28 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/29

Devrimci sınıf hareketi
Dikta rejiminin noteri: Parlamento!
Baskı ve denetim her yerde
Gerici müfredat
Birleşik Metal-İş nereye?
Metal işçisinin direncini örgütlemeye!
Türk Metal neye hazırlanıyor?
Gülmen ve Özakça için yapılan eylemlerde polis terörü
Sigortasız işçiliğin kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!
“Direnişi kazanana kadar daha da büyüteceğiz”
Soluğumuzu tutalım, sınıf ve kitle hareketliliklerinin yeni dönemine hazırlanalım!
“Devrimci sınıf sendikacılığında DEV TEKSTİL öncü adımdır”
Sermayenin az maliyet, azami kâr projesi: UİS
Karalama ve tehditlere karşı Yazaki’de direniş sürüyor
6 Ağustos seminerine doğru
“Boyun eğmedik, eğmeyeceğiz!”
DGB’li Enise İlin’e yönelik tacizlere dair açıklama
ABD’de yaşanan siyasal kriz ve yansımaları
Filistin’de katliam ve yağma bir arada
“Sünni cephe”nin önceliği, Filistin davasını tasfiye etmek!
Bir barikat türküsü: Halka Yol Gösteren Özgürlük
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistin’de katliam ve yağma bir arada

 

İsrail devleti, 14 Temmuz’da silahlı saldırı iddiasıyla Mescid-i Aksa’da 3 Filistinliyi katletti. Olaylarda yaralanan iki İsrail polisinin de hastanede öldüklerini açıkladı. Olayın ardından Mescid-i Aksa kapılarına dedektör ve kamera kuran İsrail polisi, 50 yaşın altındaki Filistinlilerin mescide girişini yasakladı. Kendileri için kutsal olan Mescid-i Aksa’ya yönelik bu yasakları tanımayan Filistinliler sokaklara döküldüler.

Bu gelişmeler üzerine Mahmud Abbas, Mescid-i Aksa yasağı kalkana kadar İsrail’le tüm ilişkilerini durduklarını duyurdu. Türk devleti adına da konuyla ilgili çeşitli açıklamalar yapıldı. AKP şefi Erdoğan Mahmud Abbas ile yaptığı telefon görüşmesinde Mescid-i Aksa’ya girişe kısıtlamalar getirilmesinin kabul edilemeyeceğini belirtti. Ancak bu sorunun çözümü için ne gibi girişimlerde bulunulacağından veya İsrail’e karşı hangi yaptırımların uygulanacağından bahsedilmedi. Zira zaten ortada böyle bir niyet de yoktu. Çünkü İsrail devleti ile kurulan askeri ve ekonomik ilişkiler Türk devleti için daha önemli.

Bu arada Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri, sosyal paylaşım sitesi Twitter’den yaptığı açıklamada, “Gazze’ye uyguladığı yaptırımlarla İsrail ile güvenlik koordinasyonunu durdurmadan ve direnişin elini İsrail’e karşı serbest bırakmadan Abbas’ın (İsrail’le ilişkileri askıya aldığı yönündeki) açıklamalarının bir anlamı yok” dedi.

Siyonist devlet, Mescid-i Aksa’ya yönelik yasaklar dünya çapında büyük tepki yaratınca geri adım atarak, kapıdaki dedektör ve kameraları kaldırdı. Fakat sorun henüz çözülmüş değil. Zira Filistinli mühendislerin hazırladığı bir rapora göre, Mescid-i Aksa’nın bazı kapıları hâlâ kapalı tutuluyor ve 14 Temmuz’dan önce olmayan bazı yeni uygulamaların sürdüğü belirtiliyor. Filistinliler, bu uygulamalara son verilmedikçe Mescid-i Aksa’ya girmeyeceklerini, sokaklardaki ibadet ve protestolarını sürdüreceklerini açıkladılar.

Bilindiği gibi Filistin halkı kendi topraklarında sadece katliamlara maruz kalmıyor. Aynı zamanda yeraltı zenginlikleri bizzat İsrail siyonizmi tarafından gasp ediliyor. Aynı zenginlikler Filistin halkına yine İsrail tarafından parayla satılıyor. Tüm bunlar Filistin halkının yaşadığı sorunları istismar etmekten geri kalmayan AKP’nin işbirliğiyle yapılıyor.

Örneğin Fehim Taştekin Gazete Duvar’da yazdığı bir yazıda, İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ile damat Berat Albayrak’ın Doğu Akdeniz’de çıkartılan doğalgazı İsrail’den Türkiye’ye, buradan Avrupa’ya taşıyacak boru hattının inşası konusundaki planına dikkat çekiyor: “Plan Türkiye’ye yılda 10 milyar metreküp doğalgaz pompalamak. Sadece ekonomik değil siyasal olarak da İsrail’in yerini sağlamlaştıracak projede Türkiye kilit rol oynuyor.” Bahsi geçen yazıda, İsrail’in güvenlik bahanesiyle kapattığı bölgede sadece Filistinlilerin gaza erişimini engellemediğini, Filistinlilere ait gazı çaldığını belirten Taştekin, İsrail’in sondajla yasadışı olarak Filistin’in sınır sahasından doğalgaz çektiğini, Filistinlilerin kendisinden çalınan doğalgazının zorunlu müşterisi olduğunu vurguluyor ve şu gerçeğe işaret ediyor: “Gazze normalde günde 4 saat, geçen aydan beri de 3 saat 15 dakika elektrik alabiliyor. Sadece gıda ve su değil enerji açısından da İsrail’in rehinesidir.”

İşgal ve abluka nedeniyle Filistin halkı kendi doğalgaz kaynaklarını bile kullanamazken, kendi zenginliklerini parayla almak zorunda bırakılırken, kendi elektriğini üretmesi engellenirken AKP iktidarı ne yapıyor? İkiyüzlü politikasıyla Filistinlilerin acılarını istismara devam ediyor. Zira bu yaşananların doğrudan sorumlusu bizzat AKP hükümeti ve Türk devletidir. Gazze sömürüsünü dilinden düşürmeyenler, İsrail’in 2006 ve 2014’te cehenneme çevirdiği Gazze’de ilk hedef alınan yerlerin elektrik üretme ve su arıtma tesisleri olduğunu gayet iyi biliyorlar. Fakat onların Filistin’e gösterdikleri insani duyarlılık sadece bir kandırmacadan ibarettir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Filistin politikası bu tahrip edilen yerleri onarmak, Filistin halkına yeni enerji ve su tesisleri yapmak değildir. İsrail siyonizminin bu yağmasını kolaylaştıran, bu yağmadan pay sahibi olmak için bir politika izlenmektedir. Filistin üzerine söylenen onca sözün hiçbir anlamı ve inandırıcılığı yoktur. Zaten İsrail adına konuşan yetkililer de buradan aldıkları güçle, Mescid-i Aksa ile ilgili Türkiye kendi işine baksın demektedirler.

Aynı şekilde Filistin halkı adına konuştuğunu söyleyen Mahmud Abbas’ın Mescid-i Aksa yasağı kalkana kadar İsrail’le tüm ilişkilerini durduracaklarını söylemesinin de hiçbir inandırıcılığı yoktur. Çünkü Filistin halkının kaynaklarını İsrail siyonizminin hizmetine sunan imza ona aittir. Filistin’de yaşananlar mazlum halkların düşmanlarının yağma ve talanda nasıl kolayca yan yana gelebildiklerini göstermektedir. Tüm bunlardan ötürü başta Ortadoğu’da olmak üzere inkar ve imhaya uğrayan tüm halkların gerçek müttefikleri ve dostları kendileriyle birlikte aynı acıları yaşayanlardır.


 
§