8 Nisan 2016
Sayı: KB 2016/14

Gündem: Devrimci 1 Mayıs
Miadı dolan işbirlikçiye burun sürtme operasyonu
4 Nisan ‘utanç günü!’
Emperyalist kapitalizmin ahlaki çöküntüsü!
“Cizre’de 665 kişi katledildi”
Direnişin 1 Mayıs’ına!
Devrimci olmayan her şey çürür!
Kastaş’ta direniş devam ediyor
Yeni Çeltek işçileri açlık grevine başladı
Üç ayda 415 işçi iş cinayetinde katledildi
İşçi-emekçi kadınlar haksız ve kirli savaşlara neden karşı çıkmalıdır?
Kiralık işçi yasa tasarısı
Gençliğin geleceği ve özgürlüğü kavga alanlarında
Meslek liseliler buluşuyor!
Sultanın mühimmat deposu
Suriye’de “siyasi çözüm” dansı
Suudi Arabistan’ın “İslam İttifakı”
“Sokaklar fırçamız, alanlar paletimizdir”
Pablo Picasso’yu ölümünün 43. yılında saygıyla anıyoruz!
Osmanlı’dan bugüne Bursa’da emek ve işçi hareketleri
Talat Türkoğlu’nun failleri cezalandırılsın!
1 Mayıs'ta alanlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

4 Nisan ‘utanç günü!’

 

AB ile Türkiye arasında göçmenler üzerinden yapılan kirli pazarlık çerçevesinde gündeme gelen ‘geri kabul’ anlaşması 4 Nisan itibarıyla başladı. Türk sermaye devleti, bu kapsamda çeşitli yerlerde geri kabul merkezleri ve göçmen kampları kuruyor. AB ile Türkiye arasında yapılan bu anlaşmanın gerisinde ise paraya dayalı pazarlıkların olduğu biliniyor.

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin satranç tahtası gibi kullandığı Ortadoğu’da son olarak Suriye halkları bu kanlı oyunun bedelini ödüyor. Yerlerinden, yurtlarından edilen Suriyelilerin nerede yaşayabileceklerine onları bu hale getirenler karar veriyor. Böylece bir kez daha başka yıkımların, toplumsal sorunların önü açılıyor. Türkiye ve Yunanistan bu insanlık dışı anlaşmada fiili bir görev üstlenirken, yaşanacakların faturasını uluslararası hukuka göre göçmen mi, mülteci mi olduğu bile belirsizleşen, iltica etme hakları ellerinden alınan Suriyeliler ödüyor.

Bu çerçevede 4 Nisan tarihini mülteci-göçmen sorununun çözümü için milat olarak açıklayanlar, bunu bir başarı olarak gösterenler bu günün tarihe bir utanç günü olarak geçmesini sağlamış oldular. Kendilerine, ölüm yolculuğunu göze alarak bir kurtuluş kapısı açmaya çalışanların, ölü bedenlerin sahillere vurma olasılığına karşı bu göçleri yapmak zorunda kalanların umutları da bu utanç anlaşmasıyla ellerinden alınmak isteniyor.

Bundan sonra ne olacağı ise bir muamma değil. Suriyeli göçmenler kendilerine gösterilen yerlerde yaşamak zorunda bırakılacaklar. Bu durum ise Suriyeliler için bir kurtuluş olmayacağı gibi, beraberinde daha büyük sorunlar getirecek. Daha iyi bir yaşam umuduyla Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Suriyeliler, kendilerini bu duruma getirenlerin buna da engel olmasıyla içinden çıkılamayacak büyük sorunlarla yüz yüze gelecekler.

Bu gerçek sadece Suriyeliler için bir risk taşımıyor. Onlar bilmedikleri bir yerde esaret hayatı yaşayacaklar. Her türlü sömürünün, ucuz işçiliğin, fuhuşun, yoksulluğun yaşam bulacağı bu yerler bir toplama kampından farksız olacak. Yaşanmış olan birçok örnek bu insanları nasıl tehlikelerin beklediğini göstermektedir. Onlar zaten bu tehlikelerden kurtulmak için Avrupa ülkelerine gitmek istiyorlar.

Suriyeliler bir kez daha başka bir oyunun figüranı yapılmak isteniyor. Türkiye tarafından Maraş’ta yapılmak istenen toplama kampı bunun bir örneği. Keza Dikili’de. Bu bölgelerde yaşayan insanların bu uygulamalara karşı çıkmalarının gerisinde Suriyelilere duydukları düşmanlık yok. Aksine, Türk devletine güvenmiyorlar. Yakın bir zaman önce aynı coğrafyada büyük bir katliam yaşayan Alevilerin Maraş’ta kurulacak olan kamp için kendi yaşam alanlarının seçilmesinin tesadüf olmadığını gayet iyi biliyorlar. Çok daha fazla kalabalık bir nüfusla buraya yerleştirilmek istenen Suriyeliler vasıtasıyla devlet Alevi nüfusunu asimile etmek, bölgenin sosyal dokusunu tahrip etmek istiyor. Burada, Alevilere dönük bir katliamın olmayacağına dair güvence veremeyecek tek kurum devlettir.

4 Nisan antlaşması olarak varılan mutabakat insan haklarının bir kez daha ihlal edilmesi üzerinedir. Ortadoğu satrancı sürüyor ve hamle sırası gelen yerli-yabancı zorbalar her seferinde yeni acılara sebep oluyorlar.

 

 

 

 

Anlaşma başladı: Göçmenler geri gönderiliyor

 

AB ile Türkiye arasındaki kirli pazarlık sonucu varılan “göçmenlerin geri kabulü“ ile ilgili anlaşmanın uygulaması 4 Nisan’da başladı.

Anlaşma kapsamında Yunanistan’dan hareket eden ilk göçmen kafilesi aynı gün İzmir’in Dikili ilçesine geldi. Toplam 202 göçmeni taşıyan teknelere, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ait feribotlar da eşlik etti.

İlk göçmen kafilesinde yer alanların çoğunun Pakistanlı olduğu belirtildi.

Yunanistan göçmen iadesine “ara verdi”

İlk göçmen kafilesini Türkiye’ye geri gönderen Yunanistan, 5 Nisan’da göçmen iadesine ara verildiğini açıkladı. Geri göndermelerin durmasının nedeni olarak adada bulunan göçmenlerin iltica talebinde bulunmaları gösterilirken, ilk gönderilen göçmenlerin böyle bir talebi olmadığı ileri sürüldü.

Buna karşın BM yetkilileri göçmenlerin geri gönderilmesi için gerekli hazırlıklar tamamlanmadan işlemlerin başladığını söyledi. BM sözcüsü Boris Çeşirkov, “Hem Türkiye’de hem de Yunanistan’da gerekli tedbirler alınmadan anlaşmanın yürürlüğe sokulduğu konusunda uyarmıştık. Plan aceleye getirildi” dedi. Yetkili, bununla birlikte, 4 Nisan’da gönderilen göçmenlerden 13’ünün iltica başvurusunun göz ardı edildiğini dile getirdi.

Yunanistan’da bulunan göçmenlerin geçtiğimiz günlerde kitlesel olarak iltica başvurusunda bulunduğu, AB’nin Yunanistan’a göndereceğini söylediği mültecilerin başvurularını değerlendirecek yetkililerin hala Yunanistan’a ulaşmadığı kaydedildi. İltica başvurularının değerlendirilmeye başlanması beklenirken, başvuruların 48 saat içerisinde sonuçlanabileceği duyuruldu. Ayrıca, göçmenlerin bu sonuçlara itiraz etme hakkı bulunuyor. Bu süreçlerin uzaması AB yetkililerini göçmenlere köle muamelesi yapmaya sürüklüyor.

 
§