25 Aralık 2015
Sayı: SYKB 2015/01 (48)

Zorbalığa karşı direniş, gelecek için mücadele!
Baskı ve zorbalığa karşı birleşik mücadeleye!
Kürtler cephesinden 2015 yılı...
Kürt halkıyla dayanışma seferberliğine!
Kürdistan’da saldırılara karşı direniş büyüyor
Geçici gerilim son buldu
Kamu alanında yeni saldırılar ve görevler
2015 fiili direnişlerle geçti
Sınıf çalışmasının sorunları üzerine
Tekstil işçisi sefalet koşullarına mahkûm değildir
“Adliye işçilerinin onurlu direnişini destekliyoruz!”
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü - 3 - H. Fırat
Sermaye devletinin dış politika sefaleti
Avrupa’da Kürt halkıyla dayanışma
İsrail Filistinlilere yönelik saldırılarına ara vermiyor
“Siz neden ölmediniz?” mesajı
19 Aralık Katliamı eylemlerle lanetlendi
Sınıf devrimcilerinden 19 Aralık anmaları
Erbay ve Öter Gazi’de uğurlandı!
“Çeyiz hesabı”ndan sömürü ve soygun çıktı!
Gözaltında, cezaevlerinde cinsel şiddet artıyor
Yaşar Nezihe Bükülmez
DGB İstanbul İl Meclisi toplandı
Gençlerin önünde iki seçenek var
“Ölmeyi bildiğimiz sürece özgürlük yok olmaz!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Çeyiz hesabı”ndan sömürü ve soygun çıktı!

 

1 Kasım seçimlerinin öncesinde işçi ve emekçilere vaatlerde bulunan AKP, 64. dönem hükümet programını açıkladı. Burjuva basın tarafından “övgülerle” karşılanan programına dikkatli bir şekilde bakıldığında sömürü ve soygun programı olduğunu anlamak güç değil. Zira, kıdem tazminatının gaspı, esneklik uygulamaları vb. programın muhtevası konusunda fikir veriyor.

Programda kadınları ilgilendiren maddeler de var. Bunlardan biri de çeyiz hesabı... “Çeyiz hesabı” evlenecek çiftlere devletin maddi desteği anlamına geliyor. Kulağa hoş gelen “çeyiz hesabı”ndaki niyetler, geçtiğimiz günlerde yayınlanan yönetmelikle açığa çıktı. Yönetmeliğe göre, düzenlemeden yararlanmak için çeyiz hesabına evlilik tarihinden önce asgari 3 yıl boyunca düzenli para yatırılması, paranın aylık 100 TL ve 1000 TL arasında olması, evlenecek kişinin 27 yaşını geçmemesi ve ilk evliliği olması şartları aranıyor. Bu şartları yerine getirenlere ise devlet 5.000 lira katkı sağlayacak.

Kadınlara “maddi destek” yapılacağı söylenmesine rağmen, aslında devlet, bir yandan piyasaları canlı tutmaya çalışarak rantiyecilik rolünü üstlenirken; öbür yandan uzun süredir “Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması Kanunu”nda yer alan, kadının doğurganlığını arttırma politikasına uyumlu şekilde evliliği teşvik ediyor.

Programda kadınları doğrudan ilgilendiren maddelerden biri de, “esneklik uygulamaları”. İşgücü piyasalarının fazla katı olduğunu ifade eden ve çalışma yaşamında “güvenceli esneklik” getirmekten bahseden sermaye sözcüleri, önümüzdeki süreçte bu yönlü adımların atılacağının mesajlarını veriyorlar.

Bugün esneklik, çalışma yaşamında yaygınlaşmış durumda. Kadınlar da güvencesiz işlerde çalışıyor. Ancak sermaye sınıfı, kuralsızlığı temel çalışma biçimi haline getirmek, yasalarda “katı” olan hükümleri de “esnekleştirmek” istiyor. Bunların başında da kiralık işçilik ve özel istihdam büroları geliyor.

Özel İstihdam Büroları, 2003 yılından itibaren yasal olarak işletiliyor olmasına rağmen, faaliyeti özel sektörle sınırlı ve aracılık olarak tanımlanıyor. Mevcut haliyle yasalar “kiralık işçilik” olarak tanımlanan geçici iş ilişkisine olanak tanımıyor. Hatırlanacağı üzere, “Ailenin ve Nüfusun Korunması” yasa tasarısında kadın doğurganlığının arttırılması politikası, özel istihdam bürolarında yapılacak düzenleme ile birlikte ele alınmıştı.

Bugün özel istihdam büroları, tüm işçi sınıfının güvencesiz ve kural dışı çalışmasını hedeflediği gibi, kadınları da doğrudan etkilemektedir. Zira, bugün özel istihdam büroları aracılığıyla iş bulanların %34’ünü kadınlar oluşturuyor. Ayrıca, kadınlar özel istihdam büroları aracılığıyla özel vasıf gerektirmeyen, büro, temizlik, çocuk bakımı vb. işlerde istihdam ediliyor.

Bugün kimi manevra ve yalanlarla işçi ve emekçilerin gözleri boyanmaya çalışılmasına rağmen, hedeflenen şey işçi sınıfının üzerindeki baskı ve sömürünün daha fazla derinleştirilmesidir. Bu açıdan kadınıyla-erkeğiyle işçi sınıfının temel mücadele talepleri ekseninde bir mücadenin yükseltmesi zorunluluktur.

 

 

 

 

Hani kardeştik?

 

Dünya ölçeğinde servet-sefalet kutuplaşması gün geçtikçe artıyor. Uluslararası sermaye cephesinde kimileri daha da zenginleşirken, milyarlarca emekçinin koşulları gün geçtikçe kötüleşiyor. Savaşlar, savaşın yarattığı göçler ve kapitalizmin her geçen gün derinleşen krizi, bu uçurumu daha da büyütüyor.

Kimi uluslararası kuruluşların yaptığı araştırmalar bu durumu doğrular nitelikte. 1995 yılında 289 olan milyarderlerin %56’sı listeden çıkarken, yenilerinin ortaya çıkmasıyla dünya genelinde milyarderlerin sayısı 1.300 olarak belirlendi. Ayrıca listenin “eskileri” servetlerini ortalama 4 kattan fazla arttırdı.

Dikkat çekici bir başka araştırma ise, dünya ölçeğinde kadın milyarder sayısının son 20 yılda % 660 artması. 1995 yılında 22 olan kadın milyarder sayısı 2015’te 145’e ulaşmış. Servetlerini çoğunluklu olarak miras yoluyla elde eden kadınların emlak ve sağlık sektörlerinde ve sanayi alanında yoğunlaştıkları ifade ediliyor. Sağlık sektörünün kadın emeğinin en ucuz olduğu, aynı zamanda sanayide kadın emeğinin hoyratça sömürüldüğünü düşündüğümüzde, “milyarder” kadınların aynı zamanda emekçi kadınların sömürüsüne dayanarak varlıklarını elde ettikleri çok açık.

Egemenlerin kadın sorununu “sınıflar üstü” olarak almaya kalkmalarında şaşılacak bir yan yok. Feministler ise sınıfsal farklılıkları yok sayarak, kadınların cins olarak ezilmişliğinden yola çıkarak “kadınların kızkardeşliğini” savunuyor ve bu politikaya koltuk değnekliği yapmaya devam ediyor.

Soruyoruz, dünya ölçeğinde yüz milyonlarca yoksul kadın ile, 145 milyarder kadın kardeş olabilir mi?

 

 

 

 

 

Yargı, kadın cinayetlerinin suç ortağı!

Yakınları tarafından katledilen kadınlara son olarak Gizem Şen eklendi. 24 yaşında olan, Kırklareli’de yaşayan Gizem Şen, 1 yıl öncesinde eşinden boşandı. Ancak eşinin tehditleri ve tacizleri sona ermedi. Cinayet riski taşıyan birçok kadın gibi, yargıya başvurdu. Ancak Gizem Şen’e koruma kararı alınmadı. Geçtiğimiz günlerde çalıştığı işyerinde eski eşi tarafından vurularak öldürüldü.

Birçok kadın cinayetinin ardından yaşandığı gibi, Gizem Şen’in cenazesi de kadınlar tarafından taşındı. Ailesi, basına yaptığı açıklamada, koruma kararının alınmamasına karşı tepkilerini dile getirdi.

“Kadına şiddete sıfır tolerans”tan bahsedenler, izledikleri politikalarla şiddeti körüklediği gibi, Gizem Şen’in katledilmesi, yargının kararlarının göstermelik olduğunu ve yargının da şiddete göz yumarak, fiilen suç ortaklığı yaptığını gösterdi.

 
§