3 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/05

Suriye savaşında yeni aşama
OHAL koşullarında referandum!
Kürt halkının iradesi teslim alınmak isteniyor
“ozguruz.org” üzerinden ‘özgür basın’a dair
Eğitimde yeni müfredatın getirecekleri
Kapitalizmin krizi derinleşiyor
EMİS süreci aynasında metal hareketi
Tekstil işçisi yol arıyor
OHAL ve krizle birlikte seri iş cinayetleri rejimi
Greif Direnişi’nin deneyimleri ışığında Metal TİS’lerine hazırlanmak
Suriye’de siyasi çözüm arayışları
Avrupa’da faşist hareketin “zirve”si
Brexit sonrası Avrupa Birliği ve gelecek sorunu
Dünyada kriz ve kadınlar
Ücretsiz ve nitelikli kreş istiyoruz!
Devrim Okulları yapıldı: Bu davet bizim!
Apple’ın Trump’la “sorunu!”
Kriz sistemin iflasıdır
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

OHAL koşullarında referandum!

 

Tayyip Erdoğan, Afrika gezisi dönüşünde yaptığı açıklamalarla OHAL sürecinin uzatılacağının sinyalini verdi. Aynı zamanda referandumun OHAL koşullarında yapılacağını da duyurmuş oldu. Erdoğan konuyla ilgili olarak şunları söyledi; “OHAL ile ilgili olarak da, ‘şurada keselim’ diye bir şey de yok. Biz burada netice alana kadar yola devam edeceğiz. Referanduma OHAL ile gidilmesi çok daha rahat bir zemin de hazırlayabilir. Hükümetin de bu inançta olduğu kanaatindeyim. Çünkü OHAL ile seçim olmaz diye bir şey yok” dedi.

Bu demeçle Erdoğan OHAL koşullarından sonuna kadar faydalanma niyetini açıkça ifade etmektedir. OHAL bahanesiyle tüm ilerici-muhalif sesin bastırılarak, “hayır” çalışmalarının OHAL yasaklarına takılarak engelleneceği ortadadır. Zaten şimdiden böylesi yasaklamalara başlamış bulunuyorlar. Bildiri dağıtan, “hayır” oyunu ifade edenler karakol-adliye koridorlarını şimdiden doldurmaya başladı. Hatta İstanbul’da bu yönlü bir çalışma yaparken bir CHP’li genç silahla vuruldu. Örnekler çoğaltılabilir.

Diğer yandan AKP, devlet bütçesinden “evet” çalışması için sınırsızca faydalanmaya hazırlanıyor. Sadece miting vb. propaganda çalışmaları için değil, “evet” için verilecek rüşvetler için de kesenin ağzı açılacaktır. Bu kirli işleri, OHAL koşullarının verdiği yetkilerle sorunsuzca halledeceklerini hesaplamaktadırlar.

Bunlarla birlikte, halkla alay edercesine, “milli irade” vurguları eşliğinde en “demokrat” AKP imiş gibi algı operasyonu da devam edecektir. Ne de olsa vatandaşa “seçme şansı” verilmektedir! Referandum sürecini ortada demokratik ve özgür bir seçim ortamı varmış gibi yürüteceklerini iddia eden AKP’lilerin, sandıktan çıkan sonuca riayet edeceklerinin ise bir güvencesi yoktur. Zira OHAL ortamında ne hak, ne hukuk dikkate alınmaktadır.

Şimdiye dek OHAL lütfunu sonuna kadar kullanarak yarattıkları baskı ortamında birden demokratik bir yöntem olarak referandumu hatırlamaları ise, fazlasıyla düşündürücüdür.

Bu kirli ve karanlık ortamda istedikleri anayasa değişikliğini halka “onaylatarak” meşruiyet kazandırmak istemektedirler. “Hayır” çalışması yapanların can güvenliğinin bile olmadığı koşullarda, referandumun meşruiyeti ise şimdiden şaibelidir.

Referandum aldatmacasıyla ülkeyi “kesintisiz OHAL” koşullarında yönetmek isteyen Erdoğan’ın OHAL’i kaldırmaya niyeti yoktur. Bu tabloyu değiştirecek olansa işçi ve emekçilerin sokakta verecekleri mücadelenin gücüdür. Faşist uygulamalarla yaratılan ve derinleştirilmek istenen baskı ve zulüm ortamını delmek için başka bir seçenek yoktur.

 

 

 

 

Referandum öncesi saldırılar artıyor

 

Referandum öncesi Kürt siyasetçilere saldırılar artıyor.

27 Ocak’ta Mersin Tarsus’ta HDP eski ilçe eşbaşkanı Orhan Çakmak evine yapılan baskınla gözaltına alındı.

28 Ocak’ta HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. Sabah saatlerinde Diyarbakır Adliyesi’ne götürülen Beştaş, 6-8 Ekim Kobanê eylemleri ile Sur’da sokağa çıkma yasağı sırasında katıldığı basın açıklamalarında yaptığı konuşmalar gerekçe gösterilerek “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklama talebiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Beştaş, çıkarıldığı mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ancak savcının itirazı üzerine tekrar gözaltına alınan Beştaş tutuklandı.

12 Ocak’ta kayyım atanan ve 23 Ocak’ta 18 kişi ile birlikte gözaltına alınan Ağrı’nın Tutak ilçe belediyesinin Demokratik Bölgeler Partili (DBP) eşbaşkanı Fırat Öztürk, 30 Ocak’ta “terör örgütüne yardım ve yataklık” iddiasıyla tutuklandı.

30 Ocak günü HDP Van Milletvekili Nadir Yıldırım, Diyarbakır 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından KCK ana davası kapsamında yürütülen bir soruşturma gerekçesiyle Diyarbakır Adliyesi’nde gözaltına alındı. Yıldırım mahkemede ifade vermesinin ardından serbest bırakıldı.

HDP Kars milletvekili Ayhan Bilgen, HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) 6-8 Ekim Kobanê eylemlerine ilişkin aldığı karar ve değerlendirmeleri bahane edilerek açılan soruşturma doğrultusunda “örgüt üyesi olmak” iddiası ile 31 Ocak’ta tutuklandı.

Aynı gün Adana’nın Seyhan ilçesindeki, Dağlıoğlu, Gülbahçe ve Fırat mahallelerinde polisin eş zamanlı yaptığı baskınlarda, HDP mahalle temsilciliklerinde görevli 13 kişi “PKK üyeliği” iddiasıyla gözaltına alındı.

Belediyeye kayyım

Sermaye devleti “milli irade” demagojisini sürdürürken 31 Ocak günü Elazığ’daki DBP’li Karakoçan Belediyesi’ne kayyım atandı. Polis tarafından belediyede arama yapıldı.

 

 

 

 

Erdoğan’ın miting bütçesi devlet kasasından

 

Erdoğan, ekonomik krizin nedenleri arasında, israfı da göstermişti. Bu sözle israftan anladığının kendi cebinden harcamak olduğunu, devlet malı denizi yemenin israf olmadığını defalarca kanıtladı. Son olarak da devlet malı denizi “evet” mitinglerinde kullanacağı ortaya çıktı.

Siyasi partiler, referandum süresince kampanyalarını hazineden aldığı sınırlı bütçe ile yürütecek. Cumhurbaşkanı, bir siyasi parti lideri olmadığı için referandumda seçim bütçesine sahip değil. Seçimlerde “Evet” kampanyası yürüteceğini açıklayan Erdoğan, bu durumda meydanlara ‘devlet olanakları’ ile inecek. Erdoğan’ın harcamaları cumhurbaşkanlığının örtülü ödeneğinden karşılanacak. Yine cumhurbaşkanlığı uçağı, makam araçları, otobüsü referandumdaki gezilerde kullanılacak. Erdoğan, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi örtülü ödenekten Nisan’da 51.5 milyon TL harcarken, Mayıs’ta ise bu rakam 109.1 milyon liraya yükselmişti.

Elbette bu sadece Erdoğan’a özgü bir durum değil. Sermaye devletinin toplamı için, siyaseti, bürokrasisi her şeyi için geçerli. Devlet malı denizi yemeyen burjuva politikacısı, bürokratı yok gibi. Çünkü sermaye devletinin malı, ağırlıklı olarak işçi ve emekçilerden alınan vergilerle (gasplarla) oluşturuluyor. Yani her işçi ve emekçi bilmeli ki, Erdoğan’ın yapacağı “evet” mitinglerinin parasını işçi ve emekçiler ödeyecek.


 
§