24 Kasım '01
Sayı: 36


  Kızıl Bayrak'tan
  Reformizm ve siyasal mücadele
  Asıl hedef işçi-emekçi hareketidir!
  Emperyalizmin askeri ve kölesi olmayacağız!
  Ekonomik yıkımın sosyal faturası ağırlaşıyor
  9 Kasım eyleminin gösterdikleri
  Aymasan: Geleceğe dersler bırakan bir direniş deneyimi
  Yoldaşlarının kaleminden Tülay Korkmaz... Her zaman direngen: Yaşamda, işkencede, hapiste
  Zorla müdahale üzerine... Bedenle savaş olmaz
  İşçi sınıfı ve emekçilerden çalınacak, sermayeye ve emperyalistlere aktarılacak!
  Afganistan'da pay kapma mücadelesi yoğunlaşıyor
  Kuzey İttifakı'nın kirli ve katliamcı sicili
  Emperyalist savaş karşıtı eylemlerinden haberler...
  Hegemonya savaşında Türkiye'nin yeri ve beklentileri...
  Mücadele deneyimi, mücadele çağrısı...
   Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
   Mücadele tarihinden...
   ABD tehlikeli sularda yüzüyor
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
170 gün süren direniş sona erdi...

Aymasan: Geleceğe dersler bırakan bir direniş deneyimi

31 Mayıs 2001 tarihinde başlayan Aymasan direnişi, 16 Kasım 2001’de sona erdirildi. Direniş içinde yer alan 108 işçi tazminatlarını alırken, geriye kalan işçilerin tazminatları 2002 yılına kadar 4 taksit halinde ödenecek. Yapılan protokole göre, fabrikanın yeniden üretime başlaması durumunda öncelikle 108 işçi işe geri alınacak.

170 gün süren direnişin sonuç tablosunu böyle özetlemek mümkün. Hatta bu tablo üzerinden direnişin kazanımları tespit edilebilir, zafer ya da mağlubiyet değerlendirmesi yapılabilir. Ancak olaylara sınıf mücadelesi cephesinden bakanların direnişi bu dar sonuç tablosu üzerinden değerlendirmemeleri gerektiği açıktır. Bu bakış açısına sahip olma iddiasını taşıyanlar için temel sorun, direniş sürecinin Aymasan işçisine, onun da ötesinde sınıf mücadelesine ne kattığıdır. Direnişin kazanımları ve eksikleri ancak bu bakış açısıyla yapılmış bir değerlendirmeyle ortaya çıkartılabilir. Direnişin değerlendirilmesinde bir başka önemli nokta, Aymasan somutunda mevzi direnişlerin imkan ve sınırlarını incelemek, bu somutlukta kazanılan deneyimlerin genel sınıf mücadelesine akıtılmasını sağlamak olmalıdır. Burada, daha geniş bir yazının konusu olailecek bu yanı mümkün olduğunca dışarda tutarak, 170 gün süren direnişin sınıf mücadelesi açısından değerlendirmesini yapmaya çalışacağız.

Aymasan direnişi işten çıkarmaların ve örgütsüzleştirme saldırısının çok yoğun olduğu bir dönemde ve bir bölgede başladı. Bölgedeki işçiler, işten çıkarma, ücretsiz izin, hak gaspları vb. saldırılara maruz kalırken, örgütlü fabrikalar da dahil olmak üzere, saldırılara karşı örgütlü bir karşı duruş sergilenememekteydi. Bu yanıyla direniş ilk andan itibaren kendi sınırlarının ve taleplerinin ötesinde bir anlam ifade ediyordu. Söz konusu tablo içerisinde Aymasan işçileri direniş yolunu seçerek, daha başından saldırılar karşısında sessizliği kırma açısından bir kazanımın ifadesi oldular. Direnişin bu yanı üzerinden ifade edilen önem, bu açıdan ne ajitasyon ne de direnişin abartılması idi. Daha önce kısmi ve kısa süreli de olsa bir direniş yaşayan Aymasan işçisi aynı zamanda patronun oyunlarıyla yetkisi düşen sendikayı terar örgütlemek gibi zor bir işi başarmıştı. Örgütlenen 8 Mart etkinliklerine, 1 Mayıs’lara katılım, asgari bir sınıf bilincine sahip olunduğunun göstergesiydi. Örgütlü bulunulan Deri-İş Sendikası, Kazlıçeşme-Tuzla mücadele çizgisinin onuruna sahip bir sendikaydı. Bu sayılanlar, sınıf hareketinin handikaplarına rağmen başlayan direnişin kazanmak için avantajlı yanlarını ifade ediyordu. Bu yanıyla, sermayenin sendikasızlaştıra saldırısı, işçi sınıfı cephesinden kendi başına alındığında, belli güçlü yanları olan bir mevziden karşılanmış oldu.

Tüm direniş boyunca işçiler sahip oldukları bilinci geliştirdiler. Daha başından oluşan direnişi çadıra indirgememek olumlu tutumu daha da içselleşti. Başlangıçta dayanışmayı örme bakışıyla yönelinen sınıfın diğer bölükleriyle yer yer dayanışmacı anlayışın sınırlarını aşan ilişkiler kurulmaya çalışıldı, dayanışma platformuı, ortak komite çabaları sergilendi. Fakat bu çabalar direnişin bütününe maledilemedi, daha çok girişimler olarak kaldı. Öte yandan Yalı baskını, Caddebostan eylemi gibi anlamlı eylemler yapıldı. Birçok eyleme katılındı. Kamuoyunun ve sınıfın ileri kesimlerinin ilgisi ve değişik düzeydeki desteği sağlanabildi. Direniş özel sektör direnişlerinde çok fazla rastlanmayacak düzeyde ses getirdi ve çevresiyle birleşebildi. Tüm bu süreçte çadır okulu sınıf mücadelesine yeni insanlar yetiştirdi. Bir&ccedi;ok işçinin hayata bakışı değişti.

Fakat tüm bu sayılanlara ve bunlara eklenebilecek ek olumlu kazanımlara rağmen, direnişi zafer olarak tanımlamak doğru değildir. Bu en az, direnişin işe dönüşle sonuçlanmamasından yola çıkarak yenilgi diye adlandırmak kadar sığ bir bakış olur.

Başarılı ve etkin bir direnişin sınırları

Her mevzi direnişin temel kritik sorunu, bölge işçi sınıfını kendi etrafında harekete geçirebilmek ve giderek birleştici bir rol oynamaktır. Bu önem yalnızca direnişin genel sınıf mücadelesinde oynayacağı rol ile ilgili değildir, direnişin kendi dar talebinin kazanılması da belirleyici bir rol oynar. Günlere yayılan bir direniş ancak bu alanda sağlayabileceği imkanlarla ayakta kalma gücüne kavuşabilir. Aynı zamanda bu bakış, işçinin politikleşmesinin en sağlıklı zemini oluşturur ve direnişin kendini ayakta tutabilme ve yeni hamleler geliştirme sürecine doğrudan yansır.

Ancak daha önce yaşanmış birçok mevzi direniş gibi Aymasan direnişi de bu konuda oynayabileceği rolü bütünüyle başarabilmiş değildir. Başlangıçta hakim olan “biz kendi işimize bakalım” anlayışının süreç içinde kırıldığı dönemlerde bile Aymasan direnişi elindeki imkanları yeterince kullanamamıştır.

Bir taraftan sınıf hareketinin verili geri durumu ve pasif dayanışmacılığı aşmayan bakış ve hareket tarzı, diğer taraftan direnişteki işçilerin kendi direnişlerinin kazanımla sonuçlanması için bu nesnelliği aşma yönünde politik bir açıklığa ve hareket tarzına sahip olmamaları, başarısızlığın temel nedenlerinden ikisini oluşturuyor. Tüm iyiniyetli girişimlere rağmen başarılamayan eş dönemli direnişlerin birliğini sağlamak ya da işyerlerine dayanan dayanışma platformları oluşturmak, bugün Aymasan’ın da bıraktığı deneyimler ışığında aşılması gereken eşiği gösteriyor. Bu aşılamadığı yerde kısa vadede sonuç alamayan direnişler politikasızlığa düşecek, süreç içerisinde kısırlaşarak eriyecektir.

Yoğun eylem trafiğinin arkasından geceyi düzenleyen direniş bundan sonra bir duraksama dönemine girmişti. Bu aşamadan sonra ya talepleri daha ileriye taşımak ya da daha geri bir noktaya razı olmak kaçınılmaz bir ikilem oluşturuyordu. Direnişin sürece yayılması özellikle maddi sorunların direnişteki işçiler üzerindeki baskısını arttırdı. Bu aşamada bu sorunları aşabilecek bir polika oluşturulamadı. Oysa, tek tek işçilerin politikleşmesinden öte direnişin bir bütün olarak politikleşmesini sağlamak temel aşamayı ifade etmekteydi. Direnişin kilitlendiği yerde hedefe genel olarak sendika bürokrasisi, sermeyenin saldırıları, savaş gibi vb. gündemler oturtulabilseydi, en azından bölgedeki işçilerin benzer durumdan rahatsız olan öncü güçlerinin direnişe olan ilgi ve desteklerinin kazanılmasının da yolu açılmış olurdu. Kilitlenme aşamasında maddi sorunlar dahil olmak üzere yaanılan sorunları aşmanın zemini de yakalanmış olurdu. Aynı şekilde, 5 Eylül toplantılarına karşı bir tutum belirleyebilmek, oluşturulmaya çalışılan sermaye fonuna karşı sendikal bürokrasiyi hedef alan direniş ve dayanışma fonları talepleriyle etkin ve yaygın bir çalışma örgütleyebilmek tıkanma noktalarını açmak için önemli bir diğer olanaktı.

Aymasan direnişinin böylesi bir yönelim için uygun imkan ve koşullara sahip olup olmadığı tabii ki sorulabilir. Bunun zeminini yaratma sorumluluğunun Aymasan öncü işçisinin, ama ondan daha çok sınıfın öncülüğü iddiasını taşıyanların omuzlarında olduğu öncelikle belirtilmelidir. Eğer bu başarılamazsa, böyle mevzi direnişlerin kazanımı, böylesi bir süreçten geçen işçilerin kendiliğinden kazandıkları deneyim ve bilinçlenmeyle sınırlı kalır. Kuşkusuz herhangi bir mevzi direniş kendi yarattığı etki üzerinden sınıf hareketinin genel tablosunu değiştiremez, ancak komünistler için bir mevzi direnişinin başarısının temel ölçüsü bu noktada alınan yol olmalıdır. Direnişe müdahalemiz buradan değerlendirilmelidir.

Kolektif çalışmada yaşanan sorunlar, direnişin daha planlı ve hedefli gitmesi noktasında yer yer yaşanan boşluklar gibi her direnişte karşılaşılan ve daha kolay giderilebilecek bir takım sorunlar sayılmazsa, Aymasan direnişinin başarısını sınırlayan temel olgular yukarıda sayılanlardır. Hemen hemen tüm mevzi direnişler için geçerli olan bu tıkanma noktası, tek tek direnişçi işçilerin düzeyinden öte uygun araç ve yöntemleri yaratamayan siyasal öncülük iddiasının sınırlılığıdır.

Deri-İş ve direniş

Deri-İş Sendikası, ama daha çok Deri-İş’teki mücadeleci eğilimin temsilcileri direnişin başından itibaren işçilerin yanında oldular. Kan kaybeden Deri-İş’i eski gücüne ulaştırmayı, özellikle de Tuzla’yı eski gücüne döndürmeyi önüne koyan sendika içindeki mücadeleci eğilim, Aymasan direnişinin bu noktadaki önemini kavrayamadı. En azından deri işçileri için Tuzla-Aymasan birlikteliğinin önemini kavrayamadı. Tuzla’daki teslimiyetçi cenahı tasfiye edip direnişçi çizgiyi hakim kılma iddiasındayken, Aymasan direnişinin bu noktada oynayacağı rol önemsenmedi. ‘96 Ölüm Oruçları’nı desteklemek için iş bırakan Tuzla deri işçileri, Aymasan direnişi için kalem satmanın ötesinde bir destek veremedi. Oysa direnişçi çizgiyi hakim kılmanın yolu direnişle bütünleşmekten geçyordu. Bu bütünleşmenin sağlanamaması, direniş süreci boyunca Tuzla Şube Başkanlığı’nı işgal eden zat üzerinden açıklanamaz. Deri-İş içindeki direnişçi çizgiyi esas alan anlayışın, bu kişiyi aşan bir güce sahip olduğunu Cumartesi günü yapılan Tuzla Şube Kongresi göstermiştir. Sorun niyet sorunu değildir. Sorunun kaynağı sınıf mücadelesi noktasında açık politikalara sahip olunup olunmadı&curen;ıdır. Deri-İş Sendikası, Aymasan direnişi üzerinden direnişin sınırlarını aşan bir politika oluşturamamıştır. Sendikasızlaştırmaya karşı başlayan direnişi, bırakalım sınıfın diğer bölüklerine, aynı sorunu yaşayan Tuzla Deri Sanayii işçilerine bile maledememiştir.

Komünistler direnişin başından itibaren Aymasan işçilerinin yanında oldular. Direnişin kendi sınırlarını aşmasını sağlamak için çaba gösterdiler. Direniş üzerinden hiçbir zaman dar grup çıkarlarını gözeten bir tutum içinde olmadılar. Direnişçi işçilerin sınıf bilincinin gelişmesi, direnişin yarattığı etkinin sınıfın diğer bölüklerine yayılması ve bu bölüklerin direnişe sahip çıkmasının sağlanması temel amacını çalışmalarının merkezine koydular. Bunu sağlamak için somut mücadele araçları önerdiler. Ancak direnişin yarattığı etkinin öncü bölükleri kapsayan bir örgütlülüğe dönüşmesi sağlanamadı. Aymasan direnişinden sınıf mücadelesine miras kalan çok yönlü katkılara rağmen istenilen zemin oluşturulamadı.

Bu eksikliğin sorumluluğu direnişçi işçilerden öte biz komünistlerin omuzlarındadır. Aymasan direnişi birçok açıdan devrimci müdahaleye açık bir nitelik sergilemiştir. Komünistler direnişle dayanışma platformu, ortak komite, grev ve direniş fonları için mücadele edilmesi gibi politikaları direnişin gündemine sokmaya çalıştılar. Bu noktada Aymasan’da kazanılan deneyimlerle bundan sonraki direnişler için ciddi dersler çıkarmış oldular. Bu politikalar istenilen düzeyde bir karşılık bulmasa da, işçilerin devrimci yaşama yakınlaşmasında rol oynadılar.

Sonuç yerine

170 gün süren direniş, hem Aymasan hem de işçi sınıfı için önemli bir deneyim bırakmıştır geriye. Direniş kendi işçisini sınıf mücadelesi temelinde eğitmeyi başarmış, onlarca işçi direniş okulu deneyiminden önemli dersler kazanarak çıkmıştır. Direnişin en büyük kazanımı budur. Başlangıçta belirlenen talebin kazanılmamış olması tabii ki bir olumsuzluktur. Tazminatların alınmasıyla direnişin sona erdirilmesi bir sıkışmışlığın, giderek güç kaybının yolaçtığı bir sonuç olarak görülebilir. Ancak direnişi yalnızca buradan bakarak yorumlamak ekonomist bir bakıştır. Asli olan, direnişin sınıf mücadelesi açısından bıraktığı çok yönlü deneyimlerdir. Bu deneyimler ayrıntılı incelendiğinde, Aymasan işçisi adına onur duyulacak birçok kazanım görülebilecektir. Direniş okulundan geçmiş olan işçiler, yarım kalan zferi başka mücadele alanlarında er ya da geç ama mutlaka tamamlayacaklardır.

Anadolu yakasından komünistler



Aymasan direnişi...

İşçi sınıfı adına olumlu deneyimler
bırakan bir mücadele

Sevgül Oğuz
(Aymasan İşyeri Temsilcisi)

Son yıllarda ülkemizde IMF ve DB’ye bağımlı politikaların ürünü olarak bitmeyen krizler yaşanıyor. Bu programla işsizlik, yoksulluk, açlık ve günden güne ağırlaşan yaşam koşulları kendini dayatıyor. Taşeronlaştırma, özelleştirme, esnek çalışma gibi uygulamalarla birlikte, kriz bahanesiyle fabrikalar kapatılıyor ve her geçen gün işsizler ordusuna yenileri ekleniyor.

Globalleşme, küreselleşme, YDD gibi politikalarla sermaye uluslararası düzeyde merkezileşirken, işçi-emekçilerin varolan örgütlülükleri de her türlü yöntemle dağıtılmaya çalışılıyor. Bu arada işçilerin örgütlenme alanı olan sendikalar ise, işçilerden önce işverenleri krizden kurtarma çabası içine giriyor; krizi gerekçe göstererek her türlü olumsuzluğa razı oluyor, hatta sermayeye fon aktarma cüretini bile gösterebiliyorlar. İşçilerin kendilerini ifade etmeleri, çıkış yolu aramaları şöyle dursun; genel anlamda varolan siyasi ve ekonomik baskılarla birlikte, kendi sınıflarının karşıtı düşünce ve ideolojilere savrulduğu olumsuz bir süreçten geçiyoruz.

Böylesi olumsuz bir süreçte, yine kriz bahanesiyle işten atılan ve işsizler ordusuna katılan Aymasan işçileri aynı suskun tavrı sergilemediler. İşverenin bu haksız uygulaması aslında genel olarak örgütlülüğe karşı yapılan saldırılardan biriydi. Bu saldırıya direnişle karşılık verildi.

31 Mayıs günü işveren tarafından kapıya konulan işçilerin amacı, işine geri dönmek ya da kazanılmış haklarını almaktı. Gelişen süreçte işçilerin direnişe bakışı, gelişen ve dönüşen bilinç düzeyleriyle birlikte farklılaşmaya başladı. Senelerdir çalıştıkları işyerinde farkında olmadıkları birçok şeyi öğrendiler ve ciddi bir bilinç sıçraması yaşandı. Özverili ve fedakarca çalıştıkları işyerinden acımasızca kapıya konulmalarıyla birlikte, sömürüyü ve uzlaşmaz çelişkiyi daha iyi anladılar. Sorunlarının sınıfın genel sorunlarından bağımsız olmadığını, direniş okullarında daha çok bilinçlerine yerleştirdiler.

Başlangıçta talepler belki aynıydı. Ama özellikle direnişte öncü rolü üstlenen işçiler, direnişin sonraki sürece bırakacağı etkiyi de değerlendirerek, taleplerini bu yönde şekillendirmeye başladılar.

6 aylık süreç boyunca direniş ruhu canlı tutulmaya çalışıldı. Basın açıklamaları yapıldı, işverenin başkanlık ettiği zenginler kulübü önünde ve kendi yalısı önünde eylemler yapıldı. Duran Akbulut özelinde diğer işverenlerin de yoğunlukta olduğu mekanlar olması, eylemin tüm işverenlere cevap olması açısından önemliydi. Eylemler sırasında saldırı ve gözaltılara maruz kalındı. Yapılan saldırılara bütünlüklü karşı duruş belleklere kazınacak şekilde örnek oluşturdu. Aymasan işçileri yapılan diğer eylemlere de katıldı. Küreselleşmeye karşı alanlarda yerini aldı. Yoğulukla işçilerin emek ürünü olan etkinlikler gerçekleştirildi. Direnişi ziyarete gelen sınıf dostları gözaltına alınarak gözdağı verilmeye, direniş yalnızlaştırılmaya çalışıldı. Tüm bu baskı ve gözdağına rağmen direniş ararlılıkla devam etti.

Bu arada Aymasan’dan sonra başka direnişler (Aktif Dağıtım, Göktaş gibi) ortaya çıkmış ve son süreçte onlarla da bütünleşme çabası içine girilmiştir. Lokal eylemliliklerin tek başına kendisini ifade etmesi mümkün olmadığından ve genel eylemliliklere dönüşemediğinden ortak direniş komiteleri oluşturuldu. Direnişçiler birbirlerine deneyimlerini aktararak ortak çözümler üretmeye çalıştılar. Kısmen olumlu sonuçlar veren iyi niyetli çabalara rağmen, bu ortaklığın somut olarak ortak eylemliliklere dönüşmesi mümkün olamadı.

Sonuç olarak, Aymasan direnişi altıncı ayında işverenle yapılan anlaşma sonucu bitti. İşverenin çalışmayacağını ve direnişteki işçilerin alacaklarını nakit olarak ödeyeceğini söylemesi üzerine, işçilerle son bir durum değerlendirilmesi yapıldı. İşçilerin genel eğilimi üzerinden direnişin örgütlü biçimde bitirilmesi şeklinde bir karara varılarak, yapılan basın açıklamasıyla halay ve türkülerle direniş bitirildi. Direnişteki işçilerin, direnişe katılmayan işçilerden öncelikli olarak haklarını almaları, direnişi esas alan işçilerin kazançlı çıktığının göstergesiydi.

Direşin, yaşanacak olan direnişlere örnek teşkil etmesi ve işçi sınıfı hareketine katkı sunabilmesi için eksikleri, hataları ve doğrularıyla, objektif olarak tahlil edilmesi gerekir. Bir takım hedeflerin hayata geçirilememesinin ve yaşanan eksiklerin genel ve özel birçok sebebi var.

Bunlardan birisi, direniş öncesi işyerinde ciddi örgütlenme komiteleri oluşturulamamış olması. Direniş süresince öncü işçilerin kollektif çalışmayı hayata geçirememesi. Bir diğeri, Aymasan dışındaki çevrelerin direnişi gerektiği şekilde yaygınlaştırma çabası içerisinde olmamasıdır.

Bu arada sendikal anlamda yaşanan eksiklikleri de gözden kaçırmamak gerekir. Sendikalar, bu sorunu kendi sorunlarından bağımsız görmeden tabanlarını harekete geçirmeleri ve direnişi yaygınlaştırarak kitleselleştirmeleri gerekirken, alevlendirilmesi gereken bir kıvılcımı küllenmeye bırakmayı tercih etmişlerdir. Aymasan dışındaki unsurların da kendilerini bu konuda sorgulamaları gerekmektedir. Direnişin değerlendirilmesi yapılırken bu bakış açısı da gözönünde bulundurulmalıdır.

Yeri gelmişken değinilmesi gereken bir başka nokta, Evrensel gazetesinin direnişin bitmesi ile ilgili yaptığı haberdir. Direniş boyunca direniş çadırına çok fazla gelmeyi tercih etmeyen, Aymasan direnişi haberlerine olabildiğince az yer veren Evrensel gazetesi, direnişi iki kelimeyle özetlemiş, işçilerin çoğunluğunun direnişle ilgili düşüncelerini almaya gerek duymadan bir habere konu yapmıştır. Söz konusu haber, direnişin işçilerin kararları dışında, onların istemediği bir tarzda bitirildiği izlenimini vermektedir.

Bu tavır, işçi sınıfı mücadelesini kendine misyon biçen bir gazeteye uygun bir tavır olamaz. Bu tavrı kınarken, Aymasan direnişinin işçilerin yaptığı genel toplantı üzerinden, sendikayla ortaklaşılarak sonuca bağlandığını hatırlatalım. Direnişin değerlendirmesi yapılırken, eksikler ve hatalar kuşkusuz gözardı edilmemelidir. Dersler çıkarmanın, direnişin deneyimlerini sınıf mücadelesi birikimlerine aktarmanın temel yolu budur. Fakat bu yap

ılırken kesinlikle dar siyasi çıkar gözeten tutumlardan uzak durulmalıdır.
Sonuç olarak, Aymasan direnişi yaşam koşullarının günden güne kötüleştiği, işten çıkarmaların arttığı, sendikal örgütlülüklerin dağıtılmaya çalışıldığı bir dönemde, işçi sınıfı adına olumlu deneyimler bırakan bir mücadele olmuştur. Genel süreç üzerinden bakıldığında, direnişin kazanımsız sonuçlandığını söylemek büyük bir haksızlık olacaktır.