4 Mart 2016
Sayı: KB 2016/09

MESS, devlet ve sendikal bürokrasi saldırıya geçti
Savaşa, sosyal yıkıma ve gericiliğe bütçe!
Sur’da yeni bir katliam hazırlığı
Katillere yasal koruma!
İşçi sınıfı, meşruluğuna yaslanarak kazanacaktır!
Sınıf devrimcileri fiili-meşru mücadeleye çağırdı
DİSK’ten saldırılara karşı eylemler
Esas sorun patronların mülkiyeti gasp etmesidir
Saadet Sakız işçilerinden ek zam talebi
“Karanlığa teslim olmayacağız!”
Renault’da kıyım ve direniş
Renault’da saldırı MİB’lilere gözaltı
Kadın İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi - 4
Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 4
Bin yılların mirası
Komintern: Dünya devriminin partisi - A. Engin Yılmaz
Suriye’de ateşkes süreci ve savaş tehditleri
“Muhafazakarlar” geriliyor “Reformcular” güçleniyor
İsviçre’de ‘yabancı’ düşmanı yasa teklifi reddedildi
Devrimci gençlik faaliyetleri sürüyor
Bıjî Heştê Adarê
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 4

Küba’da kadınlar ve bir örgütlenme deneyimi olarak FMC


Küba’da kadın örgütlenme deneyimlerini iki başlık altında incelemek gerekmektedir. Bu başlıklardan birincisi, kadınların, Küba Devrimi öncesinde köleciliğe ve sömürgeciliğe karşı verilen mücadele içinde tuttukları yer, ikincisi ise devrimden sonra toplumsal dönüşüm içerisinde oynadıkları rol ve örgütlenme deneyimleridir.

1: Köleciliğe ve Sömürgeciliğe Karşı Küba’da Kadınlar

Küba’da 1800’lü yıllar İspanyol egemenliğinin hüküm sürdüğü yıllar oldu. Köleciliğin yaygın olduğu ve feodal üretim ilişkilerinin İspanyol egemenler tarafından körüklendiği bu yıllarda ayaklanmalar şüphesiz kırsallarda yoğunlaşmaktaydı. Küba tarihine “yüce savaş” olarak geçen bu dönemde bir köle kadının, 5 Kasım 1843’te Triumvirate Değirmeni'ndeki ayaklanmaya öncülük eden Carlota’nın adını anarak yazımıza başlayacağız. Carlota gibi sayısız kadının katılımının olduğu Kübalı isyancılarla İspanyollar arasında süren 10 yıllık savaşın sonunda, adaya giren ABD sözde “kurtuluş” adı altında kendi egemenliğini kurması uzun sürmedi. Küba’yı siyasal ve ekonomik olarak kontrol altına alan ABD ve onun kuklası diktatörlükler, Küba’da toplumsal mücadelenin de baş düşmanı oldu.

1900’lü yıllar çeşitli sektörlerden işçilerin grevlerine tanıklık etti. Kübalı işçiler, salt ekonomik talepler uğruna mücadele etmiyor, dört bir yandan kendilerini kuşatan diktatörlüğe karşı da mücadele bayrağını yükseltiyordu. Mart 1930’da Küba Ulusal İşçi Federasyonu, Machado diktasına karşı açlık yürüyüşleri düzenlemeye başladı. Machado diktatörlüğünün federasyonu yasa dışı ilan etmesine ise genel grevle karşılık verildi. İki yüz bini aşkın işçi ve memurun katıldığı grev sonucunda Havana ve Mamanillo’da yaşam bütünüyle durdu. Kırsal kesimde ise ilk köylü birlikleri deneyleri yaşanmaya başladı. Bu ilk sarsıntının ardından son darbe, Ağustos 1933’te yine işçi sınıfı tarafından vuruldu. 7 Ağustos'ta Machado Havana'da binlerce kişiyi makineli tüfek ateşi ile katletti. Bunun üzerine genel grev ulusal bir ayaklanmaya dönüştü ve diktatör 12 Ağustos’ta devrildi. İşçi sınıfının diktatörlüğü devirmedeki etkin rolüne karşın politik-siyasal arenada kendini temsil edememesi, yani saflarında örgütlü olduğu bir partisi olmadığı için iktidar yine burjuvazinin temsilcilerine kalacaktı. Çavuşlar isyanıyla yıldızı parlayan Batista ise oportünist manevralarla yeni “kurtarıcı” ve ardından da aynı anlama gelmek üzere yeni “diktatör” olarak Küba halkının karşısına çıkıyordu.

Öğrenci hareketinin içinden ileriye çıkan Fidel ve arkadaşları 26 Temmuz 1953’te başarısız ancak sarsıcı Moncada baskını ile Küba’da devrimci hareketin odak noktasının ilk tohumlarını atmış oldular. İçerisinde kadınların da bulunduğu eylemin ardından diktatürün acımasız karşı saldırısı, Kübalı kitlelerde mücadele azmini kırbaçladı. Moncada Baskını'ndan isimini alan 26 Temmuz Hareketi Fidel’in deyimiyle bir parti değil devrimci bir hareketti. Ve Fidel’in ünlü savunmasında önerdiği gibi küçük ve topraksız köylünün, sanayi proleteryasının, orta sınıfın ve küçük burjuvazinin bazı kesimlerinin ittifakını öneriyordu. Mücadele biçimi olarak da esas olarak gerilla hareketini benimseyen 26 Temmuz Hareketi, Sierra Maestra dağlarını kendine mesken olarak seçecekti. Ancak kentle bağlar sıkıca kurulmuştu. Gerilla hareketini başarıya götüren de bu oldu. Öğrenci hareketi gelişiyor, sokak çatışmaları yoğunlaşıyordu. Diğer bir yandan 1955 sonlarında şeker sanayinde genel greve gidildi. Grev Las Villas kentinde barikat savaşlarına dönüştü. 26 Temmuz Hareketinin kent örgütlenme sorumlusunun öldürülmesi üzerine 30 Haziran 1957'de Santiago’da barikat savaşına dönen genel greve gidildi. İş bırakma bütün bölgeye yayıldı. 1957’de donanma ayaklanması ile bir başka kent bir kaç gün isyancıların denetimine geçiyordu. Diktatörlük can çekişirken acımasızca taaruza geçti fakat kendi sonunu getirdi.

Tüm grevlerde kadın işçiler de yerlerini aldılar. Yalnız 1958 yılında, devrim sürecinin istatistiklari gösteriyor ki, kadınların işgücü içerisindeki sayısı 194.000 dolaylarındaydı ve bu sayının %70’i hizmetçi olarak çalışmaktaydı. Kadınların Küba Devrimi’ne katılımı grevlerdeki katılımın yanı sıra büyük ölçüde öğrenci hareketinde tuttukları yer ve beraberinde cephe gerisinde ve bizzat cephede aldıkları görevlerle ölçülebilmektedir. Kadınlar savaşta savaş bantları satıyor, üniforma dikiyor, propapanga çalışmalarında yer alıyor, kentlerdeki eylem ve sabotaj birimlerine katılıyor, silah taşıyor ve dağlarda savaşıyordu.

Savaşın son yılının ortalarında ise bir düzine kadının katılımıyla Mariana Grajales Müfrezesi kuruluyordu. Kadınların bir araya gelip erkek kardeşleriyle eşit koşullarda savaşmak istediklerini beyan etmeleri üzerine kadınların tam katılımına ilişkin Küba’da bilinen ilk ideolojik tartışma hayat bulmuş oldu. Bu tartışmada “kan görünce bayılan kadın”, “öldürmek için çok yumuşak olan kadınlar”, “kadının annelik iç güdüleri” gibi argümanlar su yüzüne çıksa da kazanan taraf kadınlar oldu ve Eylül 1958’de kurulan müfreze, yirmi dolayında önemli çarpışmaya katıldı.

2: Devrim yılları; FMC deneyimi ve Kübalı kadınlar

Küba Devrimi'nin ardından ABD emperyalizminin karşı saldırılarına karşı devrimi savunan Küba halkının içinde kadınlar da yer almışlardır. Bir devrimin kaderinde kadınların ne derece örgütlü olduğunun belirgin bir payı olduğunu kavrayarak, komünist partinin yarı bağımsız kadın örgütlenmesi FMC* (Küba’lı Kadınlar Birliği) sahneye çıktı. FMC; ülkenin verili ekonomik-politik durumu çerçevesinde kadınların sosyal-siyasal bilincini ve emek gücü içerisindeki konumunu gözeterek dönemsel kadın politikaları belirlemiş ve bu politikaları hayata geçirmiştir. Kendi bünyesinde işçi kadın komisyonu, köylü kadın komisyonu, genç kadın, eğitim birimleri gibi çalışma grupları kurmuştur. Her bir komisyon ulaşmayı amaçladıkları kitleye yönelik hedefler belirlemiş ve bu doğrultuda konferanslar örgütlemiş, gezici ekipler oluşturmuştur.

FMC, devrimin ilk yıllarında işsizliğin yaygın olduğu ve kadınların okuma yazma oranının çok düşük olduğu, komünizme karşı başlatılan anti propagandanın kadınlar cephesinden etkin olarak karşılık gördüğü bir düzlemde, kadınların istihdama çekilmesini dört-beş yıllığına ötelemiştir. Bunun yerine, kadınları örgütlülüğe çekebilmek ve iş gücü becerisi geliştirebilmek adına dikiş kursları örgütlemiş, özellikle kırsal bölgelerde eğitim kampanyaları başlatmıştır. Burjuva kadınların hamleleri karşısında kadın istihdamının %70’inin hizmetçi olduğu bu ülkede, hizmetçilere zorunlu kurslar örgütlemişler ve hizmetçi kadınları devrimin tarafına çekebilmişlerdir. Okuma yazma kampanyaları örgütlenirken Küba’nın dört bir yanına gönüllü FMC üyeleri gönderilmiş, bu kampanya çalışması boyunca karşı devrimci saldıların hedefi olarak çok sayıda şehit vermişlerdir. Kadınların eşitlik bilincini yükseltebilmek, aynı zamanda Kübalı erkekleri bu konuda eğitebilmek adına ise çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Örneğin gezici tiyatro ekibi kurulmuş, bu tiyatro ile beraber gidilen köylerde sergilenen oyunun ardından tartışma platformları kurularak kadın-erkek ilişkileri üzerine tartışmalar yapılmıştır.

İşsizliğin görece hafiflediği dönemde ise FMC, politikasında kadın istihdamını ön plana almış, partinin tarım politikaları ekseninde köylü kadınları aktifleştirmiş, verdikleri konferansların ardından seçilen kadınları örgütçü sorumluluğu ile alanlara yollamış ve kadınların toplumsal hayatta daha etkin rol almasına yönelik bilinçli politikalar geliştirmiştir.

Ayrıca, Küba’nın toplumsal hayatına ilişkin hazırlanan tüm yasalarda FMC etkin olarak yer almış, hazırlamış olduğu taslakları halka sunarak tartıştırmış ve yasa tekliflerinin son hallerini partiye ancak bu yolları tükettikten sonra sunmuştur. Böylece Kübalı erkek ve kadınlar, medeni yaşamlarını düzenleyen yasalar tartışılırken kadın-erkek eşitliği ilkesini de tartışmış ve onaylamıştır.

FMC, komünist partinin yarı bağımsız kadın örgütlenmesi olarak partinin dönemsel politikalarını kadınlara taşıdığı gibi, parti içerisinde de kadın sorununa dair yaklaşımlarda kendi bakışlarını partinin toplamına sunabilmiştir.

FMC’nin çalışmaları ile beraber Kübalı kadınlar üretime kitlesel olarak katılmışlar, toplumsal hayatta bir dizi görev almışlar, toplumsal dönüşüm içerisindeki vazgeçilmez yerlerini bir kez daha göstermişlerdir.

* FMC, bugün halen yaşayan bir örgütlenmedir. Küba’nın içinden geçmekte olduğu siyasal-ekonomik konjonktürde çalışmalarına devam etmektedir. Bu yazıda deneyimini paylaştığımız yıllar 1950-70 arasını kapsamaktadır.

Kaynakça:

* Kübalı Kadınlar / Margaret Randall

* Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi/ cilt 5

* Küba; Devrimin Geçtiği Yol / E. A. Griveniç


 
§