28 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/29

Devrimci sınıf hareketi
Dikta rejiminin noteri: Parlamento!
Baskı ve denetim her yerde
Gerici müfredat
Birleşik Metal-İş nereye?
Metal işçisinin direncini örgütlemeye!
Türk Metal neye hazırlanıyor?
Gülmen ve Özakça için yapılan eylemlerde polis terörü
Sigortasız işçiliğin kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!
“Direnişi kazanana kadar daha da büyüteceğiz”
Soluğumuzu tutalım, sınıf ve kitle hareketliliklerinin yeni dönemine hazırlanalım!
“Devrimci sınıf sendikacılığında DEV TEKSTİL öncü adımdır”
Sermayenin az maliyet, azami kâr projesi: UİS
Karalama ve tehditlere karşı Yazaki’de direniş sürüyor
6 Ağustos seminerine doğru
“Boyun eğmedik, eğmeyeceğiz!”
DGB’li Enise İlin’e yönelik tacizlere dair açıklama
ABD’de yaşanan siyasal kriz ve yansımaları
Filistin’de katliam ve yağma bir arada
“Sünni cephe”nin önceliği, Filistin davasını tasfiye etmek!
Bir barikat türküsü: Halka Yol Gösteren Özgürlük
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD’de yaşanan siyasal kriz ve yansımaları

 

Mali kriz, hegemonya krizi derken, ABD’de şimdi de Trump ve kabinesi üzerinden kendisini dışa vuran bir yönetim, daha doğrusu siyasi kriz yaşanıyor. Siyasi kriz ögeleri giderek çoğalıyor, haliyle her geçen gün daha ciddi boyutlar kazanıyor. Belirtmek gerekir ki, bu gelişmeler yeni değil. İlk yansımalar başkanlık seçimlerine dek uzanıyor.

Şöyle ki, ABD başkanlık seçimleri bu kez çok gerilimli bir atmosferde gerçekleşti. Adaylar, yani Hillary Clinton ve Trump birbirlerini yıpratmak için her yolu denediler. Birbirleri hakkında söyledikleri eleştiri sınırlarını aşıp, birer ciddi suçlamalara dönüştü. Devreye ABD’nin FBI ve CIA gibi yerleşik kurumları da girdi. Ortaya saçılan iddialar çok ciddiydi. En ciddi olanı ise, Rusya’nın Trump’ın kazanması amacıyla ABD seçimlerine müdahale ettiği şeklindeki iddia idi. Rusya’nın H. Clinton hakkında çok önemli bilgiler verdiği, Trump’ın kabinesine alacağı muhtemel olan kimi çalışma arkadaşları ile Rusya’nın gizli ilişkiler içinde olduğu, bu zincirin Trump’ın damadı ve oğluna dek uzandığı ileri sürülüyordu. Basından sızdırılan bilgilere göre FBI ve CIA bu yönde gizli bir soruşturma yürütüyordu. İddialar o denli ciddi ve yıpratıcıydı ki, Trump’ın en güvenilir adamlarından Güvenlik Danışmanı General Flynn istifa etmek zorunda kaldı. Bu, Trump’ın yönetim eliti içinde verdiği ilk fire oldu.

Bunu başka gelişmeler izledi. Trump başkanlık koltuğuna oturur oturmaz ilk iş olarak, çok sayıda islam ülkesine vize yasağı getirdi. Onu, Obama döneminde çıkartılan sağlık reformu yasasını iptal kararı izledi. Nedir ki, ilki yargı engeline, ikincisi de kongreye takıldı. Bunlar da kendi çapında birer kriz işaretiydi.

Gelinen yerde yeni gelişmeler var. Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği, Trump’ın damadı Kushner’in bu amaçla Ruslarla çok sayıda görüşme yaptığı önce inkar edildi. Trump’ın oğlunun mailleri ise tersinden bu iddiayı doğruluyordu. Bu maillerin yayınlanması ile birlikte damat Kushner, Hillary Clinton’la ilgili bilgiler konusunda inkara devam etti, ancak Ruslarla dört ayrı görüşme yaptığını kabul etmek zorunda kaldı. Böylece soruşturma haklı ve maddi bir zemin kazanmış oldu.

Dahası, Trump’ın Beyaz Saray İletişim Direktörlüğü’ne New Yorklu ünlü finansör Antony Scaramucci’nin atanmasına karşı çıkan Beyaz Saray sözcüsü Sean Spincer görevinden istifa etti. Bu da ciddi bir yarılma belirtisi idi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın ise yakın bir zamanda istifa edeceği iddia ediliyor. CNN International’ın ‘güvenilir kaynaklara’ dayandırdığı haberine göre, Tillerson’ın istifası bu hafta sonu gerçekleşebilir. Trump bu istifayı önlemek amacıyla Tillerson’u ikna etmek için yoğun çaba sarf ettiği belirtiliyor.

Gündeme damga vuran bir başka gelişme ise, Trump’ın bir süredir Adalet Bakanı Sessions’la yaşadığı tartışmadır. Hatırlanacağı üzere, Adalet Bakanı Jeff Sessions’ın seçim döneminde Rusya’nın ABD büyükelçisiyle görüştüğü ortaya çıkmış, bunun üzerine Sessions, Rusya soruşturmasından çekilmişti. FBI eski Başkanı James Comey ile ilgili de açıklamalarda bulunan Trump, Comey’nin kendisi hakkında bir dosya tutarak işini korumaya çalıştığını öne sürmüştü.

ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas’ın yakın günlerde yaptığı açıklama son günlerin önemli bir başka gelişmesi oldu. ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, özellikle Türk sermaye devletinin ardı arkası kesilmeyen tacizlerinden hareketle, YPG’ye “YPG adının değiştirilmesi tavsiyesinde bulunduklarını ve hareketin adını Suriye Demokratik Güçleri (QSD) olarak değiştirdiğini” ileri sürdü. Devamla, PYD ile yakın çalışmalar yaptıklarını, YPG’nin IŞİD’e karşı etkin bir mücadele verdiğini ve yararlı bir güç olduğunu, bu konuda IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un da süreçte kendisine çok yardımcı olduğunu belirtti.

ABD’de Suriye’nin geleceği sorunu ile bağlantılı olarak, PYD ve YPG ile ilişkiler, bu ilişkilerin seyri ve gelecekteki sonuçları konusunda farklı görüşlerin olduğu da yansıyan bilgiler arasındadır. ABD Özel Kuvvetler Komutanı’nın bu açıklaması da bunun bir örneğidir ve dikkate değerdir. Beyaz Saray ile Pentagon arasında oluşan siyasal krizin derinleştiğini anlatmaktadır.

Trump’ın “öngörülemez” kişiliği ve siyasal krizi var eden sorunlar

Emperyalist-kapitalist sistem içerisinde dengelerin giderek sarsıldığı yeni bir dönem içerisindeyiz. Bunun en bariz yaşandığı alan ise, emperyalist güçler arasında kızışan egemenlik kavgasıdır.

Örneğin ABD hala büyük iktisadi bir güçtür, fakat kendi iç pazarı Çin mallarının istilası altındadır. Büyük Alman otomotiv tekelleri en çok ABD’de mesai yapmaktadırlar. ABD, giderek güçlenen ülkelerin ekonomisiyle rekabet etmekte zorlanmaktadır. Her şey bir yana, günümüzde kapitalist-emperyalist düzeni nefessiz bırakan iktisadi ve mali kriz ilk önce ABD’de patlak vermiştir. Başvurulan tüm önlemlere karşın kriz hâlâ atlatılamamış olup, giderek derinleşmekte, daha yıkıcı boyutlar kazanmaktadır.

Öte yandan, dünya artık tek kutuplu bir dünya değildir. Bu olgu üzerinden Rusya, AB ve Çin gibi emperyalist diğer büyük devletler, suskunluklarını bir yana bırakmaya başlamışlardır. Emperyalist güçlerin aralarındaki çelişkiler giderek derinleşmekte, rekabet giderek ivme kazanmaktadır. Öyle ki, Suriye örneğinde olduğu gibi farklılaşan çıkarları temelinde açık ve gizli biçimde çatışır hale gelmişlerdir. Bunlara bağlı olarak yeni güç dengeleri, yeni güç odakları oluşmaya başlamıştır.

Düne kadar ABD-AB ile Rusya-Çin ekseni karşı karşıya idi. Bugün ABD ile AB, esasta da Almanya-Fransa ekseni arasında bir kopuşa doğru gidiş var. AB bağımsız bir güç olamak istiyor. Özellikle Almanya süper bir güç olarak kendisini kanıtlamak için hummalı bir hazırlığın içerisinde. Çin mali-ticari, teknolojik ve askeri bir güç olarak yükseliştedir. Giderek kendi coğrafyasının ötelerine, Avrupa’dan Latin Amerika ve Afrika’ya açılıyor. Bunun kendisi ABD emperyalizmi tarafından büyük bir tehdit olarak değerlendiriliyor. ABD’nin belirgin biçimde yüzünü ve dikkatini Asya-Pasifik’e, Güney Çin Denizi’ne dönmesi boşuna değil.

ABD’nin dünya liderliğindeki bu belirgin gerilemesi, öte yandan ona bağımlı ülkelerin manevra alanlarını arttırıyor. Merkezkaç eğilimlere özel bir itilim kazandırıyor. İstikrarsızlık alanları çoğalıyor. Sorunlar sadece çoğalmıyor, git gide daha da ağırlaşıyor.

Bunların tümü ABD’de giderek tırmanan siyasi krizi var eden, besleyen ve büyüten sorunlardır. Ki, bunlar giderek Trump’ın kabinesinde yer alan çalışma arkadaşlarını tek tek azletmesine, yarılmalar ve kırılmalara neden olmaktadır.

Trump ve kabinesinin sorunlara çözümü: İçeride savaş, dışarda savaş!

Trump ve burjuvazinin onu destekleyen kesiminin içeride ve dışarıda yaşanan sorunlara getirdiği çözümler, geriye doğrudur. Ticaret özgürlüğü yerine gümrük duvarlarını yükseltmek, içe kapanmak, korumacılık ve milliyetçilik... Yeni politikalarını ve yönelimlerini karakterize eden nitelikler bunlardır. Bu çerçevede, Trump ve arkasındaki güçlerin ana sloganı “Önce Amerika” “Her şey ABD için”dir. Trump’ın iş başına gelir gelmez serbest ticaret anlaşmalarına imza atmaktan imtina etmesi, Çin mallarına gümrük duvarlarını yükselterek ve ağır vergiler getirerek cevap vermesi, Almanya’nın en büyük otomobil firmalarını benzer biçimde tehdit etmesi, İngiltere’yi Brexit tutumu nedeniyle takdir edip, İngiltere’nin yeni ‘’Margret Theacher”i başbakanı Theresa May’i ülkesine davet edip onurlandırması, tümü de bu içe kapanmacı, korumacı ve saldırgan milliyetçi eğilimin ifadesi olan örneklerdir.

Trump ve kabinesinin dünya sorunlarına, özellikle Ortadoğu başta olmak üzere kriz bölgelerindeki sorunlara dair yegane politikaları ise, emperyalist saldırganlığı ve savaşı tırmandırmaya yönelik şekillenmektedir.

Küresel ısınma ve insanlık için yaşamsal olan su ve gıda kıtlığı gibi sorunlara bulunan çözümler de geriye dönüktür. ABD ve onun adına Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi tam da bunu ifade etmektedir. Asya, Afrika ve Latin ülkeleri başta olmak üzere, dünya ölçeğinde yaşanan su ve gıda kıtlığı Trump ve arkasındaki aç gözlü tekelleri zerre kadar ilgilendirmemektedir. Çünkü onların düzeni insanlığa yabancı bir israf düzenidir.

 

 

 

 

CIA: Venezuela hükümetini devirmek istiyoruz

 

Güney Amerika ülkelerinde kirli planlarını uygulamaya devam eden ABD, şimdi de Venezuela’daki Bolivarcı hükümeti devirmeyi hedeflediklerini itiraf etti.

Aspen Enstitüsü isimli kuruluşun düzenlediği bir etkinlikte konuşan CIA Direktörü Michael Pompeo, Venezuela hükümetini devirmek için Meksika ve Kolombiya’yla birlikte çalışmalar yürüttüklerini söyledi.

“Demokrasi” demagojisine başvuran Pompeo, “Amerika, Venezuela’nın mümkün olduğunca istikrarlı ve demokratik olması konusunda derin bir ilgiye sahip” dedi. Geçen hafta bu konuyu konuşmak için Meksika ve Kolombiya’nın başkentlerine gittiğini; “Umdukları geçişin dinamiklerini anlamak için CIA’in elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını”, Meksika ve Kolombiya ile de “bunu anlamaları” için görüşmeler yaptıklarını ifade etti.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise, Venezuela hükümetine Ulusal Kurucu Meclis’in askıya alınmaması durumunda siyasi ve ekonomik yaptırımlar uygulayacağı tehdidinde bulundu.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise ABD’nin Venezuela petrolüne el koymak için böylesi hamleler yaptığına dikkat çeken bir açıklama yaptı.


 
§