18 Aralık 2015
Sayı: SİKB 2015/01 (47)

Emperyalist savaşa ve kapitalist yağmaya işçi sınıfı son verebilir!
Türk ordusu Irak topraklarında
Mesut Barzani’nin Ankara ziyareti
Kürdistan’da abluka, saldırı ve katliamlar tırmandırılıyor
Devlet terörü protesto edildi
Türkiye’nin 2015 Hak İhlalleri Raporu
“Kürdistan’da ‘sıkıyönetim’ adı altında tam bir kuşatma var”
“Elçi cinayetinde bir polisin üzerinde yoğun şüphe var”
Kriz yaklaşıyor, saflar netleşiyor!
Adliye işçilerinin direnişi sürüyor
2017’ye hazırlık
MİB MYK Aralık Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
DEV TEKSTİL Aralık Ayı Genişletilmiş MYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü - 2 - H. Fırat
Fransa’da yerel seçimler
“Yok başka bir cehennem, yaşıyorsun işte”* - G. Umut
Kerry-Lavrov görüşmesi: “Anlaştık...”
Kadınların direnişi sürecek!
“İntikam çığlıklarımız asla kesilmeyecek!”
İÜ öğrencileri saldırıları ve işkenceyi anlattı
Bayram: Kıra kırıla geleceğimize yürüyoruz
Mersin Üniversitesi’nde faşistler saldırdı
Katledilişinin 35. yılında Erdal Eren anıldı
Maraş Katliamı aynasında bugün
İnsan Hakları Haftası’nda eylem ve etkinlikler
Marmara'daki hapishanelerde hak ihlalleri
Tutsaklardan yeni yıl mesajları
Hücrelerde direniş bayrağı hala dalgalanıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dolardaki yükseliş, FED’in faiz kararı...

Kriz yaklaşıyor, saflar netleşiyor!

 

Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) “faiz arttırma” kararı uzun bir süredir gündemdeydi. Bu hafta, FED sonunda kararını verdi ve faiz arttırdı. Dünyada olduğu gibi Türkiye’deki ‘belirsizlik’ de bir ölçüde sona ermiş oldu. Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değeri bu çerçevede uzun bir tartışma konusuydu. Yükselen dolarla birlikte “Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor”, “FED kararı da Türkiye ekonomisini sarsacak/sarsabilir” gibi tartışmalar bir ölçüde geride kalmış oldu. Bu tartışmalar bir yere kadar doğruydu. Evet, FED’in faiz arttıracağını belirttiği son aylarda doların TL’ye karşı değeri yükselişteydi. Fakat bunun tek nedeni FED’in faiz arttıracağını dile getirmesi değildi. Türkiye ekonomisini bekleyen tehlikelerin başında FED’in kararı da gelmiyordu. Yani dolardaki yükseliş tek başına bu tartışmaya bağlı değildi.

Sermaye “güvenli limanlar”a kaçıyor

Burjuva iktisatçılarının son dönemde dile getirdiği önemli noktaların başında sermayenin “gelişmekte olan ekonomiler”den kaçtığı gerçeği geliyor. Esasta, dolardaki yükseliş de bundan kaynaklanıyor. Sermaye sahipleri, ellerindeki yatırım aracını, daha fazla değerlenebileceği alanlara aktarıyorlar. Bu kapitalizmin doğası gereği böyle. Ve son dönemde de bu alan ‘üretim’ alanından ziyade finans alanı olmuş durumda. Ekonomistlerin dile getirdiği, “yatırımlardaki düşme”, “dünya ticaretindeki büyümenin durması” gibi gerçekler bunu gösteriyor. Elbette sermaye bu alanda yatırım yapmayı sürdürüyor, fakat diğer yandan “birikim”lerini daha çok finans alanına aktarıyor. Finans alanında ise sermayenin tercihi, “güvenli limanlar” oluyor. Bunların en başında Altın geliyor, ardından da, ekonomik sorunlarını bir parça atlatma eğilimindeki gelişmiş ülkeler. Son dönemde de ekonomisindeki toparlanma süreciyle birlikte ABD geliyor.

Dünya genelinde üretim alanında kâr oranlarının düşüşü ve “gelişmekte olan ekonomiler”in finans alanında “güvenli liman” olmamaları nedeniyle sermaye bu piyasalardan kaçıyor. Bu da, dış yatırıma bağımlı olan bu ülke ekonomilerinin kriz eğilimlerinin artmasına sebep oluyor. Döviz rezervleri eriyor, dolar bulmakta zorluk çekiliyor. Dolara yönelik talep artışı nedeniyle de ülke para birimleri, dolar karşısında değer kaybediyor. Bu ülke burjuvazilerinin döviz borçlarını ödeme sorunları öne çıkıyor. Üretim alanında daralma yaşanmaya başlıyor, küçük ölçekli fabrikalar kapanıyor. Piyasalardaki durgunlukla da birlikte ekonomiler iflasa sürükleniyor. Şu anda Brezilya ve Rusya bu ekonomik krizin içerisinde. Güney Afrika ve Türkiye’nin de bu krizden etkilenmesi beklenen ekonomilerin başında olduğu vurgulanıyor.

Türkiye ekonomisi”nin zıt kutupları

Peki bütün bunların işçi ve emekçiler açısından nasıl bir önemi var? Ellerinde dolara “yatırım” yapabilecekleri bir “birikim”leri mi var! Ellerindeki tek “birikim“ “üretme kabiliyetleri, yetenekleri” olan işçi sınıfı bunu da patronlara satıyor “ücret” karşılığında. Peki işçiler ürettiklerinin karşılığında ne alıyor? Şu anda tartışılmakta olan 1300 TL üzerinden düşünecek olursak, açlık sınırında bir yaşam. Girilen borçların ödenmesine bile yetmeyen bu ücrete ve gelecek en ufak “zamma” umutla bakmaya çalışmak. “Düzenli” bir işte çalışmaya “kurtuluş” olarak bakmak. Bunlar işçilere, emekçilere dayatılıyor. Günleri ise, onlara ezberletilen aldatmacalarla karartılıyor.

Peki bunu işçilere dayatanlar kim, bu aldatmacanın mimarı kim? Patronlar! Türkiye’yi bu düzenin parçası yapan sermaye sahiplerinin derdi hiç de emekçiler, işçiler değil. “Zam” desen açlık sınırındaki 1300 TL’yi bile tartışıyorlar. “Düzenli iş” desen onu bile vermiyor; işten atıyor, daha da “esnekleşmeyi” tartışıyorlar hükümetleriyle birlikte.

Çünkü patronlar yalnızca yatırımlarının yeterince kâr getirip getirmeyeceğinin derdindeler. Bu ekonomik kriz tehdidiyle birlikte de işçilerden daha fazla kâr koparmayı; onları daha fazla sömürmeyi, işten atmalarla işsizler ordusunu büyütmeyi hedefliyorlar. İşsizliğin artışıyla, göçe zorlanan kardeş halkları, çocukları, kadınları çalıştırarak “ücret”in göreli değerini düşürmek istiyorlar. Evet, sözde zam yapılacak “ücret”i!

Kısacası işçiler yaşamlarının derdinde, patronlar ise onlardan kazanacakları kârlarının...

Çıkarları uymayan iki sınıf: sermayedarlar ve işçiler, Türkiye ekonomisinin zıt kutupları!

“Türkiye ekonomisi” deyince aynı çıkarlara bağlıymışlar gibi anlaşılıyor; ama gerçek bu değil, “Türkiye ekonomisi”ni kurtarmak için işçiler sömürülüyor, işsiz kalıyor, açlık sınırında yaşatılıyor. Patronlar ise zenginliklerinin sefasını sürüyor!

Aldatmacaların mimarı patronlar dememiş miydik; onlarla niye birlik olalım ki!

 

 

 

 

İşsizlik Eylül’de yüzde 10,3 oldu

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 39 bin kişi artarak 3 milyon 103 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,2 puanlık azalış ile yüzde 10,3 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı 0,3 puanlık azalış ile yüzde 12,4 olarak tahmin edildi.

İstihdam oranı yüzde 46,8 oldu

İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Eylül döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 987 bin kişi artarak 27 milyon 156 bin kişi, istihdam oranı ise 1 puanlık artış ile yüzde 46,8 oldu.

Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 200 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 786 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 21,5’i tarım, yüzde 19,6’sı sanayi, yüzde 7,5’i inşaat, yüzde 51,4’ü ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,7 puan artarken, sanayi sektörünün payı 0,7 puan azaldı, tarım ve inşaat sektörlerinin payı ise değişim göstermedi.

İşgücüne katılma oranı yüzde 52,1 olarak gerçekleşti

İşgücü 2015 yılı Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 26 bin kişi artarak 30 milyon 259 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 1 puan artarak yüzde 52,1 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,8 puan artarak yüzde 72,5, kadınlarda ise 1,2 puanlık artışla yüzde 32,3 olarak gerçekleşti.

Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 34,8 olarak gerçekleşti

Eylül 2015 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,9 puan azalarak yüzde 34,8 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam ve işsiz sayısı arttı

Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam sayısı bir önceki döneme göre 171 bin kişi artarak 26 milyon 851 bin kişi olarak gerçekleşti.

İstihdam oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 46,3 oldu.

Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 16 bin kişi artarak 3 milyon 112 bin kişi olarak gerçekleşti.

İşsizlik oranı da aynı düzeyde kalarak yüzde 10,4 oldu.

Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki döneme göre 0,2 puanlık artış ile yüzde 51,6 olarak gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, tarım sektöründe 7 bin kişi azalırken, hizmet sektöründe 89 bin, sanayi sektöründe 75 bin, inşaat sektöründe ise 14 bin kişi arttı.


 
§