Afganistan operasyonu gündeme geldiği ilk andan itibaren emperyalist metropoller, Talibana karşı savaşabilecek bir güç arayışına giriştiler. Akıllarına ilk gelen ise Kuzey İttifakı oldu. Bir taraftan Talibanın vahşeti, baskıcı tutumu, Ortaçağdan kalma zihniyeti deşifre edilirken, diğer taraftan Kuzey İttifakı Taliban karşısında demokrasi ve uygarlık için savaşan özgürlük savaşçıları olarak lanse edilmeye çalışıldı. Oysa gerçekler inatçıdır. Geçiştirilmeye ya da unutturulmaya çalışılsa da, Kuzey İttifakının tarihi, inatçı gerçeklerin en önemli destekleyicisidir. Kuzey İttifakı nedir, kimlerden oluşuyor? Kuzey İttifakı, etnik kimlikler temelinde örgütlenen ılımlı İslam partilerinin bir araya gelmesinden oluşmuş bir cephe örgütlenmesi. Tacik-Fars kökenli Rabbani önderliğindeki Afganistan İslam Cemiyeti, Şii Hazara grubunun Birlik Partisi, Hikmetyar yönetimindeki Afganistan İslam Partisi, Raşid Dostum ve bir ay önce Taliban tarafından öldürülen Şah Mesudun oluşturduğu Afganistan Milli İslami Hareketi, bu cephenin en önemli partileridir. ABDnin yeşil kuşak projesiyle, 1970lerde Afganistanda tüm İslami grupların ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Afganistandaki gruplar bu proje çerçevesinde Suudi Arabistan, ABD, BAE, Pakistan ve daha farklı gerekçelerle İrandan yoğun olarak destek gördüler. Her bir ülke kendi çıkarlarına uygun olan gruba destek sundu. Tüm bu partiler 1978de Sovyetler Birliği yanlısı yönetimin iktidara gelmesinden sonra palazlanmaya başladılar. 1979da Sovyetlerin Afganistana girmesiyle bu gruplara yapılan yardım da artmıştır. Başta ABDde olmak üzere pek çok ülkede yardım büroları açılmış ve bu bürolar aracılığı ile gönüllüler savaşmak üzere Afganistana gönderilmiştir. 92de katliam, işkence, tecavüz ve yağma Afganistandaki uzun süreli iç savaş, 92de şu an Kuzey İttifakını oluşturan grupların Kabili ele geçermesiyle farklı bir evreye girdi. Sovyetler Birliği ve Necibullaha karşı savaşırken -zaman zaman birbirlerine karşı silah kullansalar da- genel olarak ortak bir platformda buluşabiliyorlardı. 1988de Sovyetlerin Afganistandan çekilmesiyle gruplar arası çatışmalar, Afganistandan pay kapma savaşı çerçevesinde şiddetlenerek devam etti. Kuzey İttifakının Kabili ele geçirdikten sonraki ilk icraatı, Afganistanı grup komutanları arasında paylaştırmak oldu. İç çatışmalara engel olacağı düşünülen bu yöntem, Dostum gibi kimi komutanların ganimetten paylarına düşeni yeterli bulmamasından dolayı işe yaramadı. Tüm bu paylaşım-yağma Afgan halkı hiçe sayılarak, kimi yerlerde ise katledilerek yapıldı. Dostum ve Şah Mesudun Kabie girmeleriyle birlikte, katliamlar birbirini izledi. Kabil tamamen yağmalandı, kadınların ırzına geçildi, işkenceli infazlar yapıldı. Binlerce Afgan öldürüldü ya da evleri yağmalanıp göçe-mülteciliğe zorlandı. Bugün yine katliam yine yağma Tüm bu görüntüler yıllar sonra bile Afgan halkının belleğinde canlılığını koruyor olacak ki, 14 Kasımda Kuzey İttifakı Kabili kuşattığında aynı kaygılar yaygın biçimde dile getirildi. Kabilin alınışı sonrasında, 92deki boyutlarda olmasa da, infazlar ve yağmalama olayları yeniden yaşandı. Savunmasız-silahsız Taliban ve Arab kökenli savaşçılar gazetecilerin gözleri önünde öldürülüp, cesetleri tüm kentte gezdirildi. Son olarak 20 kasımda BM binası İttifak askerleri tarafından yağmalandı. Taliban vahşetine karşı uygar batı tarafından desteklenen Kuzey İttifakı katillerden, soygunculardan ve işkencecilerden oluşuyor. Sonuna kadar Kuzey ittifakı ve ABDnin yanında yer alan burjuva basın bile, infaz ve yağma görüntülerine yer vermek zorunda kaldı. Kimi zaman manşetlerine bile taşıdı. Hürriyet, infaz görüntüleriyle birlikte bu olmadı işte başlığını atabildi. Oysa Kuzey İttifakının katliamcı, çapulcu niteliği 92den beri biliniyor. Emperyalistler ve uşakları için önemli olan insan değildir, çıkarlarına uygun olduğu sürece herkesle ittifak kurabilirler: Kasap Şaronla ya da katil Dostumla. Kimi anlar gösterilen insani ya da acıma yüklü tutumsa görüntüyü kurtarmanın, kendileriyle ilgili olumlu bir yanılsama yaratma isteğinin ötesine geçmiyor, geçemez de. Kabil ve Celelabadın ele geçirilmesiyle binlerce Afgan evini terketti ve şu an Pakistan sınırında bekliyor. ABD bombardımanından ve Kuzey İttifakının vahşetinden kaçan Afganlar sınırda ölüme terkedilmiş durumda. Pakistan devleti sınırı tamamen kapattı ve şiddete başvurarak mültecileri Afganistanda tutmaya çalışıyor (Afganlıları ölümü beklemeye zorluyor). Sınırdan geçmeye çalışan Afganlılar ise Pakistan polisinin şiddetine maruz kalıyor. BM ve kimi yardım kuruluşlarının uyarıları, Afgan mültecilerinin talepleri-ihtiyaçları göz ardı edilip, uzun zamandır propagandası yapılan insani yardım bir türlü ulaştırılmıyor. Bombardımana milyarlarca doları yatıranlar insan söz konusu olduğunda boş lafların, aldatıcı süslü kelimelerin ötesine geçmiyor. Uyuşturucu tekeli de Kuzey İttifakının elinde Kuzey İttifakı sadece katliamcı kimliği ile değil, uyuşturucu tüccarlığıyla da tanınıyor. Afganistan üzerinden Avrupa ve ABDye ulaştırılan uyuşturucunun tamamına yakını Kuzey İttifakının kontrolündeki bölgelerden geçiyor. ABDnin çoğu zaman, emperyalist çıkarlarını gizlemek için, müdahalede bulunacağı ülkeleri-bölgeleri- uyuşturucu ticareti yapmakla ya da geçişine izin vermekle suçladığı ve bu şekilde müdahale için kamuoyu desteği sağlamaya çalıştığı biliniyor. Oysa Kuzey İttifakının uyuşturucu ticareti yaptığı ve buradan elde ettiği rantla kendini finanse ettiği bilindiği halde, müttefikler bunu ne önemsiyor ne de gündeme getiriyorlar. Açıkçası ABD ve diğer emperyalist devletler için uyuşturucu sorunu sadece manipülatif bir söylemden ibarettir. Kendileri de pekçok aracı kullanarak kitleleri sonsuz bir uyuşukluğa sürüklemeye çalışıyorlar. Bu nedenle uyuşturucu karşıtlığı söylemden öteye geçmiyor. Ve bu nedenle K. İttifakının uyuşturucu ka&ccedi;akçısı olması onları rahatsız etmiyor. Milliyetçi-kabileci barbarlık Kuzey İttifakının bir diğer özelliği de milliyetçiliğidir. Her bir parti temsil ettiğini iddia ettiği etnik grubu iktidara taşıma sevdasında; ya da kendi savaş ağaları arasında rantı paylaşma uğraşında. Bu nedenle diğer etnik kimliklere karşı tahammülleri yok. Sünni kökenden gelen Sayaf, binlerce Şiiyi öldürmekten ve İrana göçe zorlamaktan çekinmemiştir. Aynı şekilde Tacik ve Özbeklerden oluşan Şah Mesudun ve Dostumun kuvvetleri binlerce Peştunu öldürmüş, Pakistana göçe, mülteciliğe zorlamıştır. 97de Taliban iktidara geldikten sonra tüm bu katliamcılar bir araya gelip, ABD ve uygar, özgür batının müttefiki olan Kuzey İttifakını oluşturdular. Çokça bahsedilen Afganistan muhalefeti, tarihi kapkara ve Afgan halkında nefret uyandıran Kuzey İttifakı ve feodaliteden kalma Kral Zahir Şahdan oluşuyor. Türk burjuvazisinin hayalleri ve hayalkırıklığı TCnin kendisine müttefik olarak seçtiği Raşid Dostum eşkiya komutanlarından biri. 92de Dostumun bilgisi dahilinde, adamları-askerleri başkent Kabilde ırza geçip, binlerce kişiyi öldürdü. Kabilin ele geçirilmesinden sonra da sık sık verilen rüşvete göre saf değiştiren bir savaş ağasından-rantçısından başka bir şey değil Raşid Dostum. 97de Talibanın Kabili ele geçirmesine kadar geçen beş yıllık sürede, Kuzey İttifakında yeralan her bir grup Afganistanda iktidara yerleşip yağmadan en büyük payı kapma yarışındaydı. Dostum da bu yağmacılar arasındaki has elemanlardan biriydi. Bu pay kapma yarışında kuşkusuz en büyük felaketi Afgan halkı yaşadı. Bu çapulcuların arasında Taliban kurtarıcı olarak görüldü. Afgan halkı için bir nevi kötünün iyisiydi. 97de Talibanın kuzey Afganistanı ele geçirmesiyle Raşid Dostum Türkiyeye sığındı. Kısa bir süre Türkiyede kaldıktan sonra Afganistana döndü. Dostumun Türk devleti ile iyi ilişkiler kurduğu ve yardım aldığı biliniyor. Her iki taraf da bunu reddetmiyor zaten. Türk devleti kendine uygun işkenceci, rüşvetçi, kaçakçı bir müttefikle Afganistanda söz sahibi-güç olmaya çalışıyor. Kabilin erken ele geçirilişiyle, Türk devletinin Orta Asya ve Afganistanla ilgili hedefleri/hayalleri de yerle bir oldu. Çok çok propagandası yapılan Afgan muhalefetinin toplantısının Türkiye yerine Almanyada yapılmak istenmesi ilk darbeydi. Yine Afganistanın geleceğini belirlemek için oluşturulan yapıda Türk devletine yer verilmemesi bir ikinci darbe oldu. Bölgede etkin ve nüfuzlu olduğunu dillendiren Türk devleti, siyasi katılım talep ediyor. Bir başka deyişle, Afganistanın komşuları, ABD ve Rusyadan oluşan 6+ 2 grubuna kendisinin de dahil edilmesini istiyor. Ancak bu istek de kabul görmedi. Türk devletinin Orta Asyadaki tek görevi taşeronluk ve ABD jandarmalığı olabilir, ötesi değil. Afganistan halkını gerici bir iç savaş-ganimet savaşı-bekliyor. Ne Talibanın ne de Kuzey İttifakının Afgan halkına özgürlük getirmediği ve getirmeyeceği açık. Bugün hem dünya halklarının hem de Afgan halkının her zamankinden daha fazla tarih bilincine ihtiyacı var. 70den, yeşil kuşak projesinden önce, özgür bir Afganistanın mümkün olduğunu düşünenler, mücadele edenler vardı. Şu an uzak görünse de özgür bir Afganistan istemi er ya da geç bunu başarabilecek gerçek güç, yani Afgan halkı tarafından dillendirilecektir. |
|||||