı gerekçesiyle, yasayı veto etti. Yani San Anders Anlaşması kağıt üzerinde kaldı.

Bu tarihten sonra EZLN hükümetle görüşmelere son verdi. Ülkede ve dünyada dayanışma ilişkilerini geliştirmeye yöneldi. ‘96 Temmuz’unda “İnsanlık için neo-liberalizme karşı” uluslararası bir buluşma örgütlendi. 42 ülkeden inisiyatif ve dayanışma grubu temsilcileri bir hafta boyunca neo-liberal globalleşmenin somut etkileri üzerinde tartışarak, ortak karşı tutum belirlemeye çalıştılar. EZLN’nin ulusararası kamuoyunda etkisi artarken, içerde askeri tehdit ve müdaheleyle yüzyüzeydi. Bu dönemde paramilitarist güçler birçok yerleşim yerinde köylüleri zorla göçe zorluyordu. Bu amaçla 22 Aralık ‘97’de Acteal beldesinde 45 savunmasız köylüyü katlettiler.

Hükümetin 2000 yılında iktidardan düşmesi ve Viciente Fox’un aynı yılın sonbaharında yönetime gelmesiyle barış umutları yeniden doğdu. Nitekim Fox bölgede bulunan bazı askeri üslerin varlığına son vereceğini, Zapatist hareketin tutuklularını serbest bırakacağını ve Zedillo tarafından veto edilen yasanın yeniden parlamento gündemine alınacağını açıkladı. Bu süreçte EZLN’nin (Mart 2001) başkente örgütlediği yürüyüş bir milyon insan tarafından büyük bir coşkuyla karşılanıyordu. 28 Mart günü EZLN temsilcisi Esther parlamentoda bir konuşma yaparak, son antlaşmanın uygulamaya konulmasını talep etti. Bu son gösteri Meksika toplumunun dikkatini üzerine çekse de, EZLN’nin politik taleplerinin kabul görmesini sağlamadı. Aradan geçen on yılda Chiapas emekçilerinin sosyal ve politik durumunda hiçbir düzelme yaşanmdı. Son iki yıldır EZLN bütün çalışmasını yerel yönetimleri güçlendirmeye yöneltmiş bulunuyor.

On yıllık süreçte iktidar Chiapas’a paramilitarist güçler yerleştirerek, tekellerin bölgeye ilgisinin azalmasını engelleme, onların güvenliğini sağlama çabası içinde. ABD’de eğitilmiş general Jose Ruben ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilmiş, EZLN’nin politik-askeri yapısının dağıtılması gündeme getirilmiştir. Askeri baskıların yanında, psikolojik savaş ve sivil halka karşı katliamlar yoğunlaştırılmıştır.

Silahlı reformizmden yerliler lobiciliğine

Chiapas ayaklanması dünya kamoyunda yankı buldu. Özellikle iktidar perspektifi olmayan ve örgütsel yapı/programlar dışında kendine sol kimlik arayan aydın ve inisiyatifler arasında EZLN yoğun ilgi gördü.

‘60-70’li yıllardaki gerilla örgütlerinin zor yoluyla iktidardaki oligarşiyi uzaklaştırma programının tersine, EZLN başından itibaren hedefini bazı demokratik ve sosyal hakların kabulü olarak açıkladı. İktidarı ele geçirme diye bir amaçlarının olmadığının altı çizildi. Etkili ve seçilmiş kavramları bir silah haline getiren politik retorik, unutulmuş temel insan haklarını adeta yeniden hatırlatmıştı. Öyle ki, bazı Batı Avrupalı sol kimlikli yorumcular, onu çağımızın yeni siyasal bir akımı olarak yorumladılar. Troçkist liberal burjuva solcuları ve benzeri gruplar ise bu yeni çıkışı bir alternatif toplumsal örgütlenme modeli olarak sundular.

EZLN’nin etkili olmasının esas nedeni, tek parti iktidarı PRİ’nin egemenliğini sarsan bir konuma sahip olmasıydı. Marcos’un çağrısıyla “devlet partisi sistemi”ne karşı bütün muhalif örgüt, inisiyatif ve kişiler tek cephede birleşme olanağı elde ettiler. Bu birleşmenin tek zemini iktidar partisine karşı olmaktı. Bunun dışında bir politik hedef yoktu.

1996 yılında EZLN “sivil toplumu” örgütlemek amacıyla “Ulusal Kurtuluş için Zapatist Cephe”nin (FZLN) kuruluşunu duyurdu. Net bir politik perspektife, bir programa, bir strateji ve taktiğe sahip olmayan EZLN Meksika toplumunun ve uluslararası kamuoyunun desteğini alsa da, yerli halkın sosyal ve politik durumunun düzeltecek bir sonuca ulaşamadı. On yıllık “görüşme sürecinde” yaşanan düşkırıklığıyla otonomi yönetiminin güçlendirilmesi amaç edinildi. Eğitim, sağlık ve yerel sorunlar özerk yönetim düzeyinde çözülmeye çalışılıyor.

Bölgesel güç konumunu aşamayan EZLN’nin Meksika genelinde politik etkisini yitirmesi kaçınılmaz. Özelleştirmeye karşı yapılan son gösterilerde EZLN’nin etkili bir katılım gerçekleştirmemesi dikkat çekici.

Ayaklanmanın yarattığı politik etki ve ardından hareketin programatik perspektiflerine yönelik yapılan teorik tartışmalar, güncel bir sorunu yeniden gündeme getirdi. Chiapas benzeri ayaklanmalar, sistemin sınırlarını aşma perspektifinden yoksun ise, düzenin onu kendi potasında eriterek ve ezerek paralize etmesi, etkisiz kılması kaçınılmazdır. Son on yıllık süreç bu gerçeği yeniden doğrulamıştır. Ancak bir proleter devrim iktidarı ele geçirerek egemen sınıfı devirebilir, böylece temel toplumsal reformları gerçekleştirip kalıcı kılabilir. Chiapas ayaklanması da göstermiştir ki, egemen sistemin sınırları içinde kalınarak emekçilerin temel taleplerine pratikte bir çözüm bulmak olanaksızdır. Bazı sınırlı reform talepleri gerçekleştirilse dahi bunlar düzenin karakterinde herhangi bir değişime yer açmaz.

EZLN’in açıklamaları sonrasında özellikle bazı sol entelektüeller tarafından reform-devrim ilişkisi üzerinde yoğun tartışmalar sürdürüldü. Devrimci teori açısından bir tarihsel gerçeğin altı yeniden çiziliyordu. En doğal ve insani bir somut reform talebine egemen sınıfın dikkatini çekmek için bile silahlı bir kitle ayaklanması zorunlu oluyordu. Bu çağın gerçeğidir. Düşünün ki ayaklananlar daha baştan “bizim iktidar diye bir sorunumuz yoktur” dedikleri halde, egemen sınıfın en sert şiddetinin hedefi olmuşlardır. Önce başkan Zedillo, ardından da Fox, taviz verme tutumlarına girerek böylece kendi askeri güçlerini bölgede yeniden konuşlandırmışlardır. Bu süreçte egemen sınıf toparlanmış, “sivil toplum” içinde hayaller yaymış ve EZLN etkisini gerilemiştir.

Marksistler açısından teorik olarak sorun berraktır. Devrimci politika ve taktik, sistemin sorunlarının yumuşatılması amacı gütmez. Egemen sınıfın tasfiyesi, kitlelerin politik bilincinin bu yönde geliştirilmesi esas amaçtır. Reform mücadelesi devrime tabi olduğu ve böylece emekçi kitleleri iktidar hedefine yakınlaştırdığı sürece devrimci bir muhteva ve anlam taşıyabilir. Öte yandan kazanılmış her hakka saldırının örgütlü bir biçimde püskürtülmesi de böyle bir bilincin önemli bir öğesidir.

Devlet başkanı Fox’un yerli halkın taleplerinin kabul edileceği ve tavizler verileceği açıklaması, uluslararası kamuoyu baskısından sıyrılma manevrasından öteye gitmedi. Gelinen yerde Meksika toplumu politik açıdan canlı bir dönemi yaşamaktadır. Bunda EZLN’nin rolü elbette küçümsenemez. Bolivya ve Ekvador’da yerli halkın ayaklanmasının etkisi gibi olmasa da, Meksika yerlileri politik güç olarak siyasal yaşamda yerlerini almışlardır ve bunu hala korumaktadırlar.

Chiapas hala işin başında ve yeni bir ayaklanmanın dinamiklerini barındırıyor. Bir volkan gibi, politik sonuçlar elde etmese de, patlaması her an mümkün. Zira ayaklanmaya yol açan hiçbir toplumsal sorun çözülmüş değildir.