İçindekiler:

24 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/04

İttifak arayışları ve ekseni
Devrimci odak ihtiyacı
Demirtaş Öcalan'la tehdit ediliyor
Sarayın sırtındaki sopa
Azgınlaşan sömürünün kaynağı
Farplas işçileri direnişte
Tekstil Grup TİS'leri başlıyor
Marksizm ve sosyal-şovenizm / 2 - H. Fırat
Katledilişinin 38. yılında Necmettin Büyükkaya
Biden: NATO'da çatlak
Kazakistan'da işçilerin direnişi
Küresel sermayenin "Riskler Raporu"
Mesleki eğitime yönelik hamleler
24 Ocak Kararları, 12 Eylül ve AKP
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kazakistan’da petrol işçilerinin direnişi devam ediyor

 

Kazakistan’da işçi sınıfının ateşini yaktığı ve vahşi bir devlet terörü ile bastırılan direniş çeşitli biçimlerde devam ediyor. Janaözen kentindeki Burgılau petrol kuyularında sondaj yapan MH Industry şirketinde çalışan petrol işçileri devlet başkanına çağrı yaparak şirketin acilen kamulaştırması talebini yükselttiler. Sondaj işçileri farklı tarihlerde birçok direnişe imza atmış, katliamlara maruz kalmışlardı.

Kazakistan Sosyalist Hareketi’nin, Janartu sendikası ile birlikte işçilerin grevini tereddütsüz desteklediğini ilan ettiği açıklamaya göre, 2007’deki özelleştirme ile sondaj işçilerinin özelleştirilen firmaya geçirildikleri ve o tarihten bu yana maaşların ödenmesinde düzensizliklerin yaşandığı, şirkette keyfiliğin ve hukuksuzların hüküm sürdüğü belirtildi.

Kazakistan Sosyalist Hareketi’nin açıklamasında, binlerce işçinin çalıştığı işyerinde 2008’den bu yana sayısız grev örgütlendiği belirtiliyor. Ancak ilk defa işçilerin kontrolünde bir kamulaştırma talebi öne sürülüyor. Gaz ve petrol arama endüstrisinde yardımcı hizmetlerde çalışan yüzbinlerce işçi özelleştirmeler sonucu kapitalist tekellere peşkeş çekilen firmalarda maaş ve sosyal haklar yönünden benzer sorunları yaşıyorlar. Bu yüzden Burgılau işçilerinin söz konusu hareketi sadece Janaözen kenti için değil, bütün Batı Kazakistan için simgesel önem arz ediyor. Açıklamaya göre, işçiler kamulaştırma talebinin yanında sendikacıların kovuşturulmasına son verilmesi talebini de öne sürüyorlar. Sermayedar ise grevcilerle herhangi bir diyaloga girmeyi reddediyor. Bunun sonucunda işçiler Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev’e taleplerini ilettiler.

Emperyalist ülkelerin tekelleri tarafından ele geçirilen ve özelleştirilen bu işletmelerdeki işçilerin bu eyleminin ve taleplerinin son derece büyük önem arz ettiğine dikkat çekilen açıklamada, tıpkı 2011’deki 8 aylık Magnistau petrol işçileri grevinde olduğu gibi kamulaştırma sloganının tekrar yükseldiğine vurgu yapıldı. Açıklamada ArcelorMittal Temirtau, Eurasia Group, Kazakhmys şirketlerine ait bulunan metalürji, maden sahaları ve maden ocaklarının işletilmesi ve yönetiminin kamuya devredilmesi talebi de dile getirildi. Ayrıca işçilerin mücadelesinin desteklenmesi için her türlü desteğin verilmesi gerektiği vurgulandı.

Janaözen kentindeki petrol işçilerinin direnişi, Kazakistan işçi sınıfının henüz son sözünü söylemediğini göstermektedir. Ayrıca bu direniş, gelecek günlerde bizzat işçi sınıfının önderlik edeceği nice direnişleri müjdelemesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.

 

 

 

 

 

İngiltere: Dışarıda militarizm içeride polis devleti!

 

İngiltere’nin devlet politikasını iki şey karakterize ediyor, dışarıda daha çok militarizm, içeride ise polis yasalarının genişletilmesi.

Boris Johnson başkanlığındaki muhafazakar hükümet, son yıllarda ülkeyi sarsan iklim ve ırkçılık karşıtı protesto hareketlerini bastırmak için “Polis, Suç ve Ceza Mahkemeleri yasa”larının içeriğini sertleştirerek kapsamını genişletmek istiyor. Tasarlanan yasa polisin yetkilerini genişleterek örneğin “aşırı” gürültü, trafiğin tıkanması veya alışveriş merkezlerinde “ciddi aksama” “riski” görmesi durumunda polise, “gösteri yapma özgürlüğünü” kısıtlama hakkı veriyor.

Yasa tasarısının Salı gecesi üst mecliste görüşülmesi sırasında sokak hareketlerinin de etkisiyle yasa taslağındaki birkaç paragraf muhalefet tarafından reddedildi. İçişleri Bakanı Priti Patel ise bu ret nedeniyle muhalefeti “vandalları ve gangsterleri” savunmakla suçladı. Türkiye’deki mevkidaşı Soylu’nun ve faşist rejimin düzen muhalefetini hedef alışını anımsatan Patel’in bu çıkışı, burjuva muhalefete dahi tahammülsüzlüğün dışa vurumu oldu.

Tasarıya tepki ve eleştiriler

“Tasarıyı öldür” anlamına gelen “Kill the Bill” şiarı altında binlerce insanın katıldığı yaygın protesto eylemelerinden birinde konuşan İşçi Partisi’nin eski Başkanı Jeremy Corbyn, tasarının “Britanya’daki herkesin yetkisizleştirilmesini” hedeflediğini söyledi.

Lordlar Kamarası Üyesi John Hendy, Salı günü Morning Star, gazetesine yaptığı açıklamada, “gürültü” çıkaran ve özellikle “rahatsızlığa” neden olan grev gözcülerinin de tedbirlerden etkilenebileceğini söyleyerek “Karar verme polisin inisiyatifinde olacaktır” dedi.

Temel eleştirilerde, yasanın belirsiz bir şekilde formüle edilerek, acil durumlarda kolluk ve istihbarat teşkilatlarının yetkilerinin sınırlarının açık bırakıldığı ve bunun hukuksuz adımların önünü açacağı endişesi dile getiriliyor.

Öte yandan, İngiliz emperyalizminin içeride hayata geçirdiği bu “polis devleti” uygulamalarını, dışarıda NATO’nun savaş politikalarının “öncülüğünü” üstlenen adımlar tamamlıyor. Birleşik Krallık Savunma Bakanı Ben Wallace Ukrayna’ya, “küçük bir grup askerin” yanı sıra tanksavar gönderileceğine dair geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla bu adımları duyurmuştu.

İçeride/dışarıda savaş ve saldırganlık anlamına gelen ve birbirini tamamlayan bu adımlar, batının kapitalist metropollerinde burjuva gericiliğinin gücünü gözler önüne sererken, bu gericilik rüzgarının daha sert estirileceğine de işaret ediyor.