MESS, devlet ve sendikal bürokrasi saldırya geçti
Safları sıklaştıralım
Renault işçileri, geçtiğimiz haftalarda yoğun ve hareketli bir süreçten geçti. Asgari ücrete yapılan zammın ardından ortaya çıkan ücret farkı karşısında ek zam talebiyle harekete geçen Renault işçileri, fabrikalarında çeşitli eylemler gerçekleştirdi.
Renault’ta yaşanan gelişmelerin elbette bir ön süreci, nesnel dinamikleri var. Düşük ücretler, her geçen gün ağırlaşan çalışma koşulları, işbirlikçi sendikal anlayışın yıllardır imzaladığı satış sözleşmeleri ve gelinen yerde bunun ayyuka çıkması; Renault işçilerini harekete geçiren nesenel dinamikleri oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl patlak veren Metal Fırtınası da işte bu koşulların ve biriken sorunların dolaysız bir sonucu olarak yaşanmıştı.
Renault işçisinin bugün hala metal hareketinin en diri ve öncü kesimini oluşturuyor olması da tesadüf değil. Her şeyden önce, Metal Fırtınası deneyimi dolaysız bir şekilde Renault işçileri tarafından temsil ediliyor. Bursa’daki fabrikalarda başlayan ve hızla diğer kentlere doğru yayılan metal hareketinin kıvılcımını çakan Renault işçileri, gelinen yerde büyük bir deneyime sahip. Metal Fırtınası’nda tuttuğu özel yer nedeniyle Renault fabrikası metal hareketinin kalbi ve kalesi olarak tanımlanmıştı. Hareketin öncü gücünü oluşturan ve süreç içerisinde birliğini güçlendiren Renault işçilerinin bugün bir kez daha harekete geçmesi ve öncü rol oynamasının gerisinde işte böylesi bir ön süreç ve nesnel koşullar yer alıyor.
Sermaye düzeni dört koldan saldırıya geçti
Geçtiğimiz yıl yaşanan ve sermaye düzeninin uykularını kaçıran Metal Fırtınası’nı sadece işçi sınıfı deneyimlemedi. Tersine, MESS çatısı altında örgütlü bir güç olarak hareket eden metal patronlarının da metal hareketinden çok şey öğrendiği açık.
Geçtiğimiz hafta sermaye devletini, MESS’i ve ihanetçi sendika bürokratlarını topyekûn bir şekilde harekete geçiren ve Renault işçilerini hedef alan kapsamlı saldırı süreci bunu tüm açıklığıyla gözler önüne serdi. Renault işçilerinin gelişmekte olan hareket içerisinde tuttuğu özel yerin farkında olan, metal ve otomotiv sektöründe çalışan on binlerce işçinin gözünün Renault’da olduğunu bilen ve burada elde edilecek bir kazanımın kıvılcıma dönüşeceğini Metal Fırtınası’nda deneyimleyen MESS; hareketi daha en başında ezmeye dönük bir saldırı politikasını devreye sokmuş bulunuyor. Keza kitlesel işçi kıyımı ve üretimi durdurarak eyleme geçen işçilere yönelik estirilen polis terörü, direnişin kalbini teslim almayı hedefliyor.
MESS, sermaye devleti ve Türk Metal çetesinin el birliği ile devreye soktuğu kapsamlı saldırılar karşısında icazetçi-uzlaşmacı bir tutumla harekete eden Birleşik Metal-İş Sendikası ise, direnişin kırılmasında en az onlar kadar sorumluluk taşıyor.
Hiçbir saldırı devrimci sınıf hareketi yaratma irademizi engelleyemez
Renault işçileri şahsında sınıf hareketine yönelen saldırganlığın hedefinde dolaysız olarak sınıf devrimcileri de yer aldı. Zira, yıllardır metal sektöründe devrimci sınıf faaliyeti yürüten sınıf devrimcilerinin Metal Fırtınası sürecinde ortaya koyduğu politik inisiyatif sermayenin ve onun uşaklarının korkularını fazlasıyla büyüttü. Bu nedenle gerek Metal Fırtınası’nda, gerekse son yaşanan eylemli süreçlerde büyük bir inisiyatif ortaya koyan, tekil fabrikalarda başlayan hak arama mücadelesinin ortak talepler etrafında birleştirerek işçi hareketine dönüşmesini sağlayan MİB, etkisiz hale getirilmek isteniyor. Sınıf devrimcilerinin devrimci bir sınıf hareketi yaratma iradesi bir yandan gözaltı-tutuklama terörü ile engellenmeye çalışılıyor, öte yandan “terör” demagojisi ile izole edilmek isteniyor.
İşçi sınıfının başına çöreklenmiş olan icazetçi-uzlaşmacı sendikal anlayış ve Türk Metal türünden çeteler bu alçakça saldırılara ve manipülasyonlara çanak tutuyor. İşçi sınıfı içerisinde bu gerici saldırganlığın karşılık bulmasına hizmet ediyor. Buradan bir kez daha belirtmekte fayda var, sınıf devrimcilerinin bu türden saldırılara vereceği yanıt açıktır; onların korkularını büyütmek.
Safları sıklaştıralım
Sermayenin ve onun sadık uşaklarının tüm bu saldırganlığı nedensiz değil. Zira fabrikalar adeta kaynıyor. Ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, hak gaspları ve sosyal yıkım saldırıları altında bunalan işçi sınıfı kendisine çıkış yolu arıyor. Hem de sadece metal sektöründe değil, bütün üretim birimlerinde işçi sınıfını tetikleyen, harekete geçiren sorunlar ve nesnel dinamikler yerli yerinde duruyor.
Bugün için metal hareketinin kalesini hedef alan saldırganlık burjuvaziye geçici zaferler yaşatabilir. Ya da hareket bugün için görece dizginlenebilir. Ama bir yere kadar!
Çünkü, emek ile sermaye arasındaki çelişki her geçen gün derinleşiyor ve alanı genişliyor. Deyim yerindeyse burjuvaziyi kapıda yeni Renault’lar bekliyor. Bu nedenle gün Renault işçileri başta olmak üzere; harekete geçen sınıf bölükleri ile eylemli dayanışmayı büyütme, saldırıları geri püskürtme ve burjuvazinin korkularını gerçek kılma günüdür. Gün safları çok daha sıklaştırma, gittikçe çetinleşen sınıf mücadelelerine hazırlanma ve devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için bir adım daha öne çıkma günüdür. |